24 research outputs found
Could Value-Based Purchasing Approach Be Used in Assessment of Healthcare Delivery Outputs?
In spite of increasing expenditures for health services, the lack of improvement in the quality and patient safety at the desired level brought about the search for reform of the reimbursement mechanisms. The main purpose of the present review is a search for a comprehensive answer for the question of "Can Value-based Purchasing (VPB) approach emerged as such kind of quest and applications developed in this context be used to evaluate the outputs of health service delivery?". According to the studies, the VBP approach and especially Hospital Value-based Purchasing Program and Hospital-Acquired Conditions Program which are the two applications developed under this approach can provide effective results in evaluating the outputs in health services and improving quality and patient safety. The data show that the VBP approach in health care has the potential to contribute significantly to improving the quality and patient safety level of the health care service and to keep costs under control. In this context, Hospital Value-based Purchasing and Hospital-Acquired Conditions Programs draw attention in terms of its potential to be implemented especially in the public sphere in our country. The realization of the research and applications in our country aimed at revealing the potential benefits of the mentioned programs will facilitate the evaluation
Örgütsel Bilgi Paylaşımını Engelleyen Faktörler: Sağlık Sektöründe Bir Görgül Araştırma
Sağlık hizmeti veren kurumlar bilgi temeline dayanan bir sektördür ve sağlık hizmetleri faaliyetleri ile ilgili işlemlerin her aşamasında bilgiye gereksinim duyulur. Bu bilgilerin sağlık hizmetlerinin planlama, karar verme, uygulama, kontrol ve değerlendirme temel işlevlerinde kullanılmasıya da bu işlevlerin doğru bir şekilde yerine getirilmesi için sağlık çalışanlarının etkin bilgi paylaşımıfaaliyetini gerçekleştirmesi gerekir. Ancak etkin bilgi paylaşımıfaaliyetlerini önünde bir takım engeller söz konusudur. Örgüt için bilgi paylaşımına yönelik engeller bu çalışmada üç temel başlıkta ele alınmaktadır. Söz konusu bu engeller; bireysel, örgütsel ve teknolojik engellerdir. Bu çalışma, sağlık hizmeti sunan bir üniversite hastanesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, örgüt içinde bilgi paylaşımına yönelik bireysel, örgütsel ve teknolojik engellerin belirlenmesine yönelik sağlık profesyonellerinin hekim, hemşire ve teknisyen görüşlerine yer verilmiştir. Sağlık profesyonellerinin konuya ilişkin görüşlerinin tespitinde ise yüz-yüze anket yöntemi kullanılmıştır. Bu çalışma ile örgüt içinde bilgi paylaşımına yönelik bireysel, örgütsel ve teknolojik engellerin belirlenmesi ve sağlık profesyonellerinin demografik özelliklerine göre bu engellerin farklılık gösterip göstermediği tespit edilmiştir. Genel olarak araştırma kapsamındaki hastanede bilgi paylaşımına yönelik engellerle karşılaşıldığıve bu engeller içerisinde anketi cevaplayan sağlık profesyonelleri en düşük düzeyde bireysel sonrasında ise örgütsel daha sıklıkla da teknolojik engellerin görüldüğü algısına sahiptirler. Bu çalışmada demografik değişkenler açısından bilgi paylaşım engelleri değerlendirildiğinde erkeklerin, evli çalışanların, orta ve ileri yaşgruplarının daha fazla bilgi paylaşım engeli algıladığıgörülmüştür. Bunların yanısıra çalışma birimleri ve pozisyonlarıyönünden de bilgi paylaşım engellerinde algıların farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca yakın geçmişe kadar bu engellerin araştırılmasıve ortaya çıkarılmasıkonusunda da çok az sayıda araştırma yürütülmüştür. Sağlık hizmeti sunan kurumlarda bu konuların araştırılması, sağlıklıbilgi paylaşımının gerçekleştirilmesini sağlamasıyanında hem bu engellerin nasıl ortaya çıktığınıanlaşılmasınıhem de yöneticilerin, çalışanlarının yeni davranışlar sergileyebilmesi ve uygulama süreçlerini başarılıbir biçimde gerçekleştirebilmeleri için teşvik edici bir çevre, politika oluşturmaya katkıda bulunacağıumulmaktadır
Bilgi Yönetim Uygulamalarinin Hasta Güvenliğine Etkisine Ilişkin Bir Araştirma: Afyonkarahisar Ilinde Bir Uygulama
