23 research outputs found
Kadavrada hipofiz adenomu varlığının araştırılması
Hipofiz adenomlarının tüm intrakranial tümörler içinde görülme sıklığı % 10-15 arasında değişmektedir ve üçüncü sırada yer almaktadır. Radyolojik görüntüleme yöntemleriyle insidental olarak %20, otopsi serilerinde ise %27 oranında saptanmaktadır. Bu uzmanlık tezinde bilinen intrakranyal tümörü olmayan rastgele seçilen 124 kadavradan alınan hipofiz bezi örneklerinde hipofiz adenomuna rastlanma sıklığı ve tipleri araştırıldı. Böylelikle herhangi bir semptom vermeden rastlantısal olarak saptanan hipofiz bezi adenomlarının oranını belirlemek amaçlandı. Aralık 2009 tarihinden itibaren Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalına gelen kadavralardan rastgele olarak alınan hipofiz bezi örneklerinden toplam 124 hipofiz materyali değerlendirildi. Çalışmamızda rastlantısal olarak saptanan adenomların yanında yakın oranlarda Ratke Kleft formasyonları saptandı. Cerrahi olarak çıkarılan adenom serilerinde büyüme hormonu ön planda iken otopsi serilerinde prolaktin, çalışmamızda olduğu gibi ilk sırada yer almaktadır. Yaptığımız çalışmada insidental olarak adenomların yanında hiperplaziler de görülmüştür ve ikisinin toplam oranları %24.19 dur. Diğer otopsi serilerinde ise sadece adenom başlığı altında olmak üzere bu oran %27 dir. Yeni radyolojik görüntüleme tekniklerinin gelişmesi ile insidental olarak adenomların saptanması gün geçtikçe artacaktır
The relationship between college students' sexual communication with their parents and peers and their attitudes and behaviours toward premarital sexuality
Bireylerin yetiştiği aile ve içinde bulunduğu toplum ergenlerin cinsel tutum ve davranışlarının gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Aile ile cinsel konularda iletişim önemli olmasına rağmen pek çok ebeveyn bu konuda çocuklarıyla konuşma yapmaktan kaçınmaktadırlar. Geleneksel toplumlarda, cinsellik hala tabu olarak görülmekte ve evlilik öncesi cinselliğe yönelik namus algısı özellikle kadınlar için geçerliliğini korumaktadır. Ülkemizde aile ve toplumun bekaret beklentisinden dolayı kadınların evlilik öncesi cinselliği yaşamaları onaylanmamaktadır. Bu çalışmanın temel amacı; üniversite öğrencilerinin cinsellikle ilgili konularda ebeveyn ve akranla olan iletişimleri ile evlilik öncesi cinselliğe yönelik tutum ve davranışları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu doğrultuda, cinselliğe yönelik tutumların cinsiyete ve üniversitenin başında veya sonunda olunmasına göre farklılık gösterip göstermediği de ele alınarak incelenmiştir. Çalışmanın örneklemi Ankara'da okuyan 377 üniversite öğrencisinden (263 kadın ve 114 erkek) oluşup, katılımcıların yaş aralığı 18-27 arasında değişmektedir. Araştırmaya katılan öğrencilere kişisel bilgi formunun yanı sıra "Cinsel Tutum Ölçeği", "Evlilik Öncesi Cinselliğe Bakış Ölçeği", "Cinsel Konularda İletişim ve Cinsel Onay Ölçeği", "Namusa İlişkin Tutumlar Ölçeği" ve "Aile İçerisinde Ağırlıklı Olarak Konuşulan Cinsel Konular Ölçeği" uygulanmıştır. Yapılan analizler sonucunda cinselliğe yönelik tutumların ve aile ile cinsel konularda iletişimin cinsiyete göre farklılaştığı görülmektedir. Üniversitenin başında veya sonunda olmanın kadınlar için ilgili tüm değişkenler açısından farklılaştığı görülürken, erkeklerin üniversite başında veya sonunda olmaya göre ölçeklerden alınan puanlarda anlamlı bir farklılaşma görülmemiştir. Ayrıca cinsel izin vericilik, namusa ilişkin tutum ve arkadaşın cinsel onayının evlilik öncesi cinselliğe yönelik tutumu anlamlı olarak yordadığı bulunmuştur. Çalışma bulguları, ilgili literatür ile büyük ölçüde tutarlılık göstermekte olup, cinsiyet ve sosyo-kültürel yaklaşımlar açısından tartışılmaktadır.Parents and society play unique roles in the development of adolescents' sexual attitudes and behaviours. Despite the importance of communication between parents and adolescents about sexual issues, many parents avoid to talk about sexuality with their