Tek kristal yapılı silisyum güneş hücrelerindeki pul yüzeyinin ışık yönetimi için şekillendirilmesi.

Texturing of a silicon wafer is the first process of production of screen printed solar cells to reduce the reflection losses by producing pyramids on the surface of the silicon wafer. Being a cheap and time efficient process, texturing is used in all industrial applications. For mono-crystalline silicon wafers, the process is carried out by using an alkaline solution which consists of potassium hydroxide (KOH), isopropyl alcohol (IPA) and de-ionized water (DI-water) which is heated to 75- 80oC, and wafers are put in it up to a certain time to get random pyramids on the surface. These pyramids reduce the reflection and increase light trapping, and thus increase the efficiency. In this study, the magnetic agitation was used to optimize the process parameters like, the concentrations of KOH and IPA, process temperature, and process time. To minimize the process duration and process temperature, ultrasonic agitation was used, and almost uniformly distributed small pyramids (3 μm in average) were obtained. To observe the surface characteristics, reflection vi measurements and SEM images were taken. Then, the simulations of uniformly textured wafers with textured one side and two sides were made to observe the absorption ability with different thicknesses and different pyramid heights. Then, solar cells were fabricated by using new process parameters and agitation. To characterize the solar cells, reflection, external quantum efficiency (EQE), current-voltage (I-V), and Suns-Voc measurements were carried out. It was observed that cells based on wafers textured with new parameters and ultrasonic agitation could be used to reach higher conversion efficiency values compared to reference cells.M.S. - Master of Scienc

Palp potansiyelinin sülfürlü minerallerin flotasyonuna etkisi

Bu proje ile seçimli flotasyonu daima problem olan kalkopirit ve pirit minerallerinin toplayıcılı (potasyum dietilditiyofosfat (DTP) ve toplayıcısız ortamlarda çekilen voltamogramları yardımıyla değişik palp potansiyel değerlerinde yüzeyinde meydana gelen tepkimeler ortaya konulmaya çalışılmıştır.Bu aşamadan sonra, hem kollektörsüz, hem de Kollektor ilavesi ile, belirli bir potansiyel uygulayarak flotasyon deneyleri yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar voltamogram sonuçları ile ilişkilendirilerek mineral yüzeyinin hidrofilik veya hidrofobik olmasına neden olan bileşikler belirlenmeye çalışılmıştır. Değişik pH değerlerinde optimum oranda saf mineralin yüzdürüldüğü potansiyel değerleri belirlenmiş ve bu potansiyellerde mineral yüzeyinde gerçekleşen reaksiyonlar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yapılan deneyler sonucunda hafif oksitleyici ortamda bu minerallerin verimlerinin daha yüksek olduğu görülmüştür

Comparison of mechanical and ultrasonic agitation methods for mono c-Si texturing

Texturing of a mono crystalline Si wafer aims to create light trapping structures to reduce the reflection losses. Being a cheap and efficient process, alkaline texturing of Si wafers is commonly used in all industrial mono crystalline solar cell production lines. However, standard process with potassium hydroxide ( KOH)-based solutions with isopropyl alcohol ( IPA) addition suffers from instability, high material consumption, and nonuniformities in the shape and the distribution of the pyramid structures formed on the Si surface. In this work, we studied the effect of ultrasonic agitation ( UA) during the etching process on the structural, optical, and electrical properties of mono crystalline Si solar cell as a function of process parameters. We have shown that UA improves optical and electrical performance of the cells by forming uniform pyramid structures. In addition, it also helps to lower the material consumption and Si removal from the surface by enabling less process time and temperature. Ultrasonic agitation of the etching solution proves to be a good modification of the wet process steps for the mono crystalline silicon solar cell technology. (C) 2016 WILEY-VCH Verlag GmbH & Co. KGaA, Weinhei

Evaluation of the Turkish translation of the Minimal Standard Terminology for Digestive Endoscopy by development of an endoscopic information system

