Bartin University Institutional Repository
Not a member yet
10178 research outputs found
Sort by
Jordanian Arabic language teachers’ attitudes towards the use of differentiated instruction in teaching
This study examines the Jordanian language teachers’ attitudes towards the use of differentiated instruction in teaching Arabic. The study sample consisted of 140 male and female teachers. A questionnaire consisting of 25 items was used to collect data. The study employed the descriptive survey method to analyse the data. The results of the study indicated that the attitudes of Arabic language teachers towards differentiated instruction were generally high, with the mean scores of participants' responses on the questionnaire items ranging between 3.150 and 4.193. The results also revealed statistically significant differences in the mean scores of the participants' responses at α ≤ 0.05 attributed to gender in favour of male teachers whereas there were no statistically significant differences in the mean scores of the participants' responses at α ≤ 0.05 attributed to academic qualification. Also, the results indicated that there were statistically significant differences in the mean scores of the participants' responses at α ≤ 0.05 attributed to experience in favour of those with 4 years of experience or less. The study recommends equipping the educational environment with suitable resources and facilities for differentiated teaching
Evaluation of teachers' disaster preparedness awareness levels and their opinions on disaster preparedness in schools
Dünya'da ve ülkemizde en fazla can ve mal kayıplarının yaşandığı doğal afetler arasında depremler oluşturmaktadır. Doğal afetler sonrası ortaya çıkabilecek zararların en aza indirilmesi için bireyler hazırlıklı olmalıdır. Afetlere karşı hazırlık çalışmalarında afet eğitimlerinin önemi yadsınamaz. Yaşam boyu öğrenme yaklaşımı, afet eğitimi alanında kayda değer ve belirgin faydalar sunarken, bireylerin afet öncesi, anı ve sonrasında nasıl davranmaları gerektiğine dair daha derin bir bilinç geliştirmelerini ve kapsamlı bir eğitim almalarını mümkün kılar. Bu yaklaşım, sürekli öğrenmeyi teşvik eden oldukça kritik unsurlar barındırmakta ve afet eğitimini yaşam boyu süren dinamik ve evrimsel bir süreç haline dönüştürmektedir. Küçük yaşlardan başlayarak toplumun farklı kesimlerine afet farkındalık eğitimlerinin verilmesi önemlidir. Bu tür çalışmaların en iyi yapıldığı yerlerin başında okullar gelmektedir. Okullarda gelecek nesillerin afet farkındalığının düzeylerinin artırılmasında en önemli unsur öğretmenlerdir. Yapılan araştırmanın amacı, öğretmenlerin afet bilinç algı düzeyleri ile okullarda yapılan afet hazırlık çalışmalarına yönelik görüşlerinin belirlenmesidir. Bu çalışmada karma yöntem kullanılmış ve çalışmanın nicel bölümündeki çalışma evrenini Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Bartın İli Merkez İlçesi'nde 2023-2024 eğitim öğretim yılı resmi okullarda görev yapan 2104 kadrolu öğretmen oluşturmaktadır. Çalışmanın nicel bölümünde örneklem grubu resmi okullar da görev yapan 330 öğretmen, nitel bölümde ise çalışma grubu 20 öğretmen oluşturmaktadır. Çalışmaya katılım sağlayan öğretmenlerden elde edilen sayısal veriler sosyo-demografik özelliklerine göre istatistiksel analiz yapılarak sonuçlar başlık altında tablo olarak sunulmuştur. Çalışmanın nicel bölümünde elde edilen sonuçlara göre; öğretmenlerin afete hazırlık genel bilinç düzeylerinin, alt boyutta ise afete hazırlık için algılanan duyarlılık, algılanan ciddiyet, algılanan yararlar ve algılanan engeller boyutunda oldukça yüksek bilinç düzeyine sahip iken eyleme geçiriciler ve öz yeterlilikleri alt boyutlarında ise algı düzeylerinin daha düşük seviyede kaldığı sonucu elde edilmiştir. Araştırmanın nitel bölümünde elde edilen sonuçlara göre de okullardaki afet hazırlık çalışmalarına yönelik yapılan faaliyetlerin ve personel eğitimlerinin öğretmenler tarafından yetersiz bulunması, öğretmenlerin afet hazırlık kapsamında öz yeterlilikleri algı düzeyi ile örtüşmektedir. Araştırma ile elde edilen sonuçlar, toplumun eğitim lideri olan öğretmenlerin afet hazırlık bilinç düzeylerine yönelik kişisel gelişim gerektiren alanların belirlenmesi açısından literatüre katkı sunulması bakımından önemsenmektedir.Earthquakes are among the natural disasters that cause the most loss of life and property in the world and in our country. Individuals