22 research outputs found

    The comparison of milking hygiene with bulk tank somatic cell count and total bacterial count in dairy herds in Tekirdag province

    Get PDF
    Sunulan çalışma ile Tekirdağ ilindeki aile tipi süt işletmelerinde meme sağlığı ve sağım hijyeni uygulamalarının incelenmesi, işletmelerden alınan tank sütü örneklerinde somatik hücre sayısı (SHS) ve toplam bakteri sayısı sonuçlarının değerlendirilmesi, elde edilen sonuçların karşılaştırılması ve eksikliklerin ortaya konulması amaçlandı. Tekirdağ ilinin farklı bölgelerinde bulunan 50 farklı işletme ve çiğ süt toplama merkezi seçilerek, 150 mL’lik steril kaplara süt örnekleri alındı. Süt örneklerinde SHS ve toplam canlı bakteri sayısı ölçüldü. Tank sütü örneklerinin alındığı gün aynı işletmelerin çalışanlarına ya da işletme sahiplerine anket uygulaması yapılarak işletmede uygulanan mastitis kontrol programlarına ait bilgiler değerlendirildi. Alınan tank sütü örneklerinde SHS ortalaması 560.204,08 (±12.399,769) hücre/mL, toplam canlı bakteri sayısı ortalama 1.796.718,36 (±156.573,31) kob/mL olarak tespit edildi. Yapılan anket ve laboratuvar analizleri sonrası işletmelerde sağım öncesi meme başlarının yıkanması, kurulanması, teat dipping, ön sağım ve ön sütün kontrolü, kuru dönem idaresi ve meme sağlığı kontrollerinin neredeyse hiç uygulanmadığı görüldü. Sonuç olarak, Tekirdağ ilinde bulunan aile tipi sütçü işletmelerde tank sütü SHS ve toplam canlı bakteri sayısının kabul edilebilir değerlerin üzerinde olduğu, bunun sebebinin işletmelerde uygulanmayan veya dikkat edilmeyen meme sağlığı kontrol programları olabileceği kanısına varıldı. Bu bölgedeki sütçü işletmelere meme sağlığını üst seviyelerde tutmak ve süt kalitesini en iyi düzeye getirebilmek amacıyla bu konuda yoğun eğitim seminerleri ve/veya bilgilendirme toplantılarının yapılmasının uygun olacağı kanaatine varıldı.The investigation of mammary health and milking hygiene procedures, bulk tank milk somatic cell count (SCC) and total bacterial counts, and detecting deficiencies and mistakes following the comparisons of results in Tekirdag province were aimed. The bulk tank milk samples were collected from 50 family farms. 150 mL of sterile milk samples were taken from milk tanks. Somatic cell counts and total viable bacterial counts were analyzed. On the milk sampling day, a questionnaire was filled out to farm personal or owner to evaluate mastitis control programs applied in the farms. In the bulk tank milk samples, mean SCC was found 560204.08 (±12399.769) cells/mL, and mean total viable bacterial count were found 1,796,718.36 (±156,573.31) CFU/mL. After survey and laboratory analyzes, it was detected that premilking cleaning and drying, teat-dipping, strip before milking, dry-cow management and mastitis control program procedures were using hardly ever. In conclusion, SCC and total bacterial count were higher than acceptable values due to the insufficient practice of mastitis control programs in the small and middle family farms in Tekirdag province. It was considered that some education seminars and/or contact meetings about this issue should be planned to increase mammary health status and milk quality

    Türkiye'de subklinik mastitisli pırlak koyunlardan izole edilen stafilokoklarda metisilin direnç ve panton-valentine lökosidin genlerinin prevalansı

