128 research outputs found
SİVAS 4 EYLÜL BARAJI İÇME SUYUNDAKİ MANGANIN LABORATUAR VE TESİS ÖLÇEKLİ GİDERİM VERİMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Potable and service water demand of the city Sivas is being supplied partly with the underground water and partly with the stored water within the active basin of the Sivas 4 Eylül Dam. Released discharge which is supplied from the Sivas 4 Eylül Dam is at first step treated at the Water Treatment Plant of the Sivas Municipality and then directed to the water reservoirs and the city main water network. It has been observed that manganese concentration within the potable water supplied from the Sivas 4 Eylül Dam has been increasing during the autumn months (October 2010). Within the scope of this study, appropriate coagulant selection and its optimum dosage determination has been targetted for manganese disposal within the potable water by trying different coagulants via Jar test at laboratory medium. Most appropriate coagulant and its optimum dosage which was determined as a conclusion from the Jar test carried out at laboratory has been applicated at the Water Treatment Plant of the Sivas Municipality. (KMnO4); permanganet of potassium as coagulant, (FeCl3); ferric [Iron (III)] chloride and Anionic Polyelectrolyte as coagulant ancillary chemical has been used. As a conclusion of the test it was determined that manganese disposal efficiency had been 94.7% in case only KMnO4 was used. It was found out that manganese disposal efficiency had been 96.3% in case KMnO4 together with FeCl3 and anionic polyelectrolyte were used. When the optimum conditions of the laboratory mediumwhere high manganese disposal efficiencies are observed were applicated in the facility ; it has been seen that manganese disposal efficiency was 53.4% when appropriate coagulant and its optimum dosage basing the laboratory tests were applicated at site. As a conclusion it has been determined that higher dosages than the ones obtained from laboratory tests were required to be applicated at practice in case a high level manganese disposal at water treatment plant facilities was desired.Sivas kenti, içme ve kullanma suyu ihtiyacının bir kısmını yer altı sularından bir kısmını ise yüzey sularından karşılamaktadır. Sivas 4 Eylül Barajı’ndan temin edilmiş olan yüzey suyu, Sivas Belediyesi İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde arıtılmakta ve şehir şebekesine verilmektedir. 4 Eylül Barajı’ndan temin edilmiş olan içme suyundaki mangan konsantrasyonu, sonbahar aylarında (Ekim 2010) artış göstermiştir. Bu çalışmada; içme suyundaki manganı gidermek için laboratuar ortamında yapılan Jar testi çalışmasıyla farklı koagülantlar kullanılarak optimum dozaj ve uygun koagülant seçimi amaçlanmıştır. Jar testi çalışması sonucunda laboratuarda belirlenen en uygun koagülantlar ve optimum dozajlar, içme suyu arıtma tesisinde uygulanmıştır. Koagülant olarak potasyum permanganat (KMnO4), Demir (III) Klorür (FeCl3) ve koagülant yardımcı kimyasalı olarak da Anyonik Polielektrolit kullanılmıştır. Deney sonucunda yalnızca KMnO4 kullanılmasıyla mangan giderim veriminin %94,7 olduğu tespit edilmiştir. KMnO4 ile birlikte FeCl3 ve anyonik polieletrolit birlikte kullanıldığında mangan giderim verimi %96,3 olarak bulunmuştur. Mangan giderme veriminin yüksek olduğu laboratuar ortamındaki optimum koşullar tesiste uygulandığında; laboratuar ölçekli elde edilen uygun koagülant ve optimum dozajın saha ölçeğinde uygulanmasıyla mangan giderim veriminin %53,4 olduğu görülmüştür. Sonuç olarak; yüksek oranlarda mangan giderimi sağlamak için içme suyu arıtma tesisinde, laboratuar ölçeğinde elde edilen dozajlardan daha yüksek dozajlara gereksinim duyulduğu tespit edilmiştir.