should be prepared to minimize the damages that may occur after natural disasters. The importance of disaster training in preparation for disasters cannot be denied. While the lifelong learning approach offers significant and significant benefits in the field of disaster education, it enables individuals to develop a deeper awareness and receive comprehensive education on how to behave before, during and after a disaster. This approach contains critical elements that encourage continuous learning and turns disaster education into a lifelong, dynamic and evolutionary process. It is important to provide disaster awareness training to different segments of the society, starting from an early age. Schools are one of the places where such studies are best carried out. Teachers are the most important element in increasing the disaster awareness levels of future generations in schools. The aim of the research is to determine teachers' disaster awareness perception levels and their opinions about disaster preparedness activities carried out in schools. In this study, mixed method was used and the study population in the quantitative part of the study consists of 2104 permanent teachers working in public schools in the 2023-2024 academic year in the Central District of Bartın Province under the Ministry of National Education. In the quantitative part of the study, the sample group consists of 330 teachers working in public schools, and in the qualitative part, the study group consists of 20 teachers. The numerical data obtained from the teachers who participated in the study were statistically analyzed according to their socio-demographic characteristics and the results are presented as a table under the title. According to the results obtained in the quantitative part of the study; It has been concluded that teachers' general awareness levels of disaster preparedness have a very high level of awareness in the sub-dimensions of perceived sensitivity, perceived seriousness, perceived benefits and perceived obstacles for disaster preparedness, while their perception levels remain at a lower level in the sub-dimensions of action takers and self-efficacy. According to the results obtained in the qualitative part of the research, the fact that the activities carried out for disaster preparedness in schools and personnel training are inadequate by the teachers coincides with the perception level of the teachers' self-efficacy within the scope of disaster preparedness. The results obtained from the research are considered important in terms of contributing to the literature in terms of identifying areas that require personal development regarding the disaster preparedness awareness levels of teachers, who are the educational leaders of the society
Reflections of the Cyprus Turkish Forces Regiment’s landing to the island on the Turkish novel
Osmanlı Devleti tarafından 1571’de fethedilen Kıbrıs’ta bu tarihle beraber Türk varlığı başlamıştır. Devletin 19. yüzyılda zayıflaması üç yüz yıllık egemenliğin ardından Kıbrıs’a da yansımış ve 1878’de adada önce geçici, sonra kalıcı olarak İngiliz egemenliği başlamıştır. Bu açıdan 1878 tarihi Kıbrıs Türkleri açısından önemli bir kırılma noktasıdır. 1878’den sonra Kıbrıs Türklerinin anavatandan farklı tarihî deneyimler yaşamasının sonucunda adada gelişen edebiyat da Türkiye’dekinden farklılaşmıştır. Bu farklılaşma özellikle içerik açısından karşımıza çıkmaktadır. Kıbrıs Türk edebiyatında tarihî yaşanmışlığın bir neticesi olarak Kıbrıs meselesi daha yoğun bir şekilde işlenmiştir. Bu doğrultuda özellikle Kıbrıslı akademisyenler tarafından Kıbrıs Türk romanı üzerine nitelik ve nicelik açısından önemli çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Buna karşın Kıbrıs meselesinin Türkiye’de gelişen Türk romanına yansıması ise Kıbrıs Türk romanıyla kıyasladığımızda daha azdır. Bununla koşut olarak bu konuda yapılan çalışmaların da yeterli ölçüde olmadığı görülmektedir. Bu bağlamda makalemizde Kıbrıs Türk tarihi açısından önemli bir olay olan Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nın adaya çıkışının Türkiyeli yazarlar tarafından yazılan romanlara nasıl yansıdığını ortaya koymaya çalışacağız. Alayın adaya çıktığı 1960’tan 2015 yılına kadarki süreçte Alev Alatlı, Mustafa Necati Sepetçioğlu ve Mustafa Mutlu İbili olmak üzere üç Türkiyeli yazarın beş romanında Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’na