7 research outputs found

    Non-hodgkin lenfoma olgularımızın klinik, patolojik, prognostik özelliklerinin ve tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi

    No full text
    NHL'lar; B, T ve doğal öldürücü hücrelerden köken alan, klonal lenfoid sistem tümörleridir. NHL insidansı; yaş, coğrafi bölge, enfeksiyöz etkenlere maruziyet, ırksal faktörler ile değişmektedir. En sık görülen histopatolojik tip, DBBHL'dır. Tümörün büyüme ve invaziv olma potansiyelini, hastanın tedaviye yanıtını ve sağkalım sürelerini etkileyen çeşitli prognostik faktörler mevcuttur. Bu çalışmada; NHL hastalarının klinik özellikleri, tedavi sonuçları, genel ve hastalıksız sağkalım oranlarını ve prognostik faktörlerini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Bu retrospektif çalışmada, Ocak 2005 ? Aralık 2009 tarihleri arasında Pamukkale Üniversitesi Hastanesi Hematoloji Bilim Dalı'nda NHL tanısı almış ve takip edilmiş 108 hastanın dosyaları geriye dönük incelenerek; klinik özellikleri, tedavi sonuçları, genel ve hastalıksız sağkalım oranları ve prognostik faktörleri değerlendirildi. Bulgular: Hastaların yaş ortalamaları 60,95±15,44 ile batı ülkelerine benzerdi ancak ülkemizin ortalamasına göre yüksek bulundu. Literatürle uyumlu olarak en sık NHL alttipi DBBHL idi. Primer ekstranodal lenfoma oranı dünyadan ve ülkemizden yayınlanan verilere göre daha yüksek tespit edildi. İleri evre (Evre III-IV), IPI skoruna göre yüksek-orta ve yüksek risk, hastalık tutulumu olan ekstranodal bölge sayısının ikiden fazla olması, kemik iliği ve dalak tutulumu, hemoglobin düzeyinin 10 gr/dl'nin altında olması kötü tedavi yanıtı, daha kısa genel sağkalım ve progresyonsuz sağkalım ile ilişkili bulundu. Sonuç: Çalışma grubumuzun sayısı az olmasına rağmen elde ettiğimiz veriler literatürle uyumlu bulunmuştur. Dünyada diğer kanserler arasında 5. sıraya oturmuş ve görülme sıklığı hızla artan NHL için; ülkemizde çok merkezli çalışmalarla kendi hasta topluluğumuzun özgüllüğüne göre değerlendirilmesi ve tedavi protokollerinin gözden geçirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle ulusal kanser kayıt sisteminin yapılandırılması ve geliştirilmesi gerekmektedir.NHL is defined as lymphopoietic malignancies of B cells, T cells or natural killer cells. The incidence of NHL varies by age, geography, ethnicity, exposure to infectious agents. The most commonly observed histopathological type is Diffuse large B-cell lymphoma. The features that reflect the growth and invasive potential of the tumor, anti-tumor response of the patients and the patients? ability to tolerate intensive theraphy are the prognostic factors. In this retrospective study, we aimed to evaluate the clinical characteristics of our NHL patients, response to treatment, survival rates and factors affected overall and progression free survival. Material and Method: One hundred eight NHL patients who had been followed in the Pamukkale University Haematology Department between January 2005-December 2009 were included in this study. The clinical characteristics, response rates, overall and progression free survival rates and prognostic factors were reviewed retrospectively. Results: The mean age of the patients was 60.95±15.44 years; was similar in the western countries, but were higher than the country average. DLBCL was the most common subtype in accordance with the literature. Primary extranodal lymphoma rate was higher than the data published in the over the world and our country. Advanced stage, high-intermediate and high risk according to IPI score, extranodal disease, involvement of the region have more than two, bone marrow and spleen involvement, hemoglobin level 10 g/dl is associated with poor response to therapy, a shorter overall survival and progression-free survival. Conclusion: Despite the small number of our study group, datas were consistent with the literature. Assessment and specificity of our community according to their own patient and review of treatment protocols are needed. Therefore, the development of national cancer registration system and must be configured

