8 research outputs found

    KOCASU VE GÖNEN ÇAYI DELTALARININ (MARMARA DENİZİ GÜNEY KIYILARI) GÜNCEL MORFOLOJİLERİ VE TORTUL

    No full text
    Kocasu ve Gönen çayı güney Marmara bölgesinin iki büyük akarsuyu olup birbirinden 80 km aralıkla denize ulaşırlar. Bo- şalttıkları su ve taşıdıkları tortul yükün önemli miktarı, yörede yarı kurak iklim şartlarının egemen olması dolayısıyla yağışlı kış aylarında gözlenmektedir. Bu iki akarsu, taşdıkları tortul yüke uygun olarak, morfolojik bakımdan farklılık gösteren ayrı delta sistemleri oluşturmuşlardır. Gönen çayı deltası 5.5 km kadar ilerlemesi ve toplam 28 km2 su dışı düzlüğü olan lobsu akarsu egemen bir tortul birikimidir. Menderesli dağıtım kanalları ve bir çok ufak lagün gölü delta düzlüğünün asıl elemanlarıdır. Taşınan kı- rıntılıların büyük oranda yatak yükü olması sebebiyle üçgensi delta düzlüğü gelişmekte ve günümüzde hafifçe doğuya doğru ilerlemektedir. Su dışı delta düzlüğü, 6 m kotunun teşkil ettiği basamakvari bir topografya ile ikiye bölünmüştür. DSi ce delta düzlü- ğünün karaya yakın tarafında yapılan sondajlarda 65 m tortul kesilmiştir. Delta düzlüğünün tortullarının kalınlığı ise 6 m civarındadır. Kocasu deltası bozucu-yıkıcı süreçlerin belirgin olduğu, çamur egemen, basık, uzunlamasına bir tortul birikimidir. Toplam 3,5 km ilerlemesi, 48 km2 su dışı düzlüğü olan dalga kontrollü bir deltadır. Delta üzerinde dağılım kanalı yoktur ve düz uzanımlı tek ana kanal ile oluşturulmaktadır. Deltanın oldukça fazla olan yanal büyümesi, yörede baskın olan kuzeydoğu rüzgârlarının oluşturduğu dalgalar ile sağlanmaktadır. Güncel delta düzlüğünde akarsu çökelleri çok az veya yoktur, iki lagün gölü, bataklıklar, bataklık kum sırtları, kumullar ve uzun kumlu plaj deltanın görünen elemanlarıdır. 4 m kotu, Gönen çayı deltasında olduğu gibi delta düzlüğünü, göreceli eski ve yeni olarak iki kısma ayırır. Deltanın toplam kalınlığının grafik hesaplama ve karşılaştırmalarla 55-60 m kadar olduğu tahmin edilmektedir. Her iki delta kara yönünde aktif sağ yanal, doğrultu atımlı faylara yaslanmıştır. Depolanma sahaları da denize kadar inen temel kayaları ile sınırlıdır. Bilhassa Kocasu deltasında bu sınırlanmalar çok keskindir. Drenaj alanının morfolojisi, Kocasu ve Gönen çayı deltalarının eş yaşta oluştuklarını ve muhtemelen erken Holosen'de ilerlemeğe başladıklarını göstermektedir. Delta düzlüklerindeki basamaklı durum, denizin bugünkü düzeyine, son klimatik optimumda ulaştığının belirteci olabilir. Daha sonraki küçük ve lokal deniz seviyesi değişmeleri, Kocasu deltasında uzun bataklık kum sırtlarının varlığı ile kendisini gösterir. Bu lokal değişmeler deltanın üzerine yaslandığı fayın tesiriyle olabilir. Güncel deniz seviyesi son bin yıldır durağanlık dönemindedir

    GÜNEY MARMARA BÖLGESİNDEKİ BÜYÜK VADİLERİN OLASI DEŞİLME ZAMANI

    No full text
    Güney Marmara Bölgesi’nin (Susurluk drenaj havzası-SDH) suları ve tortulları büyük ölçüde önce Manyas ve Ulubat göllerinde toplanır, sonra tek kanaldan Marmara Denizi’ne ulaşır.Mevcut akaçlama sistemi ile buradaki gözlem istasyonları SDH’ndaki aşınma hızını ve dolayısıyla buradaki büyük ölçekli vadilerin kazınma sürelerini araştırma olanağı vermektedir. Bu yönde veri elde etmek için, Ulubat Gölü’nün eski tortulları ve bunların kimyasal kapsamları sondajlar yardımıyla çalışılmıştır. Karotlarla kesilen göl tortulları içindeki bor iyonu alttan üste doğru 4 m seviyesinde aniden artmakta olup bu değişme Emet Vadisi’ndeki borat yataklarının aşınmaya başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Aşınma-depolanma ilişkileri dikkate alınarak Emet Vadisi’ndeki deşilme hızı 1,4 cm/yıl, bu değerin tüm araziye uygulanmasıyla vadinin toplam kazılma süresi 75 bin yıl olarak hesaplanmaktadır. Jeolojik süreçlerin tekdüze olmadığı dikkate alınarak, bu yaşın mutlak olmayacağı, ancak mevcut taşınma ve depolanma hızlarına göre vadilerin kazılma süresinin 300 bin yıldan daha da geriye gitmeyeceği söylenebilir. Öyle anlaşılıyor ki, hızlı aşınmanın önemli nedenlerinden birisi Marmara Denizi’nin son Buzul Çağında göl halinde oluşudur. Alçak taban düzeyi, kaynak alan ile birikim yeri arasında belirgin yükseklik farkı yaratmış ve erozyonun hızlanmasına yol açmıştır.

    Mining heritage and relevant geosites as possible instruments for sustainable development of miner towns in Turkey

    No full text
    *Gürbüz, Esra ( Aksaray, Yazar )History of mining in Anatolia goes back to the pre-pottery Neolithic in parallel to history of ancient civilizations in the region. Based on archaeological findings, native copper was the first metal used by humans, and right after, it was mined in central Anatolia. The mining of copper seemed to cause both the birth of metallurgy and powerful civilizations (e.g. Hittites, Assyrians, Lydians, Phrygians). Long-time mining of copper, lead, tin, gold and silver formed and left rich and valuable scientific and cultural heritages in Anatolia. They have been used efficiently in archaeological studies; however, miners’ towns need sustainable development now and the mining heritage could be a potential on it. In this study, potential of the mining geoheritages and some relevant geosites have been presented...
    corecore