45 research outputs found
An unusual case of subclinical peripheral neuropathy and cervical spondylosis in atopic myelitis
Many cases of atopic myelitis have been reported in Japan; however very few were described in western countries. An 82-yearold
woman with a past medical history of atopic dermatitis and asthma presented with progressive paresthesia (tingling) of both
hands and tetraparesis. Before the onset of neurological symptoms, she complained of ichthyosis of both legs for 5 weeks.Magnetic
resonance imaging demonstratedmultisegmental degenerative arthritis, degenerative disc disease, and abnormal spinal cord signal
intensity over several cervical segments, suggesting the diagnosis of myelitis. Total serum IgE level was elevated. Nerve conduction
studies revealed asymmetric axonal sensorimotor neuropathy. The cerebrospinal fluid specimen showed lymphocytic pleocytosis
and elevated protein level. Based on clinical, imaging, and laboratory findings, atopic myelitis was diagnosed. The diagnosis of
atopic myelitis should be considered in myelopathy patients with history of atopy and elevated serum IgE levels
Perforated acute appendicitis in Amyand Hernia Sac: a newborn case without clinical signs
Neonatal apandisit nadir görülen, özgün belirtileri olmayan bir durumdur. İnkarsere kasık fıtığı kesesinde normal ya da inflame apendiksin bulunmasına Amyand hernisi denir. Burada Amyand hernisi içinde perfore apandisit olan bir yenidoğan bebek, farklı klinik izlemi nedeniyle sunuldu.Neonatal appendicitis is a rare condition without specific symptoms. The presence of a normal or inflamed appendix in an
incarcerated inguinal hernia sac is called Amyand's hernia. Here, a newborn baby with perforated appendicitis in Amyand's hernia is
presented because of its different clinical follow-up
An observational, multicenter, registry-based cohort study of Turkish Neonatal Society in neonates with Hypoxic ischemic encephalopathy
BACKGROUND: Hypoxic ischemic encephalopathy (HIE) is a significant cause of mortality and short- and long-term morbidities. Therapeutic hypothermia (TH) has been shown to be the standard care for HIE of infants ≥36 weeks gestational age (GA), as it has been demonstrated to reduce the rates of mortality, and adverse neurodevelopmental outcomes. This study aims to determine the incidence of HIE in our country, to assess the TH management in infants with HIE, and present short-term outcomes of these infants. METHODS: The Turkish Hypoxic Ischemic Encephalopathy Online Registry database was established for this multicenter, prospective, observational, nationally-based cohort study to evaluate the data of infants born at ≥34 weeks GA who displayed evidence of neonatal encephalopathy (NE) between March, 2020 and April 2022. RESULTS: The incidence of HIE among infants born at ≥36 weeks GA (n = 965) was 2.13 per 1000 live births (517:242440), and accounting for 1.55% (965:62062) of all neonatal intensive care unit admissions. The rates of mild, moderate and severe HİE were 25.5% (n = 246), 58.9% (n = 568), and 15.6% (n = 151), respectively. Infants with severe HIE had higher rates of abnormal magnetic resonance imaging (MRI) findings, and mortality (p0.05). TH was administered to 85 (34.5%) infants with mild HIE, and of those born of 34-35 weeks of GA, 67.4% (n = 31) received TH. A total of 58 (6%) deaths were reported with a higher mortality rate in infants born at 34-35 weeks of GA (OR 3.941, 95% Cl 1.446-10.7422, p = 0.007). CONCLUSION: The incidence of HIE remained similar over time with a reduction in mortality rate. The timing of TH initiation, whether [removed
Postnatal Cardiovascular Adaptation
