11 research outputs found

    ORBİTAL MUKORMİKOZİS: İKİ OLGU SUNUMU

    No full text
    Mukormikozis, ölüm oranı yüksek fırsatçı bir mantar enfeksiyonudur. Orbita lokalizasyonunda, hızla kalıcı görme kaybına ve potansiyel olarak ölümcül serebral yayılıma yol açabilir. Burada diyabetik hastalara ait iki orbital mukormikozis olgusu sunulmaktadır.İlk olgu 70 yaş erkek hastanın göze yabancı cisim gelmesi şikayetiyle acil servise başvurması ile başlamaktadır. Hasta muayene ve opere edilmiş olup daha sonrasında gözde şişme şikayetiyle tekrar hastaneye başvurmuştur. Bunun üzerine hasta tekrar opere edilmiş ve tarafımıza orbita, yabancı cisim ve göz kapağı kayıtlı biyopsi örnekleri gönderilmiştir. Mikroskopik incelemede orbital yumuşak dokular içerisinde kurdela benzeri görünüme sahip, düzensiz, geniş açılı dallanmalar yapan, septasız hif yapıları izlenmiştir. PAS histokimyasında hif yapıları daha belirgin olarak gözlenmiştir (Resim 1). Göz kapağı olarak gönderilen materyalde hif yapılarına eşlik eden süpüratif enflamasyon izlenmiştir. Bu morfolojik görünüm ile olguya ‘’Mukormikozis’’ tanısı verilmiştir. Hastaya daha sonra klinik gereklilik nedeniyle orbital ekzenterasyon yapılmış ve bu materyal de tarafımızca incelenmiş olup ‘’Mukormikozis’’ tanısını almıştır.İkinici olgu; 70 yaşında diabetes mellitus tanılı erkek hasta sağ gözde şişlik ve kaşıntı şikayetleriyle hastanemize başvurmuştur. Fizik muayenesinde sağ gözde tüm hareketlerde kayıp, proptosis, direkt ve indirekt ışık refleksi kaybı saptanmış olup ‘’orbital sellülit’’ klinik tanısıyla, sağ orbital ekzentrasyon uygulanmıştır. Histopatolojik incelemede; içerisinde mikroabse odakları içeren değişik şekil ve boyutlarda süpüratif granülom yapıları (Resim 2) ile özellikle abse odakları içerisinde hif yapıları izlenmiştir. Bu morfolojik bulgular eşliğinde olgu ’’Mukormikozis ’’ tanısı almıştır.Mukormikozis, saprofitik mantarların neden olduğu akut, genellikle ölümcül bir enfeksiyondur.Enfeksiyon bizim olgularımızda olduğu gibi sıklıkla kontrolsüz diyabet, lenfoma, kortikosteroid tedavisi ve radyoterapi nedeniyle immünsüpressif hastalarda ortaya çıkar. Ayrıca eşlik eden komorbiditeler ve immünsüpresyon nedeniyle COVID-19 ilişkili olarak bildirilen mukormikozis enfeksiyonları da mevcuttur. Bu nedenle immünsüpresyon yanı sıra COVID-19 enfeksiyonlu hastalarda, özellikle komorbiditesi olanlarda mukormikozis gibi mantar enfeksiyonlarının gelişme olasılığı akılda tutulmalıdır.</p

    Profiling of Immunomodulatory Genes and Quantification of CD25+Cells in Different Types of Early Pregnancy Loss

    No full text
    Introduction: Maternal regulatory T (Treg) cells play a pivotal role in establishing general immune homeostasis in the decidua for maintenance of pregnancy. We aimed in this study to investigate the relationship between mRNA expression of immunomodulatory genes and CD25+ Treg cells with early pregnancy losses. Methods: Our study included 3 groups of early pregnancy losses including sporadic spontaneous abortions, recurrent spontaneous abortions, sporadic spontaneous abortions post IVF treatment and the control group. We performed RT-PCR for analyzing mRNA expression levels of 6 immunomodulatory genes and CD25 immunohistochemistry for quantification of Treg cells. Results: Only FOXP3, CD274 (PDL1), and TGF beta 1 mRNA expression levels were significantly decreased in the miscarriage groups in comparison to the control group, whereas there was no significant mRNA expression change of CD4, IL2RA, and IL10. We also found significantly lower number of CD25+ cells in the miscarriages. Conclusion: We conclude that decreased expression of FOXP3 and PD-L1 may play a significant role in the pathogenesis of spontaneous abortion cases whereas decreased expression of TGF beta 1 gene may be associated with the occurrence of early loss in IVF-treated pregnancies. Additional immunoprofiling of Treg cell population is needed to quantify Treg cells in early pregnancy losses

