27 research outputs found

    Paratuberculosis in dairy cattle

    Get PDF
    Paratüberküloz, Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis tarafından oluşturulan enfeksiyöz bir hastalıktır. Başlıca evcil sığırların, koyun ve keçilerin bir hastalığıdır. Yanı sıra etken vahşi ve egzotik ruminant türlerinde de enfeksiyona neden olabilmektedir. Paratüberküloz, özellikle süt sığırı işletmelerinde, önemli ekonomik kayıplara neden olan hastalıkların başında gelmektedir. Hastalığın klinik formu kronik ishal ve kilo kaybı ile karakterizedir. Bununla birlikte paratüberküloz, klinik hastalık dönemi öncesi, uzun bir subklinik evreye sahiptir. Bu dönemde sürüdeki sağlıklı bireyler enfekte hayvanlar tarafından kontamine edilir. İnsanlarda gözlenen Crohn’s hastalığının etiyolojisindeki olası rolü nedeniyle hastalığın potansiyel zoonoz karakterde olduğu da rapor edilmektedir.Paratuberculosis is an infectious disease caused by Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis. It observed mainly in domestic cattle, sheep and goats. Besides, the disease can lead to infection in the wild and exotic ruminant species. Paratuberculosis, especially in the dairy business, is one of the diseases which cause significant economic losses. Clinical form of the disease is characterized by chronic diarrhea and weight loss. However, paratuberculosis has a long subclinical phase prior to clinical disease. During this period, healthy individuals in the herd are contaminated by infected animals. Because of the possible role in the etiology of Crohn's disease in humans that the disease is reported to be potentially zoonotic character

    Gastric foreign body case in a dog

    Get PDF
    Köpekler gıda niteliğinde olmayan nesneleri yeme eğilimindedir. Köpeklerde gastrointestinal yabancı cisim olgularının birçoğunda başlıca klinik bulgu kusma ve iştah azalmasıdır. Gastrik yabancı cisim tanısı; fiziksel muayane, radyografi, ultrasonografi ve deneysel laparatomi ile konabilir. Bununla birlikte, tanı ve tedavide en etkin yöntem ise gastroskopidir. Sunulan vaka raporunda, kliniğimize kusma şikayeti ile getirilen 3 yaşlı, erkek, miks ırk köpekte gerçekleştirilen gastroskopik prosedür tartışıldı. Endoskopik muayene sonucu, midede plastik yapıda ve her iki ucunda metal klips olan bir yabancı cisim tespit edildi. Yabancı cisim endoskopik yolla uzaklaştırıldı.Dogs tend to eat objects that are not food. Dogs with gastrointestinal foreign bodies most commonly present with vomiting and decreased appetite. Gastric foreign bodies diagnosis can be made by physical examination, radiography, ultrasonography and experimental laparotomy. However, the best method of diagnosis and treatment is gastroscopy. In the presented case report, we discussed the gastroscopic procedure performed in 3 year old, male, mixed dog brought with vomiting to our clinic. Endoscopic examination revealed a foreign body with metal clips on both ends of the plastic structure in stomach. The foreign body was removed by endoscopically

    Seroprevalence of subclinical paratuberculosis in dairy cattle in kırklareli region