da yer verdiğini tespit ettik. Çalışmamızda alayın kuruluşu ve adaya çıkışı hakkında tarihî bilgiler verdikten sonra yazarların bu önemli olayı eserlerinde nasıl ele aldıklarını irdeleyeceğiz.The Turkish presence on Cyprus commenced in 1571 when the Ottoman Empire conquered the island. The decline of the Empire in the 19th century had an impact on Cyprus following a three-century rule and the British began to rule the island in 1878 first on a temporary basis, making it permanent later on. From this standpoint, 1878 is a major breaking point for the Turkish Cypriots. The literature developed on the island after 1878 as a result of some historic developments experienced by the Turkish Cypriots independently of the homeland. This difference manifests itself in the form of content in particular. The Cyprus issue has been addressed more intensively in the literature of the Turkish Cypriots as a consequence of their past experiences. To this end, the Cypriot academics have undertaken major studies in terms of quality and quantity, covering the Turkish Cypriot novel. However, the implications of the Cyprus issue on the Turkish novel developed in Turkey are limited compared to the Turkish Cypriot novel. In parallel, the number of studies over this theme is not sufficient. To this end, our paper is intended to put forth how The Cyprus Turkish Forces Regiment’s landing to the island, which is a significant event for the Turkish Cypriot history, has affected the novels written by the writers from Turkey. We have established that three novelists from Turkey namely Alev Alatlı, Mustafa Necati Sepetçioğlu, and Mustafa Mutlu İbili covered the The Cyprus Turkish Forces Regiment in five novels between 1960 when the regiment landed on the island and 2015. Offering a historical background on the foundation and landing of the regiment, the paper addresses how the aforementioned novelists tackle this significant issue in their works
Investigating the impact of teachers' e-learning styles on self-regulated learning skills
Öğrenme stili, 1960'lardan itibaren araştırılan ve farklılıklar gösteren öğrenme metodolojisi anlayışıdır. Her bireyin öğrenme biçimi farklıdır ve bu, bilgiyi edinme, düzenleme ve yorumlamada tercih edilen yöntemlerle ilişkilendirilir. Öğretmen eğitimi, toplumun ilerlemesi açısından önem taşır ve dünya genelinde kaliteli öğretmen eğitiminin vurgulandığı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, öğretmenlerin sürekli gelişmesini ve teknolojik yeniliklere açık olmalarını savunmaktadır. Eğitimde teknolojinin artan önemi nedeniyle, öğretmenlerin bu alanda bilgi sahibi olması, güncel gelişmeleri takip etmesi ve uygulaması gerekmektedir. Bu, geleceğin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak, eğitim sistemimizin hedeflerine ulaşmak ve yenilikçi eğitim ürünleri geliştirmek açısından oldukça önemlidir. Öğretmenler mesleki gelişimlerini sürdürerek kaliteli eğitim sunmalı ve farklı öğrenci gruplarına uygun eğitim yöntemlerini öğrenip uygulamalıdır. Bu durumda e-öğrenme kavramını ortaya çıkarmaktadır. Gerçekleştirilen çalışma, dijital ortamlarda öğretmenlerin ne şekilde öğrendikleri ve süreci nasıl idare ettikleri hakkında okuyucularına bilgi sağlamaktadır. Bunun sonucunda eğitim politikalarının geliştirilmesi, öğretmene yönelik özelleştirilmiş öğrenme yöntemlerinin oluşturulması, e-öğrenme araçlarının geliştirilmesi ve öğretmenlerin pedagojik etkinliklerini artırarak eğitim başarısını destekleme olanağı bulunulabileceğini belirtmektir. Profesyonel gelişimi teşvik etmek, araştırma ve uygulama için yeni perspektifler sağlamak ve daha iyi karar verme stratejisi geliştirme süreçlerine katkıda sağlamaktadır. Yapılan çalışmalar incelendiğinde e-öğrenme stilleri ile öz düzenleyici öğrenme değişkenleri kullanılarak öğretmenler üzerinde doğrudan bir araştırma yapılmadığı görülmüştür. Bu faktörlere dayanarak yapılan araştırmalar, eğitimcilerin kişisel ve profesyonel gelişimini desteklemekle kalmaz aynı zamanda öğrenme ve öğretme süreçlerinin niteliğini artırabilir. Böyle bir araştırmanın sonuçları, eğitim alanında yenilikçi uygulamalara yol gösterici olabilir ve uzun vadeli eğitim stratejilerinin şekillendirilmesine katkıda bulunabilir. E-öğrenme, teknoloji aracılığıyla her yerde ve her zaman eğitim sunan, asenkron ve senkron öğrenme modelleri içeren, öğrenenlere kendi hızlarında öğrenme fırsatı veren