13 research outputs found

    Akciğer Kanserlerinde AXL Molekülü

    No full text
    Akciğer kanseri, dünya çapında erkekler arasında en sık görülen kanser ve kanser ölümünün önde gelen nedenidir. Kadınlarda akciğer kanseri dördüncü en sık görülen kanser ve ikinci kanserden ölüm nedenidir. Yeni diagnostik ve genetik teknolojilerin kullanılabilirliğine, cerrahi tekniklerdeki gelişmelere ve yeni biyolojik tedavilerin geliştirilmesine rağmen, akciğer kanseri için 5 yıllık genel sağkalım oranı evreye bağlı olarak yaklaşık % 15 oranındadır. Proteinlerin tirozin kinaz ailesi iki ana gruptan, reseptör tirozin kinazlardan (RTK'ler) ve reseptör olmayan tirozin kinazlardan (NRTK'ler) oluşmaktadır. RTK'lerin tümörijenezde rol oynadığı bilinmektedir ve kanser tedavisinde hedef olarak kullanılmaktadır. RTK'ların TAM grubu, hücre dışı sinyalleri hücrenin içine ileten RTK alt ailesinin yakın zamanda tanımlanmış bir sınıfıdır. TAM reseptör kinaz ailesi, TYRO-3, AXL ve MER'yi içerir. AXL, farklı mekanizmalarla aktive edilebilir: ligand-bağımlı dimerizasyon (esas olarak Gas6), ligand-bağımsız dimerizasyon, komşu hücreler üzerindeki iki monomer arasındaki etkileşim ve TAM olmayan bir reseptör ile heteromerik dimerizasyon. AXL ve majör ligandı olan GAS6'nın birçok kanserde aşırı eksprese edildiği ve kötü prognoz, artmış invazyon / metastaz, EMT fenotipinin ve ilaç direncinin desteklenmesi ile ilişkilendirildiği gösterilmiştir. Bu bulgular akciğer kanserinde AXL'nin umut verici bir tedavi hedefi olduğunu göstermektedir. Çalışmamızda kan örneklerinde AXL molekülünün diagnostik ve/veya prognostik önemi araştırılmıştır. Hasta serumlarında elde edilecek değerler sağlıklı kontrollerin değerleriyle karşılaştırılarak istatistiksel sonuçlar araştırılan parametrenin özellikle klinikte marker molekül olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunda yol gösterecektir. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’ne akciğer kanseri tanısı ile başvuran hastalardan, tedavi öncesi alınmış ve uygun koşullarda saklanmış kan örnekleri çalışmaya dahil edilmiştir. Tüm hastalar ve kontrollerden onam alınmıştır. 60 hasta ve hastalar ile uygun cinsiyet ve yaş aralığına sahip 20 sağlıklı kontrole ait serum örneklerinde AXL serum düzeyleri ELISA, mRNA düzeyleri PCR yöntemiyle değerlendirilmiştir. AXL protein (p=0.007) düzeylerinin hasta grubunda, gen ekspresyonu (p=0.000) düzeylerinin ise kontrol grubunda diğer gruba göre yüksek olduğu görülmüştür

    PANKREATİK ADENOKANSERDE SİRKÜLASYONDAKİ PROİNFLAMATUAR SİTOKİN DÜZEYLERİNİN KLİNİK ÖNEMİ

    No full text
    Amaç:Tümör nekroz faktör alfa(TNF-α) ve interlökin 1 beta (IL-1β) pankreatik adenokanser (PA) oluşumunda anahtar rol oynamaktadır. Bu çalışmada PA’lı hastalarda bu moleküllerin serum düzeylerinin klinik önemini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve yöntem:Çalışmamıza patolojik olarak konfirme edilen PA tanılı 33 hasta ile yaş-cinsiyet olarak eşleştirilmiş 30 sağlıklı kontrol alındı. Serum proinflamatuar sitokin düzeyleri, ELISA yöntemiyle değerlendirildi. Bulgular:Ortanca tanı yaşı 59 (aralık, 32-84) olarak saptandı. Cerrahi girişim uygulanan %27 hastanın; %15’ine pankreatikoduodenektomi operasyonu ve %12’sine palyatif cerrahi uygulandı. Serum proinflamatuar sitokin düzeyleri, hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulundu (her iki belirteç için; p<0,001). Ayrıca, sarılığı, büyük tümörü, metastatik hastalığı veya karaciğer metastazı olan hastalarda IL-1β düzeyi yüksek olarak tespit edildi (sırasıyla, p=0,008, p=0,002, p=0,008 ve p=0,03). Ancak, PA’lı hastalarda serum proinflamatuar sitokin düzeyleri ile prognoz arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı. Sonuçlar:Serum proinflamatuar sitokin düzeylerinin PA’lı hastalarda tanısal değeri bulunmaktadır ancak prognostik önemi saptanamamıştır. Anahtar kelimeler:Pankreatik adenokarsinom; TNF-α; IL-1β;tan
    corecore