    Get PDF
    This study aimed to investigate the presence of mecA and pvl genes in 47 Staphylococci previously isolated from 464 half-udder milk samples belong to 235 Pirlak sheep screening for subclinical mastitis. The species from Pirlak sheep used in the present study included: 13 S. aureus, 13 S. epidermidis, six S. xylosus, five S. chromogenes, three S. simulans, three S. hyicus, two S. warneri, one S. lentus and one S. saprophyticus. A total of 10 strains (21.3%) were determined to harbour mecA gene, of these, two (4.2%) also contained pvl gene. The strains carrying mecA gene were found to be S. aureus (3/13), S. xylosus (3/6), S. epidermidis (2/13), S. lentus (1/1) and S. hyicus (1/3). The presence of pvl gene was determined in a total of eight strains (17.0%), six (12.8%) of these were alone. Of pvl positive strains, three, three, one, and one were S. aureus, S. xylosus, S. simulans and S. hyicus, respectively. To our knowledge, this is the first study showing the presence of mecA and pvl genes in the Staphylococci isolated from Pirlak sheep with subclinical mastitis in Turkey.Bu çalışmada, subklinik mastitis yönünden taranan 235 Pırlak koyuna ait 464 meme lobu süt örneğinden daha önce izole edilen 47 Stafilokok türünde mecA ve pvl genlerinin varlığının araştırılması amaçlandı. Çalışmada, Pırlak koyunlardan izole edilen 13 S. aureus, 13 S. epidermidis, altı S. xylosus, beş S. chromogenes, üç S. simulans, üç S. hyicus, iki S. warneri, bir S. lentus ve bir S. saprophyticus suşu kullanıldı. Toplam 10 suşun (%21,3) mecA geni taşıdığı, bunlardan ikisinin (%4,2) ayrıca pvl genine de sahip olduğu belirlendi. mecA geni taşıyan suşlar S. aureus (3/13), S. xylosus (3/6), S. epidermidis (2/13), S. lentus (1/1) ve S. hyicus (1/3) olarak bulundu. Toplam sekiz suşta (%17,0) pvl geni belirlenirken, bunlardan altısının (%12,8) bu geni tek başına taşıdığı tespit edildi. pvl pozitif suşların üçü S. aureus, üçü S. xylosus, biri S. simulans ve biri S. hyicus olarak belirlendi. Bilgimize göre, bu çalışma Türkiye'de subklinik mastitisli Pırlak koyunlardan izole edilen Stafilokoklarda mecA ve pvl genlerinin varlığını gösteren ilk çalışmadır

    Repeat breeder gözlenen ineklerde farklı intrauterin tedavi yöntemlerinin etkinliklerinin karşılaştırılması

    No full text
    It is known that repeat breeder cases in cows cause severe economic losses. This study was purposed to evaluate the efficacy of different treatment protocols in intrauterine applications for subclinical genital tract infections in repeat breeder cows. In the present study, 75 Holstein-Fleckvieh cows were used. Cows that constitute the material of the study were divided into three groups randomly; 10 ml of cefquinom sulfate + 5 ml of dexamethasone sodium phosphate + 10 ml of 30% dextrose three times with an interval of one day by intrauterine route in Group I; spray containing 100 mg of rifaximin (13.4 grams) was applied to Group II. Animals in Group III did not undergo any treatment procedures and were evaluated as a control group. The pregnancy rate results of the first artificial insemination performed after intrauterine applications were determined as 32% (8/25) in Group I, 20% (5/25) in Group II and 20% (5/25) in Group III (P>0.05). It was concluded that it would be appropriate to investigate the intrauterine drug combination used in the presented study more thoroughly by increasing the number of animal materials and evaluating different factors affecting the repeat breeder case.İneklerde repeat breeder olgularının ciddi ekonomik kayıplara denen olduğu bilinmektedir. Çalışmada repeat breeder tanısı konulan ineklerde subklinik genital kanal enfeksiyonlarına yönelik intrauterin uygulamalarda farklı tedavi seçeneklerinin etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlandı. Sunulan çalışmada 2-8 yaş aralığında 75 adet Holstein-Fleckvieh ırkı inek kullanıldı. Çalışmanın materyalini oluşturan inekler rastlantısal olarak üç gruba ayrıldı. İntrauterin yolla bir gün ara ile üç kez 10 ml sefkuinom sülfat + 5 ml deksametazon sodyum fosfat + 10 ml %30 dekstroz Grup I’e; 100 mg rifaksimin ihtiva eden (13,4 gram) sprey Grup II’ye uygulandı. Grup III’teki hayvanlara herhangi bir tedavi prosedürü uygulanmadı, kontrol grubu olarak değerlendirildi. İntrauterin uygulamalardan sonra ilk suni tohumlamaların gebelik oran sonuçları Grup I’de %32 (8/25), Grup II’de %20 (5/25) ve Grup III’de %20 (5/25) olarak belirlendi (P>0,05). Çalışmamızda elde edilen bulgular sonucunda, repeat breeder tanısı konulan hayvanlarda intrauterin yolla uygulanan sefkuinom sülfat + deksametazon sodyum fosfat + dekstroz kombinasyonunun sayısal olarak gebelik oranları ve fertilite üzerine olumlu etkisi olacağı kanısına varıldı. Bu çalışmada uygulanan intrauterin ilaç kombinasyonunun daha fazla inek üzerinde ve repeat breeder nedeni olan farklı faktörler de değerlendirilerek daha kapsamlı şekilde araştırılmasının faydalı olacağı sonucuna varıldı