Background/aims: There are very few evaluation studies for the Minimal Standard Terminology for Digestive Endoscopy. This study aims to evaluate the usage of the Turkish translation of Minimal Standard Terminology by developing an endoscopic information system. Methods: After elicitation of requirements, database modeling and software development were performed. Minimal Standard Terminology driven forms were designed for rapid data entity. The endoscopic report was rapidly created by applying basic Turkish syntax and grammar rules. Entering free text and also editing of final report were possible. After three years of live usage, data analysis was performed and results were evaluated. Results: The system has been used for reporting of all endoscopic examinations. 15,638 valid records were analyzed, including 11,381 esophagogastroduodenoscopies, 2,616 colonoscopies, 1,079 rectoscopies and 562 endoscopic retrograde cholangiopancreatographies. In accordance with other previous validation studies, the overall usage of Minimal Standard Terminology terms was very high: 85% for examination characteristics, 94% for endoscopic findings and 94% for endoscopic diagnoses. Some new terms, attributes and allowed values were also added for better clinical coverage. Conclusions: Minimal Standard Terminology has been shown to cover a high proportion of routine endoscopy reports. Good user acceptance proves that both the terms and structure of Minimal Standard Terminology were consistent with usual clinical thinking. However, future work on Minimal Standard Terminology is mandatory for better coverage of endoscopic retrograde cholangiopancreatographies examinations. Technically new software development methodologies have to be sought for lowering cost of development and the maintenance phase. They should also address integration and interoperability of disparate information systems

Konvansiyonel ve otojen değirmenlerin tane pürüzlülüğü ve flotasyon verimliliği açısından incelenmesi

TÜBİTAK YBAG15.08.1994Cevher hazırlamanın en önemli işlemlerinden olan kırma ve öğütmenin amacı değerli minerali ekonomik değeri olmayan mineralden serbestleştirmektir. Son yıllarda başlatılan çalışmalarda serbestleşmiş tanelerin şekil ve morfolojik özelliklerinin flotasyonda etkili olduğu görülmüştür. Bu araştırmada Etibank Beyşehir Barit Madeninden getirilen % 94.22 BaS04 içerikli barit ile Etibank Küre Bakirli Pirit işletmesinden getirilen % 96.89 FeS2 içerikli pirit numunesi kullanılmıştır. Tanelerin özellikleri iki boyutlu mikroskobik ölçümlerle belirlendiği gibi ilk defa bu araştırmada geliştirilen yöntemle tanelerin pürüzlülüğü ve keskinliği üç boyutlu ölçülmüştür. Otojen ve bilyalı değirmenlerde öğütülen numuneler elenerek -0.147+0.104, -0.104+0.074, -0.074+0.053 ve -0.053+0.044 mm fraksiyonlarına ayrılmış ve her fraksiyonla ayrı ayrı ölçümler yapılmıştır.. îki boyutlu mikroskobik ölçümlerde tarama elektron mikroskobunda her fraksiyon için çekilen resimlerden tanelerin uzun ve kısa eksenleri belirlenerek şekilsel özellikeri olan yassılık ve eksensel eşitlik ile morfolojik özellikleri olan yassılık oranı ile göreceli pürüzlülük hesaplanmıştır. Üç boyutlu ölçümlerde BET azot adsorbsiyonu cihazı kullanılarak tanelerin yüzey pürüzlülüğü, Permaran cihazı ile keskinlikleri belirlenmiştir. Barit numunesi ile yapılan iki boyutlu ölçümlerde otojen öğütülen tanelerin daha yuvarlak ve yüzeylerinin daha pürüzsüz olduğu görülmüştür. Üç boyutlu ölçümler otojen değirmende öğütülen tanelerin bilyalı değirmende öğütülen tanelere göre daha pürüzsüz olduğunu göstermiştir. Bilyalı değirmen otojen değirmene göre daha keskin, daha köşeli taneler üretmiştir. Yapılan flotasyon deneylerinde otojen öğütme bilyalıya göre daha yüksek flotasyon randımanı vermiştir, Pirit numunesi ile yapılan iki boyutlu ölçümlere göre bilyalı değirmende öğütülen taneler daha yuvarlaktır. Üç boyutlu ölçüm sonuçları otojen öğütülen tanelerin yüzey pürüzlülüğünün bilyalıya göre daha fazla olduğunu göstermiştir. Keskinlik derecesi ölçümleri otojen öğütülen tanelerin daha keskin olduğunu göstermiştir. Flotasyon deneylerinde bilyalı öğütülen tanelerin flotasyon randımanı otojen tanelere göre daha fazla olmuştur. Hem şülfurlü hem de oksitli minerallerin kullanıldığı bu araştırma, yuvarlak, yüzey pürüzlülüğü ve keskinliği az olan tanelerin flotasyon randımanlarının daha yüksek olduğunu göstermiştir.îlk olarak bu araştırmada geliştirilen üç boyutlu yüzey pürüzlülüğü ve keskinlik ölçme yöntemleri uygulaması kolay, pratik ve tekrarlanabilir sonuçlar veren yöntemlerdir. Ölçüm sırasında tanelerin şekline ve yüzey özelliklerine hiçbir şekilde müdahale edilmemesi sonuçların flotasyon açısından değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır

