87 research outputs found

    Serum Adiponektin Seviyesi ile Uveal Melanom Riskinin ve Prognozda Etkili Olan Klinik ve Histopatolojik Bulguların İlişkisi

    No full text
    The relation between serum adiponectin levels with the risk of uveal melanoma and clinicopathological findings associated with the prognosis, Hacettepe University, Faculty of Medicine, Thesis in Ophthalmology, Ankara, 2014. The objective of this study was to analyze the association between serum adiponectin level and uveal melanoma risk as well as various clinicopathological characteristics. Uveal melanoma is the most common primary intraocular neoplasm in adulthood and metastasis causes a high mortality. Because serum insulin like growth factor (IGF)-1 levels, known to have a key role in metabolic syndrome, have been proven to be associated with uveal melanoma, we hypothesized that decreased adiponectin levels, also shown to be associated with metabolic syndrome and increased malignancy of various cancers, might also have a potential association with uveal melanoma. In this study we investigated serum adiponectin levels in 86 patients with uveal melanoma, 38 subjects with choroidal nevi, and 86 healthy individuals. The body mass index, age and the gender of the groups were similar. Patients with uveal melanoma were stratified into 3 groups according to COMS size classification for uveal melanoma. Subjects with choroidal nevi were stratified into two groups based on their clinical risk factors as low risk and high risk. Uveal melanoma group had higher HOMA scores than choroidal nevi group or controls (p<0.001). Serum adiponectin levels were significantly lower in the uveal melanoma group and choroidal nevi group than controls (p<0.001 for both). Serum adiponectin levels of uveal melanoma group and choroidal nevi group were similar (p= 0.390). Additionally, the serum adiponectin levels were significantly lower in the metastatic uveal melanoma group than in the non-metastatic group (p= 0.018). Serum adiponectin levels were similar among COMS 1, COMS 2 and COMS 3 groups (p=0.170). There was no statistically significant difference between the low risk and high risk choroidal nevi groups in terms of serum adiponectin levels (p=0.508). The results of the present study imply that decreased serum adiponectin levels are associated with the risk of uveal melanoma, choroidal nevi and metastasis.Bu çalışmada serum adiponektin seviyesinin uvea melanomu progresyonu ve prognostik faktörler ile ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. Uvea melanomu erişkinlerde en sık görülen birincil göz içi tümörüdür ve metastaz yüksek mortalite ile sonuçlanır. Metabolik sendromda önemli rol oynayan serum insülin benzeri büyüme faktörü (IGF)-1 seviyelerinin uvea melanomu ile ilişkisinin gösterilmesi üzerine, metabolik sendrom ve kanser ilişkisinde önemi bilinen azalmış adiponektin seviyelerinin uvea melanomu ile ilişkili olabileceği hipotez edildi. Çalışmaya 86 uvea melanomu hastası, 38 koroidea nevüsü olgusu ve 86 sağlıklı birey dahil edildi. Gruplar yaş, cinsiyet ve vücut kitle indeksi (VKİ) açısından benzerdi. Uvea melanomu olguları COMS sınıflandırmasına göre tümör boyutları açısından sınıflandırıldı. Koroidea nevüsü olguları oftalmolojik muayene bulgularına göre düşük ve yüksek riskli olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Uvea melanomu grubunda HOMA skoru diğer 2 gruba göre anlamlı yüksek bulundu (p<0.001). Serum adiponektin düzeyi uvea melanomu ve koroidea nevüsü grubunda kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (her iki grup için p<0.001). Uvea melanomu ve koroidea nevüsü grubunun ise serum adiponektin düzeyleri benzer bulundu (p= 0.390). Ek olarak serum adiponektin seviyesi metastaz saptanan uvea melanomu olgularında saptanmayanlara göre anlamlı olarak düşük bulundu (p= 0.018). Serum adiponektin seviyeleri COMS 1, COMS 2 ve COMS 3 uvea melanomu gruplarında benzer bulundu (p=0.170). Düşük riskli ve yüksek riskli koroidea nevüsü olgularının serum adiponektin düzeyleri arasında fark bulunmadı (p=0.508). Sonuç olarak bu çalışmada düşük serum adiponektin seviyesinin uvea melanomu, uvea melanomu için premalign kabul edilmesi gereken koroidea nevüsü ve metastaz saptanmış olgular ile ilişkisi gösterilmiştir

    Santral Retinal Ven Tıkanıklığı ve Makula Ödeminde Görüntüleme Yöntemleri

    No full text
    Retinal ven tıkanıklığı (RVT) en sık görülen retinal vasküler hastalıklardan biridir. Makula ödemi (MÖ) ise RVT’de azalmışgörme keskinliğinin en önemli nedenidir. MÖ, kan- retina bariyerinin bozulması sonucunda gelişen damar dışına sıvı kaçışınabağlı oluşur ve retinal kalınlıkta belirgin artışa yol açar. Fundus floresein anjiografi (FFA) ve optik koherens tomografi (OKT)makula ödeminin tanısında sıklıkla kullanılmaktadır. FFA retinal kan dolaşım sistemini göstererek damar dışına sızıntı şeklinive yerini belirlememize yardımcı olur. OKT, ödemin morfolojik özelliklerini tanımlamamıza ayrıca değişik ilaçlara verilen tedavicevabını takip etmemize olanak sağlar. Oldukça yeni bir yöntem olan optik koherens tomografi anjiografi (OKTA) ise makulerbölgedeki damar ağlarını tabakalar halinde görüntüler. Bu derlemede yazarların amacı santral retinal ven tıkanıklığına (SRVT)ikincil gelişen makula ödeminin görüntülenmesinde kullanılan bu üç testi değerlendirmektedirRetinal vein occlusion (RVO) is one of the most common retinal vascular diseases. Macular edema (ME) is the most commonreason of decreased visual acuity in RVO. Macular edema results from disruption of the blood-retinal barrier and subsequentaccumulation of the leaking fluid leading to increased retinal thickness. Fundus fluorescein angiography (FFA) and opticalcoherence tomography (OCT) are commonly used for the diagnosis of macular edema. FFA identifies the anatomical locationand pattern of vascular leakage and shows the retinal blood circulation system. OCT allows to describe the morphologicalcharacteristics of macular edema and also to monitor treatment response of ME to different drugs. Optical coherence tomographyangiography (OCTA) is a new method that can visualize the vascular networks in separate layers of the retina in the macularregion. In this paper, the authors aimed to review the evaluation of these three tests in ME secondary to central retinal veinocclusion (CRVO).&nbsp;</p
    corecore