    Haematic mummification in a bitch

    Get PDF
    Sunulan makalede abdominal gerginlik şikayetiyle kliniğimize getirilen Kurzhaar ırkı bir av köpeğinde saptanan hematik mumifikasyon olgusu ve tanı sonrası uygulanan tedavi değerlendirilmiştir. Yapılan transabdominal ultrasonografik muayenede fötüslere ait bir bulguya rastlanmamasına rağmen, radyolojik incelemede uterusta 4 adet fötüs olduğu görüldü. Fötüslerin uzaklaştırılması amacıyla genel anestezi altında abdominal laparotomi yapıldı ve ovaryohisterektomi gerçekleştirildi. Operasyondan 2 hafta sonra yapılan kontrolde köpeğin klinik olarak sağlıklı olduğu gözlendi. Sonuç olarak; dişi köpeklerde rastlanan abdominal gerginlik olgularında mumifiye fötüs durumunun da göz önüne alınması ve doğru tanı için mutlaka ayrıntılı jinekolojik muayene yöntemlerine ek olarak radyografinin de uygulanması gerektiği kanısına varılmıştır.In the present case, haematic mummification and its therapy was evaluated in a Kurzhaar hound bitch which was referred to our clinic due to abdominal enlargement. Although there was no evidence of foetuses on transabdominal ultrasound examination, however the radiography revealed 4 foetuses in uterus. Surgery was scheduled to remove foetuses and routine ovario-hysterectomy was performed under general anaesthesia. Two weeks after surgical intervention, the bitch was observed clinically normal. In conclusion, foetal mummification event should be considered in encountered abdominal enlargement cases and radiography should be used in addition to detailed gynaecological examinations in bitches

    Brusella Tanısı Konmuş Bir İnekte Kumulus Hücrelerinde DNA Hasarı Olgusu

    No full text
    The purpose of this study was to determine the effect of Brucellosis on DNA integrity in cow cumulus cells by comet assay. The DNA damage was determined using by comet assay method in cumulus cells separated from Grade A and B oocytes aspirated from the ovaries of a Hollsteln cow referred to local abattoir for conditional slaughtering. The DNA damage in cumulus cells seperated from Grade A and B oocytes rates were detected as 59% and 47%, respectively. In conclusion that the presence of B.abortus infection in a cow was concerned to be common DNA damage in cumulus cell.Sunulan çalışmada Brusella tanısı konmuş ve şartlı kesim için mezbahaya getirilmiş olan Holstein ırkı bir inekten alınan ovaryumlardan asplrasyon metodu İle toplanan A ve B kalite oositlere ait kumulus hücrelerinde Comet assay yöntemi ile DNA düzeyindeki hasarın belirlenmesi amaçlandı. Sonuç olarak A ve B kalite cumulus hücrelerinde sırasıyla %59 ve %47 oranlarında DNA hasarı tespit edildi. Sonuç olarak Brusellozis'li bir inekte kumulus hücrelerinde DNA hasarının yaygın olduğu kanaatine varıldı

    Haematic Mummification in A Bitch

    No full text
    Sunulan makalede abdominal gerginlik şikayetiyle kliniğimize getirilen Kurzhaar ırkı bir av köpeğinde saptanan hematik mumifikasyon olgusu ve tanı sonrası uygulanan tedavi değerlendirilmiştir. Yapılan transabdominal ultrasonografik muayenede fötüslere ait bir bulguya rastlanmamasına rağmen, radyolojik incelemede uterusta 4 adet fötüs olduğu görüldü. Fötüslerin uzaklaştırılması amacıyla genel anestezi altında abdominal laparotomi yapıldı ve ovaryohisterektomi gerçekleştirildi. Operasyondan 2 hafta sonra yapılan kontrolde köpeğin klinik olarak sağlıklı olduğu gözlendi. Sonuç olarak; dişi köpeklerde rastlanan abdominal gerginlik olgularında mumifiye fötüs durumunun da göz önüne alınması ve doğru tanı için mutlaka ayrıntılı jinekolojik muayene yöntemlerine ek olarak radyografinin de uygulanması gerektiği kanısına varılmıştır.In the present case, haematic mummification and its therapy was evaluated in a Kurzhaar hound bitch which was referred to our clinic due to abdominal enlargement. Although there was no evidence of foetuses on transabdominal ultrasound examination, however the radiography revealed 4 foetuses in uterus. Surgery was scheduled to remove foetuses and routine ovario-hysterectomy was performed under general anaesthesia. Two weeks after surgical intervention, the bitch was observed clinically normal. In conclusion, foetal mummification event should be considered in encountered abdominal enlargement cases and radiography should be used in addition to detailed gynaecological examinations in bitches

