2 research outputs found

    Orta Geçirgen Diyaliz Membranı İle Diyalize Giren Hastaların Kan İnflamatuvar Belirteç Düzeylerinin Ve Arteriyal Kompliyanslarının Değerlendirilmesi

    No full text
    Cardiovascular diseases are the main cause of morbidity and mortality in patients with end-stage renal disease undergoing hemodialysis. Although significant advances have been made in hemodialysis treatment, survival and quality of life have improved compared to the past, the results are still unsatisfactory. Medium cut-off dialysis membranes are one of the new treatment approaches in the hemodialysis process, which are developed to ensure the removal of medium molecular weight uremic toxins that cannot be removed from the body with standard dialysis membranes and play a role in the development of various uremic complications. In this study, the effects of medium cut-off dialysis membranes on inflammatory markers in the blood, cardiac function and arterial stiffness were investigated by comparing the patients undergoing dialysis with medium cut-off and standard dialysis membranes at Hacettepe University Nephrology Department Hemodialysis Unit. A total of 50 patients, 25 patients for both groups, were included in the study. In the group undergoing dialysis with a medium cut-off dialysis membrane, β-2 microglobulin levels (p<0.01), a medium molecular weight uremic toxin, and serum CRP (p<0.001), Interleukin-18 (p<0.05) and Pentraxin-3 (p<0.01) levels were found to be significantly lower. In addition, pulse wave velocity (p<0.01) and augmentation index (p<0.05) values, which are indicators of arterial stiffness, were found to be significantly lower in patients undergoing dialysis with a medium-permeable dialysis membrane. This difference in arterial stiffness markers may be related to the suppression of inflammation by the medium cut-off membranes and the improvement of endothelial functions. In conclusion, when compared with standard dialysis membranes, moderately permeable dialysis membranes may provide an advantage in long-term cardiovascular morbidity and mortality in hemodialysis patients due to their anti-inflammatory effects.Cardiovascular diseases are the main cause of morbidity and mortality in patients with end-stage renal disease undergoing hemodialysis. Although significant advances have been made in hemodialysis treatment, survival and quality of life have improved compared to the past, the results are still unsatisfactory. Medium cut-off dialysis membranes are one of the new treatment approaches in the hemodialysis process, which are developed to ensure the removal of medium molecular weight uremic toxins that cannot be removed from the body with standard dialysis membranes and play a role in the development of various uremic complications. In this study, the effects of medium cut-off dialysis membranes on inflammatory markers in the blood, cardiac function and arterial stiffness were investigated by comparing the patients undergoing dialysis with medium cut-off and standard dialysis membranes at Hacettepe University Nephrology Department Hemodialysis Unit. A total of 50 patients, 25 patients for both groups, were included in the study. In the group undergoing dialysis with a medium cut-off dialysis membrane, β-2 microglobulin levels (p<0.01), a medium molecular weight uremic toxin, and serum CRP (p<0.001), Interleukin-18 (p<0.05) and Pentraxin-3 (p<0.01) levels were found to be significantly lower. In addition, pulse wave velocity (p<0.01) and augmentation index (p<0.05) values, which are indicators of arterial stiffness, were found to be significantly lower in patients undergoing dialysis with a medium-permeable dialysis membrane. This difference in arterial stiffness markers may be related to the suppression of inflammation by the medium cut-off membranes and the improvement of endothelial functions. In conclusion, when compared with standard dialysis membranes, moderately permeable dialysis membranes may provide an advantage in long-term cardiovascular morbidity and mortality in hemodialysis patients due to their anti-inflammatory effects.Hemodiyalize giren son dönem böbrek yetmezliği hastalarında kardiyovasküler hastalıklar morbidite ve mortalitenin başlıca sebebidir. Hemodiyaliz tedavisinde önemli gelişmeler kaydedilmesine rağmen sağkalım ve yaşam kalitesi geçmişe göre iyileşmiş olsa da sonuçlar hala tatmin edici değildir. Standart diyaliz membranları ile vücuttan uzaklaştırılamayarak biriken ve çeşitli üremik komplikasyonların gelişmesinde rol oynayan orta molekül ağırlıklı üremik toksinlerin uzaklaştırılmasını sağlamak üzere geliştirilen orta geçirgen diyaliz membranları hemodiyaliz sürecinde yeni tedavi yaklaşımlarından biridir. Bu çalışmada Hacettepe Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı Hemodiyaliz Ünitesi’nde orta geçirgen ve standart diyaliz membranları ile diyalize giren hastalar karşılaştırılarak orta geçirgen diyaliz membranlarının kandaki inflamatuvar belirteçler, kardiyak fonksiyon ve arteriyal sertlik üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Çalışmaya her iki grupta 25’er hasta olmak üzere toplam 50 hasta dâhil edilmiştir. Orta geçirgen diyaliz membranı ile diyalize giren grupta orta molekül ağırlıklı üremik bir toksin olan β-2 mikroglobulin (p<0.01) ve inflamatuvar belirteçler olan serum CRP (p<0.001), Interlökin-18 (p<0.05) ve Pentraksin-3 (p<0.01) anlamlı olarak daha düşük saptanmıştır. Ek olarak, orta geçirgen diyaliz membranı ile diyalize giren hastalarda arteriyal sertlik göstergesi olan nabız dalga hızı (p<0.01) ve augmentasyon indeksi (p<0.05) anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur. Arteriyal sertlik belirteçlerindeki bu farklılık, orta geçirgen membranların inflamasyonu baskılaması ve endotel fonksiyonlarını iyileştirmesi ile illişkili olabilir. Sonuç olarak standart diyaliz membranları ile karşılaştırıldığında, orta geçirgen diyaliz membranları anti-inflamatuvar etkileri nedeni ile hemodiyaliz hastalarında uzun dönemde kardiyovasküler morbidite ve mortalite üzerinde avantaj sağlayabilir

