55 research outputs found

    Synchronous Occurrence of Papillary Carcinoma in the Thyroid Gland and Thyroglossal Duct in an Adolescent with Congenital Hypothyroidism

    Get PDF
    Thyroid carcinoma (TC) combined with congenital hypothyroidism is rare. The synchronous occurrence of these two conditions is even rarer. We describe a patient with congenital hypothyroidism in whom hyperthyroglobulinemia and nodules developed despite adequate replacement therapy. Papillary TC was detected at age 19 years. Postoperative diagnostic scintigraphy showed increased uptake in the thyroglossal duct region. Repetitive imaging of the thyroid gland can be useful in the early detection of TC in patients with congenital hypothyroidism. Moreover, this rare situation can be complicated by a synchronous thyroglossal duct carcinoma. Thyroglossal duct carcinoma can be detected if diagnostic scintigraphy is performed after total thyroidectomy

    Individualised prediction of drug resistance and seizure recurrence after medication withdrawal in people with juvenile myoclonic epilepsy: A systematic review and individual participant data meta-analysis

    Get PDF
    Summary Background A third of people with juvenile myoclonic epilepsy (JME) are drug-resistant. Three-quarters have a seizure relapse when attempting to withdraw anti-seizure medication (ASM) after achieving seizure-freedom. It is currently impossible to predict who is likely to become drug-resistant and safely withdraw treatment. We aimed to identify predictors of drug resistance and seizure recurrence to allow for individualised prediction of treatment outcomes in people with JME. Methods We performed an individual participant data (IPD) meta-analysis based on a systematic search in EMBASE and PubMed – last updated on March 11, 2021 – including prospective and retrospective observational studies reporting on treatment outcomes of people diagnosed with JME and available seizure outcome data after a minimum one-year follow-up. We invited authors to share standardised IPD to identify predictors of drug resistance using multivariable logistic regression. We excluded pseudo-resistant individuals. A subset who attempted to withdraw ASM was included in a multivariable proportional hazards analysis on seizure recurrence after ASM withdrawal. The study was registered at the Open Science Framework (OSF; https://osf.io/b9zjc/). Findings  368) was predicted by an earlier age at the start of withdrawal, shorter seizure-free interval and more currently used ASMs, resulting in an average internal-external cross-validation concordance-statistic of 0·70 (95%CI 0·68–0·73). Interpretation We were able to predict and validate clinically relevant personalised treatment outcomes for people with JME. Individualised predictions are accessible as nomograms and web-based tools. Funding MING fonds

    Sanayi domatesinde azot, fosfor ve potasyumlu gübrelerin verim ve kaliteye etkileri

