Fabrication of polymer nanofiber-conducting polymer fabric and noncontact motion sensing platform

10th Japanese-Mediterranean Workshop on Applied Electromagnetic Engineering for Magnetic, Superconducting, Multifunctional and Nano Materials, JAPMED’10 2017; Izmir; Turkey; 4 July 2017 through 8 July 2017Conductive polymer-electrospun polymer nanofiber network was combined to host iron oxide nanoparticles providing micrometer thick sensing interface. The sensor has fabricated as freestanding fabric exhibiting 10 to 100 KOhm base resistivity upon bias applied. The moving object has been sensed through the electrostatic interactions between fibers and object. The sensing range has been found to be 1-5 cm above the surface of fabric. By the controlled combination of conductive polymers electrospun polymer nanofibers effective device miniaturization has been provided without loss of performance. The noncontact motion sensor platform has unique flexibility and light weight holding a potential for wearable sensor technology

El Rehabilitasyon Sistemleri için Akıllı Eldiven Uygulaması

Dünya nüfusunda ki ortalama yaş ömrünün artışına paralel olarak rehabilitasyon ihtiyacı duyan hasta sayısı artış göstermektedir. Rehabilitasyon tedavisi gören kişilerin kendi ev ortamında rehabilitasyon hizmeti alması ve sürecin doktor tarafından takip edilebilir olması hem hastalar hem de doktorlar tarafından tercih edilmektedir. Yapılan bu çalışmada el rehabilitasyon sistemlerinde kullanılmak üzere bir akıllı eldiven tasarımı ve bilgisayar ortamında hastanın kendi el hareketlerini görebileceği bir simülasyon yazılımı gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma el rehabilitasyon sistemi için bir ön çalışmadır. Çalışmada el parmaklarındaki bükülme açılarını bir eldiven üzerine yerleştirilmiş algılayıcılar yardımıyla algılayıp ölçen ve ölçülen sinyali bir mikro denetleyicide ön işlemden geçirdikten sonra mavidiş modülü yardımıyla kablosuz olarak bilgisayara aktaran donanım tasarlanmıştır. Eldivenden alınan bilgiler ile bilgisayar ortamında bir el simülasyonu eşzamanlı olarak hareket ettirilmiştir

Farklı post materyallerinin radyoopasitelerinin değerlendirilmesi

Amaç: Dört farklı post materyalinin radyoopasitelerinin karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntem: CosmoPost (Ivoclar Vivadent, Leicester, İngiltere), Unicore (Ultradent, Salt Lake City, CA, ABD), D.T.Light-Post (Bisco Inc, Schaumburg, IL ABD), FRC Postec Post (Ivoclar Vivadent, Schaan, Liechtenstein) sistemlerine ait farklı serilerden seçilen postlardan, düşük hızda dönen elmas separe yardımıyla 2 mm kalınlığında sekizer tane örnek elde edildi. Her markaya ait birer örnek ve referans kabul edilen %99 saflıkta alüminyum step wedge ile birlikte fosfor plak üzerinde konumlandırılıp standart dijital radyografiler alındı. TIFF formatında kaydedilen görüntüler, görüntü analiz programıyla değerlendirildi ve her örneğin ortalama grilik değerleri tespit edildi. Veriler tek yönlü varyans analizi ve Tukey çoklu karşılaştırma testleri kullanılarak olarak analiz edildi (p=0,05).Bulgular: En yüksek radyoopasite değeri Cosmopost (7,37± 0,17 mm Al) için saptandı. Bu materyali sırasıyla Unicore (4,3±0,26 mmAl), D.T.Light-Post (2,11±0,1 mmAl) ve FRC Postec (1,72±0,24 mmAl)  izledi (p< 0,05). Sonuçlar: D.T.Light Post’un Al’a yakın bir radyoopasiteye sahip olduğu, diğer materyallerin radyoopasite özelliklerinin ise Al’den ve dolayısıyla dentinden daha yüksek veya düşük olduğu belirlendi

Hemophagocytic syndrome due to leishmania infection diagnosed with immunofluorescence antibody test

Leishmaniasis is a reticuloendothelial system disease that mostly observed before the age of 5. Visceral infection causes long-standing fever, weight loss, weakness, pancytopenia, and hepatosplenomegaly. Leishmania infantum is responsible for visceral leishmaniasis (VL) in Turkey. We present a case of hemophagocytic syndrome due to Leishmania infection diagnosed with an immunofluorescence antibody test (IFAT). Leishmania amastigotes were not observed on bone marrow aspiration. We consider that IFAT is very important for parasite detection in the diagnosis of VL in children, particularly when amastigotes are not obtained on bone marrow aspiration

Invastigation about fauna and distribution of species of pieridae (lepidoptera) in the plateau Baskonus and Tekir (Kahramanmaras)

