10 research outputs found

    The effect of television advertisements upon food consumption of studentsTelevizyon reklamlarının öğrencilerin besin tüketimi üzerine etkisi

    Get PDF
    This descriptive study was planned for the purpose of examining the effect of television advertisements upon food consumption of secondary and high school students. The study was conducted with voluntary students (n=411) between 12.04.2016-30.05.2016 and no sample was selected in the study. It was determined that students who participated in the study were aged 11-17 and had an arithmetical average of 14.45±1.70.  As a result of the study, it was determined that the state of students to immediately buy and consume foods and beverages appearing on television advertisements changed according to schools. Besides, it was observed that the state of students to get impressed by food advertisements changed according to their gender, female students were influenced by food advertisements at a higher rate and there was no statistically significant relationship between gender and the state of getting impressed by beverage advertisements. As well as training to be provided to these age groups; consciousness and awareness to be raised in them will directly affect their present and future lives.Extended English abstract is in the end of Full Text PDF (TURKISH) file. ÖzetBu çalışma, ortaokul ve lise öğrencilerinin beslenme durumunu ve televizyon reklamlarının besin tüketimleri üzerine etkisini saptamak amacıyla planlanmış tanımlayıcı türde bir araştırmadır. 12.04.2016-30.05.2016 tarihleri arasında yürütülen araştırmada örneklem seçimine gidilmemiş, araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden öğrencilerle (n=411) çalışma yürütülmüştür.   Araştırmaya katılan öğrencilerin yaşları 11 ile 17 arasında değişmekte, aritmetik ortalamasının 14.45±1.70 olduğu görülmektedir. Araştırma sonunda, okullara göre öğrencilerin televizyon reklamlarındaki yiyecek ve içecekleri hemen alıp tüketme durumunun değiştiği saptanmıştır. Ayrıca, öğrencilerin cinsiyetine göre yiyecek reklamlarını etkili bulma durumunun değiştiği, kız öğrencilerin yiyecek reklamlarından daha fazla etkilendiği, cinsiyetle içecek reklamını etkili bulma durumu arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadığı görülmüştür. Bu yaş gruplarına verilecek eğitim, kazandırılacak bilinç ve farkındalık, öğrencilerin şimdiki ve gelecekteki yaşamlarını doğrudan etkileyecektir

    The relationship between self-efficacy level and gender perception of university students: Beyşehir exampleÜniversite öğrencilerinin öz- yeterlilik düzeyi ile toplumsal cinsiyet algısı ilişkisi: Beyşehir örneği