ve eğitimi daha çekici hale getiren bir yöntemdir. Bu yöntemle eğitimin kalitesinin artırılması ve eğitimde başarının desteklenmesi hedeflenmektedir. Bu çalışma öğretmenlerin elektronik öğrenme (e-öğrenme) stillerini ve bu stillerin öz-düzenleyici öğrenme yetenekleriyle ilişkisini inceler. E-öğrenme, teknolojinin ilerlemesi ve zaman/mekan sınırlamalarını ortadan kaldırarak var olan eğitimi sürdürme imkanı sunmasıyla popülerleşmiştir. Gerçekleştirilen çalışmada öğretmenlerin e-öğrenme stilleri ile öz düzenleyici öğrenme düzeylerini ortaya koymak ve ikisi arasındaki ilişki düzeyini incelemektir.Learning styles have been studied since the 1960’s, indicating a diverse methodology in acquiring knowledge. Each individual's approach varies and this preference is associated with the way information is acquired, organized, and interpreted. Teacher education is essential for societal advancement, and there have been global studies emphasizing the importance of high-quality teacher education. These studies advocate for the continual professional development of teachers and their openness to technological innovations. Given the growing significance of technology in education, it's imperative that teachers are knowledgeable in this area, staying abreast of and implementing the latest advancements. This is crucial for meeting the educational needs of the future, achieving the goals of our education system, and creating innovative educational products. To deliver quality education, teachers should continue their professional development and learn and apply teaching methods suitable for diverse student groups, thus bringing forth the concept of e learning. The study in question provides readers with insight into how teachers learn in digital environments and manage the process. It suggests that as a result, education policies can be improved, personalized learning methods for teachers can be created, e-learning tools can be developed, and teachers can improve their pedagogic activities to support educational success. Encouraging professional development can offer new perspectives for research and practice and contribute to the development of better decision-making strategies. Reviews of research indicate a lack of direct studies on these two factors among teachers. Studies based on these factors can not only support educators' personal and professional development but can also improve the quality of learning and teaching processes. The results of such research could provide guidance for innovative practices in education and contribute to shaping long term educational strategies. E-learning is a method that uses technology to provide education anytime and anywhere, includes asynchronous and synchronous learning models, allows students to learn at their own pace, and makes education more engaging. The aim of this method is to enhance the quality of education and support success in educational endeavors. This study examines teachers' e-learning styles and the relationship of these styles with their self-regulatory learning capabilities. E-learning has become popular by advancing technology and offering the possibility to continue existing education without the constraints of time or location. The study aims to reveal teachers' e-learning styles and their levels of self-regulatory learning, investigating the relationship between the two
11th International congress on accounting and finance research proceeding book- ICAFR’24
Muhasebe ve finans, küresel ekonomi ve iş dünyasının vazgeçilmez iki temel unsurudur. Günümüzün hızla değişen ve dijitalleşen ekonomi dünyasında, bu alanlarda yapılan uluslararası bilimsel çalışmalar, sadece yerel değil, aynı zamanda küresel ölçekli kararların alınmasında kritik bir rol oynamaktadır. Muhasebe, işletmelerin mali performansını doğru bir şekilde yansıtarak şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlar. Finans ise, kaynakların etkin bir şekilde yönetilmesine, yatırım kararlarının optimizasyonuna ve sürdürülebilir büyümenin sağlanmasına yönelik stratejiler sunar. Bu iki disiplinin akademik olarak incelenmesi, teorik bilgilerin uygulamaya nasıl dönüştürülebileceğini gösterirken, aynı zamanda ekonomik sistemin daha verimli işlemesine katkı sağlamaktadır. Uluslararası düzeyde gerçekleştirilen muhasebe ve finans araştırmaları, farklı ülkeler ve pazarlar arasında karşılaştırmalı analizler yapılmasına olanak