children. In traditional societes, sexuality is stil perceived as a taboo and traditional sexual values still prevail toward premarital sexuality, especially for women. In Turkey, premarital sex for women is not accepted as well. It is because of the virginity expectation of both society and parents. The main aim of the current study is to investigate the relationship between sexual communication with parent and peer and college students' attitudes toward premarital sexuality. Furthermore, it was investigated whether sexual attitudes differed according to participants' gender and their being freshman or senior. The participants of this study consisted of 377 (263 female and 114 male) college students who study in Ankara and aged between 18 and 27. In addition to socio-demographic form, "Sexual Attitude Scale", "Attitude Toward Premarital Sexuality Scale", "Sexual Communication and Approval Scale", "Attitudes Toward Honor Scale" and "Weighted Topics Measure of Family Sexual Communication" were applied to the participants. The results of current study showed that there are gender differences about both attitudes towards sexuality and communication with parents about sexuality. Despite being senior or freshmen in the college had an impact on all the variables among female participants, it didn't have an significant impact on all variables among male participants. Furthermore, attitude toward premarital sexuality was significantly predicted by sexual permissiveness, attitude toward honor and friends' sexual approval. The findings of this study were consistent with the findings in literature and were discussed with regards to gender and socio-cultural approach
Restoration Proposal of Kütahya Mansion in Kütayha Paşamsultan District
19.yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen inşası ile Kütahya Konağı, Kütahya İli,
Paşamsultan Mahallesi’nde yer almaktadır. Çalışma kapsamında konağın rölövesinin
çizilmesi, restitüsyon önerilerinin geliştirilmesi ve restorasyon projesinin hazırlanması
amaçlanmaktadır.
Çalışmanın ana amacı Kütahya Konağı’nın belgelenerek restitüsyon ve restorasyon
projesinin hazırlanması olmakla birlikte tarihi çekirdek içerisinde yer alan ve
örnekleme olarak seçilen Kütahya Konağı ve yakın çevresinin mevcut durum
analizlerini de kapsamaktadır.
Kütahya Konağı, Paşamsultan Mahallesi güneyinde, 144 ada, 6 parselde
bulunmaktadır. Yapının kuzeybatı yönünde bitişik olarak konumlanan niteliksiz ek
yapısı mevcuttur. Bitişik nizam olarak konumlandırılan konağın kuzeydoğu komşusu,
284 tescil numaralı İstanbullular Konağı’dır. Güneybatı komşusu ise üç katlı
betonarme bir yapıdır. Yapının arka bahçesi ahşap hatıllı kârgir taş duvarlar ile
çevrelenmiştir. Bahçeye yapının kuzeybatı cephesi üzerinden ulaşım sağlanmaktadır.
Konak zemin kat, fevkâni kat ve ikinci kattan oluşan iç sofalı bir plana sahiptir. Ahşap
karkas strüktürlü konağın duvarlarında dolgu malzemesi olarak kerpiç kullanılmıştır.
Bitişik nizam olan kuzeydoğu ve güneybatı cephesi kalın kerpiç duvarlara sahiptir.
Konağın döşemeleri ahşap, tavanı pasalı ahşap tavan, çatısı ise beşik çatıdır. Cepheleri
sıvalı ve boyalı olan yapı, yalın bir ifadeye sahiptir. Yapıya Kurşunlu Sokak üzerinden
giriş sağlanmaktadır. Ana giriş kapısı üzerinde bulunan tepe penceresi beşik
kemerlidir. Yapının simetrik kurgusu olan bir çıkma düzeni mevcuttur. İkinci katta
bulunan çıkma düzeninde, sofa cephesi daha geride kalarak, odaların bulunduğu
cepheler çıkma yapmış durumdadır. Ahşap konsola oturan çıkmalarını destekleyen
ahşap payandaları bulunmaktadır. Fevkâni kat ve ikinci kat cephe yüzeylerini
birbirinden ayıran ahşap kat silmesi bulunmaktadır. Kütahya Konağı inşa edildiği
düşünülen 19. yüzyıldan 1999 yılında gördüğü onarım ile restoran işlevine
dönüştürülünceye kadar konut olarak kullanılmıştır. 1999 yılından günümüze dek ise
restoran işlevini sürdürmüştür. Bu çalışmada Kütahya Konağı ve ek yapısı ayrıntılı
çizim ve fotoğraflarla belgelenmiştir.
