9 research outputs found

    Nadir bir sinüs enfeksiyonu etkeni olarak citrobacter koseri: bir olgu raporu

    Get PDF
    Maksiller posterior bölgede yapılan diş çekimleri sırasında maksiller sinüs ile ilişkili çok sayıda komplikasyon ile karşılaşılmaktadır. Diş kökenli maksiller sinüzitlerin %10’unu oluşturan sinüse kök kaçırılması dental kaynaklı nedenlerden birisidir. Literatürde dental kaynaklı sinüs enfeksiyonu oluşturabilen birçok bakteri türünden bahsedilmesine rağmen, enterik bir bakteri olan Citrobacter koseri (C. koseri) nadir görülen bir sinüs enfeksiyonu etkenidir. 34 yaşındaki, bayan hasta, kliniğimize üst çene sağ taraf büyükazı dişler bölgesinde ağrı şikayeti ile başvurdu. Yapılan radyografik inceleme sonucunda hastanın maksiller sinüsünde rezidüel kök tespit edildi. Mevcut residüel kök Caldwel Luc cerrahisi ile çıkarıldı. Hastanın şikayetleri ortadan kalktı. Yeşil renkli olan diş kökü mikrobiyoloji laboratuvarında anaerobik ve aerobik olarak kültüre edildi. 37 °C’taki 24 saatlik aerobik inkübasyonu takiben gram negatif basil morfolojisine sahip saf koloniler saptandı. Koloniler konvansiyonel yöntemlerin yanısıra VITEK2 Compact otomatik identifikasyon sistemi ile de C. koseri olarak tanımlandı

    Bifosfanat kullanımına bağlı çenelerde gelişen osteonekrozlar: Çok merkezli retrospektif çalışma

    Get PDF
    Bifosfonatlar (BP), metastatik kemik hastalıkları ve osteoporoz tedavisinde kullanılan kemik rezorbsiyonu inhibitörleridir. Bifosfanat kullanımına bağlı çenelerde gelişen osteonekroz (BBÇO), çenelerinde radyasyon tedavisi görmemiş, bifosfanat kullanan ya da kullanmış hastalarda mandibula ya da maksillada 8 haftadan daha uzun süren kemik ekspozu ile karakterize bir durum olarak tanımlanmıştır. Bu çalışmada farklı merkeze yönlendirilen BBÇO vakaları retrospektif olarak sunulmuştur. 2012 ve 2013 yıllarında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Diş Hekimliği, Kocaeli Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, ve Kırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi kliniklerine başvuran BBÇO tanısı konulmuş 18 hastanın demografik özellikleri, anamnez bulguları, klinik muayene bulguları, bifosfanat çeşidi ve kullanım bilgileri (süre, uygulama yolu) ve eğer varsa ilgili sebep açısından değerlendirmeleri yapılmıştır. Hastaların 12’ sinde mandibula (% 67), 5’ inde maksilla (%28) ve 1 hastada ise hem mandibula hem maksillada (%5) BBÇO izlendi. Hastaların 2 tanesi osteoporozis (% 11) nedeniyle 16 hasta ise (% 89) onkolojik tedavi nedeniyle bifosfanat grubu ilaç kullanmaktaydı. Tıp ve diş hekimliğini ortak olarak ilgilendiren konu olması itibariyle bifosfanat grubu ilaç tedavisine başlanacak hasta gruplarının ortak klinikler tesis edilerek takip edilmeleri ve bilgi paylaşımlarıyla ortaya çıkabilecek olası komplikasyonların azaltılabileceğini düşünmekteyiz

    Clinical application of second generation trombosite concentration

    No full text
    Trombositten zengin otoj en ürünlerin tedavi amacı ile kullanılması, güncel bir yaklaşım olarak dikkati çekmektedir. Sert ve yumuşak doku iyileşmelerinde kullanılan ve çok çeşitli büyüme faktörleri ve proteinlerin kontrollü salınımlarını içeren bu preparatların doğal yara iyileşmesi için gerekli olan maddeleri yoğun olarak içerdikleri bilinmektedir. Platelet-rich fibrin (PRF), yeni jenerasyon trombositten zengin otojen ürün olarak bilinmektedir. Kolay uygulanabilir ve biyokimyasal herhangi bir işlem gerektirmeyen PRF protokolü, kişinin kendisinden alınan kan örneklerinden lökositten ve trombositten zengin bir otolog biyomateryal elde edilmesine izin vermektedir. Diş Hekimliğinde özellikle Periodontoloji ve Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi’ndeki klinik uygulamalarda kullanılmaya başlanan PRF’nin önemi giderek artmaktadır.The therapeutic use of autologous platelet-rich fibrin constitutes a relatively new biotechnology that has been a breakthrough in the stimulation and acceleration of soft-tissue and bone healing. The efficiency of this process lies in the local and continuous delivery of a wide range of growth factors and proteins, mimicking the needs of the physiological wound healing and reparative tissue processes. Platelet-rich fibrin (PRF) belongs to a new generation of platelet concentrates, with simplified processing and without biochemical blood handling. This easy protocol allows the production of leukocyte and platelet-rich fibrin clots starting from autologous blood samples. PRF is used especially in clinical Periodontal and Oral and Maxillofacial Surgery applications. The significance of the PRF is gradually increasin

