3 research outputs found

    Evaluation of the Cases Admitted to the Disability Board After A Traffic Accidental Head Trauma, in Terms of Neuropsychiatric Sequelae

    Get PDF
    Objective:Trauma is the most important cause of death in underdeveloped and developing countries. Although the brain has protective layers such as the cranium and scalp, it can be damaged as a result of various traumas, causing permanent neurological and psychiatric sequelae. In our study, we aimed to evaluate the demographic data of patients who applied to our department to be evaluated in terms of disability after head trauma due to a traffic accident, and to emphasize that objective data criteria are required in the evaluation of neuropsychiatric sequelae.Methods:Sociodemographic characteristics, neuropsychiatric complaints, neuropsychological testing results and disability rate/duration of patients evaluated in the disability board of our department between 01.01.2019-31.12.2020.Results:It was observed that 579 of the patients investigated during the study period had head trauma. It was observed that 173 of 579 patients had intracranial injury and neuropsychiatric sequelae and a related disability rate was determined. 79.2% of the cases were male, 20.8% were female, the mean age was 29.6±15.6. Most common symptoms were dementia in 113 cases (65.3%), headache in 60 cases (34.6%) and psychiatric complaints in 48 cases (27.7%).Conclusion:As a result of the study, it was seen that neuropsychiatric sequelae due to head trauma are quite common and varied. The severity of the trauma and clinical situation should be determined by objective criteria. Detailed examination, neuropsychological testing and radiological examinations will prevent such cases from being overlooked

    Medikolegal Değerlendirme Yapılan Olgularda Radyolojik Raporlandırma Süreçlerinin Tamamlanmasının Önemi; Olgu Sunumu

    No full text
    Giriş ve Amaç: Medikolegal değerlendirme süreçlerinde gönderilen tıbbi belgelerde epikrizlerdeki klinisyen görüşlerinin veya radyolojihekimlerinden alınan sözel yorumların, resmi radyoloji raporlarıyla ciddi farklılıklar gösterdiği bilinmektedir.Bu çalışmada; medikolegal değerlendirme için yönlendirilen olgularda istenen hususlar dışında değerlendirme yapmanın gerekliliği vedeğerlendirmede resmi radyoloji raporlarının öneminin tartışılması amaçlanmıştır.Olgu:1 yıl önce ateşli silah yaralanması nedeniyle eğitim araştırma hastanesine başvuran 38 yaşında erkek hastanın yüzünde ve sol gözündeyaralanmalar olduğu, yüz kemiklerindeki kırıkların tedavisi amacıyla DEÜH’ne başvurduğu, olay sonrası adli tıp şube müdürlüğüncedüzenlenen medikolegal değerlendirme raporunda; sol maksiller sinüs ön duvarında fraktür, sol orbita dış duvar fraktürü olduğu, şahıstatespit edilen kemik kırıkları ve göz hasarına neden olan yaralanmasının, şahsın yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, basit bir tıbbimüdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını ağır (4) derecede etkileyecek nitelikteolduğu belirtilmektedir.Hasta olaydan 1 yıl sonra yüzdeki yaralanmanın değerlendirilmesi açısından anabilim dalımıza gönderilmiştir. DEÜH otomasyon sistemindekayıtlı maksillofasiyal BT raporunda; solda sfenoid kemik ala majorda, temporal kemik squamöz parçada, sol orbita lateral duvarda, solmaksiler kemikte fraktürler olduğunun anlaşılması üzerine yüzde sabit iz değerlendirmesinin yanında hastaya ait mevcut rapor tekrardeğerlendirilerek; meydana gelen yaralanmaların; basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı, yaşamsal tehlikeye nedenolduğu, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını ağır (6) derecede etkilediği, tıbbi kanaatine varıldığı belirtilmiştirTartışma ve Sonuç: Adli raporlama yapılırken radyolojik incelemelerin raporlandırma süreçlerinin tamamlanmasının beklenmesi ve gönderilentıbbi belgeler içerisinde bulunmuyorsa, mutlaka istenmesi gerektiği, hekimin cevaplaması istenen sorular dışında da görüş bildirmesinin adliyargılama süreçleri açısından önemli olduğu görüşündeyiz.&nbsp;</p