Yaklaşık yüz altmış yıldır ayakta olan Kütahya Konağı’nın çağdaşları incelendiğinde
bu yapının strüktürel sağlamlık ve özgünlüğü koruması açısından günümüze ulaşan iyi
bir örnek olduğu açıkça görülmektedir. Yapıdaki en büyük müdahale, kuzeybatı
cephesinde yer alan niteliksiz ek yapıdır. Çalışma kapsamında hazırlanan restorasyon
önerisinde yapının öncelikli olarak niteliksiz eklerden arındırılması ve yapıdaki
mevcut hasarların giderilmesi amaçlanmış ve ardından plan özellikleri değiştirilmeden
yeni bir işlev önerisi sunulmuştur.
Kütahya’nın tarihi karakteristik dokusunda Kale surlarını çevreleyen ve Ulu Camii
yakın çevresini kapsayan tarihi çekirdek içerisinde önemli bir noktada konumlanmakta
olan Kütahya Konağı’nın plan kurgusu ve tezyînî unsurları göz önüne alındığında
korunması önem arz etmektedir. Yapının kültürel ve mimari değerleri ile yaşatılması
ve tanıtımı kamusal farkındalık açısından önemlidir. Ertelenen her bakımın yapının
hasarının büyümesine neden olabileceği unutulmamalıdır.Kütahya Mansion, dated second half of 19th century, is located in Paşamsultan district,
Kütahya. Within the scope of this study; preparation of the measured drawing of the
mansion, developing restitution proposals and preparation of the restoration project
were aimed.
The main aim of the study is to prepare restitution and restoration project by
documenting Kütahya Mansion. It also includes the analysis of the current state of
Kütahya Mansion, choosen as a sample and located in the historical region, and its
neighboorhood.
Kütahya Mansion is located in the south of Paşamsultan district, at 144. block, 16. plot.
There is an unqualified annex adjoined to the northwest of the building. The northwest
neighbor of the mansion is İstanbullular Mansion which was built as an attached order
building, with registration number 284. On the southwest, there is a 3 storey reinforced
concrete construction. Back garden of the building is surrounded by stone masonry
with bonding timber. The entry of the garden is located at the northwest frontal of the
building. Mansion has a ground floor, first floor (clerestory) and second floor. It has
inner sofa plan type. On the walls of the mansion which has framed structure, adobe is
used as filling. Attached ordered frontals of the northeast and southwest has adobe
walls. The flooring of the mansion is timber floor, the ceiling is panel strip wooden
ceiling and framing is gable roof. The building whose frontals are whitewashed and
plastered has a plain configuration. The entry of the building is through the Kurşunlu
district. abat-jour on the main entrance door is surbased arch. There is a symmetrical
construct corbel. On the corbel in the second floor, while sofa corbal is standing back,
room frontals are cantilever. There are timber buttresses supporting the corbels on
timber corbel. There is a string course separating the frontal surfaces of the first
(clerestory) and second floors. Kütahya Mansion was used as a dwelling from the
second half of the 19th century until it was converted into a restaurant with the
renovation in 1999. From 1999 to modern days, it has a restaurant function. In this
study, Kütahya mansion and the annex was documented with detailed drawings and
photographs.
When other mansions built in the same century are analyzed, it is obvious that Kütahya
Mansion, standing approximately for a hundred and sixty years, is structurally and
authentically a fair example. The biggest damage to the building is the unqualified
annex on the northwest frontal. Within the scope of the study, firstly the purification
of the mansion from the unqualified additions and the elimination of present damage
without damaging the characteristics of it were aimed. Afterwards, without changing
the plan setup, proposal of function was made.
Kütahya mansion is located in an important part of the historical region surrounding
the castle walls of historical characteristics of Kütahya and Ulu Mosque environment.