    Get PDF
    Aim: The present study was planned to determine the relationship between self-efficacy level and gender perception of university students.Methods: The sample of the study consists of students attending to the Beysehir Faculty of Tourism, Selcuk University. The study was conducted between 1 December-28 December 2015. A questionnaire developed by the researchers, the General Self-Efficacy Scale and the Gender Perception Scale were used for data collection. The resulting data were analyzed using the SPSS 17.0 software. In addition to evaluation of the data in percentages and numbers, descriptive statistics calculations, Independent-Samples T Test, One Way Anova Test and Correlation Analysis were applied to the data as well.Results: The mean age of the students participated in the study was 21.00±1.51 and 52.2% were male students. 27.5% of the students were 2nd grade and 27.1% were first grade students. The mean Gender Perception Score of female students participated in the study was 95.84±11.54, while it was 72.09±14.18 for male students, which showed that gender perception of students varied according to gender (<0.05). In addition, there was a statistically significant relationship between gender perceptions and self-efficacy levels of students with a margin of error of 0.01.Conclusion: As a result of the study, it was found that students’ gender, the place where they lived prior to the university education, and economical status had significant effects on their self-efficacy level and gender perceptions and there was a statistically significant relationship between self-efficacy level and gender perception. Especially families, school administrators and teachers have important roles in the education of children and youth, raising their level of awareness, establishing the concept of gender equality and gaining a high level of self-efficacy. Health professionals can contribute to the establishment of this awareness on a significant level through trainings, seminars, projects and various activities. ÖzetAmaç: Bu çalışma, üniversite öğrencilerinin öz- yeterlilikleri ile toplumsal cinsiyet algıları arasındaki ilişkiyi saptamaya yönelik olarak planlanmış bir araştırmadır.Yöntem: Selçuk Üniversitesine Beyşehir Turizm Fakültesi öğrencileri çalışmanın örneklemini oluşturmuş, araştırmanın uygulaması 1 Aralık-28 Aralık 2015 tarihleri arasında yapılmıştır. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu, Genel Özyeterlilik Ölçeği ve Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 17.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiş, elde edilen verilerin yüzdeler ve sayılar ile değerlendirilmesi yanı sıra, tanımlayıcı istatistik hesaplamaları, Bağımsız Gruplarda T Testi, One –Way Anova testi ve Korrelasyon analizi uygulanmıştır.Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamaları 21.00±1.51’dir ve %52.2’lik bölümünü erkek öğrenciler oluşturmaktadır. Öğrencilerin %27.5’ini 2.sınıf, %27.1’ini 1.sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışmaya katılan kız öğrencilerin Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği puan ortalaması 95.84±11.54, erkek öğrencilerin 72.09±14.18 olup, öğrenciler arasında toplumsal cinsiyet algısının cinsiyete göre değiştiği görülmüştür (<0.05). Ayrıca, öğrencilerin toplumsal cinsiyet algıları ile genel özyeterlilikleri arasında 0.01 yanılma düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmaktadır.Sonuç: Yapılan çalışma sonucunda, öğrencilerin cinsiyetleri, okula başlamadan önce yaşadıkları bölge ve yerleşim yerleri ile ekonomik durumlarının öğrencilerin öz-yeterlilikleri ve toplumsal cinsiyet algıları üzerinde önemli etkilerinin bulunduğu, öz-yeterlilik düzeyleri ile toplumsal cinsiyet algıları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Çocukların ve gençlerin eğitilmesinde, bilinç ve farkındalıklarının artmasında, özellikle ailelere, okul yönetimi ve öğretmenlere, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının yerleşmesini sağlanmada ve yüksek öz-yeterliliğe sahip bireylerin yetiştirmede önemli roller düşmektedir. Sağlık profesyonelleri ise, bu bilinç ve farkındalığın oluşmasına eğitim, seminer, proje gibi çeşitli etkinlikler yolu ile önemli katkılarda bulunabilir

    Opinions of university students regarding pictorial warnings on cigarettes packsÜniversite öğrencilerinin sigara paketleri üzerindeki resimli uyarılar hakkındaki görüşleri

    Get PDF
    This descriptive study was conducted on totally 460 students from the departments of nutrition and dietetic (n=143) and nursing (n=317) of a health college located in Akşehir County of Konya City in the period of December 1st-31st, 2015. Within the scope of the study, age, gender, department and grade characteristics of students, their individual and family member’s status in terms of consuming tobacco products, and their opinions regarding pictorial warnings to be printed on cigarettes packs, regulated by the European Union published on 17.12.2014.As a result of the study, it was determined that students’ opinions regarding efficiency of written and pictorial warnings on cigarettes packs were differing with respect to students’ gender and sigarettes usage status; and that illustrations on cigarettes packs were found more effective by female students and non-cigarettes user.Especially activities such as training programs, seminars/congress/conferences for male students and cigarettes users about tobacco products and their harms could contribute in raising awareness of university youth. Additionally, placing impressive or even scary images in larger sizes emphasizing serious health problems on cigarettespacks could be effective on significant decrease of usage of tobacco products. ÖzetKonya İli Akşehir İlçesinde yer alan bir sağlık yüksekokulunun beslenme diyetetik (n=143) ve hemşirelik bölümünden (n=317) toplam 460 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilen tanımlayıcı tipteki bu çalışma 1-31 Aralık 2015 tarihleri arasında uygulanmıştır. Çalışma kapsamında, öğrencilerin yaşı, cinsiyeti, bölümü, sınıfı, kendisinin ve aile bireylerinin tütün ürünlerini kullanma durumu gibi bazı özellikleri ile sigara paketleri üzerine basılmak üzere Avrupa Birliği tarafından 17.12.2014 tarihinde yayınlanan resimli uyarılar hakkındaki düşünceleri öğrenilmiştir.Yapılan çalışma sonucunda, sigara paketleri üzerindeki yazılı ve görsel uyarıları etkili bulma durumunun öğrencilerin cinsiyetine ve sigara kullanma durumuna göre değiştiği, kız öğrencilerin ve sigara kullanmayanların sigara paketleri üzerindeki ifadeleri daha etkili buldukları saptanmıştır.Özellikle erkek öğrencilere ve sigara kullananlara tütün ürünleri ve zararlarına yönelik düzenlenecek eğitim programları, seminer/kongre/konferans türü etkinlikler üniversite gençliğinin farkındalık düzeyinin arttırılmasına ve bilinçlendirilmelerine katkıda bulunacaktır. Ayrıca, sigara paketleri üzerine daha geniş alanı kapsayan, daha ciddi sağlık sorunlarına işaret eden çarpıcı hatta ürkütücü resimlerin basılması tütün ürünlerinin kullanılmasının önemli ölçüde azaltılmasında etkili olabilir