    Villitis of Unknown Etiology in the Placenta of a Pregnancy Complicated by COVID-19

    No full text
    Villitis of unknown etiology (VUE) is noninfectious chronic villitis thought to be associated with fetal growth restriction and stillbirth. COVID-19 and the pandemic SARS-CoV-2 infection can cause an increased risk in pregnant women for potential maternal and fetal complications from an immunological mechanism. We report a 39-week-gestational-age infant delivered to a 37-year-old mother diagnosed with SARS-CoV-2 infection at 37 weeks gestation. The placental examination showed the morphological features of VUE. We showed immunohistochemically that macrophages and CD4-positive T cells predominated in the villous tissue, although elevated numbers of CD8-positive cells were also present. We hypothesize that VUE may represent a maternal anti-viral immune response, in this case to SARS-CoV-2

    Karaciğer Kitle Biyopsilerinde Primer Odak Ve Tümör Tipi Uyumunun Araştırılması

    No full text
    GİRİŞ VE AMAÇ:Karaciğer kitleleri geniş bir ayırıcı tanıya sahiptir. Özellikle iğne biyopsilerinde ayırıcı tanı ve primer belirleme zorlayıcıdır. Çalışmamızın amacı karaciğer kitle biyopsilerinde olgu serimizde primer odak ve tümör tipi tayininin doğruluk oranlarını ve uyumsuzluk nedenlerinin araştırılmasıdır.YÖNTEM:2020-2021 yıllarında karaciğer kitlesinden iğne biyopsi alınan 232 olguda biyopside saptanan tümör tipi ve primer odakların dökümü yapılmış, klinik olarak kabul edilmiş ve radyolojik/patolojik olarak kanıtlanmış primer odaklar ve tümör tipleri ile karşılaştırılarak primer ve tümör tipi uyumu değerlendirilmiştir. Uyumsuzluk saptanan olguların immunhistokimyasal bulguları incelenerek uyumsuzluk sebepleri araştırılmıştır.BULGULAR:Ortalama yaş 64.24 ±10.9 (25-85), kadın/erkek oranı 1:1 idi. Karaciğer biyopsisinde tümör tipi olarak adenokarsinom %41, skuamöz hücreli karsinom %2.6, nöroendokrin tümör %3.4, nöroendokrin karsinom %5.2, hepatoselüler karsinom %5.2, renal hücreli karsinom %0.4, ürotelyal karsinom %0.4, mezenkimal tümör %2.5, malign melanom %0.9, lenfoma %0.4 oranında saptandı. Kalan olgular malign tümör/malign epitelyal tümör olarak raporlanan olgulardı. Kesin tümör tipi primer odaktan histopatolojik olarak doğrulanan 91 olgunun tümünde tümör tipi karaciğer biyopsisi ile uyumluydu. Karaciğer biyopsisinde primer odak olarak intestinal/kolorektal bölge % 12.7, akciğer %7.4, meme %17, pankreatobiliyer sistem ve mide %46.3, jinekolojik bölge %1.6, prostat %0.5, karaciğer %6.4, böbrek %2.7, üriner sistem %3.2, tiroid %1.1 ve deri %1.1 oranında saptandı. Klinik olarak primeri saptanabilen 131 olgunun 3’ünde (%2.3) radyolojik/patolojik olarak kanıtlanmış primer odak ile uyumsuzluk tespit edildi. Bu 3 olgu karaciğer biyopsisinde ön planda pankreatobiliyer sistem ve mide orijini düşünülen adenokarsinom tanılı ancak klinik kanıtlı primer odağın akciğer olarak saptandığı ve CK7 pozitif, TTF-1 ve Napsin-A negatif olgulardı.TARTIŞMA VE SONUÇ:Çalışmamızda biyopside materyalinde saptanan tümör tiplerinin tümü, sonradan kanıtlanan tümör tipleri ile uyumluyken, primer odak tayininde %2.3 uyumsuzluk tespit edilmiştir. Çalışmamıza göre; karaciğer biyopsisinde tümör tipi tayininin primer odak tayinine göre daha başarılı yapılabildiği sonucuna varılmış olup primer odak tayininde uyumsuzluk saptanan olgularımızın tümünün TTF1 ve Napsin-A negatif akciğer adenokarsinomları olması tuzak oluşturması açısından dikkat çekicidir.</p
    corecore