42 research outputs found
Adana il merkezindeki farklı sosyoekonomik düzey ve farklı yaş gruplarındaki çocularda anti-hav seroprevalansı
TEZ3194Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 1999.Kaynakça (s. 53-59) var.vii, 59 s. ; 30 cm.
Hipoksik iskemik beyin hasarı oluşturulan ve growth horman uygulanan yenidoğan ratlarda beyin dokusunda piruvat kinaz aktivitesi, antioksidan sistem ve lipit peroksidasyonu
TEZ4710Tez (Yandal Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2003.Kaynakça (s.58-71 ) var.ix, 71 s. ; 30 cm.
Archives Medical Review Journal
Gebelikte 340/7-366/7 hafta arasında doğumlar olarak tanımlanan geç prematüre bebeklerin maturasyonları term bebeklerden daha azdır. Ayrıca boyut ve kiloları da term bebeklere benzer olabileceğinden geç prematüre bebekler aileler ve sağlık çalışanları tarafından daha düşük riskli bebeklerle benzer şekilde tedavi edilirler. Oysa zamanında doğanlara göre daha fazla riskli grubu oluşturular. Bu makalede geç preterm bebeklerin sorunları özetlenmiştirLate-preterm infants, defined as birth at 340?7 through 366?7 weeks’ gestation, are less mature than term infants. Because the size and weight of them are like some term infants, late-preterm infants may be treated by parents, caregivers, and health care professionals as though they are at low risk of morbidity. But they have more risks than term babies. The aim of this article is to describe the problems of late preterm infant
Meconium Aspiration Syndrome
Mekonyumlu amniyon sıvısı normal gebeliklerin %13'ünde gözlenir ve bu hastaların %5'inde mekonyum aspirasyon sendromu gelişir. Mekonyum aspirasyon sendromu daha çok miadında ve postmatüre bebeklerde görülür. Mekonyum aspirasyon sendromunda hafif takipne ve dispneden ağır solunum yetmezliği ve persistan pulmoner hipertansiyona kadar değişen çok farklı bir klinik tabloya rastlanabilir. Mekonyum aspirasyon sendromu kompleks fizyopatolojiye sahip ciddi bir yenidoğan hastalığıdır. Yenidoğan döneminde mekonyum aspirasyon sendromu geçiren bebeklerde, akut etkilerin yanında uzun dönemde anormal bronşial reaktivite, hışıltılı solunum gibi solunum sistemi patolojilerine rastlanmaktadır. Tedavide birçok yardımcı, ilave tedaviler de kullanılmaya ve denenmeye devam edilmektedir. Bu derlemede amniyon sıvısı mekonyumlu olan ve mekonyum aspirasyon sendromlu bir bebeğin antenatal, natal ve postnatal dönemdeki yönetimi aktarılmıştırMeconium-stained amniotic fluid occurs in approximately 13% of normal pregnancies and 5% of these infants develop meconium aspiration syndrome. Meconium aspiration syndrome is mostly a problem of term and postterm infants. There may be mild tachypnea or dispnea, respiratory insufficiency and persistant pulmonary hypertension in meconium aspiration syndrome. Meconium aspiration syndrome has a complex pathophysiology. Babies with meconium aspiration syndrome have both acute effects and long term morbidities such as bronchial reactivity and wheezing. Although there is improvement in pathophysiology and treatment modalities, it is still difficult to treat meconium aspiration syndrome. In this paper, management of newborns with meconium stained amniotic fluid and meconium aspiration syndrome in antenatal, natal and postnatal period are reviewe
Case report: Congenital cutis aplasia
Konjenital kutis aplazisi, daha çok saçlı deride olduğu gibi birkaç cm'lik bir alana lokalize veya tüm bir ekstremiteyi içerecek kadar geniş olabilen bir cilt lezyonudur. Lezyonlar çoğunlukla kendiliğinden reepitelize olmaktadır. Burada konjenital kutis aplazisi nedeni ile izlenen ve spontan reepiteli zasyon gelişen bir olgu sunulmuştur.Congenital cutis aplasia is a congenital, localized or widespread defect of the skin involving extremities. Lesions generally recover spontaneously with reepithelialization. We report a congenital cutis aplasia case recovered spontaneously
Yenidoğan döneminde sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyon geçirmiş ve geniş spektrumlu antibiyotik kullanmış olmanın erken çocukluk döneminde gözlenen astma, allerjik rinit ve atopik dermatit üzerine etkisi