tanır. Bu sayede, küresel iş dünyasının karşılaştığı karmaşık finansal sorunlara yenilikçi çözümler üretilmesi mümkün olur. Bu araştırmalar, sadece akademi için değil, aynı zamanda işletmeler, politika yapıcılar ve düzenleyici kurumlar için de değerli bilgiler sunmaktadır. Yaşanan teknolojik gelişmeler ve artan sürdürülebilirlik kaygılarına paralel olarak ana teması “Akıllı Teknolojiler ve Değişen Dünya Dinamikleri” olan 11. Uluslararası Muhasebe ve Finans Araştırmaları Kongresinin küresel ekonomi dinamikleri içerisinde bu iki disiplinin nasıl daha etkin hale getirilebileceği üzerine yapılan araştırmalar paylaşılmaktadır. Bartın Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşen bu kongre, disiplinler arası iş birliğini ve bilgi paylaşımını teşvik eden, ayrıca muhasebe ve finans disiplinleri açısından sürdürülebilirlik ve akıllı teknolojilerin geliştirilmesine katkıda bulunan bir etkinlik olmuştur. Bu çerçevede, özelinde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi genelinde de Bartın Üniversitesi olarak bu çalışmaya vesile olmanın da gurunu ve heyecanını birlikte yaşadık. Kongremize, ülkemizin çeşitli üniversiteleri ile resmi ve özel kurumlarda görev yapan 220 araştırmacının hazırladığı 117 adet bildiri kabul edilmiş ve 28 paralel oturumda bu bildirilerinin sunumları gerçekleştirilmiştir. Kongremizde ayrıca 1 açılış oturumu, özel konuşmacı oturumu ve 1 sektör oturumu da gerçekleştirilmiştir. Kongre sürecinde bizlere her türlü desteği sağlayan paydaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ederiz. Özellikle Düzenleme Kuruluna güç ve motivasyon veren desteklerinden ötürü Bartın Valisi Sayın Dr. Nurtaç Arslan’a, Bartın Belediye Başkanı Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya’ya, Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun’a, Bartın Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Halil Balık’a, Bartın Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Başkanı Sayın Tuncay Maden’e kongre düzenleme kurulu adına teşekkürlerimi sunarım. 11.Uluslararası Muhasebe ve Finans Araştırmaları Kongresinin verimli geçtiğine inanıyorum. Bu kongrede sunulan çalışmalar, ortaya çıkan yeni eğilimleri, uygulamaları ve teorik yaklaşımları tartışmaya açarak, katılımcılara geniş bir perspektif kazandırmıştır. Ayrıca akademisyenler ve uygulamacılar arasındaki bilgi alışverişi, disiplinler arası iş birliklerini güçlendirerek, yenilikçi çözüm önerilerinin geliştirilmesine katkı sağlayarak tüm paydaşların yüksek seviyede fayda sağladığına inanıyoruz
Akrabalık ilişkilerinin geliştirilmesinde hadislerin rolü
Günümüzde aile yapısı ve akrabalık ilişkileri, hızla değişen dünya şartları ve modern yaşam tarzlarından etkilenerek dönüşüme uğramaktadır. Teknolojinin hızlı gelişimi, küreselleşme ve şehirleşme gibi faktörler, aile birimini zayıflatmakta ve akrabalık ilişkilerini azaltmaktadır. Bu durumun sonucunda, insanlar arasında yaşanan bağların zayıflaması, toplumun sosyal dokusunu da etkileyerek birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Akrabalık ilişkileri, toplumların temel yapı taşlarından biridir ve insanların psikolojik, sosyal ve ekonomik gelişiminde büyük bir öneme sahiptir. Aile bireyleri arasındaki sevgi, saygı ve dayanışma gibi duygusal bağlar, akrabalık ilişkilerinin temelini oluşturur. Ayrıca, bu ilişkiler, insanların kimliklerini oluşturma sürecinde de büyük bir rol oynar. İslâm dini, akrabalık ilişkilerine büyük önem veren ve bu ilişkileri güçlendirmeyi teşvik eden bir dindir. Bu açıdan çalışmamızda yer verdiğimiz Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde akrabalık ilişkilerine dair pek çok öğüt ve tavsiye yer almaktadır. Bu öğüt ver tavsiyeler ışığında aile ilişkilerini nasıl geliştireceğimiz enine boyuna ele alınmıştır. İdeal bir toplum, fertlerin, akrabalarıyla sağlıklı iletişimi neticesinde gerçekleşecektir.1.Bask
Partner phubbing in romantic relationships
Bu araştırmada romantik ilişkisi bulunan bireylerin partner phubbing davranışına yönelik
görüşlerinin/algılarının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca çalışmada, romantik ilişki
doyumunu etkileyen partner phubbing davranışı ile ilgili kişisel deneyimler temel alınarak
daha detaylı bilgi elde edilmesi hedeflenmektedir. Araştırmada nitel yaklaşımlardan biri olan
olgubilim (fenomenoloji) deseni kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi en az bir ay süredir