When its plan setup and decoration were taken into account, its protection becomes
more important. Sustainment of the building with its culturel and architectural value is
significant in terms of public awareness. Delay of the maintenance of the building will
worsen the issue
Sexual Communication and Attitudes Toward Premarital Sexuality: Role of the University Class Level and Gender
Cinsel tutum ve davranışlar erken yaşlarda temel olarak aileden etkilenirken, sonrasında akran etkileri daha önemli hale gelmektedir. Üniversite döneminde, ailenin denetiminin azalması ve üniversite ortamının kendi içindeki kültürü cinselliğe yönelik tutum ve davranışları etkileyen önemli faktörler olmaktadır. Mevcutçalışmada, cinsiyete ve üniversitenin başlarında veya sonlarında olmaya bağlı olarak üniversite öğrencilerinin anne, baba ve akranla cinsel konularda iletişimleri, anne, baba ve akrandan algıladıkları cinsel onayları ve evlilik öncesi cinsellik ile namusa yönelik tutumlarındaki farklılıkların belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, Ankara’da çeşitli üniversitelerde öğrenim gören 18-27 yaş aralığındaki 377 katılımcıya (263 kadın; 114 erkek) Cinsel Konularda İletişim ve Onay Ölçeği, Evlilik Öncesi Cinselliğe Bakış Ölçeği, Cinsel Tutum Ölçeği, Namusa İlişkin Tutumlar Ölçeğive Kişisel Bilgi Formuuygulanmıştır. Analizler sonucunda, özellikle kadınlar arasında üniversitenin son yıllarında cinselliğe yönelik tutumlarda izin vericiliğin arttığı bulunmuştur. Ayrıca evlilik öncesi cinselliğe yönelik tutumu hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsel izin vericilik, namusa ilişkin tutum ve arkadaşın cinsel onayının anlamlı olarak yordadığı, ancak erkeklerde kadınlardan farklı olarak annenin cinsel onayının da evlilik öncesi cinselliğe yönelik tutumu anlamlı olarak yordadığı elde edilmiştir. Bu bulgular doğrultusunda kadın ve erkekler için cinselliğe yönelik atfedilen kültürel değer ve tutumların halen devam ettiği görülmüştür. Çalışmanın bulguları, toplumsal cinsiyet rolleri ve sosyo-kültürel yaklaşımlar temelinde tartışılmıştır.Sexual attitudes and behaviors are mainly affected by parents at early ages, and then peer influence becomes more important. During college years, less parental control and cultural environment of universities have significant effect on sexual attitudes and behaviors. It was aimed to determine the difference in individuals’ sexual communication level with their parents and best friends, perceived sexual approval from parents and best friends, attitudes toward premarital sexuality and honor, according to university class level and gender. Sexual Communication and Approval Scale, Attitude Toward Premarital Sexuality Scale, Sexual Attitude Scale, Attitudes Toward Honor Scale and Demographic Information Form were collected from 377 university students (263 female; 114 male) studying in Ankara, whose age ranged between 18-27. Results revealed that sexual permissiveness in the last years of university have increased especially among women. In addition, sexual permissiveness, attitudes toward honor, and peers’ approval of sexuality emerged as significant predictors of premarital sexual attitudes among men and women, while mother's approval of sexual activity is also a significant predictor among men. This study shows that the cultural values and attitudes attributed to sexuality for men and women are still continuing. The results were discussed in terms of gender roles and socio-cultural approaches
Cinsellikle İlgili Konularda İletişim ile Evlilik Öncesi Cinselliğe Yönelik Tutum: Üniversite Sınıf Düzeyinin ve Cinsiyetin Rolü
Cinsel tutum ve davranışlar erken yaşlarda temel olarak aileden etkilenirken, sonrasında akran etkileri daha önemli hale gelmektedir. Üniversite döneminde, ailenin denetiminin azalması ve üniversite ortamının kendi içindeki kültürü cinselliğe yönelik tutum ve davranışları etkileyen önemli faktörler olmaktadır. Mevcutçalışmada, cinsiyete ve üniversitenin başlarında veya sonlarında olmaya bağlı olarak üniversite öğrencilerinin anne, baba ve akranla cinsel konularda iletişimleri, anne, baba ve akrandan algıladıkları cinsel onayları ve evlilik öncesi cinsellik ile namusa yönelik tutumlarındaki farklılıkların belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, Ankara’da çeşitli üniversitelerde öğrenim gören 18-27 yaş aralığındaki 377 katılımcıya (263 kadın; 114 erkek) Cinsel Konularda İletişim ve Onay Ölçeği, Evlilik Öncesi Cinselliğe Bakış Ölçeği, Cinsel Tutum Ölçeği, Namusa İlişkin Tutumlar Ölçeğive Kişisel Bilgi