The effect of psychotechnical method in strategic human resources on work performance

Bu çalışmada stratejik insan kaynaklarında psikoteknik yöntemin iş performansına etkilerini analiz ederek kurumdaki çalışanların performansına olumlu yönde etkisi olduğu görülmektedir. Psikoteknik yöntemin farkındalık yaratmak için bu tür testlere daha çok önem verilmesini sağlamak amaçlanmıştır. Psikoteknik yöntem insanı çeşitli yönleri ile analiz etmeye fayda sağlayan özel bir sistem içerisinde toplanan davranışsal ölçüm tekniğidir. Kurumlar bu tekniği doğru ve etkin şekilde uygulayarak zaman kaybını azaltarak, iş süreçlerinde en yüksek verimliliği sağlayabilirler. Araştırmada Psikoteknik yöntemin iş performansı üzerindeki etkilerini ölçmek için 37 sorudan ve üç bölümden oluşan Yedili Likert ölçeğinin kullanıldığı bir anket kullanılmıştır. Anket iki kamu kuruluşunda çalışan, 350 kişiye uygulanmıştır. Anketler yapıldıktan sonra analiz sonuçlarında Psikoteknik yöntemin stratejik insan kaynaklarında iş performansı üzerinde doğrudan olumlu yani pozitif bir şekilde olduğu görülmektedir.In this study, by analyzing the effects of psychotechnical method on job performance in strategic human resources, it is seen that it has a positive effect on the performance of the employees in the institution. It is aimed to create awareness of the psychotechnical method and to give importance to the tests. The psychotechnical method is a behavioral measurement technique collected in a special system that helps to analyze people in various aspects. By applying this technique correctly and effectively, institutions can reduce time loss and achieve the highest efficiency in their business processes. In order to measure the effects of the psychotechnical method on job performance, a seven-point likert scale consisting of 37 questions and three parts was used in the research. The questionnaire was applied to 350 people working in two public institutions. . In the results of the analysis after the surveys were made, it is seen that the psychotechnical method is directly positive on the job performance in strategic human resources

Birleştirilmiş ve Müstakil Sınıflarda Öğrenim Gören İlkokul Öğrencilerinin Kök Değerlere Yönelik Algılarının Karşılaştırılması

Bu araştırmada, birleştirilmiş ve müstakil sınıflarda öğrenim gören 3. ve 4. sınıf öğrencilerinin 2018 yılında güncellenen öğretim programlarında yer alan kök değerlere ilişkin algıları karşılaştırılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2018-2019 eğitim öğretim yılı, Artvin%252FBorçka ilçesine bağlı bir ilkokul ile Rize%252FÇayeli ilçesine bağlı bir ilkokulun 3. ve 4. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Müstakil 3. sınıf 10, müstakil 4. sınıf 10, birleştirilmiş 3. ve 4. sınıf 12 öğrenciden oluşmaktadır. Karma bir araştırma olan bu çalışmada, hem nicel hem de nitel yaklaşım takip edilmiştir. Nicel veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen Örnek Olay%252F Durum Formu ve Kişisel Bilgi Formu uygulanmıştır. Nitel boyutta ise yine araştırmacı tarafından geliştirilen Kök Değerlere İlişkin Görüş Formu kullanılmıştır. Araştırma sonucunda%253B müstakil sınıf öğrencilerinin adalet, dostluk ve saygı kök değerlerine%253B birleştirilmiş sınıf öğrencilerinin ise sabır, sorumluluk ve yardımseverlik kök değerlerine daha çok sahip olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin kök değerlere yönelik görüşleri incelendiğinde ise%253B iki farklı sınıf türünde öğrenim gören öğrencilerin kök değerlere yönelik algılarının farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Birleştirilmiş ve müstakil sınıf öğrencilerinin her ikisinin de öz denetim değerine ilişkin ifadelerinin sınırlı olduğunun tespit edilmiş olması ise dikkat çekici bir bulgudur. Bununla beraber genel olarak karşılaştırıldığında müstakil sınıf öğrencilerinin kök değerlere yönelik algılarının birleştirilmiş sınıf öğrencilerine göre çeşitlilik gösterdiği tespit edilmiştir

Savunma Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkinin İncelenmesi: Orta Doğu Ülkeleri Örneği

