5 research outputs found

    Ailede kadına yönelik fiziksel şiddet, bu şiddete ilişkin tutumlar ve kişinin şiddet yaşantısı

    No full text
    Çalışma mezuniyet sonrası mesleki yaşantılarında mağdurlarla karşılaşma olasılığı yüksek olan Fakülte’lere (Tıp, Edebiyat, Eğitim ve İletişim Fakülteleri) devam eden 468 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada katılımcıların; a) çocukluk dönemlerinde tanık oldukları ve/veya maruz kaldıkları aile içi şiddet yaşantılarının yaygınlığı ve demografik değişkenlere göre farklılaşmaları, b) fiziksel saldırganlık eğilimleri ve başkalarına karşı fiziksel şiddet uygulama oranları ile bunların demografik değişkenler ve aile içi şiddet yaşantılarına göre farklılaşmaları; c) kadına yönelik tutumlar ve ailede kadına yönelik şiddete ilişkin tutumlar, bu tutumların birbirleriyle ilişkisi, demografik değişkenlere ve aile içi şiddet yaşantılarına göre farklılaşmaları değerlendirilmiştir. Uygulamada, demografik bilgi formunun yanı sıra; ‘Çatışma Yöntemleri Skalası (ÇYS)’nın psikolojik ve fiziksel (minör ve ağır) şiddet skalalarının ‘ÇYS-babadan anneye’, ‘ÇYS-ebeveynden çocuğa-baba’, ‘ÇYS-ebeveynden çocuğa-anne’ ve ‘ÇYSkendisinin başkalarına’ formları; ‘Fiziksel Saldırganlık’ ölçeği; ‘Kadına Yönelik Tutumlar’; ‘Ailede Kadına Yönelik Şiddeti Meşru Görme’ ölçekleri; ‘Şiddete Maruz Kalan Kadına Yardım Verilmelidir’ ve ‘Maruz Kaldığı Şiddet için Kadını Suçlama’ alt ölçekleri kullanılmıştır. Veriler, Ki-kare testi, t-testi, Varyans Analizi, Mann Whitney-U testi, Kruskas Wallis testi, Spearman’s Ro ve Pearson korelasyon analizi ile analiz edilmiştir. Araştırmada; katılımcıların % 59.8’i çocukluk dönemlerinde babasının annesine psikolojik şiddet uygulamalarına, %30’u ise babasının annesine fiziksel şiddet uygulamalarına tanık olduklarını belirttikleri görülmüştür. Çocukluk döneminde ne anne ne de babasının şiddetine maruz kalmamış olduğunu belirtenlerin oranı %26.4’tür. Erkekler kızlardan daha fazla oranda ebeveynlerinin fiziksel şiddetine maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Aile içi hiçbir şiddet deneyimi (maruz kalma veya tanık olma) olmadığını belirtenlerin oranı %19.9’dur. Çocukluk döneminde babasının annesine şiddetine tanık olduğunu belirtenlerin son bir yıl içinde başkalarına karşı ağır fiziksel şiddet uygulama oranları ve fiziksel saldırganlık puan ortalamaları tanık olmadığını belirtenlere göre anlamlı biçimde daha yüksek bulunmuştur. Anne-babanın psikolojik ve fiziksel şiddetine maruz kalma öyküsü ile kişinin saldırganlık puanları arasındaki etkileşim katılımcıların ve şiddet uygulayan ebeveynin cinsiyetine göre farklılaşma göstermektedir. Tutum ölçekleri ile ilgili analizlerde; kadınların erkeklere göre kadına yönelik daha eşitlikçi tutumlara sahip oldukları ve ailede kadına yönelik şiddeti daha az meşru görme; şiddete maruz kalan kadını daha az suçlama, şiddete maruz kalan kadına daha fazla yardım verilmesi yönünde tutumlara sahip oldukları belirlenmiştir. Çocukluk döneminde aile içinde şiddet yaşantısı (tanıklık ve/veya maruz kalma) olduğunu belirtenlerin, şiddet yaşantısı olmadığını belirtenlere göre kadına yönelik tutumlarının daha az eşitlikçi olduğu; ailede kadına yönelik şiddeti daha fazla destekler yönde tutumlara sahip oldukları belirlenmiştir. Kadına yönelik tutumların daha eşitlikçi yöne kayması ile ailede kadına yönelik şiddeti destekleyen tutumların azaldığı gözlenmiştir

    İstanbul Protokolü Eğitimleri Öncesi Türkiye Genelinden Gözaltı Giriş ve Çıkış Raporlarının Değerlendirilmesi

    No full text
    Türk Tabipleri Birliği ve İşkence Kurbanları İçin Uluslararası Rehabilitasyon Konseyi işbirliği ile 2007-2009 yılları arasında yürütülen; “İstanbul Protokolü Eğitimi Programı: Adli Tıp Uzmanı Olmayan Hekimlerin, Hâkimlerin ve Savcıların Bilgi Düzeyini Yükseltme” projesi kapsamında eğitimlere paralel yürütülen bir dizi çalışma olmuştur. İşkencenin önlenmesine katkı amacıyla hekimlik uygulamaları ile tıbbi ve yasal prosedürün geliştirilmesine ilişkin çalışmalardan biri de Türkiye genelinden gözaltı giriş ve çıkış raporlarının değerlendirilmesidir. Bu çalışmada; gözaltı giriş ve çıkış muayene ve raporlamasının; İstanbul Protokolü eğitimlerinin öncesinde uygulamada nasıl yapıldığını ortaya koyabilmek ve İstanbul Protokolüne uygunluğu yönünden tespitler yapıp, öneriler geliştirebilmek amaçlanmıştır. Bu amaçla tüm Türkiye genelini en iyi yansıtacak şekilde çok merkezli kalitatif bir çalışma planlandı. Ocak 2008 - Şubat 2009 tarihleri arasında her bölgeden 2 kent olmak üzere toplam 14 farklı ilden, 42 farklı birimden toplanan gözaltı giriş ve çıkış raporları değerlendirildi. Toplanan 1288 raporun analizi; Sağlık Bakanlığı Adli Tabiplik Hizmetlerinin Yürütülmesi esaslarını içeren 2005 Genelgesine ekli Genel Adli Muayene Rapor Formlarının kullanımı ve bu formlarda bulunan her adımı sorgulayan anahtar soru kağıdı oluşturularak gerçekleştirildi. İstanbul Protokolüne uygunluk yönünden yapılan analiz sonuçları hemen hiçbir il ve birimde belirgin bir farklılık göstermiyordu. Bir standart sağlayacak olan genel adli muayene rapor formlarının genelinde kullanılmadığı, bu formlarda olması gereken adımların çoğunun gerçekleştirilmediği, muayene ve raporlamanın her bir aşamasının % 70-100 oranında yapılmadığı tespit edildi. Sonuçlara göre adli tıp uzmanları dahil, adli hekimlik hizmetlerini yürüten hekimlerin İstanbul Protokolü eğitimi alması gereği vurgulandı ve öneriler sunuldu.   Anahtar kelimeler: Adli hekimlik; Eğitim; Genel Adli Muayene Rapor Formları; Gözaltı giriş-çıkış raporu; İstanbul Protokolü.
    corecore