Fetal dola?ım plasenta yoluyla fetuse gelen maternal kan ile sağlanır. Umbilikal ven aracılığıyla bebeğe geçen yüksek oksijen ta?ıyan kan karaciğeri duktus venozus yoluyla bypass ederek inferior vena kava aracılığıyla sağ atriyuma ta?ınır. Umbilikal venle gelen kanın çok az bir miktarı karaciğeri sular. İnferior vena kava ile sağ atriyuma gelen oksijenli kanın, buradaki kapakçıklar sayesinde süperior vena kavadan gelen dü?ük oksijenli kan ile karı?madan, doğrudan foramen ovaleye doğru yönlendirilerek sol atriyuma geçmesi sağlanır. Böylelikle oksijenin beyin, koroner damarlar gibi vital organlara akı?ı sağlanmı? olur. Sol atriyum aracılığıyla sol ventriküle gelen kan aorta kanalıyla santral sisteme ve üst ekstremitelere doğru akar. Dü?ük oksijen içeren superior vena kava aracılığı ile sağ atriyuma gelen kan ise sağ ventriküle ve pulmoner artere doğru yönelir. Yüksek pulmoner basınç nedeniyle pulmoner arterdeki kanın çoğu duktus arteriozus aracılığıyla karotid ve koroner arterlerin orijininden sonra aortadaki kan ile karı?arak alt ekstremiteye doğru yol alır. Alt ekstremite ve aortadan gelen kan umbilikal arterler içinde plasentaya doğru akar ve maternal dola?ıma geçer. Fetal dola?ımdaki 3 köprü önemlidir:Fetus depends on placental circulation in utero. A successful transition from intrauterin to extrauterine life depends on succesful physiological changes during labor. During delivery, fetus transfers from a liquid environment where oxygen comes via umbilical vein to air environement where oxygenation is supported via air breathing. Endocrinological changes are important for fetus to adapt to extrauterine life. In addition to these, cord clemping plays a crucial role in postnatal adaptation. Establishment of neonatal postnatal life and succesful overcome, the fetal cardiovascular transition period are important to stay on. Key words: Fetus, transition period, postnatal adaptation
Çukurova Bölgesinde kordon kanı glukoz 6 fosfat dehidrogenaz aktivitesi, yapısı, moleküler özelliği ve yenidoğan hiperbilirubinemisi üzerine etkisi
TEZ6635Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2007.Kaynakça (s.53-59) var.x, 60 s. ; 29 cm.The most common factors in etiology of the neonatal hyperbilirubinemia are blood group incompatibility and erythrocyte enzyme defects. The incidance of glucose 6 phosphate dehydrogenase deficiency in Çukurova region was 10-11, 5% in the former reports. Hemolytic anemia caused by medications and infections and neonatal hyperbilirubinemia are the main pathologies related to G6PD deficiency. Kinetic studies demonstrated a tendency to severe hyperbilirubinemia in G6PD deficient neonates. Gd Mediterranean, a common mutation in white race native to Mediterranean region, has a normal motility in electrophoretic studies and presents 0-10% activity. The aim of this study is to demonstrate the effect of variations in the enzyme kinetics and mutations on the neonatal hyperbilirubinemia in the G6PD deficient patients, the role of kinetic variations on the severity of neonatal hyperbilirubinemia and the glucose 6 phosphate dehydrogenase variations in Çukurova Region.Yenidoğan indirekt hiperbilirubinemisinin en sık nedenleri kan grubu uyuşmazlıkları ve eritrosit enzim defektleridir. Daha önce Çukurova bölgesinde yapılan çalışmalarda indirekt hiperbilirubinemi olgularında glukoz 6 fosfat dehidrogenaz (G6PD) eksikliği %10-11,5 arasında tesbit edilmiştir. İlaç alımına bağlı hemolitik anemi, enfeksiyona bağlı hemolitik anemi ve yenidoğan sarılığı, glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği ile ilgili patolojilerdir. Kinetik çalışmalar, glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği olan yenidoğanlarda şiddetli hiperbilirubinemiye eğilim olduğunu göstermektedir. Gd Akdeniz mutasyonu elektroforetik olarak normal bir hareketliliğe sahip %0-10 arasında bir aktivite gösteren ve Akdeniz bölgesindeki beyazlarda daha sık olarak gözlenen bir mutasyondur. Bu çalışmada glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği olan hastaların enzim kinetiklerinde ve mutasyondaki farklılıkların yenidoğan döneminde ortaya çıkabilen hiperbilirubinemiye etkisi, glukoz 6 fosfat dehidrogenaz kinetiğindeki farklılıklarının hiperbilirubineminin şiddetindeki rolü ve Çukurova bölgesindeki glukoz 6 fosfat dehidrogenaz varyasyonlarını araştırmayı amaçladık.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No
Bartter syndrome and microcephaly
Bartter Syndrome, is characterized by hypokalemic metabolic alkalozis, increased renin and aldosterone levels in spite of normal blood pressure with unknown aetiology. Here we report a 5 month old boy admitting with growth retardation and vomiting, diagnosed as Bartter Syndrome in association with craniosnostasis and microcephaly.Bartter Syndrome, is characterized by hypokalemic metabolic alkalozis, increased renin and aldosterone levels in spite of normal blood pressure with unknown aetiology. Here we report a 5 month old boy admitting with growth retardation and vomiting, diagnosed as Bartter Syndrome in association with craniosnostasis and microcephaly
