43 research outputs found

    Relationship between blood calcium level and post-milking teat canal closure in dairy cows

    Get PDF
    The teat canal-one of the primary defense mechanisms of the udder-ensures the milk flow during milking in bovines and prevents pathogens from entering the udder by forming a barrier through the elastic muscle and keratin layers tightly closing the surrounding area. The current study investigated the effects of blood calcium status on teat closure in cows after milking. The study covered 200 healthy teats, of which 100 were from normocalcemic (NC) cows and 100 were from subclinical hypocalcemic (SCH) cows. Teat canal length (TCL) and width (TCW) were measured with ultrasonography at 0-min pre-milking and 15- and 30-min post-milking. Cylindrically shaped teat canal volume (TCV) was calculated by deriving from TCL and TCW. Time-dependent changes in teat canal closure and their relationships with blood calcium levels were analyzed. The results showed that the calcium level did not affect TCL, TCW, and TCV (P > 0.05) during the 15-min post-milking period. However, TCL (P < 0.001), TCW (P < 0.05), and TCV (P < 0.001) were lower in NC cows than in SCH cows at 30-min post-milking. At 15-min post-milking, no correlation existed between the teat canal closure (Delta TCL, Delta TCW, and Delta TCV) and the blood calcium level, while significant correlations were available between the teat canal closure and the blood calcium level {Delta TCL (r: - 0.288, P < 0.001), Delta TCW (r: - 0.260, P < 0.001), Delta TCV (r: - 0.150, P < 0.05)} at 30-min post-milking. The current study concluded that the blood calcium status significantly impacts the teat canal closure in bovines, and calcium status should be meticulously monitored with the mastitis control program to apply necessary strategic steps

    Üreme Sezonu Dışında Kısa Süreli Progestagen ve PMSG ile Senkronize Edilen Koyunlarda Ümmunmodülatör Kullanımının Vaginal Akıntı Skoru ve Konsepsiyon Oranı Üzerine Etkisi

    Get PDF
    Üreme sezonu dı?ında, koyunlarda en yaygın kullanılan östrüs uyarım protokollerinden birisi, kısa süreli progestagen ve gebe kısrak serum gonadotropin (PMSG) kombinasyonudur. Progestagenlerin genital organlarda olu?turduğu immunsupresyon ile birlikte intravaginal süngerlerin olu?turduğu irkiltici etki, çoğu kez vaginada deği?en derecelerde vaginal akıntı ve inflamasyona sebep olabilmektedir. Bu çalı?mada, kısa süreli intravaginal progestagen ve PMSG kombinasyonu ile östrüsleri uyarılan üreme sezonu dı?ındaki koyunlarda, protokole immunmodülatör ilavesinin vaginal akıntı skoru ve konsepsiyon oranı üzerindeki etkisinin ara?tırılması amaçlanmı?tır. Çalı?mada, 60 adet Macar merinosu ırkı koyun kullanıldı. Koyunlar rastgele iki e?it gruba ayrıldıktan sonra, deney grubuna (CCL), 10 mg Corynebacterium cutis lizatı uygulanarak, 7 gün süre ile progestagen içeren vaginal sünger uygulandı. Yedinci günde süngerler alınarak, 500 IU PMSG enjeksiyonu yapıldı. Kontrol grubuna (Kontrol) ise, sadece 7 gün intravaginal progestagen ve PMSG uygulaması yapıldı. Süngerlerin çıkarıldığı anda vaginal akıntı skorları belirlenerek kaydedildi. Koyunların östrüsleri takip edilerek elde a?ım yaptırıldı. Elde a?ımlar sonrası gebelik muayenesi yapılarak, gruplarda konsepsiyon oranları belirlendi. CCL ve Kontrol gruplarında östrüs oranları (%96.6 & %93.1; P>0.05) ve ortalama vaginal akıntı skorlarında (1.20 & 1.53; P>0.05) farklılık tespit edilmezken, konsepsiyon oranlarında ise istatistiki açıdan önemlik tespit edildi (%79.3 & %50.0; P=0.011). Alınan verilerden, vaginal akıntı skor sayısı azaldıkça, konsepsiyon oranının arttığı belirlense de, yapılan korrelasyon analizinde, vaginal akıntı skoru ve konsepsiyon oranı arasında anlamlı bir ili?kinin olmadığı tespit edildi (P>0.05). Sunulan bu çalı?manın sonuçlarına göre, üreme sezonu dı?ında kısa süreli progestagen ve PMSG kombinasyonu uygulanan koyunlarda, protokole immunmodülatör ilavesinin, östrüs oranı ve vaginal akıntı skorları üzerine etkili olmadığı, ancak konsepsiyon oranında önemli derecede bir artı? meydana getirdiği sonucuna varıldı