    A research to determine factors causing low household savings in Turkey

    Get PDF
    Ülke ekonomilerinin gelişimi açısından yatırımlar, yatırımların finansmanı ve sürdürülebilirliği açısından ise tasarruflar önemli bir rol oynamaktadır. Yurtiçi tasarrufların yetersiz kaldığında ülkeler yatırımların finansmanı için yurt dışı kaynaklara bağımlı hale gelmektedir. Bu durum ise ekonomilerdeki kırılganlıkları artırmaktadır. Bu nedenle düşük tasarruflara sahip ülkeler yurtiçi tasarruflarını artırmak zorundadır. Düşük yurtiçi tasarruflara sahip olan Türkiye’nin tasarrufları artırmak için aksiyon alması kaçınılmazdır. Bunun için öncelikle düşük tasarruflara neden olan hususlar belirlenmelidir. Çalışmamız bu amaca yönelik hazırlanmış ve bu kasamda 289 katılımcı ile anket çalışması yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre gelir ve eğitim düzeyi ile tasarruf oranları arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır. Diğer taraftan dışarıda yemek yeme alışkanlığı ve kredi kartı kullanım hacmi yüksek olan bireylerde tasarruf eğilimi düşüktür. Çalışmamızda elde edilen bir diğer önemli sonuç ise olası bir ek geliri tasarruf etmek yerine harcamayı tercih eden kişilerin normal yaşantılarında da tasarruf yapmamalarıdır. Bu çalışmada belirtilen hususların Türkiye’de düşük tasarruf sorununun çözülebilmesi ve tasarrufların artırılabilmesi için düzenleyici otoritelere yol gösterici olacağı düşünülmektedir.Savings have substantial role in sustainability and financing of investments which are important for the developments of economies of countries. Countries would be contingent upon foreign resources for financing of investments when domestic savings are inadequate. This condition will increase fragility in economies. For this reason, countries which have low savings should increase domestic savings. Turkey, which has low domestic savings, must take action to increase savings. In order for this, factors resulting in low savings should be determined firstly. The study was intended for this purpose and a survey was made with 289 participants. According to findings, there is a monotonically increasing relationship between income, education level and savings. On the other hand, savings trend is found low for individuals who have dining out habit and high volume of credit cards usage. One another important result is that individuals, who prefer to spend probable additional income instead of making saving, do not make savings in normal life. It is thought that issues stated in this study will guide for regulatory bodies to solve low saving problem and to increase savings in Turkey

    Tonsillar metastasis from small cell lung cancer: Rare but occurs

    No full text
    Metastatic carcinoma of the palatine tonsil is extremely rare in the literature. We report herein a case with unilateral tonsillar metastasis of small cell lung carcinoma which may mimic tonsillolithiasis, with a review of the literature about this rare entity

    Prognostic significance of ADAM17 expression in patients with gastric cancer who underwent curative gastrectomy

    No full text
    Gastrointestinal Cancers Symposium -- January 15-17, 2015 -- San Francisco, CaliforniaWOS: 000356883800059..

    Prognostic significance of ADAM17 expression in patients with gastric cancer who underwent curative gastrectomy

    No full text
    WOS: 000358156300004PubMed ID: 25786367A disintegrin and metalloproteinase (ADAM) 17 has been indicated to be an indispensable regulator of cellular events from proliferation to migration. Although prognostic importance of ADAM17 expression has been investigated in several tumours, its clinical utility as a useful prognostic molecular marker remains unclear in gastric cancer. In the current study, we evaluated the expression of ADAM17 and its prognostic significance in gastric cancer patients after curative gastrectomy. The prognostic significance of ADAM17 expression was analysed immunohistochemically in 156 patients with gastric cancer who had undergone curative gastrectomy, and the relationship between its expression and clinicopathological factors was also evaluated. High ADAM17 expression was detected in 79 patients (51 %), whereas low expression was found in 77 cases (49 %). There was significant correlation between gender, histology, lymph node metastasis, vascular invasion, the presence of recurrence and high ADAM17 expression. Recurrence in patients with high ADAM17 expression was significantly higher than that for patients with low ADAM17 expression (p = 0.032). The median disease-free survival (DFS) time for patients with tumours with high ADAM17 expression was worse than that of patients with tumours with low ADAM17 expression (16.6 vs. 44.2 months, p = 0.004). In addition, patients with low ADAM17 expression had a higher median overall survival (OS) (49.6 vs. 26.9 months, p = 0.019) compared to those with high ADAM17 expression. Multivariate analysis indicated that the rate of ADAM17 expression was an independent prognostic factor for DFS, in addition to the already known important clinicopathological prognostic indicator. But the prognostic importance of ADAM17 expression could not be proved by multivariate analysis for OS. The potential value of ADAM17 expression as a useful molecular marker in gastric cancer progression should be evaluated comprehensively; it may predict recurrence and poor prognosis in patients with gastric cancer after curative resection
    corecore