    Get PDF
    Paratüberküloz, Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis’in neden olduğu, başlıca sığırları etkileyen kronik seyirli, bulaşıcı ve ölümcül bir hastalıktır. Hastalık uzun dönem bir subklinik evreye sahiptir. Bu evrede etken hasta hayvanlar tarafından sağlıklı hayvanlara bulaştırılabilir. Hastalık süt sığırı işletmelerinde ciddi ekonomik kayıplara yol açar. Yanı sıra, paratüberküloz olası zoonotik karakterde bir hastalık olup, insanlarda gözlenen Crohn’s hastalığının temelinde rol oynayabileceği bildirilmektedir. Türkiye de bu hastalığın varlığı uzun yıllardır bilinmektedir. Sunulan çalışmada ülkemiz süt sığırı yetiştiriciliği açısından önem arz eden Kırklareli yöresinde subklinik paratüberküloz prevalansının belirlenmesi hedeflendi. Antikor tespiti serum örneklerinde ELISA yöntemiyle yapıldı. Çalışma materyalini optimal süt verimine ve canlı ağırlığa sahip, klinik olarak sağlıklı, yaşları 3-4 arasında değişen, 400 multiparoz Holştayn süt sığırı oluşturdu. Çalışma kapsamında, Kırklareli merkez dahil olmak üzere, sekiz farklı ilçede toplam 23 işletmeden randomize örnekleme gerçekleştirildi. Araştırma sonucunda, Kırklareli yöresi süt sığırlarında subklinik paratüberkülozun seroprevalansı %1.5 pozitif, %1.5 şüpheli ve %97 negatif olarak tespit edildi.Paratuberculosis is a contagious, chronic and deadly disease affecting the primary cattle produced by Mycobacterium avium subsp. Paratuberculosis. It has a long-term subclinical phase. In this period, the disease can be transmitted to healthy animals by the patients. It raises important economical losses in dairy cattle farms. It is also reported that paratuberculosis is zoonotic and plays a key role in Crohn's disease observed in humans.The condition of the disease in Turkey has been known for many years. Purpose of this study was to define the prevalence of subclinical paratuberculosis in Kırklareli region which is important in terms of milk cattle breeding. Antibody detection was done by ELISA in serum samples. The research animal material consisted of 400 multiparous Holstein dairy cattle with optimal milk yield and live weight, clinically healthy, aged 3-4 years. Within the scope of the study, a total of 23 farms were randomly sampled in eight different districts, including the Kırklareli center. As a result of the present study, the seroprevalence of subclinical paratuberculosis was 1.5% positive, 1.5% suspected and 97% negative in Kırklareli region in dairy cattle

    Bir kedide aort kapağı papiller fibroelastomu: Vaka raporu

    Get PDF
    Cardiac tumors are rare in cats. Usually the diagnosis can be made on echocardiographic examination. Papillary fibroelastoma in this case is a primary cardiac tumor and is histopathologically defined as benign. However, these types of tumors carry the risk of thromboembolism and may cause complications such as stroke or infarction. In these types of the cases the symptoms are not specific and may vary depending on the size or structure of the mass. In the report a case of papillary fibroelastoma identified echocardiographically in a male tabby cat is discussed.Kardiyak tümörlere kedilerde nadir rastlanır. Teşhis genellikle ekokardiyografik muayene ile yapılır. Bu vakadaki Papillar Fibroelastoma primer bir kalp tümörüdür ve histopatolojik olarak iyi huylu olarak tanımlanır. Bununla birlikte bu tip tümörler tromboemboli riski taşır, felç ya da enfarktüs gibi komplikasyonlara sebebiyet verebilir. Bu tip vakalarda belirtiler spesifik değildir ve kitlenin boyutu veya yapısı ile bağlantılı olarak değişkenlik gösterebilir. Sunulan raporda tekir ırkı erkek bir kedide ekokardiyografik olarak tanımlanan papiller fibroelastoma olgusu tartışıldı

    Učinci bora, propilen glikola i metionina na neke hematološke pokazatelje u mliječnih krava tijekom peripartusnog razdoblja.

