8 research outputs found

    Deri Lenfomaları

    No full text
    Primer deri lenfomaları, tanı sırasında ekstrakutane tutulum göstermeksizin sadece deriye sınırlı olan çok sayıda T ve B hücreli lenfomadan oluşmaktadır. Bu lenfomalar kendi içinde oldukça heterojen bir grup olup histolojik, genotipik ve immünofenotipik olarak kısmen benzedikleri sistemik lenfomalardan biyolojik davranış ve prognoz açısından önemli farklılıklar gösterirler. Geçmişte primer deri lenfomaları sistemik lenfomalar ile birlikte sınıflandırılmış olup, 2005 yılında ilk kez Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Kanser Araştırma ve Tedavi Organizasyonu’nun (WHOEORTC) ortak çalışmasıyla deri lenfomalarına özgü, oldukça yaygın kabul gören bir sınıflama ortaya çıkmıştır. Bu tarihten itibaren de Dünya Sağlık Örgütü iki kez tek başına deri lenfomaları sınıflamasını güncellemiştir. İki büyük kuruluş 2018 yılında tekrar bir araya gelerek WHO-EORTC sınıflamasını güncellemiştir. Bu yazıda geçmişten günümüze deri lenfomaları sınıflamasında olan değişiklikler özetlenmiş ve güncel WHO-EORTC sınıflamasındaki yenilikler irdelenmiştir

    Increased adverse skin reactions among healthcare workers during COVID-19 Outbreak.

    No full text
    Background: The personal protective equipment (PPE) and frequent hand hygiene procedures needed during the Coronavirus disease-2019outbreak impair skin integrity in healthcare workers (HCWs). We aimed to evaluate the prevalence and risk factors of adverse skin reactionsrelated to infection-prevention measures among HCWsMaterials and Methods: A questionnaire survey was administered to evaluate the duration of PPE, disinfectant, and moisturizing agent use,as well as handwashing frequency among our hospital’s HCWs.Results: The questionnaire was completed by 702 HCWs with a mean age of 34.8±9.8 years-old. Adverse skin reactions were reported by79.5% of our participants. Hands (63.5%) and face (48.9%) were the most commonly affected areas. Female sex, being a doctor/nurse, havinga history of underlying chronic dermatoses, and PPE usage more than six hours per day were increased the risk of adverse skin reactions.Handwashing more than 10 times/day and moisturizing less than 5 times/day were also related to increased adverse skin reactions. In HCWs,wearing more than one mask was associated with pressure-induced skin changes on the face and triggering herpes labialis.Conclusion: Hand hygiene-associated dermatitis is triggered by frequent handwashing and less moisturizing among HCWs. Surgical masksmay also be just as responsible as N95 masks for causing facial skin damage.Keywords: COVID-19, Hand disinfection, Personal protective equipment, Healthcare worker

    Anüler Elastolitik Dev Hücreli Granülom ve Büllöz Pemfigoid Birlikteliği Olan Nadir Bir Olgu

