15 research outputs found

    B-Type Natriuretic Peptide in Bronchiolitis: Its Relationship with Left Ventricular Systolic Functions and Prognosis

    Get PDF
    Introduction:We have limited information about the clinical importance of plasma B-type natriuretic peptide (BNP) level and its prognostic value in children with bronchiolitis. In this study, we aimed to determine basal plasma BNP levels and their relationship with left ventricular systolic functions and prognosis in patients hospitalized with moderate to severe bronchiolitis.Methods:The study was conducted prospectively on 37 patients aged 1-24 months with a modified Wang respiratory score of 6 and above and diagnosed with bronchiolitis. The patients with high (>100 pg/mL, n=6) and normal (≤100 pg/mL, n=31) serum BNP levels were compared in terms of left ventricular systolic functions, and vital, laboratory, and radiological findings. The relationship between serum BNP level and prognosis was evaluated.Results:The mean basal plasma BNP level in the patients was significantly higher than in controls (61.75±65 pg/mL vs. 13.99±8.79 pg/mL; p=0.001). There was no significant difference in ejection fraction and fractional shortening values between the patients with normal and high BNP levels and controls (p>0.05). Patients with high BNP levels had higher mean partial carbon dioxide values than patients with normal BNP levels (p=0.037). There was a positive correlation between plasma BNP level and length of hospital stay (r=0.286; p=0.007) and intensive care unit stay (r=0.645; p=0.000).Conclusion:An increase in serum BNP levels may be seen in patients with moderate to severe bronchiolitis without myocardial dysfunction. It was argued that this BNP increase may be related to the degree of deterioration of gas exchange associated with the disease. Plasma BNP level is a potential prognostic factor in moderate to severe bronchiolitis

    Successful Treatment of Acanthamoeba Meningoencephalitis in an Immunocompetent Child

    No full text
    Acanthamoeba meningoencephalitis is a very rare entity with high mortality rate. Its diagnosis is usually delated, and the optimal approach for its treatment is uncertain. In presented case, early diagnosis was made with direct examination of cerebral spinal fluid, and immediate initiation of accurate treatment with amphotericin B and fluconazole survived patient

    Characteristics and outcomes of critically ill children transported by ambulance in a Turkish prehospital system: a multicenter prospective cohort study

    No full text
    Background. The most underdeveloped area in the care of critically-ill-children (CIC) is the prehospital period. Appropriate prehospital assessment and life-saving-interventions (LSI) of this population are challenging and require dedicated resources to ensure the best outcomes. We aimed to determine the characteristics and outcomes of CIC transported to the Turkish Pediatric Emergency Departments (EDs). The frequency and distribution of LSI administered by prehospital providers on route and in the EDs were also investigated

    Çocuklarda Yüksek Akım Nazal Kanül Oksijen Tedavisine Yanıtsızlığı Belirleyen Faktörler: Prospektif Çok Merkezli Çalışma

    No full text
    Giriş : Yüksek akım nazal kanül (YANK) oksijen tedavisi, akut solunum sıkıntısı olan çocuklarda kolay uygulanabilir bir tedavi seçeneğidir. Literatürde YANK oksijen tedavisinin entübasyon oranını, solunum sayısı, kalp tepe atım sayısını azalttığını ve klinik skorlarda iyileşme sağladığını gösteren çok sayıda çalışma mevcuttur. YANK oksijen tedavisine %6-19 oranında tedavi başarısızlığı bildirilmektedir. Bu çalışmada YANK oksijen tedavisine yanıtsızlığı öngören faktörlerin belirlenmesi amaçlanmaktadır.Gereç-Yöntem : Bu çalışmaya Eylül 2017- Eylül 2018 tarihleri arasında Türkiye’nin 7 farklı ilinden 9 çocuk acil ve 7 çocuk yoğun bakım ünitesi katılmıştır. YANK oksijen tedavisi uygulanan hastalara ait demografik bilgiler, başvuru anında ve YANK oksijen tedavisi sırasında vital bulgular, oksijen saturasyonu, S/F oranı, klinik skor (modified respiratory distress score ve pediatric respiratory severity score), laboratuvar ve görüntüleme sonuçları, uygulanan medikal tedaviler ve YANK oksijen tedavisine yanıt durumu değerlendirilmiştir. Veriler prospektif olarak toplanmıştır. Başka bir solunum destek tedavisine geçiş yanıtsızlık olarak değerlendirilmiştir.Bulgular : Toplam 475 veri kayıt formu değerlendirilmiştir. Doksan dokuz form veri eksikliği nedeniyle değerlendirme dışında bırakılmıştır. Kalan 356 hastaya ait veri kayıt formları incelenmiştir. Ekstübasyon sonrası YANK oksijen tedavisi uygulanan 20 hasta çalışmaya dahil edilmemiştir. Çalışmaya dahil edilen 356 hastanın 216’sı (%60.7) erkek ve ortanca yaş 9 aydır (ÇAA=4-27ay). Hastaların %39.0’ına akut bronşiolit (n=139), %36.2’sine atipik/viral pnömoni (n=129), %26.8’ine bakteriyel pnömoni (n=88) tanısıyla YANK oksijen tedavisi uygulanmıştır. Kırk altı (%12.9) hastada prematür doğum ve 143 (%40.2) hastada tekrarlayan hışıltı atağı öyküsü saptanmıştır. Hastaların %62.9’undan (n=224) solunum virüs PCR paneli çalışılmıştır. Bu hastaların 101’inde (%45.1) tek etken pozitifliği saptanırken 36 hastada ko-enfeksiyon gösterilmiştir. En sık görülen etkenler RSV ve rhinovirüstür. Başvurudan sonra ortanca YANK oksijen başlama süresi 2 saat (ÇAA= 30dk-6 sa) ve median tedavi uygulama süresi 48 saattir (ÇAA=24-96 sa). Tedavi sonrasında hastaların solunum sayısında (SS) belirgin azalma, oksijen saturasyonu (SpO₂) ve SF oranında istatistiksel anlamlı artış saptanmıştır (p&lt;0.001). Otuzyedi (%9.9) hastada tedaviye yanıt alınamamıştır. Median yanıtsızlık süresi 6.5 saattir (ÇAA=3.0-19.5sa). Tedaviye yanıt alınamayan hastalarda, başvuruda SpO₂, S/F oranı ve kan gazında pH daha düşük ve pCO₂’nin daha yüksek olduğu saptanmıştır (p=0.005, p=0.008, p=0.012 ve p=0.039 sırayla). Tedavi komplikasyonu olarak 2 hastada lokal cilt lezyonu ve 2 hastada pnömotoraks izlenmiştir. Yanıtsız hastaların 5’i mortalite ile sonuçlanmıştır. Sonuç : Çalışmamızda YANK oksijen tedavisine yanıtsızlık oranı %9.9 olarak saptanmıştır. Tedaviye yanıt alınamayan hastalarda, başvuruda SpO₂ ve SF oranının, kan gazında pH’nın daha düşük, pCO₂’nin ise yüksek olduğu bulunmuştur. Tedavi başlangıcında bu bulguları olan hastalar daha yakın takip edilmeli ve bir üst tedavi basamağına geçiş acısından dikkatli olunmalıdır.</p
    corecore