    Adolescents’ opinions and thoughts about consanguineous marriages: A Turkey sample

    Get PDF
    Background: Family is the core of social life.  Consanguineous marriage means the blood relation between spouses, in other words cognation.  Consanguineous marriage is a comprehensive phrase and socio-economic reasons lie behind consanguineous marriages. Consanguineous marriages are observed more commonly in societies having a closed economy and societies living a nomadic life.Objectives: This study is conducted so as to find out adolescents’ thoughts and opinions with regard to consanguineous marriages.Methods: This study, conducted between dates of March 12th, 2015 – February 15th 2016, is a descriptive type. Research was conducted as a two-centre study in Akşehir District of Konya and Yenimahalle district of Ankara. Total number of participant students in the research is 2073 students.Findings: The percentage of adolescents’ whose parents made consanguineous marriage is 12,1%. The rate of students who have consanguineous marriage among their relatives is 50,8%. Many of the health problems caused by students’ relatives who made consanguineous marriage are physical disabilities. Demand of family is mainly pointed (56,3%) out as the reason of consanguineous marriage.Conclusion: When dominant attitude of families on marriages are considered, it is suggested to include parents while holding public health education programs. When it is considered that adolescents access necessary information through school classes, it is of importance for the Ministry of National Education to display more sensitivity on this matter.Özet:Adölesanların akraba evliliklerine ilişkin görüş ve düşünceleri: Türkiye örneğiGiriş: Akraba evliliği, eşler arasında aynı atadan gelme durumu olup aralarında kan bağı bulunmasını ifade etmektedir. Genel olarak: anne veya babalarından biri kardeş olan bir çiftin yaptığı birinci derece akraba evliliği (kuzen evlilikleri); büyükanne veya büyükbabalarından biri kardeş olan çiftlerin yaptığı ikinci derece akraba evliği olarak iki şekilde incelenmektedir. Kan bağını esas alan bu evlilikler sonucunda; sakat doğumlar, genetik yapıyı bozan patolojiler, bebek ölüm hızında artış, talasemi, perinatal ölüm hızında artış, doğumsal kalp hastalığı, spontan abortus, serebral palsi prevalansında artış, Akdeniz ateşi, 5 yaş altı ölümler, meydana gelmekte özürlü çocuk doğma riski iki kat fazla olmaktadır.Amaç: Bu araştırmanın amacı; geleceğin aile kurumunu ve yapısını oluşturacak adölesan nüfusun, akraba evliliklerine yönelik görüş ve yaklaşımlarının belirlenmesi yoluyla gereksinimlerinin saptanmasıdır.Metod: Kesitsel türdeki araştırma 12 Mart 2015- 15 Şubat 2016 tarihleri arasında Konya ilinde 4 lise, Ankara ilinde 3 lise olmak üzere 7 lisedeki 2073 öğrenciyle yapılmıştır.Bulgular: Annesi ve babası arasında akraba evliliği bulunan adölesanların oranı %12,1’dir. Akrabası arasında akraba evliliği bulunanların oranı %50,8’dir. Ailesinde veya akrabasında akraba evliliği yapanlarda sağlık problemi oluşanların çoğunluğunu fiziksel engellilik oluşturmaktadır. Akraba evliliğine tamamen karşı olan adölesanların oranı %36,3’tür. Akraba evliliğinin kaynağı olarak çoğunlukla (%56,3) aileleri baskısı/isteği gösterilmiştir.Sonuç ve Öneriler: Araştırma bulgularımızda geleceğin aile birimini oluşturacak adölesan grubun akraba evliliklerine karşı kesin bir görüş sunmaması, gençlerde farkındalık ve bilincin yeterince oluşturulamadığını düşündürmektedir. Araştırma bulgularımızda akraba evliliğine yönelik bilgilerin çoğunlukla okul derslerinden öğrenildiği düşünüldüğünde okullardaki eğitim müfredatının adölesanları bilinçlendirmede değerlendirilmesi gereken bir fırsat olduğu söylenebilir. Akraba evliliğine yönelik adölesan grubu bilinçlendirme çabalarının, ülke geneline yayılan okul ve toplum eğitimleriyle sağlanması önerilmektedir. Ailelerin çocuklarının evlilikleri konusundaki baskın tutumları göz önünde bulundurulduğunda, bu eğitimlerde anne-babaların kapsama alınması ve evlilik yapmış bireylere genetik danışmanlık hizmetlerinin