18 research outputs found

    Comparative study of groin hernia repair

    No full text
    ABSTRACT Introduction: The aim of the study is to compare results of Lichtenstein repair, laparoscopic totally extraperitoneal (TEP), and transabdominal preperitoneal (TAPP) repair of groin hernias. Materials and Methods: We retrospectively extracted medical records of 127 consecutive male patients operated on for inguinal hernia between June 2014 and June 2019. Patients were grouped according to preferred surgery; Lichtenstein (Group 1), TAPP (Group 2), and TEP (Group 3) repair groups. Demographic data, body mass index (BMI), American society of anesthesiologists score, surgery time, post-operative hospital stay, pain score, complications, and recurrence rates were compared. Results: Mean age was 53.6 (17–86) years. Mean BMI was 24.8 kg/m2 . Mean surgery time was 62.0±24.2 (30–150), 71.1±26.9 (40–135), and 76.5±20.9 (35–1 40) min in groups, respectively. Mean hospital stay was 1.3 (1–3), 1.2 (1–4), and 1.3 (1–2) days. Post-operative pain was less in laparoscopic group, especially in TEP repair group (1.0±0.9 [0–4], 0.4±0.8 [0–3], 0.2±0.6 [0–3]; 1 vs. 2 p: 0.005/2 vs. 3 p: 0.000/1 vs. 3 p: 0.001). No major complication was observed and two recurrent hernias were detected after mean 953-day follow-up period. Conclusion: Both open and laparoscopic hernia repair can be performed safely, with a low rate of complications. Post-operative pain is reduced in the laparoscopic grou

    The Rate of Idiopathic Spontaneous Pneumoperitoneum is 2.36%

    No full text
    Objective: Pneumoperitoneum often occurs following a visceral perforation, often seen with peritonitis, and requires urgent surgical intervention. Non-surgical spontaneous pneumoperitoneum (not associated with organ perforation) is a rare condition caused by intrathoracic, intraabdominal, gynecologic, iatrogenic, and other causes, and may be treated conservatively. Spontaneous idiopathic pneumoperitoneum is not caused by visceral perforation, the cause may be extra-abdominal origin and sometimes cannot be determined

    Acute appendicitis during coronavirus disease 2019 in Turkiye: Changes in clinical approach, treatment, and diagnosis modalities: A retrospective and cohort study

    No full text
    BACKGROUND: The novel coronavirus disease 2019 (COVID-19) has resulted in major changes in health-care systems and emergency surgical interventions. Here, we examined patients with acute appendicitis who presented to emergency departments and compared diagnosis, treatment, and post-treatment processes before and during the pandemic period and investigated how the pandemic affected management of acute appendicitis. METHODS: A national, multicenter, and cohort study model was designed that included patients older than 18 years of age diagnosed with acute appendicitis clinically and/or radiologically, with patients compared before (pre-pandemic period: January 1-April 30, 2019) and after (pandemic period: January 1-April 30, 2020) the pandemic. Our investigation included comparisons of pre-operative imaging methods, presence of plastron appendicitis/abscess, conservative/surgical approach, type of anesthesia given, laparoscopic/ open surgical approach, bowel resection rates, drain insertion rates, and presence of post-operative complications RESULTS: For the two study groups, 8972 patients from 69 centers were examined, with 4582 patients operated in the pre-pandemic period and 4234 patients operated in the pandemic period. During the pandemic period, 63.6% of patients underwent open surgery, whereas 34.4% had laparoscopic surgery. Although 60 patients (1.3%) requested non-operative follow-up in the pre-pandemic period, 94 patients (2.2%) requested this in the pandemic period. When conditions of patients were evaluated regardless of their own wishes, 114 patients (2.4%) before and 163 patients (3.8%) during the pandemic received non-operative follow-up. CONCLUSION: Our study did not show the direct correlation between the application of COVID-19-related restrictions and the severity of acute appendicitis. Although non-operative management rates have been increased during the COVID-19 period, the incidences of both complicated and the uncomplicated appendicitis were similar during the COVID-19 crisis period. Given this information non-operative management can be employed for patients diagnosed with appendicitis

