19 research outputs found

    Bir Üniversitesi Hastanesinde 2012 Öncesi Ve Sonrası Dönemde Tüberküloz Bildirimlerinin Karşılaştırılması

    No full text
    Giriş ve Amaç: Tüberküloz çok eski çağlardan beri halk sağlığını tehdit eden bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)verilerine göre ülkemizde tüberküloz vaka bulma oranı %77 iken olguların %23’ünün Verem Savaş Dispanser (VSD) kaydıbulunmamaktadır. VSD’lere kayıtlılık oranının arttırılması için Sağlık Bakanlığı(SB) Mart 2012’de 1 Ocak’tan itibarenhastanelerdeki tüm klinik, poliklinik ve laboratuvarlarda tüberküloz, patolojide granülomatoz iltihap tanısı alan ve eczanelerdentüberküloz ilacı verilen hastaların tespitini ve bildirimlerinin kontrol edilmesini planlamıştır. Amacımız üniversitemizde bu yeniuygulamanın tüberküloz bildirimlerine katkısını, önceki uygulamayla karşılaştırarak incelemektir. Gereç ve Yöntem:Üniversitemizde 2009 -2012 yılları arasında mikobakteriyoloji laboratuvar sonuçları aylık taranarak aktif sürveyans çalışmasıyapılmakta ve bildirimi hekimce yapılmamış olguların bildirilmesi sağlanmaktaydı. 2012’de SB talebi üzerine tüberkülozşüphelilerin mikobakteriyoloji birimine ek olarak eczane, patoloji ve birimleri tarafından da hastane istatistik biriminegünlük bildirimi başlamıştır. İstatistik birimi bu hastaların klinikleriyle temasa geçerek şüpheli hastaların bildirim kararınınverilmesi için yapılan yazışma ve görüşmeleri kayıt altına almıştır. Bu retrospektif tanımlayıcı çalışma kapsamında, 2012 öncesive sonrası karşılaştırılıp kayıtlara ek olarak epikrizler incelenmiş; eczane ve patoloji birimlerince bildirilen olguların tüberkülozsürveyansına katkısı incelenmiştir. Veriler SPSS programında analiz edilmiştir. Bulgular: Üniversitemizde 2009-2011 yıllarıarasında 36 ayda 264 (2009’da 84, 2010’da 94, 2011’de 86) ve 2012 sonrasında 16 ayda 134 (2012’de 98, 2013’de 36) olmaküzere toplam 398 hastanın tüberküloz bildirimi yapılmıştır. Tüberküloz tanılarının %92,2’si dahili branşlarca, toplamda %59,9’uise göğüs hastalıkları birimince konulmuştur. Bildirimlerin 202’si (%50,8) klinik doktorları tarafından tanı konulduğundayapılırken, 196’sı (%49,2) istatistik biriminin taramaları sonucu fark edilip görüşmelerle yapılmıştır. Klinikten yapılanbildirimlerin %74,0’ü ilk 30 gün içinde bildirilmiştir. Ancak istatistik biriminden tespit edilerek yazışmalar sonucu yapılanbildirimlerin %65,8’i 30 günden sonra yapılmıştır. Ocak 2012 sonrasında eczane, patoloji ve mikobakteriyoloji birimleri hastaneistatistik birimine 459 tüberküloz şüpheli olgu verisi aktarmıştır. Bunların %29,4’ünün (n=134) kesin tüberküloz olguları olduğusaptanmıştır. Bu 459 verinin % 19,0 (n=87)’u tekrarlardan oluşmaktadır. Tekrarlar çıkarıldığında kalan 372 kişinin 244’ü(%65,6) patoloji, 69’u (%18,5) mikobakteriyoloji, 34’ü (%9,1) eczaneden iletilmiştir. Bu üç kaynaktan iletilen 459 olgudan;eczanenin ilettiği 43 olgudan biri (%2,3), patoloji biriminin ilettiği 261 olgudan 14’ü (%5,4) bildirime katkı sağlamıştır.Belirlenen olguların %74,5’inde tanıyı kesinleştirmek için istatistik birimince görüşme yapılabilmiştir. Bu görüşmelerin %45,0’iklinik sekreterliğiyle, %21,1’i doktorla, %25,8’i ise faks, e-posta veya yazışma ile yapılmıştır. Olguların %6,4’ünde bilgialınabilecek kişiye ulaşılamamıştır. Ayrıca patoloji olgularının 124’ünde (%47,5) görüşmelerden yanıt alınamayarak bildirimkonusu sonuçsuz kalmıştır. Sonuç ve Öneriler: Üniversitemizde istatistik birimiyle kullanmakta olduğumuz mikobakteriyolojisorgulamaları, tüberküloz