Knowledge Level Assessment Survey of Nurses at Tekırdag Namik Kemal University Medical Research Center, About HPV Vaccination
Aim:Cervical cancer is a common and mostly fatal gynecological malignancy. HPV vaccination is a secure and efficient procedure to prevent cancer before the first sexual intercourse. Designed to prevent the majority of invasive cervical cancer, quadrivalent (HPV 6/11/16/18) and bivalent (HPV 16/18) vaccines have been available since 2006 and 2007. These vaccines can prevent most cases of cervical cancer if given before a girl or woman is exposed to the virus. The Advisory Committee on Immunization Practices- ACIP suggests that girls should be vaccinated around the age of 12 years, even series can be started at age of 9 years.Material and Method:Between the dates of 1 January – 28 February 2018 at Tekirdağ Namık Kemal University Medical Research Center 50 nurses who have daughters, answered the questions of knowledge level assesstment survey about HPV vaccination.Results:Although %88 of the nurses know how and why to screen cervical cancer, only %32 of them had regular gynecological examination and cervical cancer screening. The rate of informing patients about HPV vaccination at gynecologist appointments of these 50 nurses, is %15.Conclusion:Nurses, providing healthcare services and health education to the community, have sufficient knowledge about HPV vaccination, which is indispensable for preventing cervical cancer. However, their trust in HPV vaccines is at very low levels. Additionally, our research shows that gynecologists cannot inform their patients efficiently due to not having HPV vaccination on National Immunizations Programme and additional costs
THE ATTITUDES OF CLASSROOM TEACHERSz TOWARDS PHYSICAL EDUCATION LESSON AND THE PROBLEMS THEY ENCOUNTER
Bu araştırmanın amacı, ilköğretim okullarında görev yapan sınıf öğretmenlerinin, beden eğitimi dersine yönelik tutumları ve karşılaştıkları problemleri belirlemek ve kişisel bilgilerinden elde edilen bağımsız değişkenlere göre, tutum ve problemlerinin farklılaşıp farklılaşmadığını karşılaştırarak incelemektir.
Araştırma, nicel ve nitel araştırma desenleri ile değerlendirilmiştir. Araştırmanın nicel bölümünde, mevcut durumu ortaya çıkarmayı amaçlayan betimsel ve taramaya yönelik bir yöntem, nitel bölümünde ise görüşme yöntemi kullanılmıştır.
Araştırmanın evrenini, 2006-2007 eğitim-öğretim yılında Ankara il merkezindeki 8 merkez ilçede, 532 resmî ilköğretim okulunda görev yapan 9174 sınıf öğretmeni, araştırmanın nicel bölümünün örneklemini, 53 ilköğretim okulunda görev yapan 984 sınıf öğretmeni, nitel bölümünün örneklemini ise 12 sınıf öğretmeni oluşturmuştur.
Araştırmada veri toplama araçları olarak, araştırmacı tarafından geliştirilen Kişisel Bilgi Formu, Sınıf Öğretmenlerinin Beden Eğitimi Dersi Tutum Ölçeği (SÖBEDTÖ), Sınıf Öğretmenlerinin Beden Eğitimi Dersi Problem Ölçeği (SÖBEDPÖ) ve Görüşme Formu kullanılmıştır.
Araştırmanın nicel bölümünde, Sınıf Öğretmenlerinin Beden Eğitimi Dersi Tutum Ölçeği ve Sınıf Öğretmenlerinin Beden Eğitimi Dersi Problem Ölçeğinden elde edilen verilerin değerlendirilmesinde, istatistiksel yöntem olarak frekans, yüzde dağılımları, bağımsız gruplar için t-Testi, bağımsız gruplar için tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Ayrıca tek yönlü varyans analizi (ANOVA)znde, birimler arası farkların hangi gruplar arasında olduğunu bulmak amacıyla da Tukey HSD ve Dunnett C testi uygulanmıştır. Analizlerde anlamlılık düzeyi 0.05 olarak alınmıştır. Araştırmanın nitel bölümünde toplanan veriler, nitel araştırmanın içerik analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir.