    Ektopik Paratiroid Adenom, Tek Merkez 45 Olgunun Analizi

    No full text
    Amaç: Primer hiperparatiroidi’de (PHPT) altın standart tedavi cerrahidir. PHPT’nin en sık nedeniparatiroid adenomudur (%94). Tüm hiperfonksiyone bezlerin %15 inden azı ektopik lokalizasyondayerleşmektedir. Bu çalışmada, geniş bir vaka serisi içerisindeki ektopik paratiroid adenom olguları geriyedönük incelenmiştir.Gereç ve Yöntem: İstanbul Tıp Fakültesi, Endokrin Cerrahi Servisi, 1991-2020 yılları arasındakiparatiroid cerrahisi geçiren 352 hastanın kayıtları incelendi. 45(%12,7) olguda ektopik yerleşimliparatiroid adenom saptandı. Yaş, cinsiyeti, geçirilmiş paratiroid cerrahisi, ameliyat öncesi görüntüleme,ameliyat yöntemi, ektopik bezin yerleşim yeri ve patoloji sonuçları geriye dönük incelendi.Bulgular: Ortanca yaş 50 (8-74) ve kadın/erkek oranı 37/8 olarak bulundu.. Hastalar incelendiğinde45 olgunun 37(%82,2)’sine ektopik paratiroid adenomu nedeni ile birincil cerrahi, 7(%17,8) hastayapersistan hastalık tanısı ile ikincil cerrahi, 1 hastaya ise ektopik alanda nüks paratiroid kanserinedeniyle ikincil cerrahi girişim uygulandığı görüldü. Persistan PHPT nedeniyle ameliyat edilen 7 hastaincelendiğinde; 5 (%71,4) hastanın başka bir merkezde eksplore edilerek adenomun bulunamadığı, 2(%28,6) hastada birincil cerrahi sonrası ikinci odak (çift adenom) saptandı. Ameliyat öncesi lokalizasyonçalışmalarında, paratiroid sintigrafisinin 41(%91), ultrasonun 25(%55,5), MRI’ın 20(%44,4), BT’nin11(%24,4) ve Colin-PET’in 1(%2,2) hastada ektopik odağı doğru tespit ettiği saptandı. Ektopikadenomun 35(%77,8) hastada kocher insizyonu ile, 5(%11,2) hastada torakoskopik, 3(%6,6) hastadasternotomi ile ve 2(%4,4) hastada ise mediastinoskopik eksplorasyon ile çıkarıldığı saptandı. Yerleşimyerleri incelendiğinde 21(%46,6) hastada mediastinal yerleşimli ve 24(%53,4) hastada ise servikalyerleşimli ektopik odak olduğu görüldü. 2(%4,4) hastada intratiroidal olarak saptandı. Histopatolojikincelemede 42(%93,3) olguda selim adenom, 3(%6,6) olguda ise paratiroid kanseri tespit edildi.Sonuç: Ektopik paratiroid adenomun sıklığı bizim serimizde literatür ile uyumlu bulunmuştur. Ameliyatöncesi lokalizasyon için en değerli görüntüleme yönteminin paratiroid sintigrafisi olduğu görülmüştür.Konvansiyonel cerrahi yöntemler (boyun eksplorasyonu, sternotomi ile mediastinal eksplorasyon) yanısıra minimal invaziv endoskopik yöntemlerde ektopik adenomlar ın cerrahi tedavisi için kullanılabilir.Anahtar Kelimeler: primer hiperparatiroidi, ektopik paratiroid adenom, paratiroidektom

    Predictive Value of Presepsin in Determining Leaks After Laparoscopic Sleeve Gastrectomy: A Pilot Study

    No full text
    Objectives: Laparoscopic sleeve gastrectomy (LSG) is among the most effective surgical interventions in the long-term prevention of morbid obesity. Stapler line leaks and stapler line bleedings are important complications, which affect morbidity and mortality. The aim of this study is to determine the role of plasma presepsin levels for detection of stapler leaks