Ülkelerin bağımsızlıklarını koruyabilmek için savunma hizmetlerini güçlendirmeleri gerekmektedir. Buna bağlı olarak savunma hizmetlerinin karşılanması amacıyla devletler bütçelerinden pay ayırmaktadır. Savunma harcamaları (SH) için ayrılan kısım ülkelerin kamu harcamalarının büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu çalışmada Orta Doğu ülkeleri örneklemi için savunma amaçlı yapılmış harcamaların ekonomik büyüme (EB) ile ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. 9 Orta Doğu ülkesi için 1980 – 2019 yılları arasındaki zaman diliminde SH ve EB arasındaki ilişkiyi analiz etmek amacıyla elde edilen veriler ile panel zaman serisi incelemesi yapılmıştır. Analiz sırasında Konya (2006) bootstrap panel nedensellik testi, Westerlund (2006) panel eşbütünleşme testi ve Pesaran (2006) CCE panel eşbütünleşme tahmincisi uygulanmıştır. Yapılan eşbütünleşme testlerinin sonucunda ulaşılan ampirik bulgular, SH ve EB değişkenlerinin uzun dönemde birlikte hareket ettiğini, nedensellik testi sonuçlarına göre ise Kuveyt ve İran ülkelerinde çift yönü nedensellik ilişkisine rastlanmıştır. Son olarak Pesaran (2006) CCE panel eşbütünleşme tahmincisine göre Kuveyt ve Mısır için söz konusu ilişkinin negatif yönlü olduğu ve bu ülkeler için Askeri-Keynesyen yaklaşımının geçerli olduğu, diğer ülkeler içinse ilişkinin pozitif yönlü olduğu ve Neo-Klasik yaklaşımın geçerli olduğu tespit edilmiştir

Terörizmin Finansal Gelişim Üzerindeki Etkileri: Orta Doğu Ülkeleri Örneği

Terörizmin; ülkeler üzerinde birçok sosyal, ekonomik, siyasi ve psikolojik yıkıcı etkilerinin olduğu bilinmektedir. Finansal açıdan incelendiğinde ise terör, piyasalar üzerinde bir belirsizlik etkisi yaratmaktadır. Belirsizlik ise var olan risklerin artmasına ve yatırımcıların davranışlarının değişmesine yol açmaktadır. Bu çalışmada terör olaylarının sebep olduğu belirsizliklerin finansal gelişim üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunun araştırılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, Orta Doğu’nun sosyal, siyasal ve ekonomik olarak öne çıkmış ülkeleri ve Türkiye araştırma örneklemi olarak seçilmiştir. Çalışma örnekleminde yer alan ülkelerin terörizm sonucunda meydana gelen ölüm sayıları ve finansal gelişmeyi temsilen kullanılan özel krediler arasındaki ilişki, 12 adet ülke ve 2005- 2017 dönemi için panel veri analizi vasıtasıyla incelenmiştir. Yıllık verilerle çalışılarak terör olaylarının finansal gelişmeye etkisinin olup olmadığının belirlenmesi için Westerlund ve Edgerton panel eşbütünleşme testi (2007) ile Canning ve Pedroni panel nedensellik testi (2008) kullanılmıştır. Sonuçlara göre seçilen ülkelerin finansal gelişim ile terörizm kaynaklı ölüm sayıları arasında herhangi bir ilişkiye rastlanmamıştır. Söz konusu bulgular, terör olaylarının incelenen ülkelerin finansal yapıları üzerinde ciddi bir etkiye sahip olmadığı ve bu ülkelerin finansal yapılarının terör olaylarından etkilenmemesinden dolayı finansal açıdan güçlü bir yapıya sahip olma ihtimallerinin kuvvetli olduğunu ortaya koymaktadır

Applied machine learning for prediction of waste plastic pyrolysis towards valuable fuel and chemicals production

Pyrolysis is a suitable conversion technology to address the severe ecological and environmental hurdles caused by waste plastics' ineffective pre- and/or post-user management and massive landfilling. By using machine learning (ML) algorithms, the present study developed models for predicting the products of continuous and non-catalytically processes for the pyrolysis of waste plastics. Along with different input datasets, four algorithms, including decision tree (DT), artificial neuron network (ANN), support vector machine (SVM), and Gaussian process (GP), were compared to select input variables for the most accurate models. Among these algorithms, the DT model exhibited generalisable and satisfactory accuracy (R2 > 0.99) with training data. The dataset with the elemental composition of waste plastics achieved better accuracy than that with the plastic-type for predicting liquid yields. These observations allow the predictions by the data from ultimate analysis when inaccessible to the plastic-type data in unknown plastic wastes. Besides, the combination of ultimate analysis input and the DT model also achieved excellent accuracy in liquid and gas composition predictions

Principles of data management and sharing at European Research Infrastructures

Under the umbrella of the BioMedBridges project, fourteen research infrastructures in the biological, biomedical and environmental sciences developed commonly agreed principles of data management and sharing. The document makes key recommendations on how data management and sharing via the research infrastructures can be supported and encouraged: The RIs encourage data sharing and reuse and support the notion that public funders should encourage Open Access to data from publicly funded research where possible. Some data may only be shared under certain conditions and with appropriate safekeeping mechanisms in place, such as personally identifiable data, data subject to ethical or legal restrictions, or restrictions for intellectual property protection. To encourage data sharing, systematic reward and recognition mechanisms are necessary. Proposals for publicly funded research at RIs should include a data management plan concerning the deposition of data in long-term archives that addresses specific resources and activities (including standardisation of data production and curation/annotation). Funding for tools and activities connected to data deposition must be available. Systems, services and resources must be in place to facilitate straightforward data deposition by researchers, including support concerning the necessary data use agreements and consent forms for data with data protection or intellectual property requirements. Systems are also needed to capture and track data provenance and use. To ensure necessary trust by data providers or depositors, RIs must guarantee high standards of security and traceability