    İneklerin Tohumlama Esnasındaki Östrus Belirtilerine Göre Dölverimlerinin Karşılaştırılması

    No full text
    The present study was conducted to compare the effect of oestrus signs on fertility and to investigate which of the oestrus signs have positive effect on pregnancy success in Brown Swiss (BS) and Simmental (S) cows under field conditions alternatively. The clinical findings of spontaneous oestrus signed cows were examined by visual observation and some clinical tests and then, all cows were artificially inseminated by frozen-thawing semen. The overall mean values of pregnancy rate were obtained as 69.09±6.29 % and 65.12±7.35 % in BS and S cows respectively, and breed effect was no. Average the highest rate of pregnancy (92.0% for BS and 82.68% for S) was achieved with inseminated range of 14.0¬18.0 mm in ovulatory follicle sized cows, and breed effect was no, either. Also the extent that significantly (P<0.01) high fertility was observed to increase in rectal and vaginal temperature, vulva edema, vaginal hyperemia and cervical mucus ferning. The ovulatory follicle was located more often (P<0.01) on the right (67.27%, BS and 60.47%, S) than the left ovary (32.73%, BS and 39.53%, S), but there was no effect of location of the ovulatory follicle on the pregnancy rate. Nonetheless, it was observed positively common correlations among rectal and vaginal temperatures (P<0.01), vaginal hyperemia both ferning of cervical mucus and pregnancy rate (P<0.01), and also ferning of cervical mucus and pregnancy rate (P<0.05) in all animals. It was concluded that fertility was bigger spontaneously oestrus signed and inseminated cows of which vulva edema, vaginal hyperemia and ferning of cervical mucus were maximum and ovulatory follicle size was moderate. Therefore, should be behavioral oestrus signs evaluated with ovulatory follicle size and ferning of cervical mucus, fertility may be improved in case of optimizing insemination time in cattle.Bu çalışma saha şartlarındaki Simental (S) ve İsviçre Esmeri (BS) ineklerde gebelik üzerine tohumlama esnasındaki östrüs belirtilerinin etkisini ve bu belirtilerin hangisinin alternatif olarakdaha olumlu olduğunu karşılaştırmakamacıyla yapılmıştır. Kendiliğinden östrus gösteren ineklerdeki klinik bulgular gözle muayene ve bazı kliniktestlerle değerlendirildikten sonra tüm ineklere donmuş-çözünmüş sperma ile sun'i olarak tohumlandılar. Ortalama gebelik oranı sırasıyla BS için %69.09±6.29 ve S için %65.12±7.35 olarak bulundu ve en yüksek gebelik 14-18 mm arasında folliküle sahip ineklerin tohumlanmalarıyla elde edildi ve ırk etkisi gözlenmedi. Bunlara ek olarak rektal ve vaginal sıcaklık, vulva ödemi, vaginal hiperemi ve cervikal mucus kristalizasyonu artışıyla önemli düzeyde (P<0.01) fertilite gözlendi. Dominant follikül (P<0.01) sağdan (BS'de %67.27 ve S'de %60.47) ziyade sol (BS'de %32.73 ve S'de %39.53) ovaryumda yerleştiği belirlendi ancak yerleşimin gebelik oranı üzerine etkisi gözlenmedi. Bununa beraber, bütün hayvanlarda rektal ve vaginal sıcaklıklar arasında (P<0.01), vaginal hiperemi ile hem mukus kristalizasyonu hem de gebelik oranları arasında (P<0.01) ve aynı zamanda mukus krlstallzasyonu İle gebelik oranları arasındaki (P<0.05) pozitif yöndeki ilişkiler önemli bulundu. Sonuç olarak, vulva ödemi, vaginal hiperemisi, mukus kristalizasyonu yüksek ve orta büyüklükte folliküle sahip olan kendiliğinden östrus gösteren ineklerin tohumlanmalarıyla dölveriminde artış gözlenmiş olup bu amaçla östrus davranışları dominant follikül büyüklüğü ve mukus kristalizasyonu İle birlikte değerlendirilip tohumlamanın uygun zamanı belirlenerek fertilitenin artırılabileceğinin hatırda tutulması yararlı olacaktır