olgularının bildiriminde tamlığın sağlanmasında oldukça kullanışlıdır. SB’nın yeni uygulamasıylaeklenen eczane ve patoloji birimlerinin bildirimlere katkısı oldukça azdır. Patoloji ve eczanede belirlenen olguların çoğundabildiriminin yapılması için mikobakteriyoloji laboratuvarı tarafından doğrulanması gerekmektedir. Ocak 2012’den bu yanabildirim sayısında artış olmaması da bunu desteklemektedir. Ayrıca bu düzenleme istatistik birimi çalışanlarının iş yükünde deönemli artışa neden olmaktadır.Bildirilmeyen olguların istatistik birimimizce tespit edilerek yapılması yararlı olsa da bildirimsüresini geciktirmektedir. Klinik birimlerin tanı koyar koymaz bildirmesi, bildirim zamanındalığı açısından idealdir. Bildiriminsüresinin kısaltılması için hastane çalışanlarına sürveyans eğitimleri verilmesi gereklidir.Anahtar Sözcükler: Tüberküloz, bildirim, hastane bilgi sistemi</p

    Bornova İlçesinde Görevli Aile Hekimlerinin Elektronik Sigaraya Yönelik Bilgi Tutum ve Davranışları

    No full text
    Giriş ve AmaçTütün kullanımı nedeniyle her yıl özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde yaklaşık 6 milyonkişi ölmektedir. Tütün kullanımını bıraktırmak amacıyla nikotin replasman ürünleri ve çeşitliyardımcı ilaçlar geliştirilmiştir. Bu yöntemlerin dışında 1963 yılında Herbert A. sigarayaalternatif olarak ‘tütün içermeyen dumansız sigara’ adıyla ilk elektronik sigarayı (e-sigara)geliştirmiştir. E-sigaraların piyasaya sunumu ve satışı ise 2004 yılında Çin’de gerçekleşmiştirve sigara bırakmaya yardımcı olduğu düşüncesiyle yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.Dünya Sağlık Örgütü e-sigara kullanımını önermediğini bildirmektedir. 2008 yılındaTürkiye’de satışı ve reklamı yasaklanan e-sigaranın internet üzerinden satışı devam etmektedir.Ülkemizde aile hekimleri birinci basamak sağlık kuruluşlarında hizmet sunarak ilk başvuru vedanışmanlık hizmeti açısından önemli bir konumda yer almaktadır. Bu bağlamda sigarabırakma konusundaaile hekimlerinin doğru bilgilendirme ve yol gösterici önerileri tütünkullanımıyla mücadelede önemlidir. Aile hekimleri bu konumları nedeniyle pek çok kişininyeterli bilgiye sahip olmadığı e-sigara konusunda da danışman konumunda yer alabilirler. Buçalışmada aile hekimlerinin e-sigaraya yönelik bilgi, tutum ve davranışlarının ve bunlarıetkileyen faktörlerin saptanması amaçlanmaktadır.Gereç ve YöntemAraştırma tanımlayıcı tipte olup 2014 yılında İzmir’de Bornova ilçesinde çalışan 120 ailehekiminde Mayıs-Ağustos 2014 tarihlerinde yürütülmüştür. Çalışma kapsamında örneklemseçimi yapılmadan bütün aile hekimlerine ulaşmak hedeflenmiştir. Öncelikle telefonlaulaşılarak çalışma hakkında kısa bilgi verilip çalışmaya katılmak isteyip istemediklerisorulmuştur. Çalışmaya katılmayı kabul eden aile hekimlerinin öğrenilen e-postaadreslerinekısa bir bilgi notuyla beraber çalışmaya katılabilecekleri internet adres linkigönderilmiştir.E-anket olarak düzenlenen veri toplama formunun ilk sayfasında hekimlereonam belgesi sunulmuş ve katılmayı kabul etmeyenlerin forma erişimi engellenmiştir. Formda;sosyodemografik özellikler, hekimin sigara içme durumu, e-sigarayla tanışıklık(5 soru), esigaraya ilişkin bilgi düzeyi(15 soru), tutum ve davranışlara(8 soru) yönelik bölümler yeralmıştır.