Purpose: The iam of this study was to investigate the effect of healthcare associated infections (HAIs) and broad spectrum antibiotic use in newborn period on asthma, allergic rhinitis and atopic dermatitis. Material and Methods: Seventy three children treated for HAIs in newborn period in Neonatal Intesive Care Unitin a 6 years period, and their 41 siblings who were healthy in newborn period were included in the study. Parents answered a detailed questionnaire, children were examined and complete blood count, serum total Ig E and specific Ig E levels were studied. Results: Ventilator associated pneumonia was observed in 32 (45.2%), blood stream infection in 28 (38.4%) and clinic sepsis in 12 (16.4%) of 73 children with HAIs. Asthma was significantly higher in HAIs group compared to sibling group (32.9% vs. 4.9), whereas there was no significant difference in allergic rhinitis (4.1% vs.2.4%) and atopic dermatitis (6.8% vs. 0%) among groups. When non-allergic 85 subjects and allergic 29 children compared, children who had been hospitalised and treated with broad-spectrum antibiotics in newborn period were almost 11.5 times as likely to have an allergic disease. Conclusion: Asthma was significantly higher in HAI group, and allergic disease risk seems to increase in children treated with broad-spectrum antibiotics for HAIs in newborn period.Amaç: Bu çalışmadaki amacımız yenidoğan döneminde sağlık bakımı ilişkili enfeksiyon (SBİE) geçiren ve geniş spektrumu antibiyotik kullanan çocuklarda astma, allerjjk rinit ve atopic dermatit sıklığını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde 6 yıl içinde izlenen 73 SBİE olan çocuk ile bu çocukların yenidoğan döneminde sağlıklı olan 41 kardeşi alındı. Ebeveynlere detaylı bir anket uygulandı ve çocuklardan tam kan sayımı, serum total Ig Eve spesifik IgE için kan örnekleri alındı. Bulgular: SBİE olan 73 çocuğun 32’sinde (%45.2) ventilator ilişkili pnömoni, 28’inde (%38.4) kan dolaşımı enfeksiyonu, 12’sinde (%16.4) klinik sepsis gözlenmişti. Astma SBİE grubunda belirgin daha fazla (%32.9’a karşın %4.9) iken allerjik rinit (%4.1’e karşın %2.4) ve atopik dermatit sıklığı farklı değildi (%6,8’e karşın %0). Allerjisi olmayan 85 çocuk ile allerjisi olan 29 çocuk kıyaslandığında, yenidoğan döneminde SBİE geçirmek ve antibiyotik kullanmak allerjik olma oranını 11.5 kat arttırmaktaydı. Sonuç: SBİE grubunda astma daha sık gözlenmiş olup, yenidoğan döneminde SBİE geçirmek ve geniş spektrumlu antibiyotik kullanmak erken çocukluk döneminde allerji riskini arttırmaktadır
Yenidoğan döneminde sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyon geçirmiş ve geniş spektrumlu antibiyotik kullanmış olmanın erken çocukluk döneminde gözlenen astma, allerjik rinit ve atopik dermatit üzerine etkisi
Amaç: Bu çalışmadaki amacımız yenidoğan döneminde sağlık bakımı ilişkili enfeksiyon (SBİE) geçiren ve geniş spektrumu antibiyotik kullanan çocuklarda astma, allerjjk rinit ve atopic dermatit sıklığını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde 6 yıl içinde izlenen 73 SBİE olan çocuk ile bu çocukların yenidoğan döneminde sağlıklı olan 41 kardeşi alındı. Ebeveynlere detaylı bir anket uygulandı ve çocuklardan tam kan sayımı, serum total Ig Eve spesifik IgE için kan örnekleri alındı. Bulgular: SBİE olan 73 çocuğun 32'sinde (%45.2) ventilator ilişkili pnömoni, 28'inde (%38.4) kan dolaşımı enfeksiyonu, 12'sinde (%16.4) klinik sepsis gözlenmişti. Astma SBİE grubunda belirgin daha fazla (%32.9'a karşın %4.9) iken allerjik rinit (%4.1'e karşın %2.4) ve atopik dermatit sıklığı farklı değildi (%6,8'e karşın %0). Allerjisi olmayan 85 çocuk ile allerjisi olan 29 çocuk kıyaslandığında, yenidoğan döneminde SBİE geçirmek ve antibiyotik kullanmak allerjik olma oranını 11.5 kat arttırmaktaydı. Sonuç: SBİE grubunda astma daha sık gözlenmiş olup, yenidoğan döneminde SBİE geçirmek ve geniş spektrumlu antibiyotik kullanmak erken çocukluk döneminde allerji riskini arttırmaktadır.Purpose: The iam of this study was to investigate the effect of healthcare associated infections (HAIs) and broad spectrum antibiotic use in newborn period on asthma, allergic rhinitis and atopic dermatitis. Material and Methods: Seventy