Pieridae Duponchel, 1835 (Lepidoptera) familyasına bağlı türlerin teşhisi, dağılımı ve bazı biyolojik özellikleri konusunu içeren bu çalışma, 2009-2010 yılları arasında Başkonuş ve Tekir Yaylasında (Kahramanmaraş) yürütülmüştür. Her iki yaylanın doğal bitki örtüsü, farklı yükseltilerde çeşitli bitkilerin bulunması, tür sayısı ve dağılımında önemli bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Araştırma sonucunda; Gonepteryx cleopatra (Linnaeus, 1767), Gonepteryx rhamni (L., 1758), Colias crocea (Geoffroy, 1785), Pieris brassicae (L., 1758), Pieris rapae (L., 1758), Pontia edusa (Fabricius, 1777), Euchloe ausonia (Hübner, 1804), Aporia crataegi (L., 1758), Anthocharis cardamines (L., 1758), Anthocharis damone (Boisduval, 1836) ve Leptidea sinapis (L., 1758) olmak üzere 8 cinse ait toplam 11 tür saptanmıştır. Saptanan türlerin büyük bir çoğunluğu 900-1200 m yükseltide yayılış gösterdiği, daha yukarı basamaklarda ise gittikçe azaldığı belirlenmiştir. Yükseltiye bağlı olarak tür sayısındaki azalma konukçu bitkilerin yeterli düzeyde olmamasından kaynaklanmaktadır. Ekonomik yönden Pieris brassicae (L., 1758) ve Pieris rapae (L., 1758) oldukça önemli olup larvaları yabani bitkilere ve kültür (Cruciferae, Juss.) bitkilerine, Aporia crataegi (L., 1758) ise meyve ve orman ağaçlarının (ahlat, yabani erik ve kiraz) yapraklarına zarar vermektedir.This study, including the issue of identification, distribution and some biological characteristics of species of the family Pieridae, Duponchel 1835 (Lepidoptera) was performed at Tekir and Baskonus Plateau (Kahramanmaras) between the years 2009-2010. Natural vegetation of the both plateau, variety of plants at different altitudes appears to be as an important factor in species number and distribution. As a result of the research, total 11 species of 8 genera; Gonepteryx cleopatra (Linnaeus, 1767), Gonepteryx rhamni (L., 1758), Colias crocea (Geoffroy, 1785), Pieris brassicae (L., 1758), Pieris rapae (L., 1758), Pontia edusa (Fabricius, 1777), Euchloe ausonia (Hübner, 1804), Aporia crataegi (L., 1758), Anthocharis cardamines (L., 1758), Anthocharis damone (Boisduval, 1836) and Leptidea sinapis (L., 1758) have been determined. The majority of the detected species distribute at 900-1200 m, were gradually decreased in the higher altitudes. Descending of the species depending on the increasing altitudes, due to lack of the number of host plants in an adequate level. Economically, Pieris brassicae (L., 1758) and Pieris rapae (L., 1758) larvae are very important that damages the leaves of culture (Cruciferae) and wild plants, Aporia crataegi (L., 1758) damages forest and fruit tree leaves (pear, wild plum and cherry)

Effect of different impression materials on the marginal fit of frameworks: An in-vitro study

Objectives: The objective of this study was to compare the accuracy of three different impression materials with evaluating the marginal fits of metal frameworks using replica technique.Materials and Methods: A phantom premolar tooth was prepared with a 1 mm circumferential chamfer preparation. Four impression materials: two vinyl polysiloxane (VPS) (Affinis Precious, (Group A); Elite HD, (Group E)), one polyether (Impregum Penta Soft, (Group P)) and one vinyl siloxanether (Identium, (Group I)) were used for producing stone casts of this master model. Twelve measurements per replica were carried out using a light microscope X40 magnification by Leica software, to assess the vertical marginal gap (VMG). Data were analyzed using the analysis of variance followed by Tukey’s test (p=0.05).Results: Specimens of the Group A and I showed significantly lower VMG values than those of Group E and Group P (p<0.001). Differences were not significant between groups A and I, and E and P either (p>0.05).Conclusions: All impression materials were clinically acceptable. As well as composition of the impression materials, size of filler particles and fluid mechanics of flow into very small spaces can be effective on accuracy of the materials

THE EFFECT OF THE THERMOMECHANICAL PROCESSING ON THE MICROSTRUCTURE AND HARDNESS OF (Co25Cr15Fe20Ni40)83Al17 HIGH ENTROPY ALLOY

(Co25Cr15Fe20Ni40)83Al17 is a eutectic high entropy alloy (EHEA), which is composed of face centered cubic (FCC) and body centered cubic (BCC) phases. This dual (FCC+BCC) phase mixture provides good ductility and strength combination. In the scope of this study, it was aimed to analyze the effect of mechanical, thermal and thermomechanical processes on the microstructure and hardness of (Co25Cr15Fe20Ni40)83Al17 EHEA, which was produced by the vacuum arc melting and casting method. With this aim, cold and hot rolling as well as different annealing treatments were applied to the as-cast plates. The cold-rolling was performed at room temperature while the hot rolling temperature was varied in between 500-1000℃. The maximum deformation that can be applied was 50% and 60 % after cold and hot rolling, respectively. The limited deformability was attributed to the increased BCC/B2 content in the eutectic phase mixture with the applied deformation. The hardness was increased from 280 HV to 412 HV after 50% cold-rolling. A similar high hardness value (399 HV) was obtained after ~50% deformation at 750℃, indicating that the dynamic recrystallization had no significant effect up to 1000℃