    2017-2021 Yılları Arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Tarafından Adli Raporu Düzenlenen Çocuk İstismarı Olgularının ve Pandemi Dönemi Etkisinin Değerlendirmesi

    No full text
    2017-2021 Yılları Arasında Dokuz EylülÜniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Tarafından Adli RaporuDüzenlenen Çocuk İstismarı Olgularının ve Pandemi Dönemi EtkisininDeğerlendirmesi&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Saime Gizem TEZGEL¹, Şeyma Tuğçe ÜNALDI2, Ömer KASIRGA3, Akça Toprak ERGÖNEN3&nbsp;&nbsp; ¹Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, AdliTıp Anabilim Dalı, Konyaaltı/Antalya2Adli Tıp Kurumu, Bahçelievler/İstanbul3Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı,Balçova/İzmir Girişve Amaç:Dünya Sağlık Örgütü çocukistismarını, çocuğun sağlığına, fiziksel ve psikososyal gelişimine zarar veren,yetişkin veya toplum tarafından uygulanan her türlü fiziksel, duygusal vecinsel kötü muamele olarak tanımlamaktadır. Çalışmamızda Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli TıpAnabilim Dalında 2017-2021 yıllarında medikolegal değerlendirme raporuhazırlanan çocuk istismarı olgularının sosyodemografik özellikleri, istismartürü, istismarı uygulayan, ilk başvuru yeri, istismarın sağlık sonuçları gibiözellikleri ile pandemi sürecinin etkilerinin ortaya konması amaçlanmıştır.Yöntem ve Bulgular:Çalışmanın evrenini, beşyıllık dönemde adli makamlardan gelen istem üzerine raporu düzenlenen çocukistismarı olguları (n:46) oluşturmaktadır. Veriler Windows SPSS 22.0istatistiksel programında değerlendirilmiştir. Yıllara göre olay türü açısındanbakıldığında; 2017 ve 2018 yıllarında 2 fiziksel, 3 cinsel istismar olmak üzere5’er olgu, 2019 yılında 8 fiziksel, 2 cinsel istismar olgusu, pandemininetkilerinin yoğun yaşandığı 2020 ve 2021 yıllarındaysa 12 fiziksel, 1 cinsel istismar olmak üzere 13’er olgu başvurusu gözlenmiştir.İstismarı uygulayan kişilerin çoğunlukla çocuğun annesi ya da babası olduğu görülmüştür.Tartışma ve Sonuç:Çalışmamızda literatürle örtüşenşekilde istismarın genelde çocuğa en yakın kişiler tarafından gerçekleştirildiğigözlenmiştir. Çalışmamızda pandemi sürecinde olgu sayılarının arttığıgörülmüştür. Bu bulgu, kaynaklardaki; çocukların sokağa çıkma yasağı kapsamındazorunlu olarak evde kalması, pandeminin yarattığı stres, korku, ekonomiksıkıntıların tüm istismar türleri için risk etkeni olduğu yorumlarını desteklerniteliktedir. Bir yandan da alınan önlemler kapsamında özellikle uzaktan eğitimsistemine geçilmesi istismarın bildirimini azaltmaktadır. Pandemiden korunmakiçin alınan önlemler ve pandeminin olumsuz etkilerine bağlı olarak çocukistismarı sıklığının artması ve bildirim sıklığının azalması nedeniyle ikincilgizli bir pandemi tehlikesi vurgulanmıştır. Olgu sayımızın azlığınınçalışmamızın bir kısıtlılığı olduğu ve daha geniş kapsamlı çalışmalar gerektiğidüşünülmüştür. &nbsp;&nbsp;Anahtar Kelimeler: Çocuk istismarı,pandemi, adli tıp</p
    corecore