7 research outputs found

    Mitral darlığı ve mitral darlığına sşlik eden kapak lezyonlarının ekokardiyografik olarak değerlendirilmesi

    No full text
    TEZ3311Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 1999.Kaynakça (s. 59-65) var.vii, 65 s. ; 30 cm.

    Echocardiographic evaluation of associated valve lesions in mitral stenosis

    No full text
    Amaç: Mitral darlığına eşlik eden lezyonların darlığın tanısını ve derecesinin belirlenmesini ve tedavisini güçleştirdiği, aynı zamanda prognozunu olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Mitral aparatın bir ya da daha fazla komponentini etkileyen patolojilerde mitral kapak prolapsusu da oluşabilmektedir. Çalışmamızda mitral darlığı olan hastalarda diğer kapak hastalıklarının özellikle de kapak prolapsusu sıklığının ve bunun ekokardiyografik bulgularla ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya mitral darlığı olan 16- 72 yaşları arasındaki (ortalama 40.9±11.4 yaş) 31 erkek, 170 kadın alındı. Kapak alanı transtorasik ekokardiyografiden planimetrik yöntemle ölçüldü ve hastalar ağır (1.5 cm2) derecede darlık olmak üzere üç ayrı gruba ayrıldı. Bulgular: Mitral yetersizliği 117 (%58.2), aort yetersizliği 84 (%41.8), aort darlığı 18 (%9), kombine aort kapak hastalığı 9 (%4.5), triküspid yetersizliği 62 (%30.8) ve triküspid darlığı ise 6 (%3) hastada saptandı. Mitral ön yaprakta prolapsus 23 (%11.4) hastada tespit edildi, arka yaprakta prolapsusa rastlanmadı. Kapak prolapsusu olan ve olmayan mitral darlıklı hastaların yaş, cinsiyet, ritm, darlığının derecesi, mitral ve aort yetersizliğinin derecesi, ortalama basınç farkı, sol atriyum boyutu, ejeksiyon fraksiyonu ve kapak skoru gibi parametreleri açısından bir fark bulunamadı. Sonuç: Ülkemizde romatizmal mitral darlığına sıklıkla diğer kapak hastalıklarının da eşlik ettiği ve romatizmanın seyri esnasında mitral kapak ve kordalarda oluşan değişiklikler nedeniyle kapak prolapsusunun normal populasyona göre daha sık oranda görüldüğü kanısına varıldı.Objective: When mitral stenosis is associated with other valve lesions, diagnosis, prognosis and the treatment strategies are affected. Mitral valve prolapse may occur in some patological settings that affect mitral apparatus. We investigated the incidence of valve lesions including mitral valve prolapse that accompany mitral stenosis and assessed the relation between echocardiographic measures. Methods: Two hundred and one patients (31 male, 170 female) between 16 and 72 years of age (mean age 40.9±11.4 years) with mitral stenosis were included in the study. Patients were divided into three groups according to the mitral valve area obtained by echocardiography using planimetric method as Group I (MVA 1.5 cm2). Results: Mitral stenosis with mitral regurgitation, aortic regurgitation, aortic stenosis, combined aortic valve disease, tricuspid regurgitaion and tricuspid stenosis were found in 117 (58.2%), 84 (41.8%), 18 (9%), 9 (4.5%) , 62 (30.8%) and 6 (3%) patients, respectively. Twenty- three patients (11.4%) had mitral valve prolapse in only anterior leaflet. Nobody of patients had mitral valve prolapse of posterior mitral valve leaflet. Age, gender, rhythm, degree of stenosis, degree of mitral and aortic regurgitations, mean pressure gradient, left atrial diameter, ejection fraction and valve score did not differ in patients with and without mitral valve prolapse. Conclusion: Our study has shown that valve lesions including mitral valve prolapse frequently accompany mitral stenosis and the incidence of mitral valve prolapse in patients with mitral stenosis is high