Archives Medical Review Journal
Gebelikte 340/7-366/7 hafta arasında doğumlar olarak tanımlanan geç prematüre bebeklerin maturasyonları term bebeklerden daha azdır. Ayrıca boyut ve kiloları da term bebeklere benzer olabileceğinden geç prematüre bebekler aileler ve sağlık çalışanları tarafından daha düşük riskli bebeklerle benzer şekilde tedavi edilirler. Oysa zamanında doğanlara göre daha fazla riskli grubu oluşturular. Bu makalede geç preterm bebeklerin sorunları özetlenmiştirLate-preterm infants, defined as birth at 340?7 through 366?7 weeks’ gestation, are less mature than term infants. Because the size and weight of them are like some term infants, late-preterm infants may be treated by parents, caregivers, and health care professionals as though they are at low risk of morbidity. But they have more risks than term babies. The aim of this article is to describe the problems of late preterm infant
Meconium Aspiration Syndrome
Mekonyumlu amniyon sıvısı normal gebeliklerin %13'ünde gözlenir ve bu hastaların %5'inde mekonyum aspirasyon sendromu gelişir. Mekonyum aspirasyon sendromu daha çok miadında ve postmatüre bebeklerde görülür. Mekonyum aspirasyon sendromunda hafif takipne ve dispneden ağır solunum yetmezliği ve persistan pulmoner hipertansiyona kadar değişen çok farklı bir klinik tabloya rastlanabilir. Mekonyum aspirasyon sendromu kompleks fizyopatolojiye sahip ciddi bir yenidoğan hastalığıdır. Yenidoğan döneminde mekonyum aspirasyon sendromu geçiren bebeklerde, akut etkilerin yanında uzun dönemde anormal bronşial reaktivite, hışıltılı solunum gibi solunum sistemi patolojilerine rastlanmaktadır. Tedavide birçok yardımcı, ilave tedaviler de kullanılmaya ve denenmeye devam edilmektedir. Bu derlemede amniyon sıvısı mekonyumlu olan ve mekonyum aspirasyon sendromlu bir bebeğin antenatal, natal ve postnatal dönemdeki yönetimi aktarılmıştırMeconium-stained amniotic fluid occurs in approximately 13% of normal pregnancies and 5% of these infants develop meconium aspiration syndrome. Meconium aspiration syndrome is mostly a problem of term and postterm infants. There may be mild tachypnea or dispnea, respiratory insufficiency and persistant pulmonary hypertension in meconium aspiration syndrome. Meconium aspiration syndrome has a complex pathophysiology. Babies with meconium aspiration syndrome have both acute effects and long term morbidities such as bronchial reactivity and wheezing. Although there is improvement in pathophysiology and treatment modalities, it is still difficult to treat meconium aspiration syndrome. In this paper, management of newborns with meconium stained amniotic fluid and meconium aspiration syndrome in antenatal, natal and postnatal period are reviewe
Hasta olmayan preterm yenidoğanlarda kan basıncı monitörizasyonu
Amaç: Bu çalışmada yenidoğan yoğun bakım ünitemize yatırılan sağlıklı preterm bebeklerdeki normal kanbasıncı değerlerini sağlamayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Yaşamının ilk saatlerinde yenidoğan yoğun bakım ünitemize yatırılan 34 gestasyonel haftadan küçük hemodinamik olarak stabil 141 preterm bebek çalışmaya dahil edildi. Bulgular: 141 bebek çalışmaya alındı. Ortalama doğum ağırlıkları ve gestasyon haftaları sırasıyla 1437.45±445.8 gr and 31.04±2.1 hafta idi. Kan basıncı değerleri farklı gestasyon haftası ve doğum ağırlıklarına göre uluslararası değerlerden farklı idi. Sonuç: Yüzyıllardan beridir yenidoğan kan basıncı ölçümleri yapılmasına rağmen, normal neonatal kan basıncı değerlerini belirlemede henüz daha çok yolumuz bulunmaktadır. Kesin değerleri belirlemeden önce hala birçok fizyolojik değişikliklerin araştırılması gerekmektedir.Purpose: The aim of this study was to provide normative blood pressure measurements during the first days of life of healthy preterm neonates admitted to our neonatal intensive care unit. Material and Method: The representative study population consisted of 141 hemodynamically stable premature infants who were smaller than 34 gestational weeks admitted to the