    Transperitoneal Laparoskopik Polar Parsiyel Nefrektomi ve Toplayıcı Sistem Onarımı

    No full text
    AMAÇ: Laparoskopik parsiyel nefrektomi yapılan hastalarda kitlenin endofitik yerleşim gösteren tarafın disseksiyonu sırasındatoplayıcı sistem açıklığı gelişebilmektedir. Bu video sunumumuzda transperitoneal laparoskopik polar parsiyel nefrektomiyaptığımız hastamızda oluşan perop toplayıcı sistem açıklığının onarımı ve nefron koruyucu cerrahi deneyimimizi paylaşmayıamaçladık.MATERYAL &amp; METOD: Herhangi bir şikayeti olmayan, genel kontrol amacıyla tarafımıza başvurmuş olan hastanın USG sonucundasağ böbrekte kitlesel lezyon saptandı. Kontrastlı abdomen MRI çalışılan hastanın sağ böbreğinde ekzofitik uzanım gösteren 34 mmön planda RCC düşünülen kitlesel lezyon tespit edildi. Renal nefrometri skoru 5X olarak hesaplanan hastaya transperitoneallaparoskopik parsiyel nefrektomi yapılması kararı alındı.BULGULAR: Hastaya 70° flank pozisyon verildi. Palmer noktasından veres iğnesi kullanılarak pneumoperitoneum oluşturuldu.Umblikusun süperiorundan 15 mm’lik port koyularak abdomen içi vizüelize edildi. Eşkenar üçgen oluşturacak şekilde 2 adet 10mm’lik port ve karaciğer ekartörü için ksifoid altından 10 mm’lik port direk görüş altında yerleştirildi. Karaciğer ve safra kesesiserbestleştirildi. Toldt hattı disseksiyonu ile asendan kolon medialize edilerek retroperitoneuma girildi. Üreter bulundu, trase takipedilerek renal hiluma ulaşıldı. Renal arter ve ven disseke edildi. Perirenal yağlı doku disseksiyonunun ardından böbrek alt poldekikitle ve salim böbrek sınırı görüldü. Renal artere klemp yerleştirilerek iskemi oluşturuldu. Kitlesel lezyonun disseksiyonu sonrasındatoplayıcı sistem açıklığı oluştuğu görüldü ve primer onarıldı. Renal korteks ve medulla kanama kontrolü için süturize edildi. Kitlesellezyon endobag içerisinde dışarı alındı. Operasyon sırasında total aspirasyon 150 cc, total iskemi süresi 20 dakika, operasyon süresiise 65 dakikaydı. Postop 1. günde sondası, postop 4. günde dreni çekilen hasta taburcu edildi. Patoloji sonucu T1a berrak renalhücreli karsinom olarak yorumlandı.SONUÇ: Laparoskopik parsiyel nefrektomi operasyonu sırasında oluşabilecek toplayıcı sistem açıklılarının yönetimi konusundakideneyimimizi paylaşmayı amaçladığımız bu sunum, nefron koruyucu cerahinin uygun hasta grubunda, uygun ameliyathanekoşullarına sahip, deneyimli cerrahi ekiplerce güvenle kullanılabilecek bir yöntem olduğunu göstermektedir.</p

