Images delegitimized and discouraged: explicitly political art and the arbitrariness of the unspeakable

While the increasing interest in contemporary art from Turkey has centered on explicitly political works, discussions on the limitations of the freedom of expression have likewise come under the spotlight, not least with regard to Turkey's EU candidacy. In contrast to the attempts of complete suppression marking the 1980 coup d'etat and its aftermath, current censorship mechanisms aim to delegitimize and discourage artistic expressions (and their circulation) that can be construed as threatening the territorial integrity and sovereignty of the Turkish state, and to turn their producers into targets. This article investigates selected images produced in the contemporary art world between 2005 and 2008, which were taken to transcend the limits of what constitutes tolerable depictions of Turkey's socio-political realities. It examines current modalities of censorship in the visual arts and the different actors involved in silencing efforts. The cases show that within these fields of delimitation there are considerable contingencies: The domain of the unspeakable remains unclearly mapped. I argue that it is because, not despite, this arbitrariness that delegitimizing interventions are successful, in that they (a) create incentives for self-censorship, and (b) produce defenses of artistic freedom that, by highlighting the autonomy of art, to some extent consolidate a conceptual separation of art from politics

Çağdaş sanat üretimi ve Türkiye'de sansür politikaları

Türkiye'de sansüre ilişkin tartışmalar genelde, ifade özgürlüğünü sınırlayan yekpare ve ceberrut bir devlet yapısı üzerinden yürütülüyor. Ancak daha yakından bir bakış, 1980 darbesi ve sonrasındaki toptan yasaklamaların tersine güncel sansür mekanizmalarının, belli türde sanatsal ifadelerin ve onların yayılmasının gayrimeş-rulaştırılması ve cesaretinin kırılması ve üreticilerinin hedef haline getirilmesi şeklinde tasarlandığını bize gösterir. Bu özellikle "ülkenin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü"ne tehdit oluşturduğu varsayılan sanat eserleri için geçerlidir. Bu makale, Türkiye'de çağdaş sanat alanındaki bazı sansür örneklerini tartışarak, devlet kurumlarının doğrudan müdahalesinden "ulusal çıkarlar" adına inisiyatif alan bireylere kadar güncel sessizleştirme biçimlerini teşhis ediyor. Sansür çabalarının, epey keyfî bir biçimde uygulanmaları üzerinden etkinlik kazandığını gösteriyor. Başka türde bir keyfîlik, organizasyonel olarak Kürt hak mücadelesiyle bağı olan sanatçıların durumunda ortaya çıkıyor. Devlet kurumları tarafından sürekli bir denetim altında tutulan ve şüpheli gözüyle bakılan bu sanatçıların üretimleri, potansiyel bir tehdit olarak algılanıyor ve yasadışı siyasi eylem ile eşitleniyor. Nihayetinde, sansüre uğrayan sanatçıların deneyimledikleri yalıtılmışlığın ve bu keyfîlik pratiğinin, sansüre karşı mücadelenin önündeki en ciddi engelleri oluşturduğunu iddia ediyor

Direct bioelectrocatalysis at the interfaces by genetically engineered dehydrogenase

This is the published version.There is an emerging interest in developing bio-functionalisation routes serving as platforms for assembling diverse enzymes onto material surfaces. Specifically, the fabrication of next-generation, laboratory-on-a-chip-based sensing and energy harvesting systems requires controlled orientation and organisation of the proteins at the inorganic interfaces. Herein, the authors take the initial steps towards designing multifunctional, enzyme-based platforms by genetically integrating the engineered materialselective peptide tags for tethering redox enzymes onto electrode surfaces. The authors engineered a fusion protein that genetically conjugates gold-binding peptide to formate dehydrogenase derived from Candida methylica. The expressed proteins were tested for both enzyme activity and self-directed gold-surface functionalisation ability. Their findings demonstrate the successful self-immobilisation of the engineered enzyme onto different gold electrodes while retaining the catalytic activity. Building on the functionalisation by the peptides, a fusion enzyme-integrated circuit-based biosensor system was designed. The catalytic conversion of the formate by the engineered dehydrogenase was successfully monitored on the electrode surface at subsequent intervals. The engineered peptide-mediated self-integrated electrode systems can be extended to develop a wide range of biosensing and energy-harvesting platforms using different combinations of materials and biomolecules. This paper contains supporting information that will be made available online once the issue is published. In the meantime, if you wish to get a copy of the supplementary file, please contact the Journals Editor, Sarah Brown, at [email protected]