    Covid-19 Pandemi Raporu (20 Mart-20 Kasım 2020)

    No full text
    31 Aralık 2019 tarihinde Çin’de ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkileyen SARS-Coronavirus-2 etkenine bağlı COVID-19’un Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edildiği dönem ile eş zamanlı olarak, ülkemizde 11 Mart 2020’de ilk vaka bildirilmiştir. Hacettepe Üniversitesi Türkiye’nin salgınla mücadelesinde tüm birimlerindeki akademik ve idari personeli ile titiz bir süreç yürütmüş, öncü rolü ile Türkiye’de yürütülen mücadeleye birçok açıdan ciddi katkıda bulunmuştur.Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu’nda Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden dört öğretim üyesi yer almıştır. Türkiye’de yürütülen aşı çalışmalarında İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öncülük etmiştir. İlk COVID-19 hastamızı kabul ettiğimiz 21 Mart 2020 tarihinden itibaren de poliklinikler, yataklı servisler ve yoğun bakım ünitemizde yoğun bir şekilde mücadeleye devam etmekteyiz.Bu süreçte ülkemizde olduğu gibi bizde de çok sayıda sağlık çalışanımız COVID-19’a yakalandı, ülkemizde ciddi sayıda sağlık çalışanı kayıpları yaşadık. Yaşadığımız bu dönem bir yandan hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanları için tarifi zor, hazin bir dönemdir, ancak diğer yandan da birbirimizi koruma, hastalıkla mücadele için dayanışma ve hoşgörünün her zamandan daha önemli olduğunu anladığımız bir dönemdir.Yüzyılda bir görülen bu salgının halen ülkemizde yoğun olarak yaşandığı ve tam olarak ne zaman sonlanacağının öngörülemediği bir dönemde tarihe not düşmek, geleceğe katkıda bulunmak adına hizmet ve eğitim fonksiyonlarını bir bütün halinde yürüten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Kardiyoloji Anabilim Dalları olarak sekiz aylık dönemi bir rapor olarak sunmayı düşündük. Amacımız mücadele devam ederken, sınırlarımız dahilindeki bilgi birikimimiz ve tecrübelerimizi güncel bilgilerle birlikte derleyerek paylaşmak ve katkı sunmaktır.Üniversitemiz, Fakültemiz ve Hastane Yönetimleri ile bize destek olan araştırma görevlilerine, hemşirelerine ve tüm sağlık personeline, bu raporun hazırlanması ve düzenlenmesinde büyük emeği olan Prof. Dr. Ömrüm Uzun ve Prof. Dr. Mine Durusu Tanrıöver başta olmak üzere tüm öğretim elemanlarına ve de pandemi döneminin başından beri sosyal destek ve bu raporun basılması için kaynak sağlayan Hacettepe İç Hastalıkları Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği’ne (kısa adıyla Hacettepe İç Hastalıkları Derneği) teşekkürü borç bilir, raporumuzun yararlı olmasını dileriz.Prof. Dr. Arzu Topeli İskitİç Hastalıkları (Yoğun Bakım Bilim Dalı) Anabilim Dalı BaşkanıHacettepe Üniversitesi Hastaneleri Pandemi Kurulu Yoğun Bakım SorumlusuProf. Dr. Serhat Ünalİnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı BaşkanıHacettepe Üniversitesi Erişkin ve Onkoloji Hastaneleri İnfeksiyon Kontrol Komitesi Başkanı ve Pandemi Kurulu İnfeksiyon Kontrol Sorumlus
    corecore