Bu araştırmada, sağlık hizmetlerinde bilgi yönetimi uygulamalarıile hasta güvenliği arasındaki ilişki saptanmaya çalışılarak üst yönetimin konu ile ilgili gerekli çıkarımlar sağlamasıamaçlanmıştır. Arastırmanın örneklemini Afyon il merkezindeki özel, devlet ve üniveriste hastanelerinde çalışan, 362 sağlık personeli oluşturmaktadır. Bu hedef doğrultusunda, hasta güvenliği ile bilgi yönetimi faaliyetlerinin birbiriyle ilişkileri ve bilgi yönetim faaliyetleri ile hasta güvenliği algıdüzeyi araştırılmıştır. Arastırmanın sonucunda, hastanelerde bilgi yönetim faaliyetleri konusunda çalışanların algılarının “olumlu” olduğu ve genel olarak hasta güvenliği algılarının ise “orta” olduğu görülmüştür. Hastanelerde bilgi yönetim faaliyetleri ile hasta güvenliği arasında pozitif ve yüksek derecede bir ilişkinin olduğu ve sağlık hizmetlerinde uygulanan bilgi yönetim faaliyetlerinin hasta güvenliği üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğu sonucu elde edilmiştir
Surveillance, control and management of infections in intensive care units in Southern Europe, Turkey and Iran - A prospective multicenter point prevalence study
Objective: We aimed to compare the features of intensive care units (ICUs), their antimicrobial resistance patterns, infection control policies, and distribution of infectious diseases from central Europe to Mid-West Asia. Methods: A cross-sectional point prevalence study was performed in 88 ICUs from 12 countries. Characteristics of ICUs, patient and antibiotic therapy data were collected with a standard form by infectious diseases specialists. Results: Out of 749, 305 patients at least with one infectious disease were assessed and 254 patients were reported to have coexistent medical problems. When primary infectious diseases diagnoses of the patients were evaluated, 69 had community-acquired, 61 had healthcare-associated, and 176 had hospital-acquired infections. Pneumonia was the most frequent ICU infection seen in half of the patients. Distribution of frequent pathogens was as follows: Enteric Gram-negatives (n = 62, 28.8%), Acinetobacter spp. (n = 47, 21.9%), Pseudomonas aeruginosa (n = 29, 13.5%). Multidrug resistance profiles of the infecting microorganisms seem to have a uniform pattern throughout Southern Europe and Turkey. On the other hand, active and device-associated infection surveillance was performed in Turkey more than Iran and Southeastern Europe (p < 0.05). However, designing antibiotic treatment according to culture results was highest in Southeastern Europe (p < 0.05). The most frequently used antibiotics were carbapenems (n = 92, 30.2%), followed by anti-gram positive agents (vancomycin, teicoplanin, linezolid, daptomycin, and tigecycline; n = 79, 25.9%), beta-lactam/beta lactamase inhibitors (n = 78, 25.6%), and extended-spectrum cephalosporins (n = 73, 23.9%). Conclusion: ICU features appears to have similar characteristics from the infectious diseases perspective, although variability seems to exist in this large geographical area. (C) 2013 The British Infection Association. Published by Elsevier Ltd. All rights reserved
Detection of Helicobacter Pylori in Dental Plaque and Gastric Biopsy Samples of Patients Whose Gastric Infections By Real Time-PCR in Afyon Region
Helicobacter pylori, kronik gastritin ana nedeni olup gastrik ve duodenal ülser gelişmesinde de rolü vardır. Dental plak, H.pylori için bir rezervuar olabilir fakat ağız mikroflorasının H.pylori için kalıcı bir rezervuar olduğu hipotezi hala tartışılmaktadır. Bu çalışmada, gastrik yakınmalı populasyonda, mide antrum ve dental plaklarda Real Time-PCR yöntemi ile H.pylori DNA’sı varlığı ve bu enfeksiyon ile oral hijyen indeksi arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır.
Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine rutin endoskopi için başvuran 60 hasta ile asemptomatik kontrol grubu olarak 40 kişi değerlendirildi. Hastaların dental plakları Sillnes ve Loe’nın plak indeksine göre değerlendirildi. Supragingival plaklardan ve mideden alınan örneklerde H.pylori’nin spesifik internal üreaz genleri RT-PCR ile araştırıldı. Mide antrum biyopsileri ayrıca histolojik olarak ta değerlendirildi.