    Get PDF
    The aim of this study was to evaluate the potential hematological effects of boron, propylene glycol and methionine in dairy cattle during the peripartum period. For this purpose, 24 healthy Holstein cows in the periparturient period were used. The cows were divided into 4 groups according to oral treatment with sodium borate (30 g/day; group B), propylene glycol (500 g/day; group PG) or methionine (10.5 g/day, group M), whereas cows from the last group were not treated (control group C) were. During the periparturient period there were no differences in the number of white blood cells, lymphocytes, monocytes, neutrophil granulocytes, red blood cells, platelet and mean platelet volume between the groups. A statistically signifificant difference was established between the groups in the levels of mean cell volume and hematocrit on calving, hemoglobin at 2 weeks postpartum, mean cell hemoglobin concentration at 1 week prepartum and 2 weeks postpartum . This study suggests that boron, propylene glycol and methionine administration had transient effects on some of hematological parameters of ruminants in the periparturient period.Cilj istraživanja bio je procijeniti moguće učinke bora, propilen glikola i metionina na hematološke pokazatelje u mliječnih krava tijekom peripartusnog razdoblja. Za tu svrhu uporabljene su 24 zdrave krave holštajnske pasmine. Krave su bile podijeljene u četiri skupine s obzirom na oralnu primjenu natrijeva borata (30 g/dnevno; skupina B), propilen glikola (500 g/dnevno; skupina PG) ili metionina (10,5 g/dnevno; skupina M). Četvrtu (kontrolnu) skupinu činile su krave koje nisu primile nikakav pripravak. Tijekom peripartusnog razdoblja nisu bile ustanovljene razlike između skupina u broju bijelih krvnih stanica, limfocita, monocita, neutrofilnih granulocita, crvenih krvnih stanica kao ni u broju i prosječnom volumenu trombocita. Statistički značajna razlika između skupina utvrđena je za prosječni volumen eritrocita i hematokrit pri teljenju, hemoglobin dva tjedna nakon teljenja te za prosječnu koncentraciju hemoglobina tjedan prije i dva tjedna poslije teljenja. Istraživanje upućuje na zaključak da primjena bora, propilen glikola i metionina ima prolazne učinke na neke hematološke pokazatelje u preživača tijekom peripartusnog razdoblja

    Ebstein anomaly in a French mastiff

    Get PDF
    Bu olgu sunumunun materyalini, Afyon Kocatepe Üniversitesi Hayvan Hastanesine letarji, asites ve ekzersiz intöleransı şikayetleriyle getirilen 1.5 yaşlı Fransız Mastiff köpek oluşturdu. Oskültasyonda triküspit kapak seviyesinde şiddetli sistolik murmur ve aritmi tespit edildi. Radyolojik incelemede pleural effüzyon, sağ atrial dilatasyon ve total kalp büyümesi belirlendi. Sonrasında gerçekleştirilen ekokardiyografik muayenede sağ atrial dilatasyon, triküspital maformasyona bağlı olarak orta derecede triküspital kapak yetmezliği ve triküspit yaprakçıklarının mitral kapak yaprakçıklarına göre, yaklaşık 2cm apekste yerleşim gösterdiği tespit edildi. M-mod muayenede kalp yetmezliği bulguları belirlendi (EF=13, FS=6). Abdominal USG’de ise hematomegali ve asites ana bulgulardı. Tedavi prosedüründe; asit ve pleural effüzyon kontrollü bir şekilde boşaltıldı. Medikal olarak; amoksisilin klavunik asit (25mg/kg/IM, bir hafta), furosemid (2mg/kg, PO), enalapril (0.5mg/kg, PO), pimobendan (0,5mg/kg, PO) ve kardiyak diyet reçete edildi. Aritmi için digoxin (0.008mg/kg) kullanıldı. Düzenli kontrolleri gerçekleştirilen hasta tedavi başlangıcından sekiz ay sonra kaybedildi. Ebstein anomali sahip olduğu tipik ekokardiyografik bulgular nedeniyle "uzman" bir kardiyolog tarafından kolayca tanınabilir. Ancak çoğu zaman gözden kaçırıldığı da bir gerçektir. Bu nedenle reel insidansı daha yüksek olabilir.The material of this case report was a 1.5-year-old French Mastiff dog who was brought to Afyon Kocatepe University Animal Hospital with complaints of latergia, ascites and exercise- intolerance. Auscultation revealed severe systolic murmur and arrhythmia at tricuspid valve level. Radiological examination revealed pleural effusion, right atrial dilatation and total heart enlargement. After echocardiographic examination, right atrial dilatation, moderate tricuspidal valve insufficiency due to tricuspidal maformation and tricuspid leaflets were located in approximately 2cm apex according to mitral valve leaflets. M-mode examination revealed signs of heart failure (EF = 13, FS = 6). In abdominal USG, hematomegaly and ascites were the main findings. In the treatment procedure, ascites and pleural effusion were evacuated in a controlled manner. Medically; amoxicillin clavunic acid (25mg / kg / IM, one week), furosemide (2mg / kg, PO), enalapril (0.5mg / kg, PO), pimobendan (0.5mg / kg, PO) and cardiac diet were prescribed to the patient. Digoxin (0.008mg / kg) was used for arrhythmia. The patient, who had regular controls, died eight months after the start of treatment. Due to the typical echocardiographic findings, Ebstein's anomaly can be easily recognized by a cardiologist. However, it is also a fact that it is often overlooked. Therefore, the actual incidence may be higher