    Primer Renal Leiomyosarkomda Laparoskopik Yaklaşım

    No full text
    Amaç:Primer renal leiomyosarkomlar böbrek tümörlerinin nadir bir kısmını oluşturmaktadır. Renal leiomyosarkomlar klinik ve radyolojikolarak renal hücreli kanserlerden ayrılamamaktadır ve tanı ancak patolojik inceleme ile mümkün olmaktadır. Bu videoda sağ yanağrısı şikayeti ile başvuran hastaya yapılan görüntüleme tetkiklerinde, sağ böbrek orta kesim anteriorda 75 mm kitlesel lezyonsaptanması üzerine sağ laparoskopik radikal nefrektomi yapılan renal leiomyosarkom olgusu sunulmaktadır.Hasta ve yöntem:73 yaşında hipertansiyon dışında komorbiditesi bulunmayan kadın hastada sağ yan ağrısı nedeniyle yapılan görüntülemetetkiklerinde sağ böbrek orta kesim anteriorda renal sinüse uzanım gösteren 45 x 72 x 77 mm boyutlarında solid kitlesel lezyonsaptandı ve uzak metastaz saptanmayan hastada laparoskopik radikal nefrektomi kararı alındı. Operasyon 4 adet port kullanılaraktransperitoneal yaklaşımla yapıldı. Sağ böbrek orta kesimde yaklaşık 75 mm’lik renal hilusa uzanım gösteren solid görünümlülezyon gözlendi. Renal arter ve renal ven ayrı ayrı bulunarak bağlanarak kesildi. Ardından üreter serbestlenerek bağlanıp kesildi.Sağ böbrek çevre dokulardan ayrılarak gibson insizyondan dışarı alındı.Bulgular:Operasyon süresi 45 dakika, total anestezi süresi 90 dakika idi. Kanama nedenli aspirasyon ihtiyacı olmadı. Böbrek lojuna 24 frtoraks dren konuldu. Dren postoperatif 2. gün çekildi. Hasta postoperatif 3. gün sorunsuz bir şekilde şifa ile taburcu edildi.Patolojik inceleme sonucunda primer renal leiomyosarkom saptandı.Sonuç:Primer renal leiomyosarkomlarda laparoskopik radikal nefrektomi renal hücreli kanser ile benzer operatif süreçler ileuygulanabilmektedir.</p

    Laparoskopik Transperitoneal 3 Port Pyeloplasti

    No full text
    Amaç:Üreteropelvik bileşke darlığı üreterin en sık görülen doğumsal anomalisi olup sirküler kas tabakasının gelişiminde bozulma gibiintrensek faktörlere, alt pol damarının veya renal arter ya da direkt aorttan çıkan aberran damarın ureteropelvik bileşke ya daproksimal üretere basısı sonucu üretere dıştan basısı gibi ekstrensek faktörler ya da ileri derece vezikoüretral reflülü hastalardaüreterin tortiyozae olup sekonder obstrüksiyona bağlı oluşabilir. Bu videomuzda alt pol arterine bağlı UP bileşke darlığı olan birhastada transpertoneal üç port ile yapılan pyeloplasti deneyimimizi sunmayı amaçladır.Hasta ve yöntem:30 yaşında komorbiditesi olmayan kadın hasta tarafımıza aralıklı yan ağrısı olması üzerine başvurdu. hipertansiyon dışındakomorbiditesi bulunmayan kadın hasta tarafımıza sağ yan ağrısı olması üzerine başvurdu. Yapılan görüntüleme tetkiklerindehastanın sol toplayıcı yapılarında hidroüreteronefroz saptandı. Diüretikli renografisinde sol böbrek diferansiyel fonksiyonu %49 ,ekskresyonunda azalma ve t1/2 süresi 33 dk olarak saptandı. Operasyon 3 adet port kullanılarak transperitoneal yaklaşımla yapıldı.Yapılan eksplorasyonda solda aberran arterin üretere bası yaptığı gözlendi. Hastaya dismembred pyeloplasti yapıldı.Bulgular:Operasyon yaklaşık 130 dakika sürdü. Kan kaybı olmadı. Operasyon lojuna 24 fr toraks dren konuldu. Dren postoperatif 4. günçekildi. Hasta postoperatif 4. Gün sorunsuz bir şekilde taburcu edildi.Sonuç:Üreteropelvik bilişke darlıklarında altın standart tedavi dismembred pyeloplastidir. Deneyimli merkezlerde yapılan pyeloplasti veaçık operasyonda başarı oranları benzer olmakla beraber deneyimli merkezler laparoskopi yardımlı pyeloplasti uygulanabilir biryöntemdir.</p
    corecore