sunulması önerilmektedir.Adölesanların gerekli bilgiye çoğunlukla okul derslerinden erişmesi bakımından Milli Eğitim Bakanlığı’nın konuya gereken hassasiyeti göstermesi önemlidir. Genişletilmiş Türkçe Özet:Aile, toplumsal hayatın çekirdeğidir. Bu çekirdeğin oluşması, evlenme olgusu ile gerçekleşmektedir. Aile çatısını oluşturan evlenme biçimleri toplumun; değer yargılarına, sosyal ve ekonomik yapısına, kırsal kesimlerdeki ve kentlerdeki yaşam biçimlerine göre değişiklik göstermektedir. Akraba evliliği, eşler arasında kan bağı bulunmasını yani aynı atadan gelme durumunu ifade etmektedir. Kanbağı olan akrabalar, toplumun genelinde görülen ortak gen yüzdesine göre daha fazla ortak gen taşımaktadır. Akraba evlilikleri, ataerkil aile yapısının ve geleneksel anlayışın sürdürülmesinde önemli bir yer tutmakta olup genel olarak: anne veya babalarından biri kardeş olan bir çiftin yaptığı birinci derece akraba evliliği (kuzen evlilikleri); büyükanne veya büyükbabalarından biri kardeş olan çiftlerin yaptığı ikinci derece akraba evliği olarak iki şekilde incelenmektedir. Kardeş çocukları arasındaki evliliklerde birinci derece önemli sağlık sorunları   meydana gelirken, kardeş torunları arasında ikinci derece sağlık sorunları görülmektedir. Dünya nüfusunun 1 milyonu akraba evliliğini tercih etmektedir. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Batı Asya’nın çoğu bölgesinde geleneksel ve saygın bir konumda olup bu toplumlarda tüm evliliklerin %20 ile %50’sini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Türkiye verilerine bakıldığında ise; kırsal bölgelerde akraba evlilik oranı %24,60 olarak belirlenirken, bu oran kentsel bölgelerde %18,80 yine aynı yılın verilerine göre gençlerde, akraba evliliği oranı %21,2, akraba evliliği yapanların birinci derece akraba evliliği oranı %51,9’dur. Türkiye’de yapılan diğer bazı çalışmalara bakıldığında ise, akraba evliliği oranlarının %11,5 ile %49, 6 arasında değiştiği, batı bölgelerde oran düşük olarak saptanırken, oranların doğu ve güneydoğu bölgelerinde yükseldiği görülmektedir. Bulunduğumuz toplumda gerekli sağlık hizmeti çalışmalarını etkin bir şekilde sürdürebilmek için gençler ve aileleri akraba evliliğinin oluşturabileceği sağlık problemleri konusunda bilinçlendirilmeleri akraba evliliği gelişti ise genetik danışmanlık hizmeti için sağlık kurumlarına yönlendirilmeleri son derece önemlidir. Bu araştırmanın amacı; geleceğin aile kurumunu oluşturacak adölesan nüfusun, akraba evliliklerine yönelik görüş ve yaklaşımlarının belirlenmesi ve gereksinimlerinin saptanması olup literature katkı sağlayacağı düşünülmektedir.YöntemAraştırma Konya/Akşehir İlçesi ve Ankara/Yenimahalle ilçesi olarak iki merkezli bir çalışma şeklinde yürütülmüştür. Akşehir İlçesi 4 lisede n: 1116’dır. Yenimahalle ilçesi 3 lisede n: 957’dir. Toplam öğrenci sayısı ise 2073 kişidir.BulgularAraştırmaya katılanların %53,8’lik bölümünü Akşehir İlçesindeki okullardan, %46,2’ sini Ankara’daki okullardan katılan öğrenciler oluşturmaktadır.  Akraba evliliği hakkında bilgi sahibi olanlar %91,2 iken cinsiyet arasında bir fark bulunmamıştır. Annesi ve babası arasında akraba evliliği bulunanların oranı %12,1’dir. Akrabası arasında akraba evliliği bulunanların oranı %50,8’dir. Ailesinde veya akrabasında akraba evliliği yapanlarda sağlık problemi oluşanların çoğunluğunu fiziksel engellilik oluşturmaktadır. Akraba evliliğine tamamen karşı olanlar %36,3’tür. Akraba evliliğinin kaynağı olarak çoğunlukla (%56,3) aile isteği gösterilmiştir.TartışmaAkraba evliliği konusunda yapılan çalışmalarda özellikle bu tür evliliklerin gelişmiş ülkelerde azalmasına rağmen gelişmekte olan ülkelerde halen yaygın olduğu gösterilmektedir. Çalışmamızda anne ve babası arasında akraba evliliği oranı (%12,1) Düzce ilindeki evlilik oranıyla benzer olup diğer çalışmalara göre daha düşük bulunmuştur. Çocukların anne babalarına yönelik beyanı eşler arasındaki akraba evliliğini yansıttığı düşünüldüğünde akraba evliliği oranı çalışmamızda TUİK 2011 verisine göre (%23,3) daha düşük çıkmıştır. Anne baba arasındaki akraba evliliği oranı Ankara’da %8,7 iken Akşehir’de bu oran %15,0 ile iki katına çıkmaktadır. Türkiye’de kırsal ile kentsel arasındaki bu fark benzer şekilde diğer çalışmalarda da gösterilmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kırsal kesimlerinde oldukça yaygın olan bu evlenme biçiminin sosyo-ekonomik ve psikolojik nedenlere dayalı olarak gerçekleşebilmektedir. Bunlar mirasın bölünmemesi, yakın akraba ve kardeş çocuklarının yaşlılık döneminde kayın valide ve kayın pedere daha iyi bakabilecekleri ümidi gibi sebeplerle bu evlenme biçimi tercih edilmektedir. Kırsal alanda farkındalık ve bilinçlendirmeye gereksinimin fazla olduğu söylenebilir.Ailesinde veya akrabasında akraba evliliği yapanların gebeliklerinde, doğumda ya da doğum sonrasında herhangi bir sağlık problemi oluştuğunu belirtenlerin tamamı Akşehir ilçesinde yer almaktadır. Akraba evliliği oranının iki kat fazla olduğu Akşehir ilçesinde kırsal alanda sağlık hizmetlerine erişim, ulaşım, sağlık bilinci, erken koruyucu önlem ve taramaların yapılması, doğum sonrası bakım gibi sağlığın çok yönlü belirleyicilerinden kaynaklanabileceği söylenebilir. Ailesinde veya akrabasında akraba evliliği sonucu sağlık problemi oluşanlarda ilk sırada fiziksel engel, ikinci sırada zihinsel engel ve 3. sırada büyüme gelişme sorunları yer almaktadır. Bilindiği üzere akraba evliliğinin en önemli sonuçlarından biri bu tür evliliklerin yol açtığı sağlık sorunlarıdır.Adölesanların akraba evlilikleri hakkındaki düşüncelerine bakıldığında "tamamen karşı" olduğunu belirtenlerin oranı "yapılmasa daha iyi olur" ve "doğru bulmasa da olabilir" olarak belirtenlerin toplamından daha düşüktür. Akraba evliliğini doğru bulanların sayısı, Akşehir ilçesinde Ankara Yenimahalle ilçesine göre yaklaşık iki kat daha fazladır. Şenel tarafından lise öğrencileri üzerinde yürütülen çalışmada benzer şekilde bölgesel farklılıklar bulunmaktadır. Bizim çalışmamızda akraba evliliğini doğru bulma oranı Şenel’in çalışmasına göre daha düşüktür, ancak kesin bir dille karşı çıkanların oranı genel toplamın yaklaşık üçte biri oranında olması düşündürücüdür. Geleceğin aile birimini oluşturacak neslin bu yönde kesin bir görüş sunmaması, farkındalık ve bilincin yeterince oluşturulamadığını düşündürmektedir. Tabak tarafından yürütülen çalışmada kadınların akraba evliliğine karşı %70 oranında karşı olması yaşa bağlı olarak farkındalık ve bilincin kazanabileceği bu nedenle riskli davranış gösterme olasılığı yüksek adölesan gruba yönelik çalışmalar önem arz etmektedir.Çalışmamızda adölesanlara akraba evliliklerinin kaynağı hakkında görüşleri sorulmuştur. Katılımcıların yarısından fazlası (%56) kaynağın aile olabileceği yönünde görüşlerini bildirmiştir. Bu durum anne-babaların, çocuklarının evlilikleri konusunda baskın tutum takındıklarını düşündürmektedir.Sonuç ve ÖnerilerÇalışmamızda anne babası arasında akraba evliliği bulunanların oranı %12,1 olup akraba evliliği yapılmasına kesinlikle katılmadığını belirtenler %36,3’tür. Akşehir ilçesi ile Ankara Yenimahalle ilçesi arasında anne babanın akraba olma oranları arasında yaklaşık iki kat fark olup kırsal ve kentsel bölge farkının devam ettiğini düşündürmektedir. Ailesinde akraba evliliği bulunan adölesanlar, bu evliliklerden doğan çocuklarda fiziksel engel, zihinsel engel ve gelişimsel gerilik gibi sağlık sorunlarının ön planda olduğunu belirtmişlerdir. Araştırma bulgularımızda akraba evliliğine yönelik bilgilerin çoğunlukla okul derslerinden öğrenildiği düşünüldüğünde okullardaki eğitim müfredatının adölesanları bilinçlendirmede değerlendirilmesi gereken bir fırsat olduğu söylenebilir. Akraba evliliğine yönelik adölesan grubu bilinçlendirme çabalarının, ülke geneline yayılan okul ve toplum eğitimleriyle sağlanması önerilmektedir. Ailelerin çocuklarının evlilikleri konusundaki baskın tutumları göz önünde bulundurulduğunda, bu eğitimlerde anne-babaların kapsama alınması ve evlilik yapmış bireylere genetik danışmanlık hizmetlerinin sunulması önerilmektedir. Türkiye’de akraba evliliğine yönelik güncel ulusal veri 2011 kaynaklı olup ülke çapında yeni verilere gereksinim duyulmaktadır