    Bir Köpekde Multiple Renal Kist Olgusu: Rezistif indeksin Değerlendirilmesi

    Get PDF
    A male, 6 months aged, crossbred dog which was brought to Kocatepe University, Animal Hospital with dysuria complain formed the presented case material. A mild abdominal pain was identified in the clinical examination. Whole blood values and serum biochemistry findings were all within the reference range. In the performed abdominal ultrasonographic examination, inflammatory rashes and wall thickening were identified in the bladder whereas multiple parenchymal cysts with an unknown etiology were identified in the right kidney. Measured resistive index was above the reference values reported in the literature. Presented case results emphasize that the resistive index alone, measured by doppler ultrasonography in multiple renal cyst cases in young dogs, may not be a sufficient diagnostic parameter to assess parenchymal injury. And, in case of parenchymal damage, serum biochemical parameters must be compatible with resistive index.Sunulan vaka materyalini; Afyon Kocatepe Üniversitesi, Hayvan Hastanesi’ne dizüri şikayeti ile getirilen, altı ay yaşlı, melez ırk erkek köpek oluşturdu. Hastanın klinik muayenesinde hafif derecede abdominal ağrı belirlendi. Tam kan değerleri ve serum biyokimya ve idrar analiz bulguları referans sınırlar içerisinde ölçülmüştür. Gerçekleştirilen abdominal ultrasografik muayenede idrar kesesinde döküntü ve kese duvarında kalınlaşma, sağ böbrekde ise, etiyolojisi belli olmayan, multiple parankim kisti tespit edildi. Rezistif indeks (RI = 0.85), literatürde belirtilen referans değerlerin üzerinde ölçülmüştür. Sunulan vaka sonuçları; genç köpeklerde multiple renal kist olgularında doppler ultrasonografik olarak ölçülen rezistif indeks parametresinin renal paranşimal hasarın değerlendirilmesinde tek başına yeter diagnostik bir parametre olmadığına vurgu yapmaktadır. Paranşimal hasar olgularında, ölçülen rezistif indeks değeri biyokimyasal ölçüm sonuçları ile uyumlu olmalıdır

    Akut İshalli Neonatal Buzağılarda İntravenöz İzotonik Sodyum Bikarbonat Uygulamasının Venöz Asit-Baz Durumu ve Renal Fonksiyon Üzerine Zamana Bağlı Etkileri