    Environmental factors influencing milk yield and lactation length in Italian Mediterranean buffaloes in Turkiye

    Get PDF
    This preliminary study was conducted to investigate the impact of the fixed effects of calving season, parity, calving age and service period, on the annual average milk yield and lactation length of the Italian Mediterra-nean Buffaloes that were milked by rotary milking parlor. For this purpose the data of 347 buffaloes of a dairy farm (with milking parlor) was used. Their annual average milk yield and lactation length were found to be 1587.55 +/- 33.82 L and 247.66 +/- 4.39 days. It was observed that the prolonged service period had a positive effect on the total milk yield and lactation length. The calving season did not affect the milk yield, but the lactation length was longer in the buffa-loes calving in winter months. The service period had a direct effect on the economic profitability, and it was observed that the service period of buffaloes calving in winter was shorter. It was also determined that milk productivity was positively affected due to the increase of calving age and parity, but there were wide variations in the herd. In conclu-sion, calving age, parity, and service period had a positive effect on the annual average milk yield and lactation length, but, on the other hand, calving season did not affect the annual average milk yield. Further studies on breeding and herd management are required to minimize variations in buffalo herds milked by rotary milking system

    Non-farmakolojik Kombine Tedavi Yöntemlerinin Fibromiyaljili Hastalarda Serum Beta-Endorfin Düzeyi, Ağrı, Depresyon, Uyku Kalitesi ve Fonksiyonel Durum Üzerine Etkisi

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmanın amacı FMS tedavisinde kullanılan non-farmakolojik kombine tedavi metodlarının etkinliğini serum β–Endorfin, ağrı, depresyon, uyku kalitesi ve fonksiyonel durumu değerlendirerek karşılaştırmaktır. Yöntemler: Çalışmaya FMS tanısı almış 60 kadın hasta ve 30 sağlıklı kadın gönüllü dahil edildi. FMS'li hastalar rastgele 30 kişiden oluşan iki eşit gruba ayrıldı. İlk hasta grubuna fizik tedavi ve balneoterapi uygulanırken, ikinci gruba fizik tedavi, balneoterapi ve aerobik egzersiz programı uygulandı. FMS hastaları tedavi öncesi ve sonrası, ağrı için Görsel Analog Skala (GAS), Fibromiyalji Etki Anketi (FEA), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) anketleriyle değerlendirildi. Serum β-Endorfin seviyeleri, sağlıklı kontrol grubunda bir kez, FMS hastalarında tedavi öncesi ve sonrası iki kez ölçüldü. Bulgular: FMS’li hasta gruplarında β-Endorfin düzeyi sağlıklı kontrol grubuna göre daha düşüktü ve bu istatistiksel olarak anlamlıydı (

    Türkiye’deki Bir İşletmede Yetiştirilen İtalyan Mandalarına Ait Bazı Reprodüktif Özellikler ve Karşılaşılan Reprodüktif Bozuklukların İnsidensi Üzerine Bir Çalışma

    Get PDF
    Bu çalışmada, Türkiye’de özel bir işletmede entansif yetiştiriciliği yapılan İtalyan mandalarına aitbazı reprodüktif özellikler ve karşılaşılan reprodüktif bozuklukların insidensinin belirlenmesiamaçlanmıştır. Araştırmada, işletmede bulunan 347 adet dişi mandaya ait iki yıllık işletme kayıtlarıincelenerek, hayvanların reprodüktif verim özelliklerinden gebelik oranı, ilkine gebe kalma yaşı,ilkine malaklama yaşı, doğum-yeniden gebe kalma aralığı, iki doğum arasındaki süre, gebeliksüresi, dişi ve erkek malak doğum ağırlığı parametreleri hesaplandı. Ayrıca sürüde iki yıllık süreçtegözlenen abort, güç doğum ve bazı postpartum bozuklukların insidensi belirlendi. İncelenen verilersonucunda, sürü içerisinde bazı parametrelerde önemli varyasyonların olduğu, ayrıca etkili bir sürüyönetimi için düzenli reprodüktif takip ve üreme programları uygulanması gerektiği kanaatinevarıldı

    Wellesley College 1875-1975: A Century of Women

    Get PDF
    https://repository.wellesley.edu/wellesleyhistories/1000/thumbnail.jp

    Türkiye'de farklı niteliklere sahip süt sığırı işletmelerinde mastitisin koruma ve kontrolü kapsamındaki bazı uygulamaların düzeyleri