    Covid-19 Süreci ve Hemşirelerde Oluşturduğu Yalnızlık

    Get PDF
    Koranavirüs salgını , mortalite ve bulaştırıcılığı çok yüksek, toplumların sağlığını tehdit eden viral bir enfeksiyon hastalığıdır. Ocak ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkmış ve Dünya Sağlık Örgütü hastalığa karşı uluslararası düzeyde pandemi ilan etmiştir. Hastalığa ait mortalite ve bulaş ihtimalinin azaltılması, nitelikli tedavi ve bakım hizmetlerinin sunulması için sağlık çalışanları içerisinde özellikle hemşireler Covid-19 ile mücadelede ön saflarda yer almaktadır. Her gün bir meslektaşlarını Covid-19 sebebiyle kaybeden ve tüm olumsuzluklara rağmen bireylere kaliteli bakım hizmeti vermek konusunda büyük çaba sarf eden hemşireler, toplumda ve iş yerlerinde damgalanma, mobbing, ayrımcılık problemleri ile karşılaşmaktadır. Yaşanılan problemler hemşirelerde anksiyete ve depresyon sıklığını arttırarak, bir takım ruhsal problemlerle de mücadele etmelerine sebep olmaktadır. Yaşanılan problemlerden biri de yalnızlıktır. Bu derlemede, Covid-19 sürecinin hemşirelerde oluşturduğu yalnızlık durumu literatür ışığında incelenmiştir