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.\ 86 ÖZET Bu araştırma Ege bölgesinde sanayi tipi domates üretimi alanları içinde yer alan Manisa'da iki yıl üst üste kurulan azotlu, fosforlu ve potasyumlu gübre denemelerinde; mineral gübrelemenin verim, verim öğesi olan meyve ağırlığı, kalite (pH, yoğunluk, suda erir kuru madde, titre edilebilir asitlik, renk, vitamin c) ve meyvenin % besin maddesi miktarları üzerine olan etkilerini saptamak, besin elementi alınımı ile gübre seviyeleri arasındaki ilişkiyi bulmak amacıyla yürütülmüştür. Araştırma bulgularına göre elde edilecek verilerin değerlendirilmesi sonucunda sanayi domatesi için belirlenecek olan en uygun gübre dozları; hem maliyeti hem de ürün ve kaliteyi olumlu yönde etkileyecek şekilde sanayi domatesi için bilinçli ve dengeli bir gübreleme yapılmasını sağlayacaktır. Bu amaçla iki yıl süre ile gerçekleştirilen çalışmada, her yıl birer adet toprak, birinci elde her parselden tesadüfen alınan yaklaşık birer kg meyveden oluşan 75'er meyve olmak üzere toplam iki toprak ve 150 meyve örneği üzerinde sözü edilen analizler yapılmıştır. Her üç besin elementi için ayrı birer denemenin yürütüldüğü çalışmada, Rio Grande domates çeşidi kullanılmış, denemeler biri kontrol olmak üzere 5'er seviyeli olarak Tesadüf Blokları deneme desenine göre düzenlenmiştir. Her iki deneme yılında azot (N), 1/2'si amonyum sülfat, 1/2'si amonyum nitrat olarak (O, 8, 16, 24,32 kg/da N); P süperfbsfat olarak (0,4, 8,12,16 kg/da P2O5); K ise potasyum sülfat olarak (O, 8,16,24,32 kg/da K2O) verilmiş, her bir besin elementine ait denemede diğer iki element sabit miktarlarda (N= 24, P2Os=12, K2O= 24 kg/da) uygulanmış elde edilen sonuçlar aşağıdaki gibi özetlenmiştir. Denemenin uygulandığı koşullarda salçalık domates bitkisine iki yılda da verilecek azot miktarı 24 kg/da N, fosfor 8 kg/da P2O5 ve potasyum miktarı ise birinci deneme yılında 8 kg/da, ikinci deneme yılında 24 kg/da K2O olarak saptanmış, her iki deneme yılında da verim öğesi olan 10 meyve ağırlığı bakımından en yüksek değerlere azot uygulamalasında 8 kg/da N, fosfor uygulamalarında 8 kg/da P2O5 ve potasyum uygulamalarında da 24- 32 kg/da K2O dozlarında ulaşılmıştır. Meyvenin kalite özellikleri incelendiğinde, 1991 deneme yılındaki fosfor uygulaması dışındaki diğer uygulamalarda N, P, K gübrelemesinin pH değeri üzerinde önemli etkisinin bulunmadığı belirlenmiş, tüm uygulamalarda elde edilen değerlerin pek çok araştırıcı tarafından kabul edilen sınırlar (4.2 -4.5) içinde olduğu saptanmıştır. Yoğunluk değeri bakımından azot ve potasyum uygulamalarında birinci deneme yılında önemli, ikinci deneme yılında da önemsiz etkiler belirlenmiş, azot denemesinde her iki yılda da benzer şekilde yoğunluk değerleri 16 kg/da N uygulamasına kadar artış87 göstererek kontrolün üzerinde yer alırken daha sonra bu değerin altına düşmüştür. Potasyum uygulamasında birinci deneme yılında 24 kg/da K2O, ikinci deneme yılında ise 16 kg/da K2O uygulamalarında en yüksek değerler elde edilmiştir. Fosforlu gübre uygulamalarında ise her iki deneme yılında da 4 kg/da P2O5 dozunda en yüksek yoğunluk değerleri saptanmıştır. En yüksek suda erir kuru madde miktarına azotlu gübre denemesinde her iki yılda 24 kg/da N uygulamasıyla ulaşılırken, birinci yılda, bu seviyeden sonra kontrol bulgusunun altına düştüğü gözlenmiş, fosforlu gübre uygulamalarıyla en yüksek değere 8 kg/da P2O5 seviyesinde ulaşılmış, daha sonraki uygulamalarda azalmanın başladığı gözlenmiştir. Potasyumlu gübre uygulamalarında ise, her iki deneme yılında da kontrolden itibaren sürekli artış olmakla birlikte ikinci deneme yılında son uygulamada (32 kg/da K2O) kontrolün altına düştüğü belenmiştir. Meyvenin titre edilebilir asittik değerinin azot ve potasyum artışına paralel olarak yükselmesine karşın, fosfor uygulamalarında birinci deneme yılında istatistiksel olarak önemli bulunmasa da azalma eğiliminde olduğu saptanmıştır. Meyve renk değerleri (a/b) azot denemesinin her iki yılda, fosfor denemesinde birinci, potasyum denemesinde de ikinci yılda istatistiksel yönden dozlar arasında fark bulunmaması, bu kalite ölçümünün özellikle azot ve potasyum gübrelemesi dışındaki etkenlere daha çok bağımlı olduğunu düşündürmektedir. Her iki deneme yılında 8 kg/da N, 4 kg/da P2O5 ve 24 kg/da K2O uygulamaları vitamin c yönünden uygun doz olarak bulunmuş, 8 kg/da N'un üzerindeki uygulamalar bu parametreyi kontrol bulgularının altına düşürmüştür. Gübre seviyelerinin meyve (kuru madde de) % besin maddesi miktarları üzerine etkisi ise; ikinci deneme yılında ele alınarak aşağıdaki bulgular elde edilmiştir. Artan azotlu gübre seviyelerinin meyve % N miktarına olumlu fakat % P ve %K miktarlarına olumsuz, fosforlu gübre seviyelerinin % N ve %K miktarlarına olumsuz, % P miktarlarına olumlu, potasyumlu gübre uygulamalarının da % K ve %P miktarlarına olumlu fakat % N miktarlarına olumsuz yönde etkilerinin olduğu gözlenmiştir87..." göstererek