bir romantik ilişkisi olan, 21-29 yaş arasında (X=26,6), 10 kadın 5 erkek olmak üzere toplam
15 katılımcıdan oluşmaktadır. Araştırma grubu belirlenirken amaçsal örnekleme
yöntemlerinden, ölçüt örnekleme metodu kullanılmıştır. Katılımcılar ön lisans, lisans ve
lisansüstü düzeyde öğrenim gören öğrencilerden ve/veya çalışanlardan oluşmaktadır. Her bir
katılımcıyla yarı yapılandırılmış ve yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen bulgular,
kodlar ve kategoriler üzerinden detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına
dayanarak 13 farklı tema ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, cep telefonu kullanımının ilişki içerisinde yaygın
bir pratik haline geldiğini ve bu sıklığın ilişkideki etkileşim dinamiklerini (duygusal,
iletişimsel ve ilişkisel etkiler) olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır. Partnerlerin boş
zamanlarında veya sosyal etkileşimi olmadığı anlarda cep telefonlarına yönelmelerinin,
romantik ilişkilerde kaliteli zamanın azalmasına, duygusal bağın zayıflamasına ve iletişim
kopukluklarına neden olduğu gözlemlenmiştir. Bu durumun ise partner phubbing’e maruz kalan bireylerde dışlanmışlık ve ihmal edilme hissi yaratarak, stres, öfke, kaygı ve hayal
kırıklığı gibi olumsuz duyguları tetiklediği sonucuna ulaşılmıştır. Partner phubbing
davranışının iletişimde kopukluklara ve dikkat dağılmasına neden olarak ilişki memnuniyet
düzeyinin düşmesine yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır. Partner phubbing davranışının günlük
veya planlı etkinliklerde de dikkat dağıtıcı bir unsur olarak, ilişki doyumunu ve duygusal
bağları olumsuz etkilediği gözlemlenmiştir. Çiftlerin, partner phubbing davranışına karşı en
çok “telefon kısıtlaması” stratejisini tercih etmekte oldukları; sosyal medya detoksu ve
bildirimleri kapatma gibi yöntemlerle de ilişkide daha fazla kaliteli zaman yaratmayı
hedefledikleri görülmektedir. Sonuç olarak partner phubbing davranışının ilişki doyumunu
tehdit eden önemli bir faktör olduğu görülmektedir. Araştırmadan elde edilen bulgular, ilgili
alanyazın ışığında analiz edilmiş ve tartışılmıştır. Son olarak, teorik ve uygulamaya yönelik
çıkarımlar ile gelecekteki çalışmalara ilişkin öneriler sunulmuştur.This study aims to determine individuals' perceptions regarding partner phubbing behavior
in romantic relationships. Additionally, the study seeks more detailed information based on
personal experiences related to partner phubbing behavior, which affects romantic
relationship satisfaction. A phenomenological design, one of the qualitative approaches, was
utilized in the study. The research sample consisted of 15 participants (10 women and five
men aged between 21 and 29 years (X= 26.6), who had been in a romantic relationship for
at least one month. The study group was selected using criterion sampling, one of the
purposive sampling methods. Participants included students and/or working individuals at
the associate, undergraduate, and graduate education levels. Semi-structured, face-to-face
interviews were conducted with each participant. The findings were analyzed in detail based
on codes and categories, resulting in 13 distinct themes.
The findings revealed that smartphone usage has become a common practice within
relationships and negatively affects interactional factors (emotional, communicative, and
relational effects). It was observed that partners turning to their smartphones during leisure
time or moments without social interaction reduced the quality of time in romantic
relationships, weakened emotional bonds, and led to communication breakdowns. This
situation was found to generate feelings of exclusion and neglect in individuals exposed to
partner phubbing, triggering negative emotions such as stress, anger, anxiety, and frustration. The study concluded that partner phubbing disrupts communication and causes distractions,
lowering relationship satisfaction levels. Partner phubbing behavior was also found to be
distracting during daily or planned activities, negatively impacting relationship satisfaction
and emotional bonds. Couples predominantly employed strategies like "phone restrictions"
in response to partner phubbing behavior and sought to create more quality time in their
relationships through social media detoxes and disabling notifications. In conclusion, partner
phubbing behavior emerged as a significant factor that threatens relationship satisfaction.
