108 research outputs found

    Pediatric Emergency Department Visits Related to Home Accident in the Era of COVID-19 Pandemic

    Get PDF
    Introduction:The Coronavirus disease-2019 pandemic has been caused several physical, mental and psychosocial problems alongside being a respiratory system infection. During pandemic, children were forced to stay at home as a preventative measure. Thus, we aimed to assess the number and characteristics of home accident-related visits in a pediatric emergency department during the pandemic.Methods:This cross-sectional study included all children aged under 18 years who admitted with home accident in two curfew periods and the corresponding periods of previous year. Demographic and clinical data was consisted of age, gender, admission time, time elapsed between accident and pediatric emergency department admission, type of home accident, medical and surgical interventions, length of stay in pediatric emergency department, hospitalization, or intensive care unit admission and mortality. The data of curfew periods was compared with its control periods by using Mann- Whitney U test, t-test or chi-square. The statistical significance was defined as p≤0.05.Results:We enrolled 744 patients. There was no significant difference in age, gender, time elapsed from the accident, ratio of hospitalization between curfew and control periods. The proportions of home accidents among all admissions were higher in two curfew periods (p=0.001 and p<0.001). The ratio of poisoning and foreign body ingestions was increased during both two curfew periods (0.7% vs. 0.3%, p=0.001 and 0.7% vs. 0.1%, p<0.001 for poisoning; 0.4% vs. 0.1%, p<0.001 and 0.8% vs. 0.1%, p<0.001 for foreign body ingestion) and the ratio of trauma was increased in the curfew-2 period (1.2% vs. 0.3%, p<0.001).Conclusion:We suggested a higher ratio of home accidents especially poisoning and foreign body ingestions in curfew period. Thus, in case of global disasters such as pandemic the authorities should improve preventative and healthcare strategies to establish a safe environment for children and adolescents

    A Child with Acute Appendicitis Secondary to Blunt Abdominal Trauma: A Case Report and Review of the Literature

    Get PDF
    We present a child with abdominal pain and vomiting after blunt abdominal trauma (BAT). He had tenderness, guarding and rebound on the bilateral lower quadrant of the abdomen. He had no abrasion on the abdominal skin surface. He had marked leukocytosis and increased C-reactive protein level. Contrast-enhanced abdominal computed tomography revealed inflamed appendicitis. He was operated by pediatric surgeons and, an perforated appendix was illustrated on pathological examination. BAT and acute appendicitis (AA) are independently very frequent issues. In pediatric emergency departments, BAT and AA are very frequent issues, however, coexistence of these two condition in the same patient is rare. This case report and review of the literature showed that occurrence of AA after BAT should be considered by emergency physicians

    Point-of-Care Ultrasound as a Diagnostic Tool for Nutcracker Syndrome in Pediatric Emergency Department

    Get PDF
    Abdominal pain is one of the most common causes of admission to pediatric emergency department. Point-of care ultrasonography combined with appropriate history and physical examination provides rapid and accurate management of abdominal pain in emergency setting. Here, we report a 15-year-old girl with abdominal pain who was diagnosed with Nutcracker syndrome by the guidance of point-of-care ultrasound findings

    Does Providing Clinical Care for Trauma Patients have a Positive Effect on Physicians’ Perspective on Child Passenger Safety?

    Get PDF
    Introduction: Motor vehicle crashes are the most common cause of the mortality in the pediatric population. Preventive strategies are the best approach to reduce mortality and morbidity due to motor vehicle crashes. Since parents mostly refer to them for guidance, doctors should have a high level of knowledge and awareness to increase the usage of car safety seats. We thought that providing care for trauma patients could have a positive effect on the physicians’ awareness and knowledge level. Based on this, we aimed to assess the awareness and knowledge of pediatricians and emergency physicians and trauma doctors. Methods: An electronic survey consisting of 23 questions was prepared. Demographic features, awareness and knowledge level of the physicians were assessed on three sections. Five suggestions in the guideline of the American Academy of Pediatrics were used to assess physicians’ knowledge level. The respondents were grouped as those providing clinical care for trauma patients and those do not. Results: The questionnaires were sent to 641 physicians and 323 who completed the questionnaire were included in the study. One hundred and fourteen (35.3%) of the respondents were providing clinical care for trauma patients. One hundred ninety (59.2%) respondents had children. Majority of the physicians had a satisfactory level of knowledge about car safety seat (CSS). The number of respondents reported having adequate self-awareness was found statistically significantly higher in the groups of doctors who have children and provide clinical care for trauma patients (p0.05). Interestingly, the knowledge level in physicians who had children was statistically significantly lower than in those with no children (p<0.01). Conclusion: Our survey revealed that physicians who provide clinical care for trauma patients think they have a high level of knowledge about CSS. Unfortunately, their knowledge level was low as other physicians in the study group

    Pediatri asistanlarının direkt laringoskopi ve videolaringoskopi ile gerçekleştirdiği tekrarlayan entübasyonların etkisi