Önermeler için doğru,yanlış ve kararsızım/bilmiyorum seçenekleri yer almıştır. Formutamamlayan katılımcılar e-sigara hakkında araştırmacılar tarafından hazırlanan Türkçe bilgisayfasına yönlendirilmişlerdir. SPSS 18.0’da Mann-Whitney U ve ki-kare testlerikullanılmıştır, p&lt;0,05 anlamlılık düzeyi olarak kabul edilmiştir.BulgularAraştırma kapsamında ulaşılması hedeflenen 120 aile hekiminden 29’una telefonlaulaşılamamış, 15’i katılmayı kabul etmemiş, dördünde e-posta hatası olmuş, 42 kişi yanıtvermiş, bir katılımcı bu aşamada çalışmaya katılmayı reddetmiştir. Veri toplama biçimindenkaynaklanan düşük katılım düzeyi telefonla arttırılmaya çalışılsa da %34 düzeyindedir, budurum mevcut bulgular açısından önemli bir kısıtlılıktır. Katılımcıların ortalama yaşı46.5±5.8’dir, %31.7’si kadındır ve ortalama çalışma yılı 21.9±5.6’dır. Hekimlerin %39.0’ısigara içmektedir,%26.4’ü sigarayı 6 ay önce bırakmıştır, %48.8’i sigara bırakmayla ilgili biretkinliğe katılmıştır. Hekimlerin %22’si her hastasına, %61’i sadece ilişkili durumu olanhastalarına sigara içme durumunu sormaktadır. Aile hekimlerinin hepsi e-sigarayı duymuş,%56.1’i görmüş ve %17.1’i en az bir kez kullanmıştır. Hekimler 15 bilgi sorusundan7.9±5.7‘una ‘kararsızım/bilmiyorum’ yanıtını vermişlerdir. Daha önce e-sigara görmüş veya kullanmışolanlarda diğerlerine göre doğru cevap ortalaması yüksek, ‘kararsız/bilmiyorum’ cevabı isedüşük bulunmuştur. Çalışmada sigara içenler/içmeyenlere göre e-sigaraların çocuk veadolesanlarda özendirici etkisi olduğunu ve e-sigaraların tütün yanma ürünü içeren ürünlerdendaha sağlıklı olmadığını düşünmektedir. E-sigara gören hekimler sigara içmeyi bırakanhastalarının canları çektiğinde e-sigara kullanımını desteklemediklerini belirtmiştir. Sigarabırakmayla ilgili bir etkinliğe katılan aile hekimlerinde e-sigaranın sigara bırakma açısındankullanımını, sigara bırakmış hastalarının canları çektiğinde e-sigara kullanmalarını ve aromalıe-sigaraların güzel koku yaymalarını olumlu bulmaktadırlar.Sonuç ve ÖnerilerAile hekimlerinin genel olarak e-sigara konusunda bilgileri yetersizdir. E-sigara görmüş olmakve sigara, e-sigara içme durumu; e-sigara kullanımına karşı tutum ve davranışlarıetkilemektedir. Sigara bırakmayla ilgili eğitim alma e-sigaraya yönelik doğru tutum ve davranışolasılığını artırmamıştır ve bu da eğitimlerde e-sigaraya yönelik vurgunun artırılmasıgerekliliğine işaret etmektedir. E-sigara tütün endüstrisinin pazardaki yeni stratejileri arasındaolup başta birinci basamak çalışanları olmak üzere tüm sağlık hizmet sunucularının konuyailişkin bilgi ve tutumunun iyileştirilmesi, bu yeni pazarlama stratejisine karşı mücadeledeönemli olacaktır. Bu iyileştirme sayesinde toplumun bu konudaki farkındalığının artırılması veyanlışların düzeltilmesinde önemli yol kat edilebilir.Anahtar Sözcük: elektronik sigara, aile hekimleri, bilgi düzeyi</p

    Kronik Hepatit B Tanılı Hastalarda Viral Yük ile Karaciğer Histopatolojisi İlişkisi

    No full text
    Objectives: It is not always possible to determine a clear relationship between the DNA level of hepatitis B virus (HBV) and histology. In this study, we aimed to determine the relationship between HBV-DNA level and liver histopathology in patients with chronic hepatitis. Materials and Methods: Between 2008 and 2016, 361 patients diagnosed with chronic HBV infection were retrospectively examined with age, sex, hepatitis B e antigen status, alanine aminotransferase (ALT) and HBV-DNA levels and liver biopsy scores according to modified Ishak criteria. Patients were divided into five groups (<10?, 10?-10?, 10?-10?, 10?