The findings were analyzed and discussed, considering the relevant literature. Finally,
theoretical and practical implications and suggestions for future research were presented
Examining the attitudes of professional accountants towards digital transformation based practices: The case of Bartın province
Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, dijitalleşme ve dijital dönüşüm süreçlerini tetikleyerek muhasebe süreçlerinde değişimlere neden olmuştur. Dijital dönüşüm süreci, muhasebe uygulamalarını yeniden şekillendirmiş; e-fatura, e-defter, e-beyanname gibi elektronik araçlar, muhasebe kayıtlarının dijital ortamlarda tutulmasını sağlamıştır. Bu süreç, iş süreçlerinde otomasyon, veri analitiği ve bulut bilişim teknolojisi gibi yenilikleri getirmiştir. Muhasebe meslek mensupları dijital dönüşüm temelli uygulamaların kullanılmasında önemli bir rol oynamaktadır. E-Fatura, e-arşiv ve e-defter gibi uygulamalar muhasebe meslek mensuplarının iş süreçlerinde zaman, maliyet tasarrufu vb. sağlamaktadır. Bu nedenle muhasebe meslek mensuplarının dijital dönüşüm temelli uygulamalara yönelik tutumları oldukça önemlidir. Bu araştırma, muhasebe meslek mensuplarının dijital dönüşüm temelli uygulamalara yönelik tutumlarını anlamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada mevcut durumu ortaya koymayı amaçlayan genel araştırma modellerinden betimsel araştırma modeli kullanılmıştır. Araştırmaya Bartın Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'na kayıtlı meslek mensubundan 18 kadın ve 58 erkek katılmıştır. Araştırmanın odak noktası, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, mesleki unvan, mesleki deneyim, kullanılan e-belge türü, e-fatura adedi, e-fatura senaryo türü ve e-fatura uygulama yöntemi gibi faktörlerin bu tutumlar üzerindeki etkisini belirlemektir. Araştırmada elde edilen veriler, SPSS 25.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin betimsel analizini yapmak için frekans, ortalama, standart sapma ve yüzdelik oran gibi tanımlayıcı istatistiksel metotlar kullanılmıştır. Katılımcıların ölçek puanları değerlendirilmesinde, ilişkisiz (Bağımsız) örneklemler için t-testi ve ilişkisiz örneklemler için tek faktörlü varyans analizi (One-Way ANOVA) kullanılmıştır. Varyans analizi sonucunda anlamlı bir fark tespit edildiğinde, farkın hangi gruptan kaynaklandığını belirlemek için Tukey HSD testi kullanılmıştır. Araştırma sonunda Bartın Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler odasına kayıtlı meslek mensuplarına cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, mesleki unvan, mesleki deneyim süresi, kullanılan e-belge türü, e-fatura adedi, e-fatura senaryo türü ve e-fatura uygulama yöntemi değişkenlerine göre tutumlarında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Mesleki deneyim değişkeni açısından katılımcıların e-uygulamaların faydalılığı konusundaki tutumlarında 16-20 yıl ile 20 yıldan fazla deneyime sahip gruplar arasında anlamlı farklılık görülmüştür. 16-20 yıl muhasebe deneyimi olan muhasebe meslek mensuplarının, 20 yıldan fazla deneyimi olan muhasebe meslek mensuplardan daha olumlu tutuma sahip oldukları görülmüştür.Rapid developments in information and communication technologies have triggered digitalization and digital transformation processes, causing changes in accounting processes. The digital transformation process has reshaped accounting practices; electronic tools such as e-invoice, e-ledger, and e-declaration have enabled accounting records to be kept in digital environments. This process has brought innovations such as automation, data analytics, and cloud computing technology to business processes. Accounting professionals play an important role in the use of digital transformation-based applications. Applications such as e-invoice, e-archive, and e-ledger provide accounting professionals with time, cost savings, etc. in their business processes. Therefore, the attitudes of accounting professionals towards digital transformation-based applications are very important. This research was conducted to understand the attitudes of accounting professionals towards digital transformation-based applications. The descriptive research model, one of the general research models that aim to reveal the current situation, was used in the research. 18 women and 58 men from the profession registered with the Bartın Chamber of Certified Public Accountants participated in the research. The focus of the study is to determine the effects of factors such as gender, age, education level, professional title, professional experience, e-document type used, number of e-invoices, e-invoice scenario type and e-invoice application method on these attitudes. The data obtained in the study were analyzed using the SPSS 25.0 program. Descriptive statistical methods such as frequency, mean, standard deviation and percentage were used to perform descriptive analysis of the data. In the evaluation of the participants' scale scores, t-test for unrelated (Independent) samples and single-factor analysis of variance (One-Way ANOVA) for unrelated samples were used. When a significant difference was detected as a result of the variance analysis, Tukey HSD test was used to determine which group the difference originated from. At the end of the research, no significant difference was found in the attitudes of the professionals registered to the Bartın Chamber of Certified Public Accountants according to the variables of gender, age, education level, professional title, professional experience period, e-document type used, number of e-invoices, e-invoice scenario type and e-invoice application method. In terms of the professional experience variable, a significant difference was observed between the groups with 16-20 years and more than 20 years of experience in the attitudes of the participants towards the usefulness of e-applications. It was observed that the accounting professionals with 16-20 years of accounting experience had a more positive attitude than the accounting professionals with more than 20 years of experience