Gastriti olan 60 hastanın 51’inde (% 85) antrum biyopsi örneklerinin histolojik incelenmesi ile, 44’ünde de (% 73.3) RT-PCR ile H.pylori saptandı. H.pylori 60 hastanın 5’inin(% 8.3) dental plak örneklerinde bulundu. Bu 5 hastanın 4’ünde (% 80) gastrik biyopsi örneklerinden H.pylori saptandı. Kronik gastriti olan 4 hasta, dental plak ve antral örneklerinde H.pylori taşımakta idi. Bu hastaların birinde displazi ve metaplazi belirlendi. Kontrol grubunda ise sadece bir kişinin dental plağında H.pylori RT-PCR ile pozitif bulundu. Bu çalışmada gastrik H.pylori infeksiyonu ile dental hijyen, dental taşıyıcılık, periodontal hastalık yada protez kullanımı arasında bir korelasyon bulunmamıştır. Oral kavite, H.pylori infeksiyonu için rezervuar ve oral sekresyonlar da mikroorganizma bulaşı için önemli bir yol olabilir. Diş plaklarındaki H.pylori’nin varlığı antibiyotik tedavisi sonrası gastrointestinal reenfeksiyonlar ve ülser relapsları için bir risk faktörüdür.Helicobacter pylori are regarded as an important pathogen playing a key role in the pathogenesis of peptic ulcer. Dental plaque has been suggested as a reservoir for H.pylori but the hypothesis that the oral microflora may be a permanent reservoir of H. pylori is still controversial. The aims of this study were to determine the presence of H. pylori DNA in the gastric antrum and dental plaque of a Turkish population by RT-PCR and to investigate the relationship between this infection and the oral hygiene index.
Sixty patients from the Hospital of Kocatepe University School of Medicine, attending for routine gastroscopy, and 40 asymptomatic subjects (control group) were evaluated. The patients' dental plaque was assessed by the plaque indices of Sillness and Loe. Supragingival plaque was analysed by a RT PCR for a specific internal urease gene. Gastric antrum biopsies were taken for histological examination and RT-PCR.
H.pylori was detected by histological examination in antral samples from 51 (85 %) and by RT PCR 44(73.3 %) of 60 patients, all of who had gastritis. H.pylori was also detected in dental plaque samples of 5 (8.3 %) of the 60 patients. In 4 (80 %) of these 5 patients, H.pylori was identified in the gastric biopsy. Four patients with chronic gastritis carried H. pylori in dental plaque and antral samples. Of these patients, one also had dysplasia and one had metaplasia. Only one subject in the control group was positive by PCR. There was no correlation between gastric H.pylori infection and dental hygiene, dental caries, periodontal disease or use of dentures. The oral cavity may be a reservoir for H.pylori infection and oral secretions may be an important means of transmission of this microorganism. H.pylori in dental plaque may represent a risk factor for gastrointestinal re-infection and ulcer relapse after antibiotic therapy
Research Of The Effects Of Knowledge Management Applications On The Patient Safety
Bugünün Enformasyon çağında bilgi, sağlık kurumlan için önemli bir değer olmuştur. Özellikle hastanelerdeki bilgi yönetimi uygulamaları, güvenli sağlık bakım sonuçlarına erişme amacı için önemlidir. Bu aynı zamanda hasta bakımını iyileştirme ve hataları azaltma amacına sahip sağlık kuruluşları için gereklidir. Sağlık kuruluşları, karmaşık tıbbi süreç ve prosedürler, farklı işlemler ve hızla değişen teknolojinin üstesinden gelmesi gereken çok karmaşık yapılardır. Hastane çalışanları, önemli miktarda veri yönetmek, hızla değişen tıbbi enformasyonu güncellemek, güncel bilgiyi sağlamak, hastalar için tüm uygun bakım değişikliklerini benimsemek zorundadır. Büyük miktarlardaki bilgi, değişen teknoloji, yeni ilaçlar ve tıbbi bakımın karmaşıklığı gibi unsurların tümü, tıbbi hatalar için elverişli bir ortama katkıda bulunur. Bu yüzden hasta güvenliği için bilgi yönetimi, dikkate alınması gereken bir konudur. Çünkü bilgi yönetimi, sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesi, hizmet planlaması, bütünleştirilmiş bakım planları, hastalık yönetimi ve güvenli bakım verilmesi için temel anahtardır.