kontrolün üzerinde yer alırken daha sonra bu değerin altına düşmüştür. Potasyum uygulamasında birinci deneme yılında 24 kg/da K20, ikinci deneme yılında ise 16 kg/da K20 uygulamalarında en yüksek değerler elde edilmiştir. Fosforlu gübre uygulamalarında ise her iki deneme yılında da 4 kg/da P205 dozunda en yüksek yoğunluk değerleri saptanmıştır. En yüksek suda erir kuru madde miktarına azotlu gübre denemesinde her iki yılda 24 kg/da N uygulamasıyla ulaşılırken, birinci yılda, bu seviyeden sonra kontrol bulgusunun altına düştüğü gözlenmiş, fosforlu gübre uygulamalarıyla en yüksek değere 8 kg/da P205 seviyesinde ulaşılmış, daha sonraki uygulamalarda azalmanın başladığı gözlenmiştir. Potasyumlu gübre uygulamalarında ise, her iki deneme yılında da kontrolden itibaren sürekli artış olmakla birlikte ikinci deneme yılında son uygulamada (32 kg/da K20) kontrolün altına düştüğü belirlenmiştir. Meyvenin titre edilebilir asitlik değerinin azot ve potasyum artışına paralel olarak yükselmesine karşın, fosfor uygulamalarında birinci deneme yılında istatistiksel olarak önemli bulunmasa da azalma eğiliminde olduğu saptanmıştır. Meyve renk değerleri (a/b) azot denemesinin her iki yılda, fosfor denemesinde birinci, potasyum denemesinde de ikinci yılda istatistiksel yönden dozlar arasında fark bulunmaması, bu kalite ölçümünün özellikle azot ve potasyum gübrelemesi dışındaki etkenlere daha çok bağımlı olduğunu düşündürmektedir. Her iki deneme yümda 8 kg/da N, 4 kg/da P205 ve 24 kg/da K20 uygulamaları vitamin c yönünden uygun doz olarak bulunmuş, 8 kg/da N'un üzerindeki uygulamalar bu parametreyi kontrol bulgularının altına düşürmüştür. Gübre seviyelerinin meyve (kuru madde de) % besin maddesi miktarları üzerine etkisi ise; ikinci deneme yümda ele alınarak aşağıdaki bulgular elde edilmiştir. Artan azotlu gübre seviyelerinin meyve % N miktarına olumlu fakat % P ve %K miktarlarına olumsuz, fosforlu gübre seviyelerinin % N ve %K miktarlarına olumsuz, % P miktarlarına olumlu, potasyumlu gübre uygulamalarının da % K ve %P miktarlarına olumlu fakat % N miktarlarına olumsuz yönde etkilerinin olduğu gözlenmiştir.88 SUMMARY The study has been carried on in Manisa Province which is one of the major tomato prodmetion areas of Turkey to find out the effect of mineral fertilization on yield and on other yield indicators such as fruit weight, fruit quality (pH, density, total soluble solids, titre table acidity, color, vitamin c) criteria and fruit mineral elements, and to determine the relation between nutritional element uptake and fertilization level. The optimum dozage of fertilizer is determined considering both the cost and quality. Nearly a kg of fruit samples have been collected from each plot, making up 75 samples for each year and a total of 150 samples for two years. Three different experiments were set up regarding N,P,K fertilizers. Each experiments set had a five levels including the control according to the random blocks sampling design. When one fertilizers was applied in levels, the other two were given in constant amounts (N= 24, P2Os = 12, K20 = 24 kg/da). Half of nitrogen was applied as ammonium sulphate and the other half as ammonium nitrate (0, 8, 16, 24, 32 kg/da N) P as triple super phospate (0, 4, 8, 12, 16 kg/da P2Os) and K as potassium sulphate ( 0, 8, 16, 24, 32 kg/da K20) As a result, the amount of N to be given to processing tomatoes was determined to be 24 kg/da N, P 8 kg/da P2Os and K 8 kg/da K20 at the first year but 24 kg/da K20 in the second year experiment In both years the fruit weigh which is the main indicator of yield was maximized at 8 kg/da N, 8 kg/da P2Os and 24 - 32 kg/da at K20 applications. After examining the fruit quality, it has been concluded that excluding the phosphorus applications the N, P, K fertilizations did not have any significant effect on pH values and the findings of the experiment were within the range of the previously obtained results (4.2-4.5). Regarding the density, significant results have been obtained from the first year experiment, while no significancy existed second year for nitrogen and potassium applications. In both years the density increased up to 24kg/da N applications being more the controls. It decreased in the further applications. In potassium applications the maximum result were obtained at 24 kg/da K20 in the first year, and at 16 kg/da K20 in the second year; in phosphorus fertilizer applications the maximum density was reached at 4 kg/da P205 application level and at three different experimental levels using nitrogen, phosphorus and potassium. The maximum total soluble solid figures were obtained at 24 kg/da N. A decrease have been recorded beyond this level in the first year while the maximum level for phosphorus was 8 kg/da P2Os in the first experiments. This value declined in the following experiments. In the potassium applications for both of the years. Althoug