    Perception of masculinity in rural family structure

    Get PDF
    Research Problem/aim: The objective of this study is to determine the perception of masculinity in rural family structure Methods: This research is a descriptive and analytical study. The universe of the research, which was conducted between the dates of 14.11.2016 - 31.05.2017, is the people of Akşehir district of Konya Province. Individuals aged 18 and over (n=500), who participated voluntarily, were included in the research, particular attention was paid to acquire the written and verbal consents of the participants prior to the application. Findings: Participants are between the ages of 18 to 65 and the median age is 27.57±10.22. Almost all of the women, at 92.9%, disagree with the "the man should decide how to use the household income" statement, while 38,7% of men support this statement, it can be seen that the provided responses change according to genders (p=.000). Both genders accept the "the man is the head of the household" statement, while 39.5% of women agree with this statement, at high rates, at 74.9%, men support this statement. While both genders think it is the man's duty to provide for the family, the support rate for this statement among male participants is significantly higher, at 71.2%, and statistical differences can be detected (p=.000). While the "male politicians are more successful" statement is accepted at higher rates, at 49.7%, among male participants, statistically, there are huge differences between genders (p=.000). Conclusions: According to the research conducted, it is seen that traditional understanding weighs heavily, and the roles attributed to men and the perception of masculinity draw more attention. The fact that the research was conducted in a rural society where traditional understanding was dominant, substantially affected the results. The perspective of rural societies needs to change. Raising and increasing awareness on topics, such as gender roles, gender perception, and human rights with the health education method will be effective in changing the perceptions of men and women about one another

    Motivasyonel Görüşmenin Hipertansif Bireylerin Özyeterlilik Algısına ve İlaç Tedavisi Uyumuna Etkisi

    No full text
    This study is an experimental study aiming assessment of effect of motivational conversation on self-sufficiency and drug treatment compliance of hypertensive individuals. The population of study consisted of hypertensive individuals between ages of 25-45 appropriate for study criteria and registered to family health centers. Study was based on voluntariness, 75 individuals accepting to participate in the study were divided into 2 groups as intervention and control. The study started with pre-test from and scales, in latter stage, intervention group was visited 4 times with 3-week-intervals and last visit was performed 1 month later, in each visit, individual motivational conversations were applied with periods of 30-45 minutes. The study was terminated with application of form and scales to all attendants again. Data of study carried out between dates of 6 February – 24 June 2014 were assessed using SPSS 17.0 package program.In addition to assessment of data with percentages and numbers, Mann Whitney U and Kruskal–Wallis Test were used to data not exhibiting normal distribution, T Test and Wilcoxon Paired Two Sample Test were used in Dependent Groups in order to compare initial and last assessments of data. At the end of the study, while there are statistically significant differences between initial and last blood pressure measurement, BMI, Medication Adherence Self-Efficacy Scale (MASES) and General Self-Efficacy Scale, it has been detected that there is no difference between initial and last assessment results of blood pressure measurement, BMI value and used scales. Consequently, it is seen that motivational conversation can be used in regulating blood pressures of hypertensive individuals, positively affecting disease perception of individuals, providing lifestyle changes, and increasing drug treatment compliance and self-sufficiency perceptions.Bu çalışma; motivasyonel görüşmelerin hipertansif bireylerin özyeterlilik algısına ve ilaç tedavisi uyumuna etkisini değerlendirmeyi amaçlayan deneysel bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini aile sağlığı merkezlerine kayıtlı bulunan ve araştırma kriterlerine uygun 25-45 yaş arası hipertansif bireyler oluşturmaktadır. Araştırmaya katılımın sağlanmasında gönüllülük esas alınmış, araştırmaya katılmayı kabul eden 75 birey müdahale ve kontrol grubu olmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. Araştırmaya ön test form ve ölçeklerinin tüm bireylere uygulanmasıyla başlamış, sonraki aşamada müdahale grubuna 3 haftalık aralarla 4 defa ve 1 ay sonra son ziyaret yapılmış, her ziyarette 30-45 dakikalık sürelerle bireysel motivasyonel görüşme uygulanmıştır. Form ve ölçeklerin tekrar tüm katılımcılara uygulanması ile çalışma sonlandırılmıştır. 6 Şubat - 24 Haziran 2014 tarihleri arasında yürütülen çalışmanın verileri SPSS 17.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir.Elde edilen verilerin yüzdeler ve sayılar ile değerlendirilmesi yanı sıra; normal dağılım göstermeyen veriler için Mann Whitney U ve Kruskal–Wallis Testi, verilerin ilk ve son değerlendirmelerini karşılaştırmak için Bağımlı Gruplarda T Testi ve Wilcoxon Eşleştirilmiş İki Örnek Testi kullanılmıştır. Çalışma sonunda müdahale grubunda kan basıncı ölçümü, BKİ, İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz-Etkililik Ölçeği (İBÖS) ve Genel Özyeterlilik Ölçeği ilk ve son değerlendirme sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olduğu tespit edilirken, kontrol grubunun kan basıncı ölçümü, BKİ değeri ve kullanılan ölçeklerin ilk ve son değerlendirme sonuçları arasında fark olmadığı saptanmıştır. Sonuç olarak motivasyonel görüşmenin hipertansif bireylerin kan basınçlarını düzenlemede, bireylerin hastalık algılarını olumlu yönde etkilemede, yaşam tarzı değişikliklerini sağlamada, ilaç tedavisi uyumlarını ve öz-yeterlilik algılarını arttırmada kullanılabileceği görülmüştür

    YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ, ETİK VE SAĞLIK PERSONELİNİN SORUMLULUKLARI

    No full text
    İnfertilite, reproduktif çağda olan bir çiftin herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanmaksızın, en az bir yıl düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebeliğin oluşmaması olarak tanımlanmaktadır. İnfertilite teşhis ve tedavisinde son yıllarda büyük gelişmeler olmuş, daha önce çocuk sahibi olması imkansız gibi görülen pek çok hastanın, yeni yöntemler yardımıyla çocuk sahibi olması mümkün olabilmiştir. YÜT’nin etik yönden savunmasının temelini, kişinin üreme hakkını kullanması oluşturmaktadır. Kişi nasıl bu hakkı doğum kontrolü için kullanıyorsa, çocuk yapma hakkı için de kullanabilir. Üreme hakkı kişinin sadece ‘çocuk’ sahibi olma değil, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığını da içerir. Kişide aktarabileceği genetik hastalık mevcutsa, bu aktarımı önlemeye yönelik çabalar, etik ve hukuksal olarak kabul edilebilir bir durum olarak görülebilmektedir. Ancak YÜT bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. YÜT’nin getirdiği önemli sorunlardan birisi çocuğun gerçek ebeveyninin kim olduğudur. Üçüncü şahısların genetik materyali kullanılmadıkça, anne ve baba kavramlarında bir karışıklık görülmemektedir. Bu nedenle dinsel gelenekler ve çoğu ülkenin hukukunda YÜT’nin uygulanmasında üçüncü şahısların genetik materyalinin kullanımı hoş görülmemektedir. Ancak, YÜT’nin çocuk sahibi olamayan bireylere birçok farklı seçenek sunuyor olması önemli bir gelişme olarak algılanarak, kararın ailelere bırakılması, bireylerin dini inanç, gelenek ve kültürlerine uygun yol ve teknikleri kullanmalarının sağlanması en doğru yaklaşım olarak düşünülebilir

    The effect of decorative arts course on nursing students' creativity and critical thinking dispositions

    No full text
    Background: Nurses use their critical thinking skills and creativity to solve complex problems. Nursing students should access effective and appropriate educational materials to develop critical thinking skills and creativity. Objective: This study investigated the effect of the “decorative arts” course on nursing students' creativity and critical thinking dispositions. Method: The study was conducted in the nursing departments of two universities between May 2021 and December 2021. The sample consisted of 141 nursing students. Data were collected using a sociodemographic characteristics questionnaire, the Critical Thinking Disposition Scale (CTDS), and the Marmara Creative Thinking Dispositions Scale (MCTDS). Results: Fourth-year students had a significantly higher mean CTDS score than third-year students (p = 0.009). Participants who took the “decorative arts” course for two semesters had a significantly higher mean CTDS score than those who took it for one semester at most (p < 0.05). Conclusion: The “decorative arts” course helped nursing students develop critical thinking skills and creativity
    corecore