Bu çalışmada hastanelerdeki bilgi yönetimi faaliyetlerinin hasta güvenliğine katkısının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu hedef doğrultusunda, bilgi yönetim faaliyetleri, hasta güvenliği düzeyi ile hasta güvenliği ve bilgi yönetimi faaliyetlerinin birbirleriyle ilişkileri araştırılmıştır.
Araştırma birimi olarak, Afyonkarahisar ilinde kalite belgesi almış hastaneler seçilmiştir. Bu çalışma Haziran-Temmuz 2009 tarihleri arasında yapılmış ve veriler bu hastanelerde çalışan 362 çalışandan elde edilmiştir. Anket ile elde edilen veriler, SPSS 16.0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bu araştırmada istatistiksel analiz olarak, Korelasyon analizi, Regresyon analizi, T-Testi ve Anova varyans analizleri kullanılmıştır.
Bu analizler, bilgi yönetim uygulamalarının hasta güvenliği üzerinde belirleyici etkiye sahip olduğunu ve çalışanların hasta güvenliği konusundaki algısının ne olumlu nede olumsuz yani orta düzeyde olduğunu göstermiştir. Ayrıca çalışma sonuçlarına göre bilgi yönetim uygulamaları konusunda çalışanların algıları pozitiftir.
Hasta güvenliği algılarının, kontrol değişkenlerine (demografik özelliklerine) göre değişip değişmediğini belirlemek için T-testi ve Anova varyans analizleri yapılmıştır. Bu analizin sonuçları, kontrol değişkenlerine bağlı olarak çalışanların hasta güvenliği algılarının değiştiğini göstermektedir.
Çalışmanın araştırma safhasından elde edilen bulgular sonucunda, hastane bilgi yönetimi uygulamalarının hasta güvenliğine etkisini ortaya koymak mümkün olmuş ve buna bağlı olarak öneriler getirilmeye çalışılmıştır.In today’s information age, data has become a major asset for healthcare institutions. Especially knowledge management applications in hospital are important for the purpose of achieving safety health care outcomes. This is also true of healthcare organizations that have the additional goals of improving patient care and decreasing medical errors. Health organizations are highly complex structures that must coping with rapidly changing technology, complex medical procedures and processes, and diverse operations. Hospital workers have to manage substantial amounts of data, maintain current knowledge, update rapidly changing medical information, and assimilate all of these changes into appropriate care for patients. The vast amount of information, changing technology, new medications, and complexity of medical care all contribute to an environment that is conducive to medical errors. So knowledge management is a important issue have to be taken in consideration for patient safety as it is the main key for health-care needs assessment, service planning, integrated care planning, disease management and delivery of safety care.
This study aims at analyzing the effects of knowledge management activities in hospitals to patient safety. With this aim in mind, the levels of patient safety and knowledge management activities in hospitals and relationships to each other have been surveyed.
In this study, as a research unit, the hospitals with quality certificate which have been in Afyonkarahisar province are selected. The study was done between the date June - July 2009 and data were obtained from 362 employees working in these hospitals. The data collected by the questionnaire are analyzed by using the packet program SPSS 16.0. As the statistical analyze, correlation analyses, regression analyses, T-test and Anova variance analyses are used in this research.
The results of these analyses showed that there is significant effect of knowledge management practices on the patient safety and the level of employees’ perception of on patient safety is neither a positive nor the negative medium that is the middle level. According to results of the study, also level of employees' perception of knowledge management practices is a positive. In order to finding out if the levels of the level of employees’ perception of on patient safety change according to the control variables(demographic characteristics), T-test and Anova variance analyses are done. The results of these analyses showed that the variable patient safety change according to the control variables.
As a results of findings obtained from empirical phase of study, effect of hospital knowledge management implementations on patient safety have been determined, providing the opportunity to present conclusions and suggestions
Detection of Helicobacter Pylori in Dental Plaque and Gastric Biopsy Samples of Patients Whose Gastric Infections By Real Time-PCR in Afyon Region
Helicobacter pylori, kronik gastritin ana nedeni olup gastrik ve duodenal ülser gelişmesinde de rolü vardır. Dental plak, H.pylori için bir rezervuar olabilir fakat ağız mikroflorasının H.pylori için kalıcı bir rezervuar olduğu hipotezi hala tartışılmaktadır. Bu çalışmada, gastrik yakınmalı populasyonda, mide antrum ve dental plaklarda Real Time-PCR yöntemi ile H.pylori DNA’sı varlığı ve bu enfeksiyon ile oral hijyen indeksi arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır.
Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine rutin endoskopi için başvuran 60 hasta ile asemptomatik kontrol grubu olarak 40 kişi değerlendirildi. Hastaların dental plakları Sillnes ve Loe’nın plak indeksine göre değerlendirildi. Supragingival plaklardan ve mideden alınan örneklerde H.pylori’nin spesifik internal üreaz genleri RT-PCR ile araştırıldı. Mide antrum biyopsileri ayrıca histolojik olarak ta değerlendirildi.
Gastriti olan 60 hastanın 51’inde (% 85) antrum biyopsi örneklerinin histolojik incelenmesi ile, 44’ünde de (% 73.3) RT-PCR ile H.pylori saptandı. H.pylori 60 hastanın 5’inin(% 8.3) dental plak örneklerinde bulundu. Bu 5 hastanın 4’ünde (% 80) gastrik biyopsi örneklerinden H.pylori saptandı. Kronik gastriti olan 4 hasta, dental plak ve antral örneklerinde H.pylori taşımakta idi. Bu hastaların birinde displazi ve metaplazi belirlendi. Kontrol grubunda ise sadece bir kişinin dental plağında H.pylori RT-PCR ile pozitif bulundu. Bu çalışmada gastrik H.pylori infeksiyonu ile dental hijyen, dental taşıyıcılık, periodontal hastalık yada protez kullanımı arasında bir korelasyon bulunmamıştır. Oral kavite, H.pylori infeksiyonu için rezervuar ve oral sekresyonlar da mikroorganizma bulaşı için önemli bir yol olabilir. Diş plaklarındaki H.pylori’nin varlığı antibiyotik tedavisi sonrası gastrointestinal reenfeksiyonlar ve ülser relapsları için bir risk faktörüdür.Helicobacter pylori are regarded as an important pathogen playing a key role in the pathogenesis of peptic ulcer. Dental plaque has been suggested as a reservoir for H.pylori but the hypothesis that the oral microflora may be a permanent reservoir of H. pylori is still controversial. The aims of this study were to determine the presence of H. pylori DNA in the gastric antrum and dental plaque of a Turkish population by RT-PCR and to investigate the relationship between this infection and the oral hygiene index.
Sixty patients from the Hospital of Kocatepe University School of Medicine, attending for routine gastroscopy, and 40 asymptomatic subjects (control group) were evaluated. The patients' dental plaque was assessed by the plaque indices of Sillness and Loe. Supragingival plaque was analysed by a RT PCR for a specific internal urease gene. Gastric antrum biopsies were taken for histological examination and RT-PCR.
H.pylori was detected by histological examination in antral samples from 51 (85 %) and by RT PCR 44(73.3 %) of 60 patients, all of who had gastritis. H.pylori was also detected in dental plaque samples of 5 (8.3 %) of the 60 patients. In 4 (80 %) of these 5 patients, H.pylori was identified in the gastric biopsy. Four patients with chronic gastritis carried H. pylori in dental plaque and antral samples. Of these patients, one also had dysplasia and one had metaplasia. Only one subject in the control group was positive by PCR. There was no correlation between gastric H.pylori infection and dental hygiene, dental caries, periodontal disease or use of dentures. The oral cavity may be a reservoir for H.pylori infection and oral secretions may be an important means of transmission of this microorganism. H.pylori in dental plaque may represent a risk factor for gastrointestinal re-infection and ulcer relapse after antibiotic therapy
Research Of The Effects Of Knowledge Management Applications On The Patient Safety
Bugünün Enformasyon çağında bilgi, sağlık kurumlan için önemli bir değer olmuştur. Özellikle hastanelerdeki bilgi yönetimi uygulamaları, güvenli sağlık bakım sonuçlarına erişme amacı için önemlidir. Bu aynı zamanda hasta bakımını iyileştirme ve hataları azaltma amacına sahip sağlık kuruluşları için gereklidir. Sağlık kuruluşları, karmaşık tıbbi süreç ve prosedürler, farklı işlemler ve hızla değişen teknolojinin üstesinden gelmesi gereken çok karmaşık yapılardır. Hastane çalışanları, önemli miktarda veri yönetmek, hızla değişen tıbbi enformasyonu güncellemek, güncel bilgiyi sağlamak, hastalar için tüm uygun bakım değişikliklerini benimsemek zorundadır. Büyük miktarlardaki bilgi, değişen teknoloji, yeni ilaçlar ve tıbbi bakımın karmaşıklığı gibi unsurların tümü, tıbbi hatalar için elverişli bir ortama katkıda bulunur. Bu yüzden hasta güvenliği için bilgi yönetimi, dikkate alınması gereken bir konudur. Çünkü bilgi yönetimi, sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesi, hizmet planlaması, bütünleştirilmiş bakım planları, hastalık yönetimi ve güvenli bakım verilmesi için temel anahtardır.