Araştırmanın nicel bölümünün sonuçlarına göre; erkek sınıf öğretmenlerinin, kadın sınıf öğretmenlerine göre; 30 yaş ve üstü sınıf öğretmenlerinin, 29 yaş ve altı sınıf öğretmenlerine göre; kıdemli sınıf öğretmenlerinin, kıdemsiz sınıf öğretmenlerine göre; eğitim enstitüsü mezunu sınıf öğretmenlerinin, eğitim yüksek okulu, eğitim fakültesi ve diğer fakültelerden mezun sınıf öğretmenlerine göre; ön lisans mezunu sınıf öğretmenlerinin, lisans mezunu sınıf öğretmenlerine göre; daha fazla egzersiz yapan sınıf öğretmenlerinin, daha az egzersiz yapan ve hiç egzersiz yapmayan sınıf öğretmenlerine göre beden eğitimi dersine yönelik daha olumlu tutuma sahip oldukları ve daha az problemle karşılaştıkları belirlenmiştir. Beden eğitimiyle ilgili sertifikaya sahip olan sınıf öğretmenlerinin, sertifika sahibi olmayan sınıf öğretmenlerine göre; beden eğitimine yönelik hizmet içi eğitim alan sınıf öğretmenlerinin, hizmet içi eğitim almayan sınıf öğretmenlerine göre beden eğitimi dersine yönelik daha olumlu tutuma sahip oldukları tespit edilmiştir. Görev yaptıkları okulların bulunduğu çevrenin sosyal gelişmişlik düzeyine göre, orta gelişmiş düzeydeki okullarda görev yapan sınıf öğretmenlerinin, gelişmiş ve gelişmemiş düzeydeki okullarda görev yapan sınıf öğretmenlerine göre beden eğitimi dersinde daha az problemle karşılaştıkları görülmüştür.
Araştırmanın nitel bölümünün sonuçlarına göre; sınıf öğretmenlerinin beden eğitimi dersinin çok gerekli bir ders olduğu konusunda fikir birliği içinde oldukları, ancak beden eğitimi dersini yürütebilecek bilgi ve donanıma sahip olmadıklarından, bu dersi verimli bir şekilde işleyemedikleri, bu nedenle de dersin amacına ulaşamadığı belirlenmiştir. Sınıf öğretmenlerinin, beceri ve ilgi yetersizliği, kıyafet sorunu, diğer derslerde yetiştirmek zorunda oldukları yoğun bir program olması ve çocukların akademik başarılarının öncelik taşıması gibi nedenlerle, beden eğitimi dersinde genelde önemli görülen dersleri işledikleri tespit edilmiştir. Sınıf öğretmenlerinin beden eğitimi dersinde karşılaştıkları en önemli problemler, okullarda spor salonunun olmaması veya spor salonu olanlarında yeterince kullanılamaması, okul bahçelerinin bu dersin yapılabilmesi için uygun olmaması, araç-gereç ve malzeme eksikliğinin olması ve bu dersi yürütebilecek bilgi ve uygulama düzeylerinin yetersiz olması olarak saptanmıştır. Sınıf öğretmenlerinin yükseköğrenimleri sırasında almış oldukları beden eğitimine yönelik derslerin, ilköğretim I. kademede beden eğitimi derslerini yürütebilecek kadar yeterli olmadığı belirlenmiştir.The objective of this study is to determine the attitudes of classroom teachers towards the physical education lesson and the problems they had and to analyze whether their attitudes and behaviours differentiate or not by comparing according to the independent variants obtained from their personal knowledges.
The research was evaluated with quantitative and qualitative research patterns. In the quantitative part of the research, descriptive and scanning method aiming to uncover the available situation and in the qualitative part, interview method were used.
9174 classroom teachers working in 532 formal primary school in the eight district centers of Ankara formed the universe of research, in 2006-2007 education-instruction term and 984 classroom teachers working in 53 primary school formed quantitative part of the sample and 12 classroom teachers formed the qualitative part of the sample.
In the research, Personal Knowledge Form, Classroom Teachersz Physical Education Lesson Attitude Scale (CTPELAS), Classroom Teachersz Physical Education Lesson Problem Scale (CTPELPS), Interview Form which all developed by the researcher as data collection mean were used.