    Get PDF
    This study investigates time-dependent effects of intravenous administration of isotonic sodium bicarbonate on venous acid-base status and renal function in neonatal calves with acute diarrhea. The etiologic diagnosis was not taken into consideration in this study. The material consists of 10 neonatal calves (1-30 days old) which were accepted to the clinic with complaints of acute diarrhea. Following the intravenous administration of calculated total sodium bicarbonate on the calves in the form of isotonic solution blood samples were collected pre-treatment and post-treatment: 15th min, 30th min, 1st hrs, 2nd hrs, 3rd hrs, 4th hrs, 6th hrs, 12th hrs and 24th hrs later. Based on the intra-group assessments at different measurement times, the study results revealed a statistically significant difference in pH, bicarbonate (HCO3-), basicity (BE), partial carbondioxide pressure (PCO2), total carbondioxide concentration (TCO2), potassium (K+) and AST blood levels of the calves with diarrhea. A numerical decrease was determined in the post-treatment period despite the absence of a significant difference in serum concentrations of urea and creatinine as shown by the intra-group statistical assessments conducted in line with measurement times. The obtained data revealed that primary simple metabolic acidosis occurring in calves in relation to acute diarrhea can be treated successfully with the administration of intravenous isotonic sodium bicarbonate. According to the results, renal function deterioration should be considered along with the metabolic acidosis during the determination of treatment protocol and prognosis. The submitted study emphasizes the importance of hours 12 and 24 posttreatment for blood acid-basis status and renal function, respectively.Sunulan araştırmada akut ishalli neonatal buzağılarda intravenöz izotonik sodyum bikarbonat uygulamasının venöz asit-baz durumu ve renal fonksiyon üzerine zamana bağlı etkileri araştırıldı. Çalışmada etiyolojik tanı dikkate alınmamıştır. Materyali; yaşları 1-30 gün arasında değişen akut ishal şikayeti ile kliniğe başvuran 10 neonatal buzağı oluşturdu. Çalışma kapsamında, hesap edilen total bikarbonat ihtiyacı izotonik solüsyon tarzında intravenöz yolla buzağılara verildikten sonra, tedavi sonrası; 15. dakika, 30. dakika, 1. saat, 2. saat, 3. saat, 4. saat, 6. saat, 12. saat ve 24. saatte kan örnekleri toplandı. Çalışma sonuçları, ishalli buzağılarda, farklı ölçüm zamanları arasında gerçekleştirilen grup içi değerlendirmede; pH, bikarbonat, baz durumu, parsiyel karbondioksit basıncı, total karbondioksit konsantrasyonu, potasyum ve aspartat amino transferaz kan düzeylerinde istatistiki açıdan önemli derecede bir farkın olduğunu ortaya koydu. Üre ve kreatinin serum konsantrasyonlarında ise ölçüm zamanlarına göre gerçekleştirilen grup içi istatistiki değerlendirmede önem arz eden bir fark belirlenmemesine rağmen, tedavi sonrası dönemde numerik bir azalma belirlenmiştir. Elde edilen veriler, neonatal buzağılarda akut ishale bağlı gelişen primer basit metabolik asidozun intravenöz izotonik sodyum bikarbonat uygulaması ile başarılı bir şekilde tedavi edilebileceğini ortaya koydu. Sonuçlara göre, neonatal buzağı ishallerinde tedavi protokolünün belirlenmesi ve prognozun tayininde, metabolik asidozun yanı sıra renal fonksiyondaki bozulmanın da göz önünde bulundurulması gerektiği değerlendirildi. Sunulan çalışma, buzağılarda neonatal akut ishallerde kritik değişim noktası olarak, kan asit-baz durumu için; tedavi sonrası 12. saatin ve renal fonksiyon için ise tedavi sonrası 24. saatin önemli olduğuna vurgu yapmaktadır

    Bir Köpekde Multiple Renal Kist Olgusu: Rezistif indeksin Değerlendirilmesi

    No full text
    A male, 6 months aged, crossbred dog which was brought to Kocatepe University, Animal Hospital with dysuria complain formed the presented case material. A mild abdominal pain was identified in the clinical examination. Whole blood values and serum biochemistry findings were all within the reference range. In the performed abdominal ultrasonographic examination, inflammatory rashes and wall thickening were identified in the bladder whereas multiple parenchymal cysts with an unknown etiology were identified in the right kidney. Measured resistive index was above the reference values reported in the literature. Presented case results emphasize that the resistive index alone, measured by doppler ultrasonography in multiple renal cyst cases in young dogs, may not be a sufficient diagnostic parameter to assess parenchymal injury. And, in case of parenchymal damage, serum biochemical parameters must be compatible with resistive index.Sunulan vaka materyalini; Afyon Kocatepe Üniversitesi, Hayvan Hastanesi’ne dizüri şikayeti ile getirilen, altı ay yaşlı, melez ırk erkek köpek oluşturdu. Hastanın klinik muayenesinde hafif derecede abdominal ağrı belirlendi. Tam kan değerleri ve serum biyokimya ve idrar analiz bulguları referans sınırlar içerisinde ölçülmüştür. Gerçekleştirilen abdominal ultrasografik muayenede idrar kesesinde döküntü ve kese duvarında kalınlaşma, sağ böbrekde ise, etiyolojisi belli olmayan, multiple parankim kisti tespit edildi. Rezistif indeks (RI = 0.85), literatürde belirtilen referans değerlerin üzerinde ölçülmüştür. Sunulan vaka sonuçları; genç köpeklerde multiple renal kist olgularında doppler ultrasonografik olarak ölçülen rezistif indeks parametresinin renal paranşimal hasarın değerlendirilmesinde tek başına yeter diagnostik bir parametre olmadığına vurgu yapmaktadır. Paranşimal hasar olgularında, ölçülen rezistif indeks değeri biyokimyasal ölçüm sonuçları ile uyumlu olmalıdır