three children treated for HAIs in newborn period in Neonatal Intesive Care Unitin a 6 years period, and their 41 siblings who were healthy in newborn period were included in the study. Parents answered a detailed questionnaire, children were examined and complete blood count, serum total Ig E and specific Ig E levels were studied. Results: Ventilator associated pneumonia was observed in 32 (45.2%), blood stream infection in 28 (38.4%) and clinic sepsis in 12 (16.4%) of 73 children with HAIs. Asthma was significantly higher in HAIs group compared to sibling group (32.9% vs. 4.9), whereas there was no significant difference in allergic rhinitis (4.1% vs.2.4%) and atopic dermatitis (6.8% vs. 0%) among groups. When nonallergic 85 subjects and allergic 29 children compared, children who had been hospitalised and treated with broad-spectrum antibiotics in newborn period were almost 11.5 times as likely to have an allergic disease. Conclusion: Asthma was significantly higher in HAI group, and allergic disease risk seems to increase in children treated with broad-spectrum antibiotics for HAIs in newborn period
Hasta olmayan preterm yenidoğanlarda kan basıncı monitörizasyonu
Amaç: Bu çalışmada yenidoğan yoğun bakım ünitemize yatırılan sağlıklı preterm bebeklerdeki normal kanbasıncı değerlerini sağlamayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Yaşamının ilk saatlerinde yenidoğan yoğun bakım ünitemize yatırılan 34 gestasyonel haftadan küçük hemodinamik olarak stabil 141 preterm bebek çalışmaya dahil edildi. Bulgular: 141 bebek çalışmaya alındı. Ortalama doğum ağırlıkları ve gestasyon haftaları sırasıyla 1437.45±445.8 gr and 31.04±2.1 hafta idi. Kan basıncı değerleri farklı gestasyon haftası ve doğum ağırlıklarına göre uluslararası değerlerden farklı idi. Sonuç: Yüzyıllardan beridir yenidoğan kan basıncı ölçümleri yapılmasına rağmen, normal neonatal kan basıncı değerlerini belirlemede henüz daha çok yolumuz bulunmaktadır. Kesin değerleri belirlemeden önce hala birçok fizyolojik değişikliklerin araştırılması gerekmektedir.Purpose: The aim of this study was to provide normative blood pressure measurements during the first days of life of healthy preterm neonates admitted to our neonatal intensive care unit. Material and Method: The representative study population consisted of 141 hemodynamically stable premature infants who were smaller than 34 gestational weeks admitted to the neonatal intensive care unit during the first hours of life. Results: One hundred forty-one infants were studied. The mean birth weight and gestational weeks of the study group is 1437.45±445.8 gr and 31.04±2.1 (2734) weeks respectively. Blood pressures differ from the universal norms in different groups of gestation and birth weight. Conclusion: Despite the fact that neonatal blood pressures has been measured for decades, we are still in the early phase of identifying the normal patterns of infant blood pressure. There are still many physiological changes that need further investigation before definitive reference data can be generated
Tiological evaluation of hyperbilirubinemic neonates hospitalized in Çukurova University neonatal intensive care units
AMAÇ: Neonatal hiperbilirubinemi yenidoğan bebeklerde sık karşılaşılan bir problemdir. Yenidoğan bebeklerin yaklaşık %65'inde klinik olarak sarılık vardır. Hiperbilirubinemi nedeni ile yatırılarak tedavi edilen hastalar etiyolojik yönden değerlendirmeyi amaçladık. METOD: Bu çalışmada yenidoğan yoğun bakım ünitesinde 1 Ocak 1999-31 Aralık 2003 tarihleri arasında hiperbilirubinemi nedeni ile yatırılarak tedavi edilen hastalar retrospektif olarak incelendi. SONUÇ: Etiyolojik faktörler arasında ABO uygunsuzluğu, G6PD enzim aktivitesinde azalma ve Rh uygunsuzluğu en önemli faktörlerdi. TARTIŞMA: Bebeklerin çoğunun ilk bir haftada yatırıldığı göz önüne alındığında anne ve bebek kan grupları incelenerek ABO ve Rh uygunsuzluğu olan bebeklerin ailelerine kontrol amacı ile erken dönemde hastaneye başvurmaları önerilebilir.PURPOSE: Neonatal hyperbilirubinemia is a frequent problem in newborn babies. There is clinical jaundice in 65% of the neonates. Hospitalized newborn babies are evaluated due to the etiology of jaundince. METHODS: In this study newborn babies hospitalized due to hyperbilirubinemia between 1 January 1999-31 December 2003 are evaluated retrospectively. RESULTS: ABO incompatibility, decreased G6PD activity and Rh incompatability are the main causes of the hyperbilirubinemia. CONCLUSION: As a point of view that babies are hospitalized in the first week of life, parents may be advised to admit a hospital earlier if there is a blood incompatability due to ABO and Rh groups
