9 research outputs found

    Relationship among coronary artery disease, erectile dysfunction and renal dysfunction

    No full text
    Aterosklerotik olayın multivasküler olarak gelişebileceği, klinik komplikasyonların tek başına veya kombinasyonlar halinde bulunabileceği gerçeği ışığında koroner arter hastalığı, erektil disfonksiyon ve renal disfonksiyonun ilişkisini değerlendirmeyi amaçladık. Materyal-Metod: Çalışmaya bilinen koroner arter hastalığı ve böbrek hastalığı olmayan göğüs ağrısı şikayeti ile başvuran 40-70 yaş arasında, anamnez ve fizik muayene sonrasında egzersiz stres testi (EST) yapılmasına karar verilen 265 erkek hasta alındı. EST'den önce erektil fonksiyonun değerlendirilmesi için hastalara beş sorudan oluşan SHIM (Sexual Healt inventory for Men) erkek cinsel sağlığı değerlendirme formu verilerek kendi durumunu en iyi tarif eden seçeneği işaretlemesi istendi. SHIM skoru 21 ve altında olan hastalarda erektil disfonksiyon müsbet olarak kabul edildi. Cockcoft-Gault formülü ile hastaların kreatinin klirensleri hesaplandı ve üriner albumin ekskresyonuna bakıldı. EST sonucuna göre hastalar EST (-) ve EST (+) gruplara ayrıldı. EST (+) gruba koroner anjiyografi (KAG) yapıldı. Bulgular: EST (-) grupta ED olan hasta oranı %38.8 iken EST (+) grupta ED olan hasta oranını %61 olarak bulduk (p=0.000). Kreatinin klirensi EST (-) grupta ortalama 107.2±19.2 ml/dak, EST (+) grupta ortalama 94.1±20.0 ml/dak olarak bulundu (p=0.000). Üriner albümin ekskresyonu EST (-) grupta 2.8±6.4 mg/gün, EST(+) grupta 5.8±10.8 mg/gün olarak bulundu (p=0.006). EST (+) koroner anjiyografi yapılan hastalardan iki damar ve üç damar hastalığı tespit edilenlerde hem ED hemde kreatinin klirensi açısından anlamlı fark vardı (p<0.05). Lezyon tespit edilen damar sayısına göre hastalar ayrıldığında, kreatinin klirensi tüm gruplarda ED'si olanlarda düşük düzeyde bulundu. İstatisel olarak anlamlı fark bir damar hastalığı tesbit edilen grupta bulundu. Sonuç: Göğüs ağrısı ile başvuran hastalarda erektil ve/veya renal disfonksiyon olması koroner arter hastalığını düşündürebilir.Atherosclerotic process can be multivascular and clinical complications can be alone or in combinations. Because of these facts, we aimed to consider the relationship among coronary artery disease, erectil disfuntion and renal dysfunction. Material and Method: The study has been carried on 265 male patients who do not have known coronary artery disease and renal disease, suffer from chest pain, between 40-70 age and being decided exercise stress test. SHIM (Sexual Health Inventory for Men) consisting of five questions, was given to the patients to evaluate erectil dysfunction and asked them to choose alternative that describes the best their situation. Erectil dysfunction is accepted as positive for the patients who have SHIM score equal or less than 21. Patients's creatinin clearance was calculated by Cockcoft-Gault formula and the amount of microalbuminuria was investigated in spot urine. Patients were divided into two cathegories as EST (-) and EST (+) according to exercise stress test. Coronary angiography was applied to EST (+) group. Result: Percentage of ED (+) patients was 38.8% in EST (-) group, while the percentage for ED (+) patients was 61% in EST (+) group (p=0.000). It was also found that clearance of creatinine was approximately 107.2+19.2 mL/min in EST (-) group and approximately 94.1±20.0 mL/min (p=0.000) in EST (+) group. Microalbuminuria was 2.8+6.4 mg/day in EST (-) group and 5.8±10.8 mg/day in EST (+) group (p-0.006). Remarkable difference in terms of clearance of creatinine and ED, was observed in patients with 2 and 3 vessels disease, (p<0.05). When the patients are classified according to the number of damaged vessels, clearance of creatinine was found in low levels in the groups having ED. Statistically remarkable difference was found in all group having only one vessel disease. Conclusion: In the patients with chest pain the presence erectile and/or renal dysfunction may suggest the coronary artery disease