Standard requirements for GCP-compliant data management in multinational clinical trials

<p>Abstract</p> <p>Background</p> <p>A recent survey has shown that data management in clinical trials performed by academic trial units still faces many difficulties (e.g. heterogeneity of software products, deficits in quality management, limited human and financial resources and the complexity of running a local computer centre). Unfortunately, no specific, practical and open standard for both GCP-compliant data management and the underlying IT-infrastructure is available to improve the situation. For that reason the "Working Group on Data Centres" of the European Clinical Research Infrastructures Network (ECRIN) has developed a standard specifying the requirements for high quality GCP-compliant data management in multinational clinical trials.</p> <p>Methods</p> <p>International, European and national regulations and guidelines relevant to GCP, data security and IT infrastructures, as well as ECRIN documents produced previously, were evaluated to provide a starting point for the development of standard requirements. The requirements were produced by expert consensus of the ECRIN Working group on Data Centres, using a structured and standardised process. The requirements were divided into two main parts: an IT part covering standards for the underlying IT infrastructure and computer systems in general, and a Data Management (DM) part covering requirements for data management applications in clinical trials.</p> <p>Results</p> <p>The standard developed includes 115 IT requirements, split into 15 separate sections, 107 DM requirements (in 12 sections) and 13 other requirements (2 sections). Sections IT01 to IT05 deal with the basic IT infrastructure while IT06 and IT07 cover validation and local software development. IT08 to IT015 concern the aspects of IT systems that directly support clinical trial management. Sections DM01 to DM03 cover the implementation of a specific clinical data management application, i.e. for a specific trial, whilst DM04 to DM12 address the data management of trials across the unit. Section IN01 is dedicated to international aspects and ST01 to the competence of a trials unit's staff.</p> <p>Conclusions</p> <p>The standard is intended to provide an open and widely used set of requirements for GCP-compliant data management, particularly in academic trial units. It is the intention that ECRIN will use these requirements as the basis for the certification of ECRIN data centres.</p

Testing effectiveness of the revised Cape Town modified early warning and SBAR systems: a pilot pragmatic parallel group randomised controlled trial

Abstract Background Nurses’ recognition of clinical deterioration is crucial for patient survival. Evidence for the effectiveness of modified early warning scores (MEWS) is derived from large observation studies in developed countries. Methods We tested the effectiveness of the paper-based Cape Town (CT) MEWS vital signs observation chart and situation-background-assessment-recommendation (SBAR) communication guide. Outcomes were: proportion of appropriate responses to deterioration, differences in recording of clinical parameters and serious adverse events (SAEs) in intervention and control trial arms. Public teaching hospitals for adult patients in Cape Town were randomised to implementation of the CT MEWS/SBAR guide or usual care (observation chart without track-and-trigger information) for 31 days on general medical and surgical wards. Nurses in intervention wards received training, as they had no prior knowledge of early warning systems. Identification and reporting of patient deterioration in intervention and control wards were compared. In the intervention arm, 24 day-shift and 23 night-shift nurses received training. Clinical records were reviewed retrospectively at trial end. Only records of patients who had given signed consent were reviewed. Results We recruited two of six CT general hospitals. We consented 363 patients and analysed 292 (80.4%) patient records (n = 150, 51.4% intervention, n = 142, 48.6% control arm). Assistance was summoned for fewer patients with abnormal vital signs in the intervention arm (2/45, 4.4% versus (vs) 11/81, 13.6%, OR 0.29 (0.06–1.39)), particularly low systolic blood pressure. There was a significant difference in recording between trial arms for parameters listed on the MEWS chart but omitted from the standard observations chart: oxygen saturation, level of consciousness, pallor/cyanosis, pain, sweating, wound oozing, pedal pulses, glucose concentration, haemoglobin concentration, and “looks unwell”. SBAR was used twice. There was no statistically significant difference in SAEs (5/150, 3.3% vs 3/143, 2.1% P = 0.72, OR 1.61 (0.38–6.86)). Conclusions The revised CT MEWS observations chart improved recording of certain parameters, but did not improve nurses’ ability to identify early signs of clinical deterioration and to summon assistance. Recruitment of only two hospitals and exclusion of patients too ill to consent limits generalisation of results. Further work is needed on educational preparation for the CT MEWS/SBAR and its impact on nurses’ reporting behaviour. Trial registration Pan African Clinical Trials Registry, PACTR201406000838118. Registered on 2 June 2014, www.pactr.org

Journées de l'ANR EcrIn les 19 et 20 novembre 2012

Après la rencontre du 8 juin 2012 à l'Urmis (Université Nice-Sophia Antipolis), l'ANR EcrIn poursuit ses activités à l'Université de Provence. Le laboratoire Telemme organise les 19 et 20 novembre deux journées de travail : la première journée sera consacrée à une présentation et à une réflexion autour des ressources de l'INA en partenariat avec L'INA-Méditerranée, tandis que la deuxième portera sur le thème du témoin à l'écran. Le programme et les informations détaillées seront bientôt publi..