    Correlations Between Venous Acid-Base Status and Renal Function in Neonatal Calves With Acute Diarrhea

    Get PDF
    Sunulan çalışmada akut ishalli neonatal buzağılarda venöz asit-baz durumu ve renal fonksiyon arası ilişki irdelenmiştir. Çalışma materyalini, yaşları 1-30 gün arasında değişen, farklı ırk ve cinsiyette akut ishalli 50 ve klinik olarak sağlıklı 6, toplam 56 neonatal buzağı oluşturdu. Materyali oluşturan buzağıların kanlarında; üre, kreatinin, potasyum, albumin, kolesterol, trigliserid, yüksek dansiteli lipoprotein, kreatin kinaz, kreatin kinaz-MB, total biluribin, glukoz, alanin amino transferaz, aspartat amino transferaz, gamma glutamil transferaz, fosfor, kalsiyum, sodyum, bikarbonat ve pH değerleri ölçüldü ve ölçülen parametreler arası korelasyon hesaplandı. Çalışma sonuçları; ishalli buzağılarda, kontrol grubuna göre; pH, bikarbonat, potasyum, üre, kreatinin, trigliserit, yüksek dansiteli lipoprotein, fosfor ve kreatinkinaz-MB değerlerinde istatistiksel olarak önemli derecede bir farkın olduğunu ortaya koydu. Albumin, kolestrol, kreatin kinaz, total biluribin, glukoz, alanin amino transferaz, aspartat amino transferaz, gamma glutamil transferaz, kalsiyum ve sodyum değerlerinde ise istatistiksel olarak bir fark tespit edilmedi. Renal fonksiyon ile kan pH ve bikarbonat değerleri arasında negatif korelasyon belirlendi. Elde edilen veriler, akut ishalli neonatal buzağılarda tedavi prosedürünün tayini ve prognozun tespitinde, metabolik asidozisin yanısıra, renal fonksiyondaki bozulma ve metabolik durum değişikliklerinin de (hipofosfatemi, hipokolestrolemi vb) göz önünde bulundurulması gerektiğine vurgu yapmaktadır.In the present study, the relationship between venous acid-base status and renal function was investigated. 50 calves with acute diarrhea and clinically healthy 6 totally 56 calves of diverse breed and sex aged between 1-30 days were used. Each of these calves urea, creatine, potassium, albumine, cholestrol, triglycerides, high density lipoprotein, creatine kinase, creatine kinase-MB, total biluribin, glucose, alanine amino transferase, aspartate amino transferase, gamma-glutamil transferase, phosphorus, calcium, sodium, bicarbonate and pH were measured in the blood serum and correlation between the parameters were calculated. As a result pH, bicarbonate, potassium, urea, creatinine, triglycerides, high density lipoprotein, phosphorus and creatine kinase-MB values significantly different in the calves with acute diarrhea compare with the control group. For albumine, cholestrol, creatine kinase, total biluribin, glucose, alanin amino transferase, aspartat amino transferase, gamma glutamil transferase, calcium and sodium values were not changed significanty in the groups. Otherwise, negative correlation were calculated between renal functions with pH and bicarbonate. Our data show that as well as metabolic acidosis, renal disfunction and changes in metabolic (hypophosphotemia, hypolipidemia, etc) should be considered determination of treatment procedure and detection of prognosis in the neonatal calves with acute diarrhea
    corecore