Effect of sandblasting with different size of aluminum oxide particles on tensile bond strength of resilient liner to denture base

Objectives: The purpose of this study was to investigate the bonding properties of sandblasted with different size of aluminum oxide particles denture base to silicone based soft denture liner. Methods: Polymethyl methacrylate (PMMA) test specimens were fabricated and then randomly assigned to 5 groups (n=15), according to the treatments applied, untreated (control, group 1), sandblasted with 50 µm Al2O3 (group 2), 60 µm Al2O3 (group 3), 120 µm Al2O3 (group 4), and 250 µm Al2O3 (group 5). The resilient liner specimens were processed between 2 PMMA blocks. Bonding strength of the liners to PMMA was compared by tensile test with the use of universal testing machine at a crosshead speed of 5 mm/min. The mean value and standard deviation of the specimens were statistically evaluated by 1-way ANOVA and post hoc Tukey-Kramer multiple comparisons tests (α=0.05). Results: The highest mean force value was observed in group 4 specimens, and the lowest mean force value was observed in group 2 specimens. The differences between groups 1 and 4 was found to be statistically significant (p=0.001). Nevertheless, there was no statistical difference in tensile bond strength between groups 1 (control) and groups 2, 3, and 5 specimens. Conclusion: Different particle sizes of aluminum oxide particles affect the bond strength of PMMA/resilient liner. Furthermore, 120 µm Al2O3 particles are the best particle size to improve strength of the bond. Keywords: Sandblasting, tensile bond strength, soft liner, aluminum oxide

Yaş, cinsiyet, eğitim durumu ve gelir düzeyinin, diş kaybı ve protetik tedaviler üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi

Amaç: Çalışmamızın amacı, hastaların protetik gereksinimlerini, yapılan tedavi planlamalarını ve yaş, cinsiyet, eğitim durumu ve gelir düzeyi ilekayıp dişler ve protetik tedaviler arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Çalışmamız, Cumhuriyet Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi kliniğine başvuran 615 hasta üzerinde yapıldı. Yaş, cinsiyet, eğitim ve gelir düzeyi ve kaybedilen dişler kaydedildi. Ayrıca, yapılan protetik tedaviler, hareketli parsiyel protez planlamaları ve protezlerin renkleri not edildi. Elde edilen verilen Ki-Kare testi ile analiz edildi (α=0,05).Bulgular: En fazla diş eksikliği molar bölgede görüldü. Eğitim ve gelir düzeyi ile protetik tedavi gereksinimi arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,001). Diğer taraftan, cinsiyet ve dişsizlik (p=0,381) ile gelir düzeyi ve dişsizlik (p=0,334) arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Fakat, eğitim durumu ve dişsizlik arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,005). Bununla birlikte, üst çene için, tam palatal plak, alt çene için ise lingual barın en sık tercih edilen ana bağlayıcı tipi olduğu görüldü. Ayrıca, hem hareketli hem de sabit protezlerde, en çok tercih edilen renk ise A2 olarak tespit edildi.Sonuç: Hastaların ağız-diş sağlığı konusunda bilgi düzeylerinin artırılması son derece önemlidir. Bu sayede, diş kayıplarını ve yüksek orandaki protez gereksinimini azaltma imkanı olabili

Gallstone disease does not predict liver histology in nonalcoholic fatty liver disease

Background/Aims: We sought to examine whether the presence of gallstone disease (GD) in patients with biopsy-proven nonalcoholic fatty liver disease (NAFLD) is associated with liver fibrosis and histological nonalcoholic steatohepatitis (NASH) score. Methods: We included 441 Turkish patients with biopsy-proven NAFLD. GD was diagnosed in the presence of sonographic evidence of gallstones, echogenic material within the gallbladder with constant shadowing and little or no visualization of the gallbladder or absence of gallbladder at ultrasonography, coupled with a history of cholecystectomy. Results: Fifty-four patients (12.2%) had GD (GD+ subjects). Compared with the GD- subjects, GD+ patients were older, had a higher body mass index and were more likely to be female and have metabolic syndrome. However, GD+ patients did not have a higher risk of advanced fibrosis or definite NASH on histology. After adjustment for potential confounding variables, the prevalence of GD in NAFLD patients was not associated with significant fibrosis (>= 2) (odds ratio [OR], 1.06; 95% confidence interval [Cl], 0.53 to 2.21; p=0.68) or definite NASH (OR, 1.03; 95% Cl, 0.495 to 2.12; p=0.84). Conclusions: The presence of GD is not independently associated with advanced fibrosis and definite NASH in adult Turkish patients with biopsy-proven NAFLD