    Clinical and angiographic evaluation of coronary artery fistulae in adults

    No full text
    AMAÇ: Koroner arter fistülleri normal yerinden çıkan koroner arterin başka bir damar sistemine veya kalp boşluğuna açılması sonucu oluşan ve nadir görülen anomalilerdir. Koroner anjiyografi yapılan hastalar arasındaki sıklığı %0.1-2.1 arasında değişmektedir Bu çalışmada koroner anjiyografi yapılan hastalarda koroner arter fistül sıklığı, tipi ve klinik bulgularının değerlendirilmesi amaçlandı. YÖNTEM VE BULGULAR: Hemodinami laboratuvarında yapılan 8500 koroner anjiyografi içerisinde 22(%0.25) olguda koroner arter fistülü saptandı. Olguların 9'u (%40) kadın, 13'ü (%60) erkek ve yaş ortalaması 50±11 (23-70) olarak tespit edildi. En sık yakınmanın göğüs ağrısı (%72) olduğu saptandı. Koroner arter fistülü saptanan 22 olgunun W inde (%50) en az bir damarda kritik koroner arter lezyonu tespit edildi. Fistüllerin 14'ü (%63.6) sol koroner, 8'i (%36.3) sağ koronerden kaynaklandığı, 13'ünün (%59) pulmoner arterde, 8'inin kalp boşlukları uda sonlandığı gözlendi. Koroner arter lezyonu olmayan 11 olgunun 3'ünde efor testi pozitif bulundu. Bir olguda iki ayrı koroner arterden kaynaklanan fistül aynı sistemde sonlanırken 1 olguda sağ koronerden hem sol ventriküle hem de pulmoner artere olmak üzere iki ayrı sisteme açılan fistül varlığı saptandı. Fistül olgularının 2'sinde aort koarktasyonu, 1'inde iki kapak hastalığı ve 1'inde Wolf-Parkinson-While sendromu olmak üzere 4'ünde (%18.1) ek kardiyak patoloji saptandı. SONUÇ: Koroner anjiyografi yapılan hastaların koroner arteriyovenöz fistül yönünden dikkatlice değerlendirilmeleri, bunun göğüs ağrısının bir nedeni olabileceği ve koroner arter hastalığı veya konjenital kalp hastalığı olan hastaların tedavi türleri seçilirken bu patolojinin de göz önüne alınması gerektiği düşünüldü.AIM: Coronary artery fistulae is the drained of normally originated coronary artery to another vessel system or to the heart chamber. It has been shown in 0.1-2.1% of patients who underwent coronary angiography. In this study we evaluated frequency of coronary artery fistulae, type and clinical findings in patients with coronary angiography. METHOD AND RESULTS: Coronary artery fistulae were account in 22 (0.25%) of 8500 patients who were performed coronary angiography. The mean age was 50±I 1(23-70) in 13 male and 9 female of total 22 patients. Angina pectoris was the most frequent (72%) symptom. Critical coronary artery lesion was found out in at least one vessel in 11(50%) patients. Fourteen (63.6%) originated from left coronary artery and 8(33.6%) fistulae from right coronary artery, 13(59%) fistulae drained the pulmonary artery, 8(41%) fistulae drained the heart chamber. Exercise testing of patients as positive in 3 patients who had no coronary artery disease. In one patient fistulae originated from two different coronary arteries and drained to the same system. In another patient the fistula originated from right coronary artery and drained both left ventricle and pulmonary artery as two different systems. Coarctation of aorta in 2 patients, two valve disease in I patient and Wolf-Parkinson-White syndrome in 1 patient were observed in addition to cardiac pathology. CONCLUSION: As a result we concluded that the patients who were performed coronary angiography should be carefully evaluated for coronary artery fistula because coronary fistula may lead to angina pectoris. Coronary artery fistula should be considered in the choice of treatment of patients with coronary artery disease or congenital heart disease

    Helicobacter pylori prevalance in chronic liver disease

    No full text
    Kronik karaciğer hastalığında (KKH) Heiicobacter pylori (Hp) oranını ve KKH'da populasyondaki genel sıklığından daha fazla görülen peptik ülserin Hp ile ilişkisini incelemek için bu çalışma düzenlendi. 86 sirozlu hasta (22'si kadın, 64'ü erkek, yaş ortalaması: 48,8+14,4) ve kontrol grubu olarak da hastanemizin çeşitli kliniklerine başvuran 350 hasta (185'i kadın, 165'i erkek, yaş ortalaması-.40,6+12,9) çalışmaya dahil edildi. Hp mevcudiyeti IgG-EL/SA yöntemi ile araştırıldı. Hasta ve kontrol grubu yüzdeleri sırasıyla %73,3 ve %48,3 idi (p<0,0001). Etyoloji ve Child sınıflaması ile Hp pozitifliği arasında ilişki tespit edilmedi. 45 yaş altında Hp pozitifliği hasta grubunda anlamlı biçimde yüksekken, 45 yaş üstünde bu fark kayboluyordu. Sonuçlar KKH'da Hp enfeksiyonuna karşı bir eğilimin mevcut olduğunu düşündürmektedir. KKH'da görülen çeşitli mide-duodenum patolojilerinin etyolojisınde Hp enfeksiyonu da göz önünde bulundurulmalıdır

    The factors predicting pneumonia in covid-19 patients: Preliminary results from a university hospital in Turkey

    No full text
    Background/aim: Pneumonia is the most serious clinical presentation of COVID-19. This study aimed to determine the demographic, clinical, and laboratory findings that can properly predict COVID-19 pneumonia. Materials and methods: This study was conducted in the Gazi University hospital. All hospitalized patients with confirmed and suspected SARS-CoV-2 infection between 16 March 2020 and 30 April 2020 were analyzed retrospectively. COVID-19 patients were separated into two groups, pneumonia and nonpneumonia, and then compared to determine predicting factors for COVID-19 pneumonia. Variables that had a P-value of less than 0.20 and were not correlated with each other were included in the logistic regression model. Results: Of the 247 patients included in the study 58\% were female, and the median age was 40. COVID-19 was confirmed in 70.9\% of these patients. Among the confirmed COVID-19 cases, 21.4\% had pneumonia. In the multivariate analysis male sex (P = 0.028), hypertension (P = 0.022), and shortness of breath on hospital admission (P = 0.025) were significant factors predicting COVID-19 pneumonia. Conclusion: Shortness of breath, male sex, and hypertension were significant for predicting COVID-19 pneumonia on admission. Patients with these factors should be evaluated more carefully for diagnostic procedures, such as thorax CT

    Symposium Oral Presentations

    No full text
    corecore