Formuuygulanmıştır. Analizler sonucunda, özellikle kadınlar arasında üniversitenin son yıllarında cinselliğe yönelik tutumlarda izin vericiliğin arttığı bulunmuştur. Ayrıca evlilik öncesi cinselliğe yönelik tutumu hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsel izin vericilik, namusa ilişkin tutum ve arkadaşın cinsel onayının anlamlı olarak yordadığı, ancak erkeklerde kadınlardan farklı olarak annenin cinsel onayının da evlilik öncesi cinselliğe yönelik tutumu anlamlı olarak yordadığı elde edilmiştir. Bu bulgular doğrultusunda kadın ve erkekler için cinselliğe yönelik atfedilen kültürel değer ve tutumların halen devam ettiği görülmüştür. Çalışmanın bulguları, toplumsal cinsiyet rolleri ve sosyo-kültürel yaklaşımlar temelinde tartışılmıştır.Sexual attitudes and behaviors are mainly affected by parents at early ages, and then peer influence becomes more important. During college years, less parental control and cultural environment of universities have significant effect on sexual attitudes and behaviors. It was aimed to determine the difference in individuals’ sexual communication level with their parents and best friends, perceived sexual approval from parents and best friends, attitudes toward premarital sexuality and honor, according to university class level and gender. Sexual Communication and Approval Scale, Attitude Toward Premarital Sexuality Scale, Sexual Attitude Scale, Attitudes Toward Honor Scale and Demographic Information Form were collected from 377 university students (263 female; 114 male) studying in Ankara, whose age ranged between 18-27. Results revealed that sexual permissiveness in the last years of university have increased especially among women. In addition, sexual permissiveness, attitudes toward honor, and peers’ approval of sexuality emerged as significant predictors of premarital sexual attitudes among men and women, while mother's approval of sexual activity is also a significant predictor among men. This study shows that the cultural values and attitudes attributed to sexuality for men and women are still continuing. The results were discussed in terms of gender roles and socio-cultural approaches
Anne Bekçiliğini Etkileyen Anne Özelliklerinin İncelenmesi
Annelerin baba çocuk ilişkisini teşvik eden, kontrol eden ya da engelleyen davranışları olarak tanımlanan anne bekçiliğini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu çalışmada, erken çocukluk döneminde çocuğu olan annelerin bekçilik davranışlarını etkileyen anneye özgü değişkenleri incelemek amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemini yaş ortalaması 32.71 (S=7.61) olan toplam 385 anne oluşturmaktadır. Katılımcılar Anne Bekçiliği Ölçeği, Ebeveyn Yetkinlik Ölçeği, Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği, Anlamsal Farklılık Ölçeği-Anne Olarak Ben, Babalık Rolü Algı Ölçeği, Çocuk Yetiştirmede Günlük Zorluklar Ölçeği ve kişisel bilgi formunu doldurmuşlardır. Her bir bekçilik davranışı için ayrı yürütülen hiyerarşik regresyon analizi sonuçlarına göre; annenin babalık rol algısı, babanın yeterliliğine dair algısı ve annelik öz değerlendirmesi teşvik edici bekçiliği olumlu yönde yordarken, engelleyici bekçiliği olumsuz yönde yordamaktadır. Bunun yanı sıra annenin geleneksel cinsiyet rollerinin teşvik edici bekçiliği olumsuz yönde yordadığı görülürken, kontrolü olumlu yönde yordadığı saptanmıştır. Son olarak annenin çocuk yetiştirmede yaşadığı günlük zorlukların ise engelleyici ve kontrol edici bekçiliği olumlu yönde yordadığı bulunmuştur. Araştırmadan elde edilen sonuçların, anne bekçiliği davranışlarının altında yatan anneye özgü değişkenlerin anlaşılması ve müdahale programlarına yol göstericisi olması açısından önemli olduğu düşünülmektedi
Yaşlılık Döneminde Yaşlı Cinselliğine Yönelik Tutumlar ile İlişkili Faktörlerin İncelenmesi: Kesitsel Bir Çalışma
Amaç: Mevcut araştırmanın amacı, yaşlı erişkinlik döneminde yaşlı cinselliğine yönelik tutumlarla ilişkili faktörleri saptamaktır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmanın örneklemini İzmir ve Ankara’da yaşayan ve yaşları 60-86 arasında değişen 127 yaşlı erişkin oluşturmaktadır. Katılımcıların %61,4’ü (n=78) kadındır. Katılımcılara; “Yaşlı Bireyler için Cinsel Tutum Ölçeği”, “Kısa Form-12 Sağlık Ölçeği”, “Psikolojik İyi Oluş Ölçeği”, “Cinsel Mitler Ölçeği” ve kişisel bilgi formu uygulanmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkileri incelemek için korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yaşlı erişkinlerin yaşlı cinselliğine yönelik tutumlarını yordayan değişkenleri