In the quantitative part of the research, t-test for the independent groups, percent distribution, frequency as statistical method, one way variance analysis were used in the evaluation of the data obtained from Classroom Teachersz Physical Education Lesson Attitude Scale, Classroom Teachersz Physical Education Lesson Problem Scale. Besides, in one way variance analysis, Tukey HSD and Dunnett C Test were applied to find out in which groups there are differences between the units. Meaningfulness level in the analysis was taken as 0.05. The data collected in the qualitative part of research was evaluated with the help of the content analysis method of the qualitative research.
According to the results of the quantitative part of the research; male classroom teachers compared to female classroom teachers, 30 year and over 30 classroomteachers compared to 29 year and below 29 classroom teachers; senior classroom teachers compared to junior classroom teachers, the classroom teachers graduated from education institute compared to the classroom teachers graduated from education high school, education faculty, and other faculties, classroom teachers with associate degree compared to classroom teachers with bachelorzs degree; the teachers who do more exercise compared to the other classroom teachers who do less or never do were determined that they have more positive attitude towards physical education lesson and that they encounter less problems. It was found out that the classroom teachers who have a certificate related to the physical education compared to the classroom teachers who has no certificate; the classroom teachers who have in-service training in physical education compared to the ones who have no in-service training have more positive attitude towards physical education. According to social development of the environment where their schools are located, classroom teachers who work in the medium developed schools have less problems in the physical education lesson, compared to the classroom teachers who work in developed and undeveloped schools.
According to the results of qualitative part of the research; it was found out that all the classroom teachers agree that physical education lesson is necessary, but they donzt have enough knowledge to do this lesson, thatzs why, they canzt teach this lesson productively and so the lesson doesnzt reach its goal. Because of the facts that the classroom teachers have a busy programme in the other lessons, lack of skill and interest, dress problems, and priority in studentsz academic success, it was determined that the classroom teachers do the other lessons which are given more importance. The most important problems that classroom teachers encounter are that there are no gymnasiums in the schools, the gymnasiums which are not used well, the schoolyardsz arenzt convenient to do this lesson, lack of equipment and their knowledge and application level to do this lesson arenzt enough. The lessons related to the physical education that the classroom teachers were taught during their university education are not enough to do the physical education lesson in the first stage of primary education
Assessment of energy expenditure, physical activity and sleep pattern in patients with frequent symptomatic ventricular ectopic beats
Background. Ventricular ectopic beats (VEBs) are considered as benign ventricular arrhythmias in patients without structural heart disease. However, symptomatic frequent VEBs can adversely affect energy metabolism. The present study aimed to determine the effect of symptomatic frequent VEBs on energy expenditure, physical activity and sleep pattern. Methods. Thirty-seven patients with symptomatic frequent VEBs and no structural heart diseases were enrolled. Patients underwent simultaneous 24-hour-ambulatory Holter electrocardiogram monitoring and the BodyMedia armband device monitoring which measures energy expenditure. Data acquired from both devices were compared with the data acquired from healthy volunteers in the control group. Results. Total energy expenditure (TEE) was higher in the patient group than the control group (1470 353 kcal vs 1125 275 kcal, P < 0.001). Average metabolic equivalence (aMETs) (1.1 +/- 0.2 vs. 1.3 +/- 0.2, P = 0.028), physical activity duration (PAD) (0.35 vs. 0.48, P = 0.007) and sleep duration (SDN) (3.15 vs. 4.31, P = 0.004) were significantly lower in the patient group than control group. VEBs frequency was inversely correlated with only SDN (r = 0.374, P = 0.027). Conclusion. Total energy expenditure (TEE) is increased in patients with symptomatic frequent VEBs in comparison with healthy subjects while PAD, average metabolic equivalence (aMETs) and SDN are decreased. VEBs frequency was inversely correlated with SDN. (C) 2016 Association pour le developpement de la recherche en nutrition (ADREN). Published by Elsevier Masson SAS. All rights reserved