    No full text
    Amaç: İleri havayolu yöntemlerinden biri olan trakeal entübasyon, kritik hasta ile karşılaşan pediatri asistanları için kazanılması gereken önemli bir yetidir. Son yıllarda entübasyon başarısının arttırılması adına veya eğitim amaçlı olarak videolaringoskoplar kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada pediatri asistanlarının direkt laringoskopi ve videolaringoskopi ile manken üzerinde yaptıkları tekrarlayan entübasyon işlemlerinin entübasyon başarısı ve süresine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Dokuz Eylül Üniveristesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda asistanlık eğitiminin ilk 2 yılında olan daha önce videolaringoskopi tecrübesi olmayan asistanlar alınmıştır. Uygulayıcılar iki farklı manken (AirSim Baby® ve AirSim Child®) üzerinde hem direkt laringoskopi (DL ) yöntemiyle hem de iki farklı videolaringoskop (McGrath MAC MAC ®-McG ve Storz CMAC CMAC PM ®-ST) kullanarak her bir cihaz ile 5’er kez entübasyon işlemi gerçekleştirmiştir. Her entübasyon girişimi için entübasyon başarısı, en iyi vokal kord görüntüsü elde etme süresi ve entübasyon süresi değerlendirilmiştir.Bulgular: Çalışmaya 23 pediatri asistanı katılmıştır. Çocuk mankende ilk uygulamada entübasyon başarısı DL için %100, McG için %87.0 ve ST için %95.7 bulunmuştur. Ortanca en iyi vokal kord görüntüsü elde etme süresi sırayla 5.63sn, 4.81sn ve 9.68sn; ortanca entübasyon süresi sırayla 10.01sn, 13.84sn ve 13.56sn saptanmıştır. İnfant mankende ilk uygulamada başarı oranları DL ve ST için %78.3, McG için ise %60.9 saptanmıştır. Ortanca en iyi vokal kord görüntüsü elde etme süresi sırayla 8.33 sn, 10.81 sn, 10.93 sn; ortanca entübasyon süresi sırayla 15.28 sn, 28.05 sn ve 20.56 sn olarak tespit edilmiştir. Tekrarlayan entübasyon işlemlerinde infant mankende DL ve McG için anlamlı artış görülürken ST için başarı oranında istatistiksel olarak anlamlı artış saptanmamıştır (p=0.043, p=0.029 ve p=0.493 sırayla). Çocuk mankende ise tekrarlayan entübasyon ile McG için başarı oranında artış saptanırken ST için başarı oranındaki artış istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p=0.046 ve p=0.406). İki mankende de her 3 cihazla tekrarlayan entübasyon işlemlerinde hem en iyi vokal kord görüntüsü elde etme süresi hem de entübasyon süresinde anlamlı azalma saptanmıştır (p&lt;0.001 ve p&lt;0.001).Tartışma: Çalışmamızda infant ve çocuk mankende hem direkt laringoskopi yöntemi ile hem de McGrath MAC MAC ve Storz CMAC CMAC PM videolaringoskoplar kullanılarak gerçekleştirilen tekrarlayan entübasyon işlemlerinin vokal kord görülme süresi ve entübasyon süresini kısalttığı görülmüştür. Literatürde de uygulayıcıların hem direkt laringoskopi hem de farklı videolaringoskoplar ile hızlı ve hatta daha iyi vokal kord görüntüsü elde etme becerisini kolaylıkla kazandığını gösteren çalışmalar mevcuttur. Bu nedenle havayolu simülasyonları üzerinde yapılan eğitimler ve pratik uygulamaların kritik hasta bebek ve çocuklarda havayolu yönetiminde önemli rolü olduğu ve asistan eğitim programlarında yer almasının faydalı olabileceği sonucuna varılmıştır.</p