    İneklerin Tohumlama Esnasındaki Östrus Belirtilerine Göre Dölverimlerinin Karşılaştırılması

    No full text
    The present study was conducted to compare the effect of oestrus signs on fertility and to investigate which of the oestrus signs have positive effect on pregnancy success in Brown Swiss (BS) and Simmental (S) cows under field conditions alternatively. The clinical findings of spontaneous oestrus signed cows were examined by visual observation and some clinical tests and then, all cows were artificially inseminated by frozen-thawing semen. The overall mean values of pregnancy rate were obtained as 69.09±6.29 % and 65.12±7.35 % in BS and S cows respectively, and breed effect was no. Average the highest rate of pregnancy (92.0% for BS and 82.68% for S) was achieved with inseminated range of 14.0¬18.0 mm in ovulatory follicle sized cows, and breed effect was no, either. Also the extent that significantly (P<0.01) high fertility was observed to increase in rectal and vaginal temperature, vulva edema, vaginal hyperemia and cervical mucus ferning. The ovulatory follicle was located more often (P<0.01) on the right (67.27%, BS and 60.47%, S) than the left ovary (32.73%, BS and 39.53%, S), but there was no effect of location of the ovulatory follicle on the pregnancy rate. Nonetheless, it was observed positively common correlations among rectal and vaginal temperatures (P<0.01), vaginal hyperemia both ferning of cervical mucus and pregnancy rate (P<0.01), and also ferning of cervical mucus and pregnancy rate (P<0.05) in all animals. It was concluded that fertility was bigger spontaneously oestrus signed and inseminated cows of which vulva edema, vaginal hyperemia and ferning of cervical mucus were maximum and ovulatory follicle size was moderate. Therefore, should be behavioral oestrus signs evaluated with ovulatory follicle size and ferning of cervical mucus, fertility may be improved in case of optimizing insemination time in cattle.Bu çalışma saha şartlarındaki Simental (S) ve İsviçre Esmeri (BS) ineklerde gebelik üzerine tohumlama esnasındaki östrüs belirtilerinin etkisini ve bu belirtilerin hangisinin alternatif olarakdaha olumlu olduğunu karşılaştırmakamacıyla yapılmıştır. Kendiliğinden östrus gösteren ineklerdeki klinik bulgular gözle muayene ve bazı kliniktestlerle değerlendirildikten sonra tüm ineklere donmuş-çözünmüş sperma ile sun'i olarak tohumlandılar. Ortalama gebelik oranı sırasıyla BS için %69.09±6.29 ve S için %65.12±7.35 olarak bulundu ve en yüksek gebelik 14-18 mm arasında folliküle sahip ineklerin tohumlanmalarıyla elde edildi ve ırk etkisi gözlenmedi. Bunlara ek olarak rektal ve vaginal sıcaklık, vulva ödemi, vaginal hiperemi ve cervikal mucus kristalizasyonu artışıyla önemli düzeyde (P<0.01) fertilite gözlendi. Dominant follikül (P<0.01) sağdan (BS'de %67.27 ve S'de %60.47) ziyade sol (BS'de %32.73 ve S'de %39.53) ovaryumda yerleştiği belirlendi ancak yerleşimin gebelik oranı üzerine etkisi gözlenmedi. Bununa beraber, bütün hayvanlarda rektal ve vaginal sıcaklıklar arasında (P<0.01), vaginal hiperemi ile hem mukus kristalizasyonu hem de gebelik oranları arasında (P<0.01) ve aynı zamanda mukus krlstallzasyonu İle gebelik oranları arasındaki (P<0.05) pozitif yöndeki ilişkiler önemli bulundu. Sonuç olarak, vulva ödemi, vaginal hiperemisi, mukus kristalizasyonu yüksek ve orta büyüklükte folliküle sahip olan kendiliğinden östrus gösteren ineklerin tohumlanmalarıyla dölveriminde artış gözlenmiş olup bu amaçla östrus davranışları dominant follikül büyüklüğü ve mukus kristalizasyonu İle birlikte değerlendirilip tohumlamanın uygun zamanı belirlenerek fertilitenin artırılabileceğinin hatırda tutulması yararlı olacaktır
    corecore