9 research outputs found

    Potansiyel 1H-benzimidazol türevi bileşiklerin sentez ve biyolojik aktivite çalışmaları

    No full text
    Çalışmamızda, biyolojik aktivite göstermeleri beklenen dokuz adet 1Hbenzimidazol bileşiğinin sentezi yapılmış, yapıları aydınlatılmış ve ardından antimikrobiyal aktiviteleri çalışılmıştır. Bileşikler tasarlanırken 1H-benzimidazol halkası çekirdek yapı olarak seçilmiş, halkanın 5-konumuna elektron akseptörü ve donörü atom ve gruplar ilave edilmiştir. Bununla beraber, yine halkanın 2-konumuna sübstitüe aril gruplarının eklenmesi ile tasarlanan bileşikler tamamlanmıştır. Yapı üzerinde gerçekleştirilen bu değişikliklerin, biyolojik aktivite üzerindeki etkilerinin araştırılması hedeflenmiştir. Sentez aşamasının başlangıcında, o-hidroksibenzaldehit’in sodyum bisülfit çözeltisi ile etkileşmesi sonucunda sodyum hidroksi(2-hidroksifenil)metansülfonat tuzu elde edilmiştir. Elde edilen tuz, 2-(1H-benzimidazol-2-il)fenol türevlerinin sentezi için, nonsübstitüe ya da 4-konumundan sübstitüe o-fenilendiamin türevleri ile kondensasyon tepkimesine tabi tutulmuştur. Son basamakta ise bazik azot taşıyan alkil zincirlerin ilavesiyle sentetik işlem tamamlanmıştır. Sentezlenen bileşiklerin yapıları spektroskopik yöntemlerle (UV, IR, 1H NMR, HRMS) aydınlatılmıştır. Ayrıca tüm bileşiklerin Esherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus’a karsı antibakteriyel aktiviteleri ve Candida albicans’a karsı antifungal aktiviteleri araştırılmış, bileşiklerin tamamının gram pozitif bakterilere (Staphylococcus aureus), gram negatif bakterilere (Esherichia coli, Pseudomonas aeruginosa) kıyasla çok daha etkili oldukları bulunmuştur. Tüm bileşikler içerisinde A1 ve A2 kodlu ara ürünler sırasıyla, standart bileşik olarak kullanılan Seftazidim’e eşit ve yakın sonuçlar vermişlerdir

    Veri madenciliğine dayalı akıllı fon portföy optimizasyon sistemi

    No full text
    Portföy optimizasyonu kavramı günümüzde oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Minimum risk, maksimum getiri mantığı ile optimal potföyler farklı modeller ile oluşturulmaktadır. Ancak gelişen teknoloji ve hızlı ilerleyen bilim çağında klasik optimizasyon modelleri geride kalmaya başlamışlardır. Çok fazla veri yüklü ile uğraşan ve bu yüzden oldukça vakit kaybeden finansal analizciler, veri madenciliği yöntemleri ile optimizasyonları daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yapmaya başlamışlardır. Bu sayede finansal analizciler ihtiyaçları olmayan veriler ile çalışmak yerine, sadece optimazyon için gerekli verilerle, daha kısa bir sürede analizlerini gerçekleştirebilmektedirler. Bu tezde kullanılan yatırım fon portföy günlük getiri değerleri, veri madenciliği tekniklerinden kümeleme analizi ve yapay sinir ağları modeli ile tahmin edilmiş, oluşturulan modelin getiri ve riski test edilmiştir. Amaç; tasarlanan modelin, mevcut fon portföy sepetinden daha yüksek getirili ve daha düşük riskli portföyler oluşturmaktadır. Modelin testi sonucunda oluşturulan fon portföylerinin başarılı olduğu, yani fon portföy getirisinin daha yüksek, riskinin ise daha düşük olduğu sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada sadece bu dönem için bir model değil gelecekteki veriler ile de akıllı bir model oluşturmak amaçlandığı için ve gelecekteki verilerin durumunu bilinmediği için yapay sinir ağları modeli tercih edilmiştir. Yapay sinir ağları ile oluşturulan portföylerin getirilerinin daha yüksek, risklerinin ise daha düşük olduğu saptanmıştır. Tezin son kısmında oluşturulan modelin akış şeması çizilerek, model akıllı bir sistem haline getirilmiştir. Bu sayede güncel veriler ve teknikler ile sistem kendi kendini güncelleyebilecektir. Sistem ve akış şeması, modelin farkı veriler ile otomasyona dayalı olarak çalışmasına da izin vermektedir. Oluşturulan optimal modelin, hem literatüre hem de uygulamcılara önemli ölçüde katkısı olması beklenmektedir. Potfolio optimization concept is very popular in Daily use. With minimum risk-maximum return approach, optimal portfolios were established different models. However, in advancing techonolgy and fast developing scientific age basic optimization models are outdated. Financial analysist’s, whom are wasting quite time because of dealing with very large data sets, with the help of data mining concept started to complete optimizations faster and in safer way. By this means financial analysists instead of wasting time with worthless data sets, they can complete their analysis in a very short period. In these thesis, mutual funds portfolio data sets are optimized and tested with clustering method one of the data mining techniques and artificial neural network analysis. The aim of this thesis; the designed model is to create portfolios with higher return and lower risk than the existing portfolio of funds. As a result of the model test, it was concluded that the fund portfolios generated were successful, that is, the fund portfolio yeild was higher and the risk was lower. The artificial neural network model was chosen for this study because not only the state of future data, ıt has been determined that the returns of the portfolios created with artificial neural networks are higher and their risks are lower. In the final part of the thesis the model is turned into smart system with drawing models workflow chart. With up-to-date dates and models, it can update itself. The system and flow chart are also allow for the operation to be based on automation with different datas. This optimal model which is created in this thesis will have importance for users (financial analysists, individual investers, institutorial investors) and literature