“Being COVID-19” A Qualitative Study: Experiences, Needs, Recommendations

Amaç: Bu araştırma COVID-19 enfeksiyonu sebebiyle hastanede yatışı olan bireylerin, COVID-19 sürecine ilişkin deneyimlerinin kronolojik olarak keşfedilmesi amacı ile gerçekleştirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Araştırma nitel araştırma yöntemi kapsamında anlatı araştırması olarak tasarlanmıştır. Araştırma katılımcılarının belirlenmesinde, dahil olma kriterleri içinde yer alan X hastanesinde COVID-19 tanısı almış, yoğun bakımda tedavi görmüş, taburculuk süresi en fazla 1 ay olan, 18 yaş ve üzerinde gönüllü kişilerden oluşması esas alındı. Katılımcılar, nitel araştırmalarda kullanılan amaçlı örnekleme kapsamında belirlenmiş olup 15 gönüllü katılımcı ile derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak araştırma gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler MAXQDA20 programıyla analiz edilmiştir. Bulgular: COVID-19 enfeksiyonu sonucu hastanede yatışı olan bireylerin deneyimleri incelendiğinde üç ana tema karşımıza çıkmıştır. Bu temalar özellikle katılımcıların hastalık süreçlerine ilişkin, tanı öncesi, tanı-tedavi sırası ve tanı sonrası deneyimleridir. Bunlarla birlikte katılımcıların önerileri de analiz edilmiştir. Katılımcıların çoğunluğu, COVID-19’a yakalanmadan önce bu hastalığa ilişkin çoğunlukla korku ve endişe duygularını yaşadığı ortaya çıkmıştır. Yaşanılan korku veya endişe durumlarının da daha çok hastalığa yakalanma, hastalığı başkalarına bulaştırma ve ölüm korkusu şeklinde olduğunu görülmektedir. Tanı ve tedavi süreçlerine ilişkin elde edilen sonuçlar, katılımcıların çoğunlukla yoğun bakım sürecinde zorlandıklarını göstermektedir. Bu süreçte katılımcılar güçlü yönlerini “sağlık çalışanlarının ilgisi” olarak belirtmiştir. Katılımcıların taburculuk sonrasında, nefes darlığı, mide bulantısı, halsizlik gibi fiziksel etkiler yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Sonuç: Her aşamada katılımcılara korku hakim olduğu, yoğun bakım sürecinin zor olduğu, hastalıktan korunmaya daha da dikkat ettikleri ortaya çıkmıştır

Representation Under Attack

"Following the attacks on the creators of the controversial satirical magazine Charlie Hebdo in Paris in January 2015, the shootings at a debate on free speech in Copenhagen, the punishment of the rights activist and blogger Raif Badawi in Saudi Arabia, and the subsequent massive civil mobilisation, the cultural field is forced to process the significance of these events and their wider implications for our work. In Paris and many other instances across continents, representation itself came under attack. Arguably, the field of representation has been in crisis for some time, yet the current context demands that we consider this crisis from different perspectives and historical frameworks." -- Publisher's website

Homozygous Missense Variants in NTNG2, Encoding a Presynaptic Netrin-G2 Adhesion Protein, Lead to a Distinct Neurodevelopmental Disorder.

NTNG2 encodes netrin-G2, a membrane-anchored protein implicated in the molecular organization of neuronal circuitry and synaptic organization and diversification in vertebrates. In this study, through a combination of exome sequencing and autozygosity mapping, we have identified 16 individuals (from seven unrelated families) with ultra-rare homozygous missense variants in NTNG2; these individuals present with shared features of a neurodevelopmental disorder consisting of global developmental delay, severe to profound intellectual disability, muscle weakness and abnormal tone, autistic features, behavioral abnormalities, and variable dysmorphisms. The variants disrupt highly conserved residues across the protein. Functional experiments, including in silico analysis of the protein structure, in vitro assessment of cell surface expression, and in vitro knockdown, revealed potential mechanisms of pathogenicity of the variants, including loss of protein function and decreased neurite outgrowth. Our data indicate that appropriate expression of NTNG2 plays an important role in neurotypical development

Governance of or through culture? cultural policy and the politics of culture in Europe

The notion of culture has loomed large in discourses and polemics regarding European integration and immigration in the European framework. While culture, as in fundamental cultural difference, is identified as the source of contemporary political quandaries, its incarnation as intercultural dialogue is conceived as their solution. Drawing on fieldwork conducted in the arts settings of Berlin and Istanbul, this article elucidates how this type of "culture talk" intersects with recent cultural policy formations in the European Union and the national arenas of Germany and Turkey. Much of the political productivity of culture arises from a constant slippage between the different, often contradictory, meanings accorded to the culture-concept. This extension of the "rhetoric of culture" engenders a shift from a governance of culture to one through culture by relaying an array of pressing political concerns from the realm of social and economic policy to that of culture in the sense of artistic expression