Arap dili seviyelerine yönelik sözcük yeterliliği (teori ve uygulama) “Silsiletu’l-Lisân örneği”
Bu çalışma, sözcüksel yeterlik konusunu tanımlayarak ve Dil Öğrenimi için Avrupa Ortak Referans Çerçevesi (CEFER), öğretme ve değerlendirmede yer alan tanımlayıcılar içindeki konumunu açıklığa kavuşturarak (2020) baskısındaki ek cildi aracılığıyla ele alımıştır. Ana dili Arapça olmayanlar için “Lisân” serisine uygulandığında, sözcüksel yeterlilik, anlama ve ifade becerilerinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynadığı için ikinci dil ediniminin önemli bir bileşenidir. Bu çalışma, serinin giriş seviyesindeki sözcük yeterliliğini analiz etmeyi ve sunulan sözcük dağarcığının bu seviyedeki öğrencilerin ihtiyaçlarıyla ne ölçüde uyumlu olduğuna odaklanmayı amaçlamaktadır. Araştırma nicel ve nitel analitik bir yaklaşıma dayanmaktadır; seviyenin iki bölümünü sıklık, çeşitlilik ve kelimelerin gerçek kullanım bağlamlarına uygunluğu gibi kriterlere göre analiz etmiştir. Sonuçlar, bu seviyedeki bu serinin kelime dağarcığının sunumunda bilinçli bir ilerleme eksikliğinden muzdarip olduğunu ve sunulan kelimelerin bazılarının gerçek iletişim durumlarında öğrencilerin ihtiyaçlarına uymadığını göstermiştir ve çalışma aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli önerilerle sonuçlanmıştır: Sözcük seçiminde modern sözcük tekrar listelerine dayanmak ve sözcükler ile diğer dil etkinlikleri arasında entegrasyonu teşvik etmek gibi bilimsel kriterlerin benimsenmesi ihtiyacı. Çalışma ayrıca, sözcük yeterliliğini geliştirmeye ve genel dil yeterliliğini artırmaya katkıda bulunan, öğrencilerin gerçek ihtiyaçlarına dayalı bir yaklaşıma dayalı eğitim serileri geliştirmeyi önermektedir
Independent auditors’ perception of independence and quality: the case of Western Black Sea region
Çalışmanın amacı, bağımsız denetçilerin denetimin bağımsızlığı ve kalitesi hakkındaki algılarını araştırmaktır. Bu kapsamda Batı Karadeniz bölgesinde bulunan 136 bağımsız denetçiden anket yöntemiyle çalışma verileri toplanmıştır. Denetçilerin bağımsızlık algılarını etkileyen; rotasyon, rekabet, denetim ücreti, denetim dışı hizmetler ve denetim komitesi boyutları ile denetim kalitesi arasında anlamlı bir ilişki bulunup bulunmadığını tespit etmek amacıyla regresyon analizi yapılmıştır. Öncelikle denetimin bağımsızlığını etkilediği düşünülen ücret, rekabet, denetim dışı hizmetler, rotasyon ve denetim komitesi değişkenleri hakkında bağımsız denetçilerin görüşleri alınmış sonrasında da bu değişkenler ile kalite algısı arasındaki ilişki incelenmiştir. Bağımsız denetçiler; rotasyon uygulamasının ve denetlenen firmada denetim komitesi bulunmasının bağımsızlığı artırabileceği, denetlenen firmaya sağlanan denetim dışı hizmetlerin, yüksek denetim ücretlerinin ve yüksek rekabetin denetimde bağımsızlığı zedeleyebileceği yönünde görüş bildirmiştir. Ayrıca bağımsızlığın rekabet ve rotasyon boyutları ile denetim kalite algısı arasında anlamlı bir ilişki çıkmıştır. Başka bir deyişle denetim piyasasında rekabeti düzenleyen uygulamaların olması ve denetim firmalarına rotasyon uygulanması ile bağımsız denetçilerin denetim kalite algısı arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur.The study aims to investigate the perceptions of independent auditors regarding the independence and quality of audits. In this context, the study data were collected through a survey from 136 independent auditors in the Western Black Sea region. Regression analysis was conducted to determine whether there is a significant relationship between the dimensions of rotation, competition, audit fee, non-audit services, and audit committee—which are thought to affect auditors’ perceptions of independence—and audit quality. First, the opinions of independent auditors were gathered regarding the variables of fee, competition, non-audit services, rotation, and audit committee, which are considered to affect audit independence. Then, the relationship between these variables and the perception of quality was examined. Independent auditors expressed the view that implementing rotation and an audit committee in the audited firm could enhance independence, while non-audit services provided to the firm, high audit fees, and high competition could undermine independence. Furthermore, a significant relationship was found between the dimensions of competition and rotation concerning independence and the perception of audit quality. In other words, a significant relationship was found between independent auditors’ perception of audit quality and the presence of practices regulating competition in the audit market and the implementation of rotation for audit firms