    Effects of nitrogen, phosphorus and potassium fertilizations on the contents of some macro and micro elements of the fruits of processing tomato

    No full text
    Bu çalışmada, tarla koşullarında yetiştirilen Rio-Grande salçalık domates çeşidinde, beşer farklı N, P, ve K'lu gübre dozlarının, meyvenin Ca, Mg ve Na ve mikro element (Fe, Zn, Cu ve Mn) içeriklerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Azot dozları; O, 8, 16, 24, 32 kg/da N: fosfor dozları; O, 4, 8, 12, 16 kg/da P£>s , potasyum dozları; O, 8, 16, 24, 32 kg/da KıO olarak, her denemede diğer iki besin elementi N=24kg/da, P2Os=12kg/da ve K]O=24kg/da olmak üzere sabit miktarlarda uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre; artan N'lu gübre uygulamaları karşısında meyvenin Mg içeriğinin düştüğü, artan P'lu gübre uygulamalarının Ca, Mg ve Na içeriğini artırınadığı ve artan K'lu gübre uygulamalarının ise bu üç makro elementi azattığı saptanmıştır. Ayrıca, N, P ve K dozlanndaki artışın meyvedeki mikro element içeriklerinde önemli artışlar oluşturmadığı belirlenmiştir.The study was conducted to determine effects of nitrogen, phosphorus and potassium fertilizers of different levels (0, 8, 16, 24, 32kg/daN;0, 4, 8, 12, 16kg/daP2Os and 0, 8, 16, 24, 32kg/daK2O) on the contents of some macro elements (Ca, Mg and Na) and micro elements (Fe, Zn, Cu and Mn) in field conditions. When one fertilizer was applied in levels, the other two were in constant amounts (N=24, Pfis=12, K2O=24 kg/da). Based on the results, it was noted that the content ofMg was decreased by increasing N doses, increased? doses didn't rise the contents ofCa, Mg andNa but increasing K doses caused to decrease levels of these macro elements in fruit. In addition, it was observed that the increases in the doses ofN,P and K didn 't produce the important increases in the contents of micro elements in fruit

    Effects of slope level differences in land at filbert orchards of Bartın region on some qualıty characteristics