Ventrikülit Tanısı Alan Yenidoğan Bebeklerin Değerlendirilmesi
Amaç: Neonatal menenjit ve ventrikülit, sistemik ve intraventriküler antibiotik tedavilerine rağmen hala yüksek mortalite oranlarına sahip problemlerdir. Preterm infantlarda posthemorajik hidrosefali ciddi bir problem olmakla beraber tekaralanan ventriküler girişimlerde ventrikülit oluşumuna neden olmaktadır. Materyal ve Metod: Çalışmamızda Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi yeni doğan yoğun bakım ünitesinde Ocak 1999Aralık 2004 tarihleri arasında takip edilen ve ventrikülit tanısı konulmuş 16 yenidoğan değerlendirilmiştir. Bulgular:Ortalama gebelik haftası 33±5 hafta ve ortalama doğum ağırlığı ise 2090±912 gramdı. Ventrikülit tanısı yaklaşık 38±22. günlerde konuldu. 11 infantta intraventriküler hemoraj ve 15 infantta hidrosefali vardı ki bunların 5 tanesi konjenital hidrosefalidir. 13 infantta serebrospinal sıvı (BOS) taps ile drene edildi. Kültürü yapılan sıvıda GR(-) bakteriler (klebsiella pnömoni, Pseudomonas auroginasa) baskın olarak bulundu. BOS kültür sonuçlarına göre intraventriküler ve intravenöz tedavi yöntemi uygulandı. 28±17 gün intraventriküler olarak vankomisin ve amikasin tedavisi uygulandı. İntraventriküler tedavi sırasında 8 infanta ait BOS proteinleri seviyelerinde artışlar görülmüştür. İntraventriküler tedaviye başlarken BOS protein miktarı ortalama 624,1±429,1 mg/dl iken tedavinin 14. günü bu oran 993,7±582,2 mg/dl olmuştur. Ventriküloperitoneal şantı olan 7 infanttan 6 sında enfeksiyon tekrarı gözlenmiştir. İnfantların 7 si tedavi sırasında yaşamını yitirmiştir, ventriküloperitoneal şantı olan 1 infant tedavi edilirken, ailesi tedaviyi reddeden 8 infant taburcu edilmiştir. Sonuç: Yeni tedavi metodlarının geliştirilmesine rağmen, ventrikülit neonatal bakımda belirli bir standardizasyon olmamasında ötürü halen önemli bir problemdir.Purpose: Neonatal meningitis and ventriculitis still remain a problem with high mortality in spite of systemic and intraventricular antibiotics. Ventriculitis due to repeated taps is a serious problem of posthemorragic hydrocephalus in preterm infants. Materials and Methods: In this study, we evaluated 16 infants with ventriculitis followed at Cukurova University Faculty of Medicine Neonatal Intensive Care Unit between January 1999-December 2004. Results: Mean gestational week was 33± 5 weeks and mean birth weight was 2096 ± 912 grams. Venticulitis was diagnosed at 38 ± 22 days. Eleven of the infants had intraventricular hemorrhage and 15 had hydrocephalus, 5 of whom had congenital hydrocephalus. Drainage of CSF was performed by taps in 13 infants. Gram negative microorganisms (Klebsiella pneumonia, Pseudomonas aeruginosa) were predominating in cultures. Both intravenous and intraventricular antibiotic treatment was performed according to the cerebrospinal fluid cultures. Vancomycine and amicasine as intraventricular therapy were performed for 28 ±17 days. Cerebrospinal fluid protein levels increased significantly at 8 infant during intraventricular therapy. Mean cerebrospinal fluid protein at the begining of intraventricular treatment was 624.1± 429.1 mg/dl while on 14th day of treatment it was 993.7± 582.2 (891750) mg/dl. Seven of the infants were ventriculoperitoneal shunted 6 of them were reinfected. Seven of the infants were died during treatment, 1 infant with ventriculoperitoneal shunt was treated and 8 infants were discharged during treatment because of parents' refusal of therapy. Conclusion: Despite the new treatment regimens, the ventriculitis still remains a problem because of nonstandardized practice in neonatal care