5 research outputs found

    The results of voice prosthesis with secondary tracheoesophageal puncture

    No full text
    Larenjektomi sonrasında konuşma fonksiyonunun hastaya yeniden kazandırılmasında, trakea-özefageal fistül (TEF) yöntemi bir çok merkez tarafından uygulanmaktadır. Bu çalışmada 1993 ve 1997 yılları arasında total larenjektomi yapılmış ve sekonder TEF oluşturularak konuşma protezi uygulanmış 45 hastanın sonuçları sunuldu. Larinks epidermoid karsinoma nedeni ile total larenjektomi yapılan hastaların 44'ü erkek (%97.7), 1'i kadın (%2.3) olup yaşları 34 ile 77 arasındaydı. Provaks konuşma protezi 30 hastaya (%67) ve Blom-Singer konuşma protezi 15 hastaya (%33) uygulanmış olup genel başarı oranı % 95 olarak bulundu. Tüm protezler göz önüne alındığında 16 protezde (%14.5) komplikasyon görüldü. Larenjektomili hastalarda sekonder TEF yöntemi ile ses rehabilitasyonunun etkin bir şekilde sağlandığı gözlendi.Maintaining speech function by trachea -esophaeal puncture (TEP) technique for laryngectomized patients is applied in many clinics. Results of 45 consecutive patients who underwent total laryngectomy and had voice prosthesis placed following secondary tracheoesophageal puncture between 1993 and 1997 were presented in his study. All of our patients underwent total laryngectomy due to larynx epidermoid carcinoma. Forty four of our patients were male (97.7%). 1 was female (2.3%) and their ages were between 34 and 77. We used Provox voice prosthesis in 30 patients (67 %) and Blom-Singer voice prosthesis in 15 patients (33%). Satisfactory speech was obtained in 95 % of patients. Complications were encountered in 16 patients (14.5 %). In this study, it is established that secondary TEP is an effective technique for maintaining good voice rehabilitation

    Ultrastructural changes in the nasal cavity in otitis media with effusion

    No full text
    Amaç: bu çalışma çocukluk çağında en sık işitme kaybı nedenleri arasında bulunan effüzyonlu otitis mediada da görülen enflamasyonunun üst solunum yolu epitelinde yaygın olduğu düşünülerek, bu vakaların burun mukozalarındaki enflamatuvar değişikliklerin ultrastrüktürel düzeyde gösterilmesi için planlandı. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 15 effüzyonlu otitis medialı ve 10 normal çocuğun orta konkalarından alınan biyopsiler elektron mikroskop ile incelendi. Bulgular: Hasta grubunda, kontrol grubundaki çocukların bulguları ile karşılaştırıldığında, yüzey epitelinde ileri derecede dejenerasyon, silyalı ve mikrovilluslu hücre sayısında azalma, hücreler arası mesafede genişleme ve silyalı hücrelerin sekretuvar fonksiyon kazandıkları saptandı.Sonuç: effüzyonlu otitis medialı hastaların nazal kavitelerinde demonstre edilen enflamatuvar değişiklikler, enflamasyonun orta kulağa kısıtlı kalmadığını, burun mukozasında da yaygın olduğunu ortaya koymaktadır.Aims: Otitis media with effusion is a frequent cause of hearing loss in the pediatric population and it effects the entire upper respiratory tract. In this study we showed inflammatory changes of the nasal mucosa by electron microscope in children with otitis media with effusions. Materials and methods : Biopsy specimens of the nasal mucosa from the middle turbinates of 15 children with otitis media with effusion were examined by electron microscopy and the results were compared with those from 10 healthy children. Findings: Compared to the healthy subjects electron microscopic examinations of biopsy specimens showed degeneration of epitelium, reduction in the number of ciliated cells, widening of intercellular space and beginning of secretary function in the ciliated cells. Results: Inflammatory changes of the nasal cavity in patients with effusions showed that these changes are not only limited to nasal cavity in patients with effusions showed that these changes are not only limited to the middle ear but also spreads to the entire upper respiratory tract

    The results of thyroid surgery

    No full text
    Troid bezi hastalıklarının cerrahi ve medikal tedavisi bir çok merkez tarafından uygulanmaktadır. Bu çalışmada kliniğimizde 1984-1997 yılları arasında tiroidektomi operasyonu yapılan toplam 119 hasta retrospektif olarak incelendi. Bu hastalarda 106 adet (%89) benign ve 13 adet (%11) maling tiroid kitlesi saptandı. Benign tiroid lezyonları, nodüler kolloidal guatr 83 vaka, adenom 14 vaka, adenom ve nodüler koloidal guatr 6 vaka, tiroidit 2 vaka tiroidit 2 vaka, diffüz, kolloidal guatr 1 vaka idi. 13 maling tiroid lezyonundan 10 'unda papiller karsinom 2'sinde folliküler karsinom, 1'inde Hürthle hücreli karsinom saptandı. Altmış bir vakaya subtotal tiroidektomi, 49 vakaya lobektomi ve istmusektomi, 9 vakaya total tiroidektomi yapıldı. Postoperatif dönemde vokal kord paralizisi 8 vakada (%6.7), vokal kord paralizisi 1 vakada (% 0.8), hipokalsemi 4 vakada (%3.4) ve postoperatif hematom 1 vakada (%0.8), saptandı. Komplikasyon oranımız literatürde yayınlanan oranlarla uyumlu idi. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, kaynaklar gözden geçirilerek tartışıldı.Medical and surgical treatment of thyroid diseases has been carried out by many medical centers. In this study. Medical records of 119 patients operated in our clinic between 1984-1997 have been reviewed retrospectively. The pathologic examination of 106 (89 %) thyroid lesions were benign and 13 (11%) were malignant. The pathologic examination of benign thyroid lesions revealed that there were 83 cases of nodular colloid goiter, 14 cases of adenoma, 6 cases of adenoma and nodular colloid goiter, 2 cases of thyroiditis and 1 case of diffuse colloid goiter. The pathologic examination results of 13 malignant thyroid lesions were papillary carcinoma in 10 cases, follicular carcinoma in 2 cases and Hürthle cell carcinoma in 1 case. Subtotal thyroidectomy, thyroid lobectomy and isthmusectomy and total thyroidectomy operations were performed in 61, 49 and 9 patients respectively. We detected vocal cord paralysis in 8 patients (6.7%), hypocalcemia in 4 patients (3.4%), vocal cord paresis in 1 patient (0.8%) and postoperative hematoma in 1 patient (0, 8%) in the postoperative period. Postoperative complication rate was consistent with the rates of other studies. Results of this study were discussed with the review of the literature

    Malignant fibrous histiocytoma of the maxillary region

    No full text
    Yumuşak doku sarkomları arasında sayılan malign fibröz histiyositoma, histiyositik kökenli bir tümördür. Bu güne kadar maksiller bölgede yayınlamış 21 olgu mevcuttur. Bu çalışmada malign fibröz histiyositoma teşhisi ile kiliniğimizde takip ve tedavi edilen 3 volgu artışılmıştır.Malignant fibrous histiocytomas are soft tissue sarcomas with histiocytic origin. There were only 21 cases presented with maxillary involvement in English literature. Three cases with maxillary involvement of malignant fibrous histiocytoma which were treated in our clinic are presented, in this report
    corecore