A pilot study of reliability and validity of Turkish version of West Haven-Yale Multidimensional Pain Inventory in patients with low back pain
Background: West Haven-Yale Multidimensional Pain Inventory (WHYMPI), used in the evaluation of patients with chronic pain including behavioral and cognitive assessment, is a multidimensional pain scale consisting of three main sections and 12 subscales. The validity of this inventory has been supported by various study results of confirmatory and exploratory factor analytic procedures. The aim of our present study was to investigate the validity and reliability of the Turkish form of the West Haven-Yale Multidimensional Pain Inventory (WHYMPI-T). Methodology: 41 patients, with a minimum 3 mon history for chronic non-specific low back pain, without previous surgical history, neurological and rheumatic diseases, and without communication problem; completed Brief Pain Inventory (BPI), McGill Pain Questionnaire (MPQ), Beck Depression Inventory (BDI) and the Short Form-36 (SF-36) scales. The measurements were repeated in fifth days. Results: Significant difference between WHYMPI-T lower and upper group averages was found. Internal consistency analysis of the scale, Cronbach's α coefficient ranged from 0.93 to 0.99 for B and C sections. All the items of A, B and C sections were found compatible with each other in the item analyses and scale test-retest results were congruent with each other. Between WHYMPI-T subscales and BPI, MPQ, BDI, SF-36 scales, a positive correlation was observed. Conclusion: The results of our study confirm that WHYMPI-T is a valid and reliable instrument which can be used for the evaluation of chronic non-specific low back pain. Key words: West Haven-Yale Multidimensional Pain Inventory; WHYMPI; WHYMPI-T; Low back pain; Validity; Reliability Citation: Gulcelik GE, Malkoc M, Aysel Yildiz Ozer AY. A pilot study of reliability and validity of Turkish version of West Haven-Yale Multidimensional Pain Inventory in patients with low back pain. Anaesth. pain intensive care 2020;24(5): Received: 13 September 2020, Reviewed: 17 September 2020, Accepted: 23 September 202
Serebral palsili çocuklarda gövde stabilizasyonu ve rehabilitatif etkileri
The trunk has a major role in providing dynamic stabilization in postural reactions. It also plays a critical role in supporting upper and lower extremity
movements, loading, and protecting the spine. Trunk stabilization is the maintenance of trunk postural control and movement despite the disturbing
effects of gravity, internal and external perturbations.
Cerebral palsy (CP) is a non-progressive neurodevelopmental disease. Weak trunk control is common among children with CP. Trunk stability is
important in rehabilitation because of its contribution to the child’s activity and participation. However, the results of trunk stabilization training in
CP rehabilitation are limited, and few studies have emphasized the importance of trunk stabilization in CP.
Considering the growing interest in supportive and novel rehabilitation methods in children with CP, this paper aimed to (i) describe the main features
of neck and trunk stabilization (ii) summarize the possible therapeutic effects of neck and trunk stabilization methods based on different approaches
in patients with CP. As a result, the literature demonstrates that these exercises benefit the rehabilitation process in reducing the negative effects of
trunk instability. Increasing trunk stabilization with different techniques can improve the child’s upper-lower extremity skills, visual-perceptual
functions and balance abilitiesPostüral reaksiyonlarda dinamik stabilizasyonun sağlanmasında gövdenin rolü büyüktür. Ayrıca üst ve alt ekstremite hareketlerini destekleme,
yüklenme ve omurganın korunmasında kritik önemi vardır. Gövde stabilizasyonu, yerçekimi, iç ve dış pertürbasyonların olumsuz etkilerine rağmen
gövde postüral kontrol ve hareketin sürdürülmesidir.
Serebral palsi (SP), ilerleyici olmayan nörogelişimsel bir hastalıktır. Zayıf gövde kontrolü, SP'li çocuklar arasında yaygındır. Çocuğun aktivitesi ve
katılımına olan katkısı nedeniyle gövde stabilitesi rehabilitasyonda önemlidir. Bununla birlikte, SP rehabilitasyonunda gövde stabilizasyon eğitiminin
sonuçları sınırlı olup SP'de gövde stabilizasyonunun önemine vurgu yapan çok az sayıda araştırma yapılmıştır.