Effect of cleaning process on combustion characteristics of lignite

In this research, the results of a study on the combustion characteristics of Soma lignite before and after cleaning are presented. Non-isothermal thermogravimetry (TG/DTG) experiments were carried out for four different size fractions. Experiments were performed from ambient to 900 degrees C in air atmosphere at 10 degrees C/min heating rate. TG/DTG curves revealed three reaction regions. The first region is due to the evaporation of moisture in the coal. The second region can be called the primary reaction region, whereas third region is related to the decomposition of mineral matter in the lignite. Kinetic analysis has revealed that increase in reactivity and long-lasting combustion is the distinctive effect of cleaning on combustion characteristics of Soma lignite

Global warming and renewable energy sources for sustainable development: A case study in Turkey

Renewable energy sources have been important for humans since the beginning of civilization. For centuries and in many ways, biomass has been used for heating and cooking. Many centuries ago mankind was already utilizing the clearly visible power of water for mechanical drive purposes, as was also the case with wind. On the other hand, Turkey, with its young population and growing energy demand per person, its fast growing urbanization, and its economic development, has been one of the fast growing power markets of the world for the last two decades. It is expected that the demand for electric energy in Turkey will be 300 billion kWh by the year 2010 and 580 billion kWh by the year 2020. Turkey is heavily dependent on expensive imported energy resources that place a big burden on the economy and air pollution is becoming a great environmental concern in the country. In this regard, renewable energy resources appear to be the one of the most efficient and effective solutions for clean and sustainable energy development in Turkey. Turkey's geographical location has several advantages for extensive use of most of these renewable energy sources. This article presents a review of the potential and utilization of the renewable energy sources in Turkey.Energy utilization Renewable energy Geothermal Hydropower Solar Biomass

Tüvenan ve yıkanmış linyitlerin yanma etkinliklerinin belirlenmesi

Bu araştırmada TKİ Ege Bölgesi Linyitleri işletmesi'ne ait Soma, Garp Linyitleri İşletmesi'ne ait Tunçbilek kömür numunelerinin ve TEAS Afşin-Elbistan Linyitleri işletmesi'ne ait Elbistan kömür numunesinin hem tüvenan hem de yıkandıktan sonra, yanma etkinlikleri Termogravimetri (TG/DTG) ve Türevsel Taramalı Kalorimetri (DSC) ile belirlenmiştir. Yanma etkinliklerinin belirlenebilmesi için sağlanan linyit numuneleri, çeneli kırıcı kullanılarak kontrollü olarak kırılmış ve -30+18 mm, -18+10 mm, -10+0.5 mm, -0.5 mm boyut fraksiyonları elde edilmiştir. Dört ayrı boyut fraksiyonundaki numunelerle yüzdürme-batırma deneyleri de yapılarak, üç linyit numunesinin yıkanabilirUk özellikleri tesbit edilmiştir. Yıkanmış kömür ürünleri her boyut fraksiyonu için "yıkanabilirlik derecesi" kriterinden faydalanılarak bulunan optimum ayırma yoğunluklarında hazırlanmıştır. Elde edilen termogravimetrik veriler Arrhenius kinetik modeli kullanılarak incelenmiş ve numunelerin farklı boyut fraksiyonlarının aktivasyon enerjileri ile Arrhenius sabitleri bulunmuştur. Bu sonuçlara göre, kömür yıkama işlemi yanma etkinliklerini olumlu yönde etkileyerek kömürlerin yanması için gereken aktivasyon enerjilerinin düşmesini sağlamıştır

Avascular necrosis less frequently found in systemic lupus erythematosus patients with the use of alternate day corticosteroid

Background/aim: Avascular necrosis (AVN) is the death of bone due to compromise of blood flow. The etiology of AVN is multifactorial; corticosteroid usage is the second most significant factor after trauma, and systemic lupus erythematosus (SLE) is the most common underlying disease. The objective of this study was to assess the factors of AVN in SLE patients. Materials and methods: The study included 127 patients with SLE who fulfilled 1997 American College of Rheumatology (ACR) revised criteria. Demographic data, age at SLE diagnosis, disease duration, disease activity, body mass index, clinical findings, antiphospholipid syndrome, steroid usage, dose and duration, comorbid diseases, and smoking history were recorded. Results: AVN was found in 11 of 127 (8.7%) SLE patients. Hyperlipidemia (P < 0.001), cushingoid body habitus (P < 0.001), and proteinuria (P = 0.013) were found at higher rates in the AVN group. All of the 11 AVN cases had osteoporosis (P < 0.02). In multivariate regression analysis, daily steroid usage was the only factor for development of AVN in SLE. Conclusion: The hypothesis of our study was that an alternate day steroid regimen may decrease AVN frequency in SLE patients.PubMe