Bu çalışmada hastanelerdeki bilgi yönetimi faaliyetlerinin hasta güvenliğine katkısının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu hedef doğrultusunda, bilgi yönetim faaliyetleri, hasta güvenliği düzeyi ile hasta güvenliği ve bilgi yönetimi faaliyetlerinin birbirleriyle ilişkileri araştırılmıştır.
Araştırma birimi olarak, Afyonkarahisar ilinde kalite belgesi almış hastaneler seçilmiştir. Bu çalışma Haziran-Temmuz 2009 tarihleri arasında yapılmış ve veriler bu hastanelerde çalışan 362 çalışandan elde edilmiştir. Anket ile elde edilen veriler, SPSS 16.0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bu araştırmada istatistiksel analiz olarak, Korelasyon analizi, Regresyon analizi, T-Testi ve Anova varyans analizleri kullanılmıştır.
Bu analizler, bilgi yönetim uygulamalarının hasta güvenliği üzerinde belirleyici etkiye sahip olduğunu ve çalışanların hasta güvenliği konusundaki algısının ne olumlu nede olumsuz yani orta düzeyde olduğunu göstermiştir. Ayrıca çalışma sonuçlarına göre bilgi yönetim uygulamaları konusunda çalışanların algıları pozitiftir.
Hasta güvenliği algılarının, kontrol değişkenlerine (demografik özelliklerine) göre değişip değişmediğini belirlemek için T-testi ve Anova varyans analizleri yapılmıştır. Bu analizin sonuçları, kontrol değişkenlerine bağlı olarak çalışanların hasta güvenliği algılarının değiştiğini göstermektedir.
Çalışmanın araştırma safhasından elde edilen bulgular sonucunda, hastane bilgi yönetimi uygulamalarının hasta güvenliğine etkisini ortaya koymak mümkün olmuş ve buna bağlı olarak öneriler getirilmeye çalışılmıştır.In today’s information age, data has become a major asset for healthcare institutions. Especially knowledge management applications in hospital are important for the purpose of achieving safety health care outcomes. This is also true of healthcare organizations that have the additional goals of improving patient care and decreasing medical errors. Health organizations are highly complex structures that must coping with rapidly changing technology, complex medical procedures and processes, and diverse operations. Hospital workers have to manage substantial amounts of data, maintain current knowledge, update rapidly changing medical information, and assimilate all of these changes into appropriate care for patients. The vast amount of information, changing technology, new medications, and complexity of medical care all contribute to an environment that is conducive to medical errors. So knowledge management is a important issue have to be taken in consideration for patient safety as it is the main key for health-care needs assessment, service planning, integrated care planning, disease management and delivery of safety care.
This study aims at analyzing the effects of knowledge management activities in hospitals to patient safety. With this aim in mind, the levels of patient safety and knowledge management activities in hospitals and relationships to each other have been surveyed.
In this study, as a research unit, the hospitals with quality certificate which have been in Afyonkarahisar province are selected. The study was done between the date June - July 2009 and data were obtained from 362 employees working in these hospitals. The data collected by the questionnaire are analyzed by using the packet program SPSS 16.0. As the statistical analyze, correlation analyses, regression analyses, T-test and Anova variance analyses are used in this research.
The results of these analyses showed that there is significant effect of knowledge management practices on the patient safety and the level of employees’ perception of on patient safety is neither a positive nor the negative medium that is the middle level. According to results of the study, also level of employees' perception of knowledge management practices is a positive. In order to finding out if the levels of the level of employees’ perception of on patient safety change according to the control variables(demographic characteristics), T-test and Anova variance analyses are done. The results of these analyses showed that the variable patient safety change according to the control variables.
As a results of findings obtained from empirical phase of study, effect of hospital knowledge management implementations on patient safety have been determined, providing the opportunity to present conclusions and suggestions
Medical waste management training for healthcare managers - a necessity?
Conclusion: On the subject of waste management, to have trained healthcare employees who are responsible for the safe disposal of wastes in hospitals is both a necessity for the safety of patients and important for its contribution to the economy of the country