    No full text
    Bu çalışmada, Bartın koşullarında değişik yörelerden seçilmiş fındık bahçelerindeki (Giresun tombul ev) arazinin eğim farklılıklarının ( E0E_0 = Coğraflk olarak % 0-20, E1E_1 = Coğrafık olarak % 20-40, 2_2 = % 40'dan fazla) fındık meyvesindeki bazı kalite özelliklerinden; % yağ, yağ asitleri bileşimi ve % protein miktarları üzerindeki etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Eğimli araziden 4 (Gürgenpınan, Saraylı, Sütlüce, Güzelcehisar) taban araziden 2 (Kutlubey, Karasu) fındık bahçeleri seçilmiş, her bahçeden toprak ve meyve örnekleri alınarak, meyve örneklerinde bazı kalite analizleri (% yağ, yağ asitleri bileşimi, % protein) yapılmış ve aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir. Varyans analizlerinden elde edilen bulgular bir yöredeki (Güzelcehisar) % linoleik asit içeriği dışında tüm yörelerde % yağ, yağ asitleri bileşimi (%) ve % protein bakımından eğim seviyeleri arasında önemli düzeyde farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Eğim düzeyleri arasındaki farklılığının kimi kalite özellikleri üzerine olan etkilerinin fındık bahçelerinin tesis edildiği yöreye göre değişebildiği sonucuna varılmıştır.In Ms research, it was aimed to determine the effects of slope level differences in land E0E_0 = as geographical 0-20%, E1E_1 = as geographical 20-40%, E2E_2 = as geographical 40 % over) at filbert orchards (Giresun tombul ev.), selected from various parts in Bartın on the contents of some quality characterictics such as oil content (%), fatty acid composition and protein content (%) in fruit. Four filbert orchards for inclined land (Gürgenpınan, Saraylı, Sütlüce and Güzelcehisar) and two for plain land (Kutlubey, Karasu) were selected and some quality analyses (oil %, fatty acids composition and protein %) were made in the fruits after taking fruit and soil samples from each orchard and following results were obtained. Results from variance analyses showed that there were significant differences among slope levels for the oil content ( %), fatty acid composition and protein content (%) in all regions except linoleic acid content for one region (Güzelcehisar). It was concluded that the content effects of slope level differences on some quality characteristics in fruit could be varied in respect to regions -which the filbert orchards established

    Azotlu gübrelerin farklı seviyelerinin ayçiçeği bitkisinin verim ve kalite ögelerine etkileri

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.-53- SÜHMAHY Effects of Different Nitrogen Levels on Yield and Yield Components of Sunflower Effects of different nitrogen levels on yield and quality aspects of sunflower were studied by pot experi ments conducted two years. The obtained results were as-51- ÖZET Parklı seviyelerde -uygulanan azotlu gübrenin ayçi- ç eği bitkisinin verim ve bazı kalite öğelerine etkinliği, Azotlu gübre seviyelerinin ayçiçeği bitkisinin verim ve kimi kalite öğeleri üzerine, etkinliği iki yıl süren saksı vejetasyon denemel

    MRI in CLN2 disease patients: Subtle features that support an early diagnosis

    Get PDF
    Neuronal ceroid lipofuscinosis type 2 (CLN2) disease is a rare, paediatric-onset, neurodegenerative disorder characterised in its early stages by language delay, seizures and loss of motor function. It is rapidly progressive and ultimately results in the premature death of patients. We aim to highlight common magnetic resonance imaging (MRI) features seen in early CLN2 disease and increase disease awareness among clinicians in order to facilitate early diagnosis and treatment of patients with disease-modifying enzyme replacement therapy.We obtained MRI scans from 12 Turkish children with CLN2 disease, at symptom onset or time of diagnosis, and at various times during disease progression. Patient details including age at onset of symptoms, age at diagnosis and clinical presentation were collected. MRIs were analysed to identify common features present in patients with CLN2 disease.The median diagnostic delay in this cohort was 2 years, highlighting the need for increased disease awareness among clinicians. Key MRI features suggestive of CLN2 disease that were identified included cerebellar atrophy in 11 patients, linear hyperintensity of central white matter in 10 patients, cerebral atrophy in 8 patients and thinning of the corpus callosum in 6 patients. Thalamic hypointensity was seen in 1 patient and may also indicate CLN2 disease.It is important to consider the presenting symptoms alongside clinical test results in order to support early diagnosis of CLN2 disease. Clinical suspicion of CLN2 disease accompanied by the detection of any of the above-mentioned features on MRI should encourage healthcare professionals to test for CLN2 disease.BioMarin Pharmaceutical Inc
    corecore