    İkinci nesil trombosit konsantrasyonunun klinik uygulamaları

    No full text
    <p>The therapeutic use of autologous platelet-rich fibrin constitutes a relatively new biotechnology that has been a breakthrough in the stimulation and acceleration of soft-tissue and bone healing. The efficiency of this process lies in the local and continuous delivery of a wide range of growth factors and proteins, mimicking the needs of the physiological wound healing and reparative tissue processes.</p> <p>Platelet-rich fibrin (PRF) belongs to a new generation of platelet concentrates, with simplified processing and without biochemical blood handling. This easy protocol allows the production of leukocyte and platelet-rich fibrin clots starting from autologous blood samples.</p> <p>PRF is used especially in clinical Periodontal and Oral and Maxillofacial Surgery applications. The significance of the PRF is gradually increasing</p> <p><strong>Keywords: </strong>Platelet, Autogenous Fibrine, Growth hormone.</p><p> </p><p><strong>ÖZET</strong></p> <p>Trombositten zengin otojen ürünlerin tedavi amacı ile kullanılması, güncel bir yaklaşım olarak dikkati çekmektedir. Sert ve yumuşak doku iyileşmelerinde kullanılan ve çok çeşitli büyüme faktörleri ve proteinlerin kontrollü salınımlarını içeren bu preparatların doğal yara iyileşmesi için gerekli olan maddeleri yoğun olarak içerdikleri bilinmektedir.</p> <p>Platelet-rich fibrin (PRF), yeni jenerasyon trombositten zengin otojen ürün olarak bilinmektedir. Kolay uygulanabilir ve biyokimyasal herhangi bir işlem gerektirmeyen PRF protokolü, kişinin kendisinden alınan kan örneklerinden lökositten ve trombositten zengin bir otolog biyomateryal elde edilmesine izin vermektedir.</p> <p>Diş Hekimliğinde özellikle Periodontoloji ve Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi’ndeki klinik uygulamalarda kullanılmaya başlanan PRF’nin önemi giderek artmaktadır.</p><p> </p><p> </p&gt

    Decompression method in treatment of the odontogenic keratocysts’ with the usage of removable acrylic apparatus

    No full text
    Amaç: Bu vaka serisinde odontojenik keratokistlerin (OK) tedavisinde dekompresyon amac ile kullanlan akrilik apareyin etkinliinin aratrlmas amaçlanmtr. Materyal ve Metod: Maksilla ya da mandibulada 3 cm den büyük radyolusent lezyonu olan hastalardan biyopsi alnm ve odontojenik keratokist tans konmu 10 hastada mevcut 11 odontojenik keratokistin 10 tanesi taklp çkarlabilecek ekilde kiiye özel olarak hazrlanm bir aparey yardmyla tedavi edilmitir. Kistlerin çap yaklak 1 cm’ye inince ikinci cerrahi ilem ile enükleasyon yaplm tr. Bulgular: Çalmaya alnan tüm hastalarda intraoperatif ve postoperatif dönem sorunsuz olarak geçmitir. Minimum 1 maksimum 3 yllk postoperatif kontroller srasnda hastalarn hiç birinde rekürrens gözlenmemitir. Sonuç: Hastalara özel olarak hazrlanan ve taklp çkarlabilen akrilik aparey vastas ile tüm hastalar büyük bir cerrahi ileme gerek kalmakszn ve herhangi bir komplikasyon ile karlalmakszn sorunsuz olarak tedavi edilmilerdir.Objectives: Investigation of the effects of decompression method with removable acrylic apparatus in the treatment of odontogenic keratocysts is aimed. Materials and Methods: Odontogenic keratocycts of 10 patients who have radiolucency in X ray larger than 3 centimeters are included in the study. Diagnoses are ensured with histopathological evaluation. Patients are treated with decompression method with use of removable individual acrylic apparatus. Odontogenic cysts are enucleated when their diameters are reduced to 1 centimeter. Results: Intra and post-operative periods of all patients were out of problem. No recurrence was observed in examinations in 1 to 3 years. Conclusions: Treatment of odontogenic keratocysts with use of indiviual removable acrylic apparatus were achieved without need of major surgery and any complications