-10?, ?10?) based on their HBV-DNA level (IU/mL) and upon histopathological evaluation, hepatic injury was divided into two groups - mild and moderate/severe- according to Ishak score (grade 1-6: mild, 7-18: moderate/severe and stage 0-2: mild, 3-6: moderate/severe) to investigate the statistical relationship between HBVDNA levels and grade/stage scores. Cross-table and Pearson’s chi-square test were used in the analyses. Results: Of the three hundred and sixty-one patients, 62.3% (225/361) were male and the average age was 40.32±12.79. Anti-HBe (296/361) was positive in 82% of the patients, ALT, HBV-DNA averages were 83.17 U/L (±125.1), 57298951.01 IU/mL during biopsy, and grade and stage averages were 5.34 and 1.76 respectively. HBV-DNA groups with the grade’s 2-binary groups when compared to moderate/high group, respectively, HBV-DNA <10? and %17,2, 10?-10? %37, 10?-10? %46,9, 10?-10? and %48,6 and 35.1 and ?10? were found. The difference between the groups was found to be statistically significant (p<0.000). Similarly, HBV-DNA groups when compared to stage-binary groups, in the middle/high group, respectively, HBV-DNA 17.2% in <10?, 32.6% in 10?-10?, 51% in 10? -10?, 48.6% in 10?-10? and 35.1% in ?10? group were found and all of them were statistically significant (p<0.000). Conclusion: A HBV-DNA level was not found to be a threshold determining moderate/severe histopathological level. However, in group analysis, the histopathological relationship with the DNA level is directly proportional. Liver histology is an important marker determining the progression of the disease.Amaç: Hepatit B virüs (HBV)-DNA düzeyi ile histoloji arasında her zaman net bir ilişki saptamak mümkün olmamaktadır. Bu çalışmada kronik hepatit tanılı hastalarda HBV-DNA düzeyi ile karaciğer histopatolojisi arasındaki ilişkinin ortaya konması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: 2008-2016 yılları arasında kronik hepatit B tanılı 361 hastanın; yaş, cinsiyet, hepatit B e antijeni durumu, alanin aminotransferaz (ALT) ve HBV-DNA düzeyleri ile modifiye Ishak kriterlerine göre karaciğer biyopsi skorları retrospektif olarak incelenmiştir. HBV-DNA düzeyi ile grade/stage skorları arasındaki istatistiksel ilişkinin araştırılması açısından hastalar, HBV-DNA düzeyine göre 5 gruba (<10?, 10?-10?, 10?-10?, 10?-10?, ?10?), histopatolojik değerlendirmede ise grade: 1-6 hafif, 7-18 orta/yüksek; stage 1-2 hafif, 3-6 orta/yüksek olmak üzere olmak üzere 2’şerli gruplara ayrılmıştır. Analizlerde çapraz tablo ve Pearson’un ki-kare testi kullanılmıştır. Bulgular: Üç yüz altmış bir hastanın %62,3’si (225/361) erkek olup yaş ortalaması 40,32±12,79idi. Hastaların %82’sinin anti-HBe’si (296/361) pozitif olup, biyopsi esnasındaki ALT, HBV-DNA ortalamaları sırasıyla; 83,17 U/L (±125,1); 57298951,01 IU/mL saptanmış olup, grade ve stage ortalamaları sırasıyla; 5,34 ve 1,76 olarak bulunmuştur. HBV-DNA ve grade’nin ikili grupları karşılaştırıldığında orta yüksek grupta sırasıyla HBV-DNA <10? iken %17,2, 10?-10?’de %37, 10?-10?’de %46,9, 10?-10?’de %48,6 ve ?10? olan grupta %35,1 olarak tespit edilmiştir ve gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,000). Aynı şekilde HBV-DNA grupları ile stage ikili grupları karşılaştırıldığında orta yüksek grupta sırasıyla HBV-DNA <10? iken %17,2, 10?-10?’de %37, 10?-10?’de %46,9, 10?-10?’de %48,6 ve ?10? olan grupta %35,1’dir ve gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,000). Sonuç: Orta/ileri histopatolojik düzeyi belirleyen eşik bir HBV-DNA düzeyi bulunamamıştır. Ancak grupsal analizde DNA düzeyi ile histopatolojik ilişki doğru orantılıdır. Kronik HBV tanılı hastalarda karaciğer histolojisi, hastalığın progresyonu belirleyen önemli bir belirteçtir
    corecore