    Asymptomatic acute ascending aortic dissection: Silent danger

    No full text
    Aort diseksiyonu; tanısı konulmadığında veya tanı konulmasında geç kalındığında yüksek mortaliteyle seyreden acil klinik bir durumdur. Tedavi edilmediği takdirde her saat mortalitesi %1-2 oranında artmaktadı r. Hastalar yırtıcı vasıfta, sırta yayılan, çok şiddetli göğüs ağrısından senkop, hemiparezi, hemipleji gibi nörolojik bozukluklar, akut miyokard enfarktüsü ve akut böbrek yetmezliği gibi çok geniş klinik yelpazeyle karşımıza çıkabilmektedir. Sunacağımız vakada tipik şikayetleri olmadığı halde baş ağrısı ile başvuran hastada fizik muayene, elektrokardiyogram ve akciğer grafisinden şüphelenilerek ciddi bir akut aort diseksiyonu vakasının yakalanabileceğini sunmaya çalıştık.Aortic dissection is a life-threatening emergency clinical condition when diagnosis was failed or delayed. The mortality rate of patients with aortic dissection is 1-2% per hour in untreated patients. The patients may present with following symptoms and clinical conditions: severe and tearing chest or upper back pain, syncope, paralysis of one side of body, myocardial infarction, and acute renal failure. In this case report, we present a patient with headache where detailed physical examination, electrocardiogram, and chest radiograph supported a diagnosis of aortic dissection with atypic presentation

    An Overview to Dobutamine Stress Echocardiography: A Single Center Experience

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada, kliniğimizde yapılan dobutamin stres ekokardiyografi (DSE) tetkikleri endikasyon, güvenlik, yan etki, komplikasyonlar ve sonuçları açısından değerlendirildi. Ayrıca, DSE sayısı ve maliyeti miyokard perfüzyon sintigrafisi (MPS)’ninki ile karşılaştırıldı. Gereç ve Yöntem: Ocak 2007 ile Mayıs 2013 tarihleri arasında yapılan DSE tetkikleri geriye dönük olarak tarandı. Verilerine ulaşılan 1880 hastanın demografik özellikleri, DSE endikasyonu, işlem sırasında gelişen yan etkiler, komplikasyonlar ve DSE sonuçları değer- lendirildi. Aynı yıllarda yapılan MPS sayıları hastane bilgi sisteminden elde edildi. Bulgular: Çalışmaya DSE yapılan 1880 hasta ile MPS yapılan 1862 hasta dahil edildi. Yıllara göre DSE sayısı gittikçe artarken MPS sayısının azaldığı görüldü. MPS'nin toplam maliyeti DSE'nin toplam maliyetinden 5,4 kat fazla bulundu. DSE'nin 1307 hastada (%69,5) miyokard iskemisi, 527 hastada (%28,1) canlı doku, 46 hastada (%2,4) kapak patolojisi değerlendirmek için yapıldığı görüldü. DSE'ye bağlı ölüm, ventrikül fibrilasyonu, devamlı ventriküler taşikardi gibi komplikasyonlar hiç bir hastada görülmez iken 1 hastada (%0,05) akut miyokard enfarktüsü, 28 hastada ventriküler taşikardi (%1,5), 52 hastada (%2,8) atriyal fibrilasyon görülmüştü. Kalp dışı semptomlar %19,7 oranı ile en fazla görülen yan etki idi. Sonuç: DSE, düşük yan etki ve komplikasyon oranı ile güvenle uygulanabilecek maliyet etkin bir tetkiktir.Aim: In this study, dobutamine stress echocardiography (DSE) examinations performed in our clinic were analyzed according to indications, safety, side effects, complications, and outcomes. Also, the number and cost of DSE was compared with that of myocardial perfusion scintigraphy (MPS). Material and Method: DSE examinations performed between January 2007 and May 2013 were analyzed retrospectively. Demographic characteristics of 1880 patients whose data were available, indications of DSE, the adverse effects during the procedure, complications and DSE results were evaluated. The number of the MPS performed during the same period was obtained from the hospital information system. Results: 1880 patients who were performed DSE and 1862 patients undergoing MPS were included in our study. It was observed that the number of DSE performed was gradually increasing while the numbers of MPS was decreasing by the time. The total cost of MPS was 5.4 times higher than the total cost of DSE. DSE was performed to assess myocardial ischemia in 1307 patients (69.5%), viable tissue in 527 patients (28.1%), valve pathology in 46 patients (2.4%). While Complications such as DSE-related death, ventricular fibrillation, sustained ventricular tachycardia were not seen in any patients, myocardial infarction in 1 patient (0.05%), ventricular tachycardia in 28 patients (1.5%), atrial fibrillation in 52 patients (2.8%) were observed. Noncardiac symptoms were the most common side effects with a rate of 19.7%. Conclusion: DSE is a cost effective test which can be applied safely with low side effect and complication ratio

    Nötrofil/lenfosit oranı kapak hastalığının eşlik etmediği atriyal fibrilasyonda elektriki kardiyoversiyon sonrası nüksü öngördürebilir mi?