    DENTAL PATIENTS’ KNOWLEDGE AND AWARENESS ABOUT TRANSMISSION WAYS OF ACQuIRED IMMUNE DEFICIENCY SYNDROME (AIDS)

    No full text
    Purpose: The aim of this study was to evaluate the patients’ attitude, knowledge and awareness about HIV/AIDS. And secondary aim was to assess the need for further education about HIV/AIDS. Materials and Methods: A questionnaire of 39 items was used to evaluate the patients’ knowledge. 301 patients were included (mean age 37.12 ±7.85 years, 41.5% male, 58.5% female) in the study. Results were calculated by Students t-test, Chi-square test, Fisher’s exact test. Results: Most of the patients had accurate knowledge about transmission ways, however transmission through breastfeeding (31.6%), public restrooms (44.9%), and insects and mosquitos bite (47.2%) were less recognized. Saliva (32.2%), urine (36.9%), tears (58.5%), sweat (54.5%), breast milk (30.6%), feces (36.9%) and cerebrospinal fluid (7.3%) were less recognized body fluids. Generally university and postgraduate educated patients had more accurate knowledge than other groups. 63.1% of patients thought that they need further education about HIV/AI DS. Conclusion: The results of this study showed that the knowledge level about HIV/AIDS was almost agreeable. However, the patients had deficiencies with respect to their knowl-edge. Therefore the authors of this study believe that there must be education programs related to HIV/AIDS

    Bisphosphonate induced osteonecrosis of jaws: Multicenter retrospective study

    No full text
    Bifosfonatlar (BP), metastatik kemik hastalıkları ve osteoporoz tedavisinde kullanılan kemik rezorbsiyonu inhibitörleridir. Bifosfanat kullanımına bağlı çenelerde gelişen osteonekroz (BBÇO), çenelerinde radyasyon tedavisi görmemiş, bifosfanat kullanan ya da kullanmış hastalarda mandibula ya da maksillada 8 haftadan daha uzun süren kemik ekspozu ile karakterize bir durum olarak tanımlanmıştır. Bu çalışmada farklı merkeze yönlendirilen BBÇO vakaları retrospektif olarak sunulmuştur. 2012 ve 2013 yıllarında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Diş Hekimliği, Kocaeli Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, ve Kırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi kliniklerine başvuran BBÇO tanısı konulmuş 18 hastanın demografik özellikleri, anamnez bulguları, klinik muayene bulguları, bifosfanat çeşidi ve kullanım bilgileri (süre, uygulama yolu) ve eğer varsa ilgili sebep açısından değerlendirmeleri yapılmıştır. Hastaların 12' sinde mandibula (% 67), 5' inde maksilla (%28) ve 1 hastada ise hem mandibula hem maksillada (%5) BBÇO izlendi. Hastaların 2 tanesi osteoporozis (% 11) nedeniyle 16 hasta ise (% 89) onkolojik tedavi nedeniyle bifosfanat grubu ilaç kullanmaktaydı. Tıp ve diş hekimliğini ortak olarak ilgilendiren konu olması itibariyle bifosfanat grubu ilaç tedavisine başlanacak hasta gruplarının ortak klinikler tesis edilerek takip edilmeleri ve bilgi paylaşımlarıyla ortaya çıkabilecek olası komplikasyonların azaltılabileceğini düşünmekteyiz.Bisphosphonates (BP) are inhibitors of bone resorption used in the treatment of metastatic bone diseases and osteoporosis. Bisphosphonate induced osteonecrosis of the jaws (BIONJ) is defined as the exposed bone lesions which are present for 6 to 8 weeks in patients who used or using medication of BP and did not received radiotherapy on head and neck area. In the present study, cases of BIONJ from different medical centers are presented. Eighteen patients who were diagnosed with the BIONJ and referred to Oral and Maxillofacial Surgery clinics of GATA Haydarpasa Teaching Hospital, Kocaeli University Faculty of Dentistry and Kirikkale University Faculty of Dentistry between the years 2012 to 2013 were included in study. Patients were evaluated in terms of demographic characteristics, medical history, symptoms, clinical findings, drugs (time, the path of the application) and relevant reasons. Of the 18 patients, 12 of the cases were in the mandible (67%) and 5 were in the maxilla (28%) while one patient presented BIONJ both in the mandible and maxilla. 2 of patients were prescribed the bisphosphonates with osteoporosis while 16 of them were because of the oncologic treatment. Conclusions: We believe that the numbers of cases would be reduced if the patients would be informed and treated in joint facilities of medicine and dentistry
    corecore