neonatal intensive care unit during the first hours of life. Results: One hundred forty-one infants were studied. The mean birth weight and gestational weeks of the study group is 1437.45±445.8 gr and 31.04±2.1 (2734) weeks respectively. Blood pressures differ from the universal norms in different groups of gestation and birth weight. Conclusion: Despite the fact that neonatal blood pressures has been measured for decades, we are still in the early phase of identifying the normal patterns of infant blood pressure. There are still many physiological changes that need further investigation before definitive reference data can be generated
Ventrikülit Tanısı Alan Yenidoğan Bebeklerin Değerlendirilmesi
Amaç: Neonatal menenjit ve ventrikülit, sistemik ve intraventriküler antibiotik tedavilerine rağmen hala yüksek mortalite oranlarına sahip problemlerdir. Preterm infantlarda posthemorajik hidrosefali ciddi bir problem olmakla beraber tekaralanan ventriküler girişimlerde ventrikülit oluşumuna neden olmaktadır. Materyal ve Metod: Çalışmamızda Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi yeni doğan yoğun bakım ünitesinde Ocak 1999Aralık 2004 tarihleri arasında takip edilen ve ventrikülit tanısı konulmuş 16 yenidoğan değerlendirilmiştir. Bulgular:Ortalama gebelik haftası 33±5 hafta ve ortalama doğum ağırlığı ise 2090±912 gramdı. Ventrikülit tanısı yaklaşık 38±22. günlerde konuldu. 11 infantta intraventriküler hemoraj ve 15 infantta hidrosefali vardı ki bunların 5 tanesi konjenital hidrosefalidir. 13 infantta serebrospinal sıvı (BOS) taps ile drene edildi. Kültürü yapılan sıvıda GR(-) bakteriler (klebsiella pnömoni, Pseudomonas auroginasa) baskın olarak bulundu. BOS kültür sonuçlarına göre intraventriküler ve intravenöz tedavi yöntemi uygulandı. 28±17 gün intraventriküler olarak vankomisin ve amikasin tedavisi uygulandı. İntraventriküler tedavi sırasında 8 infanta ait BOS proteinleri seviyelerinde artışlar görülmüştür. İntraventriküler tedaviye başlarken BOS protein miktarı ortalama 624,1±429,1 mg/dl iken tedavinin 14. günü bu oran 993,7±582,2 mg/dl olmuştur. Ventriküloperitoneal şantı olan 7 infanttan 6 sında enfeksiyon tekrarı gözlenmiştir. İnfantların 7 si tedavi sırasında yaşamını yitirmiştir, ventriküloperitoneal şantı olan 1 infant tedavi edilirken, ailesi tedaviyi reddeden 8 infant taburcu edilmiştir. Sonuç: Yeni tedavi metodlarının geliştirilmesine rağmen, ventrikülit neonatal bakımda belirli bir standardizasyon olmamasında ötürü halen önemli bir problemdir.Purpose: Neonatal meningitis and ventriculitis still remain a problem with high mortality in spite of systemic and intraventricular antibiotics. Ventriculitis due to repeated taps is a serious problem of posthemorragic hydrocephalus in preterm infants. Materials and Methods: In this study, we evaluated 16 infants with ventriculitis followed at Cukurova University Faculty of Medicine Neonatal Intensive Care Unit between January 1999-December 2004. Results: Mean gestational week was 33± 5 weeks and mean birth weight was 2096 ± 912 grams. Venticulitis was diagnosed at 38 ± 22 days. Eleven of the infants had intraventricular hemorrhage and 15 had hydrocephalus, 5 of whom had congenital hydrocephalus. Drainage of CSF was performed by taps in 13 infants. Gram negative microorganisms (Klebsiella pneumonia, Pseudomonas aeruginosa) were predominating in cultures. Both intravenous and intraventricular antibiotic treatment was performed according to the cerebrospinal fluid cultures. Vancomycine and amicasine as intraventricular therapy were performed for 28 ±17 days. Cerebrospinal fluid protein levels increased significantly at 8 infant during intraventricular therapy. Mean cerebrospinal fluid protein at the begining of intraventricular treatment was 624.1± 429.1 mg/dl while on 14th day of treatment it was 993.7± 582.2 (891750) mg/dl. Seven of the infants were ventriculoperitoneal shunted 6 of them were reinfected. Seven of the infants were died during treatment, 1 infant with ventriculoperitoneal shunt was treated and 8 infants were discharged during treatment because of parents' refusal of therapy. Conclusion: Despite the new treatment regimens, the ventriculitis still remains a problem because of nonstandardized practice in neonatal care