SP'li çocuklarda destekleyici ve yeni rehabilitasyon yöntemlerine artan ilgiyi göz önünde bulundurarak, bu makale (i) boyun ve gövde
stabilizasyonunun temel özelliklerini tanımlamayı (ii) SP'li hastalarda farklı yaklaşımlara dayalı boyun ve gövde stabilizasyon yöntemlerinin olası
terapötik etkilerinin özetini vermeyi amaçlamıştır. Sonuç olarak literatür, gövde instabilitesinin olumsuz etkilerini azaltmada bu egzersizlerin
rehabilitasyon sürecine yarar sağladığını göstermektedir. Farklı tekniklerle gövde stabilizasyonunun arttırılması çocuğun üst-alt ekstremite
becerilerini, görsel-algısal fonksiyonlarını ve denge yeteneklerini geliştirebili
Koah'lı hastalarda vücut farkındalığı tedavisinin denge ve düşme korkusuna etkisi: Pilot çalışma
GİRİŞ-AMAÇ: Kronik akciğer hastalıkları ile ilgili tedavi kılavuzlarında akciğer dışı sistemlerin ve semptomların da
değerlendirilmesi önerilmektedir. Bu kapsamda özellikle son dönemde Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı(KOAH)’lı
hastalarda denge ve düşmenin etkilenimine dair yapılan çalışmaların sayısı artmış olup; bu araştırmalar
KOAH’lı hastaların hastalığın şiddeti ile orantılı şekilde; fonksiyonel denge kısıtlılığı ve düşme korkusuna sahip
olduklarını göstermiştir. KOAH’da pulmoner rehabilitasyonun (PR) etkinliği iyi tanımlanmış olsa da, postüral
kontrol, denge ve düşme korkusu düzeyinde minimal kazanım sağlamaktadır. KOAH’ lılarda denge ve düşmeyi
iyileştirecek alternatif tedavilere ihtiyaç duyulmaktadır. Literatüre bakıldığında Vücut Farkındalığı Tedavisi
(VFT)’ nin çeşitli hasta gruplarında yapılan egzersizin kalitesini, koordinasyonu, dengeyi, postüral kontrolü,
yaşam kalitesini, zihin-vücut bütünleşmesini arttırdığı görülmektedir. Bu pilot çalışma ile KOAH’lı hastalarda PR
programına ek olarak verilen VFT’nin denge ve düşme korkusu üzerindeki etkisini araştırmak amaçlanmıştır.
YÖNTEM: Deneysel bir çalışma olarak katılımcılar deney(n=11) ve kontrol(n=11) grubuna ayrıldı. Deney ve kontrol
grubundaki tüm hastalara 8 hafta boyunca, haftanın her günü 30 dakikalık PR programı verildi. Deney grubundaki
hastalara PR programına ek olarak 8 hafta boyunca, VFT haftada 1 gün, günde 1 saat uygulandı. Katılımcıların statik
ve dinamik dengesi Balance Master System denge ve performans test cihazı ile düşme korkusu ise Düşme Etkinlik
Ölçeği (DEÖ) ile değerlendirildi. Sekiz haftanın sonunda başlangıçta yapılan tüm değerlendirmeler tekrarlandı.
BULGULAR: İki grupta da başlangıca göre dengede gelişme ve düşme korkusunda azalma saptandı. Her iki tedavi
etkili bulundu; gruplar arası karşılaştırmada dinamik denge ve düşme korkusu seviyesi VFT grubu lehine belirgin
düzeyde farklı iken (p0,05).
SONUÇ: KOAH’lı hastalarda VFT’nin denge ve düşme korkusunun iyileştirilmesinde PR’ye göre daha etkili olduğu
saptanmıştır. Fiziksel bilinci geliştirerek doğru vücut uyumunu ve mekaniğini kurmayı hedefleyen VFT, KOAH’lı
hastalarda dengeyi geliştirmek ve düşme korkusunu azaltmak için etkili bir alternatif yöntemdir; KOAH hastaları
arasında başa çıkma becerilerini ve bilişsel davranışları geliştirmenin yanı sıra daha iyi hareket etmelerine yardımcı
olabileceği ve böylece günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirme yeteneklerini geliştirebileceği için pulmon
- …