    Comparison of 3 doses of aloe vera and burn drugs in market on burnt rat models

    Get PDF
    Burn injuries are an incident that can have serious traumatic consequences. Degree of tissue damage depends on height of heat and duration of contact. It can be classified as 4 different burn degrees. Herbal treatments can be applied for alleviating the symptoms alongside with pharmacological treatments in clinic. Aloe vera are used for burn cases for so many years because of its antiinflammatory, antiviral, antifungal, antibacterial, antidiabetic and rapid burn wound healing effects. Our aim in this study is to compare different doses of Aloe vera gel with burn medications in market. 48 female Sprague-Dawley rats divided into 8 groups (negative control, positive control, Silverdin®, Bepanthol®, Sudocrem®, Aloe vera 30 mg, Aloe vera 60 mg, Aloe vera 90 mg). For burn modelling, back of the rats were exposed to 90 o C hot water which in the 1,5 cm diameter falcon tube for 10 seconds (burnt area: 7,069 cm2). After the modelling, serum physiologic was applied to each rat. Their treatments were always given at the same time. Experimental study was carried out with 14 numbered approval of Istanbul Medipol University Animal Experiments Local Ethical Committee. Obtained data were evaluated with SPSS v21 programme. After 15 days treatment, 30 mg of Aloe vera was more effective than Silverdin® cream (Aloe vera decreased burnt area: 3,064 cm2, Silverdin® decreased burnt area: 3,731 cm2). The most effective drug among these medications is Sudocrem® with decreased burnt area 2,302 cm2. Consequently, it can be seen that Sudocrem® is the most effective drug when comparing with these medications for burn treatment, and 30 mg dose of Aloe vera is better than Silverdin® cream

    Altın Koza Film Festivali

    No full text
    Ankara : İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü, 2017.This work is a student project of the The Department of History, Faculty of Economics, Administrative and Social Sciences, İhsan Doğramacı Bilkent University.by Ünsal, Mehmet Süha

    Sclerostin and bone metabolism markers in hyperthyroidism before treatment and interrelations between them

    No full text
    Sclerostin, which is a glycoprotein produced by osteocytes, reduces the formation of bones by inhibiting the Wnt signal pathway. Thyroid hormones are related with Wnt signal pathway and it has been reported that increased thyroid hormones in hyperthyroidism fasten epiphysis maturation in childhood, and increase the risk of bone fractures by stimulating the bone loss in adults. The aim of this study was to examine the sclerostin serum levels, the relation between sclerostin and thyroid hormones as well as the biochemical markers of the bone metabolism in patients with hyperthyroidism (including multinodular goiter and Graves' disease), whose treatments have not started yet. No difference was found in the serum sclerostin levels between the hyperthyroidism group (n=24) and the control group (n=24) (p=0.452). The serum osteocalcin levels and 24-hour urinary phosphorus excretion were found to be higher in the hyperthyroid group than in the control group (p0.05). Therefore, we consider that a long-term study that covers the pre-post treatment stages of hyperthyroidism, including both the destruction and construction of the skeleton would be more enlightening. Moreover, the assessment of the synthesis of sclerostin in the bone tissue and in the serum level might show differences

    Sclerostin and bone metabolism markers in hyperthyroidism before treatment and interrelations between them

    No full text
    Sclerostin, which is a glycoprotein produced by osteocytes, reduces the formation of bones by inhibiting the Wnt signal pathway. Thyroid hormones are related with Wnt signal pathway and it has been reported that increased thyroid hormones in hyperthyroidism fasten epiphysis maturation in childhood, and increase the risk of bone fractures by stimulating the bone loss in adults. The aim of this study was to examine the sclerostin serum levels, the relation between sclerostin and thyroid hormones as well as the biochemical markers of the bone metabolism in patients with hyperthyroidism (including multinodular goiter and Graves' disease), whose treatments have not started yet. No difference was found in the serum sclerostin levels between the hyperthyroidism group (n=24) and the control group (n=24) (p=0.452). The serum osteocalcin levels and 24-hour urinary phosphorus excretion were found to be higher in the hyperthyroid group than in the control group (p0.05). Therefore, we consider that a long-term study that covers the pre-post treatment stages of hyperthyroidism, including both the destruction and construction of the skeleton would be more enlightening. Moreover, the assessment of the synthesis of sclerostin in the bone tissue and in the serum level might show differences
    corecore