    No full text
    Anüler elastolitik dev hücreli granülom ve büllöz pemfigoid birlikteliği olan nadir bir olguŞevkiye Çopur, İbrahim Halil Aydoğdu, Şule Öztürk Sarı, Nesimi Büyükbabani, Tuğba Atcıİstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı, İstanbulAmaç:Anüler elastolitik dev hücreli granülom (AEDHG) sıklıkla orta yaş kadınlarda, güneşe maruz kalan bölgelerde yoğunlaşan birleşmeye eğilimli, eritemli, anüler plaklarla seyreden ve histopatolojik olarak dermisteki elastik liflerin fagositozuyla karakterize nadir bir dermatozdur. Büllöz pemfigoid (BP) ise ileri yaş erişkinlerde sıklıkla ürtikariyen kaşıntılı plakların üzerinde büllerle karakterize subepidermal otoimmün büllöz hastalıktır. Birçok sistemik hastalıkla AEDHG’nin veya BP’nin birlikteliği bildirilmiş olmakla birlikte, bu iki hastalığın beraber görüldüğü olgu daha önce bildirilmemiştir. Klinik ve histopatolojik bulgularla ilk başvuruda AEDGH tanısı alan ve takibinde BP ile uyumlu lezyonları gelişen nadir bir olgu sunulmaktadır.OlguYetmiş yaşındaki kadın hasta üç yıl önce göbek çevresinde başlayıp zaman içinde artış gösteren deri lezyonlarıyla başvurdu. Bilinen diyabet, hipertansiyon, hipotiroidi, serebrovasküler hastalık, akciğer sarkoidozu ve Cushing sendromu olan hastanın dermatolojik muayenesinde yüz, el sırtı, üst ekstremite ekstansörü, göğüs V bölgesinde daha yoğun olmak üzere, tüm vücutta yaygın, asemptomatik, eritemli anüler plaklar ve birleşme eğilimli papüller saptandı. Lezyonlardan alınan biyopsilerin histopatolojik incelemesinde yüzeyel dermiste elastoliz bulguları, histiositler ve dev hücreler içeren iltihabi infiltrasyon görülerek hastaya AEDHG tanısı kondu. Hastaya güneşten korunmayla birlikte hidroksiklorokin tedavisi başlandı. Hastanın takibinde AEDHG lezyonları mevcut tedaviyle kısmi gerileme gösterirken, gövdede kaşıntılı, yaygın yer yer erode büller ve oral mukozada gergin büller ve erozyonlar saptandı. Bu lezyonlardan yapılan histopatolojik incelemede subepidermal ayrışma ve direkt immunfloresan incelemede bazal membranda lineer IgG ve C3 birikimi görülerek BP tanısı kondu. Hastanın kullanmadığı linagliptin tedavisi değiştirildi ve kısa süreli topikal süperpotent kortikosteroidle birlikte doksisiklin tedavisi başlandı. Hidroksiklorokin tedavisinin 4. Ayında ve doksisiklin tedavisinin 2. ayında hastanın hem AEDHG ve hem BP lezyonlarında tama yakın gerileme gözlendi.Sonuç:Bu olgu bildiğimiz kadarıyla literatürdeki AEDHG ve BP’nin birlikte görüldüğü ilk hasta olması nedeniyle burada sunulmaktadır. Bu birliktelik henüz bilinmeyen ortak bir mekanizmayla ilişkili olabileceği gibi, rastlantısal olarak da ortaya çıkmış olabilir. Bu durumun netleşmesi için AEDHG hastalarını inceleyen geniş vaka serilerine ihtiyaç vardır. Anahtar kelimeler: Anüler elastolitik dev hücreli granülom, Aktinik granülom, Büllöz pemfigoi

    Effect of adjuvant chemotherapy in stage III cervical cancer patients treated with concurrent chemoradiation: A multicenter study

    No full text
    INTRODUCTION: A significant proportion of cervical cancer (CC) patients are diagnosed at a locally advanced stage. Concurrent chemoradiotherapy (CCRT) is the cornerstone of treatment for patients with locally advanced CC. However, the role of adjuvant chemotherapy (AC) after CCRT is controversial. In this study, we analyzed the efficacy of AC after CCRT in stage III CC patients. METHODS: We performed a multicenter, retrospective analysis of 139 International Federation of Gynecology and Obstetrics stage III CC patients treated with CCRT of whom 45.3% received AC. Our goal was to determine the impact of AC on survival in these patients. RESULTS: Five-year progression-free survival (PFS) was 37.5% and 16% in patients receiving CCRT with and without AC, respectively (p = 0.008). Median PFS was 30.9 months (CI 95% 14.8-46.9) and 16.6 months (CI 95% 9.3-23.9) in patients receiving CCRT with and without AC, respectively. Five-year overall survival (OS) was 78.2% and 28.4% in patients receiving CCRT with and without AC, respectively (p < 0.001). Median OS was 132.2 months (CI 95, %66.5-197.8) and 34.9 months (CI 95% 23.1-46.7) in patients receiving CCRT with and without AC, respectively. CONCLUSION: Our study suggests that AC provides OS and PFS benefit in stage III CC patients. Larger studies are needed to identify subgroups of patients who would benefit from AC

    Real-world data on efficacy and safety of first-line alectinib treatment in advanced-stage, ALK-positive non-small-cell lung cancer patients: A Turkish Oncology Group study

    No full text
    Aims: In this multicenter study, the authors aimed to determine the real-life efficacy and safety of first-line alectinib. Materials & methods: This retrospective trial included advanced-stage, ALK-positive non-small-cell lung cancer patients who were treated with first-line alectinib in terms of ALK-tyrosine kinase inhibitors, regardless of previous chemotherapy. The co-primary end points were progression-free survival both for all patients and for the treatment-naive population. The secondary end points were overall response rate, overall survival, rate of CNS progression and safety. Results & conclusion: A total of 274 patients (n = 177 for treatment-naive patients) were enrolled in the study. The median progression-free survival was 26 and 28.8 months for all patients and the treatment-naive group, respectively. The overall response rate, CNS progression rate and 1-year overall survival ratio were 77.9, 12.4 and 77%. Alectinib is a highly effective therapy with a favorable safety profile
    corecore