saptamak amacıyla 4 aşamalı hiyerarşik regresyon analizi yürütülmüştür. Bulgular: Gerçekleştirilen korelasyon analizi sonucunda, yaşlı cinselliğine yönelik tutum ile yaş ve cinsel mitler arasında olumsuz yönde istatistiksel olarak anlamlı; yaşlı cinselliğine yönelik tutum ile genel sağlık ve psikolojik iyi oluş arasında olumlu yönde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Hiyerarşik regresyon analizi sonucunda ise ilk aşamada cinsiyet, yaş ve eğitim düzeyi değişkenlerinin, ikinci aşamada genel sağlık, üçüncü aşamada psikolojik iyi oluş ve son aşamada cinsel mitler değişkenlerinin yaşlı erişkinlerde cinselliğe yönelik tutumları yordadığı saptanmıştır. Regresyon analizinde açıklanan toplam varyans %34 olarak bulunmuştur. Sonuç: Bu çalışmadan elde edilen bulgular demografik özelliklerin yanı sıra genel sağlık, psikolojik iyi oluş ve cinsel mitlerin yaşlılara yönelik tutumlarla ilişkili olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla bu çalışmanın, yaşlı erişkinlerde cinsel refahı artırmak ve yaşlı bireylerle çalışan halk sağlığı profesyonelleri için gelecekteki müdahaleleri geliştirmek açısından yol gösterici olabileceği düşünülmektedir
The unique contribution of childhood maltreatment types to risk-tAkıng behavior and self-esteem
Child maltreatment is a pervasive public health problem. Evidence from numerous studies suggests that child maltreatment leads to both short-term and long-term detrimental effects. However, only few studies investigated the differential effects of specific child maltreatment types on mental health. In the current study, we aimed to detect the frequency of child maltreatment and determine specific associations of different types of child maltreatment with risk-tAkıng behavior and self-esteem among college students. A total of 421 university students from Turkey aged between 18 and 26 years (M-age = 21.16, SD = 1.79) participated in the study. Among the participants, 323 (76.7%) were females. The Childhood Trauma Questionnaire-Short Form, the Risk-tAkıng Behavior Scale, and the Self-Esteem Scale were used to assess childhood maltreatment, risk-tAkıng behavior, and self-esteem, respectively. In total, 58.7% (n = 247) of the participants reported experiencing at least one type of child maltreatment throughout their childhood. Moreover, a path analysis showed that emotional abuse (beta = -0.23, p .001) and emotional neglect (beta = -0.28, p .001) were negatively associated with self-esteem, whereas sexual abuse (beta = 0.16, t = 3.37, p .001) was positively linked with risk-tAkıng behavior after controlling for other types of childhood maltreatment and sociodemographic variables. The findings emphasize the importance of understanding the unique associations and effects of childhood maltreatment on self-esteem and risk-tAkıng behavior. Prevention and intervention efforts should consider these potential impacts of specific childhood maltreatment types
An Intervention Program for Male Juvenile Offenders in Turkey: A Pilot Randomized Trial
Researchers have developed various intervention programs to prevent children from committing crimes and from recidivism; however, few intervention programs have been implemented in juvenile detention centers in Turkey. The aim of this study was to examine the effectiveness of a psychoeducation program to improve the social skills of juvenile offenders. The participants consisted of 38 male adolescents aged 13 to 18 years (M = 17.02, SD = 1.14) randomly assigned to intervention (n = 19) and comparison (n = 19) groups. The results demonstrated that the interaction effects between the group and time were significant for communication and empathy skills. The intervention program prevented declines in empathy skills among program participants, while empathy skills decreased in the comparison group. The participants also improved their communication skills, while comparison group members' communication skills declined over time. Considering the limited number of intervention programs discussed in the literature, this study provides preliminary support for the literature on intervention programs.Ege University Scientific Research Projects Coordination [16EDB004]; Organization for Struggling with Child Abuse (CIMDER)The author(s) disclosed receipt of the following financial support for the research, authorship, and/or publication of this article: The research was supported by the Ege University Scientific Research Projects Coordination (No: 16EDB004) and Organization for Struggling with Child Abuse (CIMDER)