    No full text
    WOS:000317362300006PubMed ID: 23228974Amaç: Yüksek nötrofil/lenfosit oranının (NLO) koroner arter baypas cerrahisi sonrası atriyal fibrilasyon (AF) gelişmesiyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada NLO’nın kapak hastalığının eşlik etmediği AF’de elektriki kardiyoversiyon (KV) sonrası nüksü öngördürmede etkinliği araştırıldı. Yöntemler: Bu prospektif kohort çalışmasına, elektriki KV sonrası başarılı olunan toplam 149 hasta alındı. Tüm hastaların KV öncesi; kişisel bilgileri kaydedildi, tam kan sayımı, alışılagelen biyokimyasal tetkikleri ve yüksek duyarlılıklı C-reaktif protein (hs-CRP) çalışıldı. İşlem öncesi ekokardiyografik ölçümleri kaydedildi. KV sonrası hastalar rekürrens açısından altı ay takip edildi. Nüks gelişen grubun bazal karakteristikleri sinüs grubu ile Student t- testi kullanılarak karşılaştırıldı. Rekürrensin bağımsız öngördürücüleri lojistik regresyon analizi ile araştırıldı. Bulgular: Kırk altı hastada (%30.9) nüks izlendi. Nüks grubunda AF süresi [ortanca: 16 (çeyrekler arası aralık (ÇAA): 14.25]’e karşın, ortanca: 12 (ÇAA: 11) ay, p0.01) ve sol atriyum (SA) çapı (4.50.4 cm’e karşın, 4.30.5 cm, p0.023) belirgin uzun bulundu. Nüks gurubunda, sinus ritmine oranla başlangıç hs-CRP değerleri belirgin yüksek (ortanca: 9.80’e (ÇAA: 8.50) karşın ortanca: 4.28 (ÇAA: 5.65) mg/dL, p0.002) iken, NLO her iki grupta benzerdi. [rekürrens grubunda ortanca: 2.38 (ÇAA: 2.09), sinüs grubunda ortanca:2.23 (ÇAA: 1.23), p0.96]. NLO ile hs-CRP seviyeleri (r0.22, p0.05) ve yaş (r0.24, p0.02) arasında zayıf bir pozitif ilişki mevcuttu. Çoklu lojistik regresyon analizinde hs-CRP [OO: 1.34 (1.09-1.65 %95 GA)] p0.006) SA çapı [OO: 11.92 (1.84-77.07 %95 GA) p0.01], spontan eko kontrast varlığı [OO: 5.40 (1.04-12.02 %95 GA) p0.045] ve sisto- lik kan basıncı [OO: 1.05 (1.01-1.10 %95 GA) p0.03] nüksün bağımsız öngördürücüleri olarak izlendi. Sonuç: NLO başarılı kardiyoversiyon sonrası AF nüksünü öngördürmede etkisiz bulunmuştur. Hs-CRP başarılı kardiyoversiyon sonrası nüksü öngördürmede etkin olarak kullanılabilir.Objective: High neutrophil/lymphocyte ratio (NLR) has been associated with post-operative AF development in patients who underwent cardiac surgery. In this study, effectiveness of NLR for prediction of recurrence after electrical cardioversion (CV) in non-valvular AF was investigated. Methods: A total of 149 patients who underwent a successful CV were included in this prospective cohort study. Baseline complete blood cell count, routine biochemical tests, high sensitive C-reactive protein (hs-CRP), and echocardiographic measurements were examined. After CV, patients were monitored over six months for recurrence. Baseline characteristics of recurrence group were compared with sinus rhythm group by using Students t -test. Logistic regression analysis was used to determine predictors of recurrence. Results: Recurrence occurred in a total of 46 patients (30.9%). Median AF duration [16 (IQR:14.25) vs. 12 (IQR:11) months, p0.01], baseline hs- CRP [9.80 (IQR: 8.50) mg/dL vs. 4.28 (IQR: 5.65) mg/dL, p0.002] and left atrium (LA) diameter (4.5±0.4 cm, 4.3±0.5 cm, p0.023) were significantly higher in the recurrence group than sinus rhythm group. Median NLR was comparable in recurrence and sinus groups [2.38 (IQR: 2.09) vs. 2.23, (IQR: 1.23) p0.96, respectively]. There was a weak correlation between NLR and hs-CRP (r0.22, p0.05) and age (r0.24, p0.02). In multiple logistic regression analysis, hs-CRP [OR: 1.34 (1.09-1.65 95% CI) p0.006], LA diameter [OR: 11.92 (1.84-77.07 95% CI) p0.01], spontaneous echo contrast positivity, [OR: 5.40 (1.04-12.02 95% CI) p0.045] and systolic blood pressure [OR: 1.05 (1.01-1.10 95% CI) p0.03] were independent predictors of AF recurrence. Conclusion: NLR failed to predict AF recurrence after a successful electrical CV, but hs-CRP remained an inflammatory marker of AF recur-rence
    corecore