    Researching the levels of chemerin in childhood obesity

    No full text
    Çocukluk çağında obezite erişkin hayatta ortaya çıkardığı diyabet, hipertansiyon, aterosklerotik kalp hastalığı gibi birçok kronik süreç nedeniyle erken tanınması ve tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Son yıllarda sıklığının hızla artmasıyla birlikte önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Obezitenin birlikte getirdiği tip II diyabet, hepatosteatoz, hipertansiyon gibi kronik hastalıklar için yağ dokudan salınan adipokinler suçlanmaktadır. Yeni moleküllerin keşfedilmesiyle sayısı giderek artan adipokinler arasında chemerin de yer almaktadır. Chemerin ve obezite ile ilgili yapılmış çok sayıda deney hayvanı ve insan çalışması bulunmaktadır. Bu çalışmalarda birbirinden farklı sonuçlar elde edilmesi nedeniyle chemerinin rolü henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bu çalışma obez çocuklarda chemerin düzeylerini ve insülin direnci, hipertansiyon, non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı, dislipidemi ile ilişkisini araştırmak üzere yapılmıştır. Araştırma Mart-Ağustos 2011 tarihleri arasında 7-16 yaş arası 60 obez ve 30 sağlıklı çocuk üzerinde yapılmıştır. Akut ya da kronik enfeksiyonu olanlar, eşlik eden kronik ve/veya sendromik hastalığı olanlar, endojen obezite tanısı alanlar çalışmaya dahil edilmemiştir. Tüm çocuklardan alınan kan örneklerinde açlık kan şekeri, AST, ALT ve chemerin düzeyleri ; obez çocuklarda bunların yanı sıra insülin, total kolesterol, HDL kolesterol, LDL kolesterol, trigliserid düzeyleri ölçümü yapılmıştır. Chemerin düzeyi obez çocuklarda 229,72±69,90 ng/ml ve sağlıklı kontrollerden yüksek bulunmuştur. Ancak chemerin değerinin insülin direnci, non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı, hipertansiyon ve dislipidemi ile ilişkisi olmadığı görülmüştür. Çocuklarda chemerinin obezite komplikasyonlarıyla ilişkisini saptanmak için olgu sayısının arttırıldığı çalışmalara ihtiyaç vardır.Childhood obesity is a state that is supposed to diagnose and treat early because it reveals many chronic process like diabetes, hypertension and atherosclerotic heart disease. With the increasing incidence during recent years childhood obesity becomes a public health concern. Adipokines accuse for chronic process that comes with obesity like type II diabetes, non-alcholic fatty liver disease and hypertension. Increasing number of adipokines along with discovering new molecules include chemerin. There are numerously animal and human study about chmerin and obesity. Role of chemerin is still not understood due to different results of these studies. This study was done in order to research chemerin levels and its relation with complications of childhood obesity. Study was performed in March-August 2011 with 60 obese and 30 health children at 7-16 years old. Cases which had acute or chronic infection, chronic or syndromic disease and edogenous obesity, excluded from study. Fasting glucose, AST, ALT and chemerin levels evaluated by blood samples that was taken from all cases; in addition to these insulin, total cholesterol, HDL cholesterol, LDL cholesterol, triglyseride levels evaluated by bllod samples from obese cases. Serum chemerin level determined 229,72±69,90 ng/ml in obese cases and was higher than controls. But there was no relationship between chemerin and insuin resistance, non-alcholic fatty liver disease, hypertension, dyslipidemia. In conclusion increased number of cases are necessary in order to investigate the relationship between chemerin and obesity complications

    Şok ve Tedavisi

    No full text
    Şok, dokuların gereksinimi olan maddelerin ve oksijenin karşılanamaması sonucu ortaya çıkan ve doku perfüzyon bozukluğu ile seyreden ani bir durumdur. Etiyolojiye göre sınıflandırıldığında, hipovolemik, kardiyojenik ve distrübütif şok olmak üzere ayrılırken fizyolojik duruma göre kompanse veya dekompanse olmak üzere ayrılır. Kompanse şok, sistolik kan basıncı normal olmak şartıyla doku ve organ perfüzyonunun yetersiz olması (taşikardi, soğuk ekstremiteler, uzamış kapiller geri dolum zamanı, santral nabazanlarla karşılaştırıldğında zayıf periferal nabazanlar) olarak tarif edilir. Dekompanse şok ise kompensatuvar mekanizmaların yetersiz kaldığı durumlarda, mental durumda baskılanma, idrar çıkışında azalma, belirgin metabolik asidoz, belirgin taşikardi ve taşipne ve de düşük sistolik kan basıncı ile karakterizedir. Şokun erken bulguları kolayca fark edilmez, bu nedenle tanınması oldukça zordur. Bulgular içerisinde taşikardi, bilinç durumunda değişiklik, oligüri-anuri, hipotoni, periferal nabızların palpe edilmemesi veya periferal ve birlikte santral nabızların zayıf alınması, ekstremitelerin soğuk olması ve kapiller geri dolum zamanının uzun olması yer almaktadır. Bradikardi, hipotansiyon ve düzensiz solunum ise geç bulgulardır. Hızlı kalp-solunum değerlendirmesinde öncelikle çocuğun fizyolojik durumunu değerlendirilmelidir. Şoktaki hastaya yeterli oksijen geri solutmasız maske, hood, balon-maske ile solutma ve mekanik ventilasyon ile sağlanabilir. Şoktaki hastada amaç oksijen saturasyonunu %99-100’lerde tutmak olmalıdır. Ventriküler önyükü uygun hale getirmek ve damar-içi hacmi doldurmak şokun temel amacıdır. Hacim doldurma yapıldıktan sonra hastanın yanıtı tekrar değerlendirilir. Hacim doldurmaya olumlu yanıt hipotansiyonun düzelmesi, ekstremite ısısının düzelmesi, periferal nabızların iyi alınması, çocuğun renginin düzelmesi ve kapiller geri dolum zamanının azalmasıdır. Bununla beraber ek olarak çocuğun idrar çıkışı artabilir ve bilinç durumu düzelebilir. Eğer şoktaki çocuğun bilinci düzelmiyor veya daha bozuluyorsa nörolojik komplikasyon düşünülmelidir. Eğer yeterli oksijenizasyon, solunum, kalp hızı ve damar-içi hacmin doldurulmasına rağmen şok tablosu devam ediyorsa vazoaktif ilaç tedavisi endikasyonu vardır. İnotropik ajanlar hipovolemik şokta yeterli sıvı tedavisi yapılmamışsa yararlı olmaz</p
    corecore