    Get PDF
    Amaç: Sunulan çalışmada Türkiye’deki 177 küçük ve 169 büyük ölçeklisüt sığırı işletmesinde mastitisin koruma ve kontrolu?ne yönelik uygulamalar ve uygulanma düzeylerinin ortaya koyulması amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Bu kapsamda Türkiye’de farklı illerdeki toplam 346süt sığırı işletmesinden meme sağlığı ile ilgili verileri toplanarak istatistiksel açıdan incelendi.Bulgular: Büyük ölçekli işletmelerde en fazla 50-200 baş (n=96, %56,8ve en fazla Holştayn ırkı (n=97, %57,4)) ve küçük ölçekli işletmelerde iseen fazla 11-20 baş (n=71, %40,1 ve en fazla Simental ırkı (n=153, %86,4))arası inek olduğu, bu iki tip işletmede 4 yaşlı ineklerin daha fazla olduğu(sırasıyla, n=62, %36,7 ve n=93, %52,5) görülmüştür. Büyük işletmelerdeteat dipping (%70,4), kuru dönem antibiyotik (%72,8), teat seal(%9,5) vemastitis aşısı (%55,6) uygulamalarının küçük ölçekli işletmelerden dahayüksek olduğu tespit edilmiştir. Büyük işletmelerde predipping (%59,2)ve postdipping uygulaması yapanların oranının (%67,5) yapmayanlardandaha fazla olduğu ve uygulamalarda en fazla iyotlu antiseptiklerin kullanıldığı belirlenmiştir. Küçük ölçekli işletmelerde sağım hijyeni uygulamayanların oranının (%61,6) fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu iki tip işletmede günlük ortalama süt verimi üzerine işletme tipi (p<0,000) ve ırkın(p<0,001) etkisi istatistiksel olarak önemli bulunmuştur.Öneri: Sonuç olarak, Türkiye’deki süt sığırı işletmelerinde mastitisdenkoruma ve mastitisin kontrolu? amaçlı uygulanan yöntemlerin oranlarının,geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında daha yüksek olduğu fakat istenen düzeylerde olmadığı tespit edilmiştir

    A case of secondary abdominal ectopic pregnancy in a bitch

    No full text
    Cases of ectopic pregnancy (EP) and associated fetal mumification in bitches have been rarely reported. In this case report, it was aimed to present a case of secondary abdominal EP diagnosed in a 3-year-old bitch. Abdominal EP was incidentally diagnosed by radiographic examination of the bitch, which had a traffic accident, for likely possible fractures in the body. This case, which can be classified as secondary abdominal EP, was found to be compatible with the literature. The ectopic fetuses were removed from the body by surgical method, and the bitch was fully recovered. © 2021 British Veterinary Associatio

    Different threshold levels of circulating total and free 25-hydroxyvitamin D for the diagnosis of vitamin D deficiency in obese adolescents

    No full text
    The total serum 25-hydroxyvitamin D [25(OH)D-T] level is lower in obese individuals than in their nonobese peers, despite similar bone turnover markers and bone mineral density. This study aimed to investigate whether the threshold level of 25(OH)D for the diagnosis of vitamin D deficiency (VDD) in obese adolescents was lower than that in controls and to compare 25(OH)D-T, free [25(OH)D-F] and bioavailable [25(OH)D-B] vitamin D with VDBP levels in obese individuals and their controls. A total of 173 adolescents (90 obese individuals and 83 controls) aged 12-18 years were included in the study. The metabolic and anthropometric parameters of the participants were recorded, the 25(OH)D-T, 25(OH)D-F, and VDBP levels were measured, and the 25(OH)DB levels were calculated. The cutoff values for VDD were estimated according to the level of 25(OH)D below which parathyroid hormone begins to rise. The obese subjects had lower 25(OH)D-T (12.1 +/- 5.8 vs. 16.4 +/- 9.3 ng/mL, p < 0.001), 25(OH)D-F (12.6 +/- 4.2 vs. 16.7 +/- 7.6 pg/mL, p < 0.001), 25(OH)D-B [4.8 (2.3) vs. 6.1 (5.2) ng/mL, p = 0.012], and VDBP [112.2 (51.3) vs. 121.9 (95.5) mu g/mL, p < 0.001] levels than the controls. The cutoff values for 25(OH)D-T and 25(OH)D-F levels for VDD were lower in the obese group than in the control group (9.4 vs. 14.1 ng/mL; 12.2 vs. 16.8 pg/mL, respectively)
    corecore