13 research outputs found
Examınatıon of the effects of ımagery and concentratıon traınıng on vısual focus control ın dart throwıngİmgeleme ve konsantrasyon çalışmalarının dart atışında görsel odak kontrolü üzerine etkisinin araştırılması
The main purpose of the present study was to examine the effects of 10-week imagery and concentration training on visual focus control (eye fixation and focus zone)in dart throwing. The study group consisted of 23 male athletes attending Ege University in İzmir with an age average of 23.3±2.7 years and minimum training age of 4 years. Before conducting the study, the participants were ranked based on their pre-study dart competition scores and their rank scores were homogenously divided into research groups. The groups were concentration group, n=7; imagery group, n=8; control group, n=8. Imagery and concentration groups undertook 10-week of internal imagery training and concentration training (using yantra), respectively. Duration of eye fixation and focus zone were examined by ASL mobile eye-tracker. Results showed that after taking 10-week practice of internal imagery and concentration training, there were no statistically significant within-subject and between subject differences in focus zone and eye fixation (p> 0.05) in three groups. Correlation analyses showed that in the imagery group, there was significant correlation between duration of eye fixation and focus zone (R2 = 0.59, p < 0.05). Results showed that increased duration of eye fixation is directly proportional with distortion of focus zone in imagery groups. ÖzetBu çalışmanın temel amacı; 10 haftalık imgeleme ve konsantrasyon çalışmalarının dart atışında görsel odak kontrolü belirleyicileri olan göz sabitlenme süresi ve odaklanma bölgesi üzerine etkisini araştırmaktır. İzmir ili Ege Üniversitesi’nde okuyan ve en az 4 yıllık spor geçmişi bulunan; 23.34±2.7 yaş ortalamasına sahip 23 erkek sporcu çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Katılımcılar çalışmaya başlamadan önce yarışma usulü sıralandı ve başarı sıralamalarına göre homojen bir dağılım yapılarak gruplara ayrıldı. Bu gruplar konsantrasyon (n=7), imgeleme (n=8) ve kontrol (n=8) gruplarıdır. İmgeleme grubu içsel imgeleme anrenmanı yaparken, konsantrasyon grubu yantra ile çalıştı. İmgeleme ve konsantrasyon çalışmaların odaklanma bölgesi ve göz sabitlenme süresi üzerine etkisi ASL göz izleme modülü ile araştırıldı. Grup ve zaman faktörü arasında bir etkileşim olup olmadığı 3 × 2 (grup × zaman) Genelleştirilmiş Doğrusal Model İki Etkenli Karma Tasarımlı Varyans Analizi (ANOVA) testiyle değerlendirildi. Yapılan imgeleme ve konsantrasyon çalışmaların kontrol, imgeleme ve konsantrasyon grupları arasında göz sabitlenme süresi ve odaklanma bölgesi açısından grup içi ve gruplar arası karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p > 0.05). Yapılan korelasyon analizlerinde ise imgeleme grubunda son test göz sabitlenme süresi ile son test odaklanma bölgeleri arasında anlamlı ilişki bulundu (R2 = 0.59, p < 0.05 ). Sonuç olarak imgeleme çalışmaları yapan grubun göz sabitlenme süresindeki artışın odaklanma bölgesindeki bozulmayla doğru orantılı olduğu gözlendi
Sporda imgeleme anketinin Türkçeye uyarlanması ve sporda imgelemenin yarışma kaygısı ile sportif güven üzerindeki etkisi
Hall (1998)'un Sporda İmgeleme Envanteri (SİE) sporcuların kullandıkları imgeleme türlerini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Bu araştırmada da, envanterin Türk sporcular için uyarlama çalışması yapılmıştır. Envanterin uyarlama çalışmasına yasları 16 ile 29 arasında değişen (21.78±2.63) 100 erkek (22.60±2.40) ve 42 kız (19.83±2.09) olmak üzere toplam 142 sporcu katılmıştır. Envanterin orijinalinde 30 soru maddesi ve beş alt boyut bulunmaktadır. Bu boyutlara ait Cronbach alpha ile hesaplanan iç tutarlık değerleri .83 ile .91 arasında değişmektedir. Gerçekleştirilen geçerlilik ve güvenirlik çalışması Türk sporcular için uygun görülmektedir. Sporda imgelemenin yarışma kaygısı ile sportif güven üzerindeki etkisinin olup olmadığını belirlemek için ikinci bir araştırma yapılmıştır. Farklı spor branşlarından yasları 17 ile 30 arasında değişen ( 21.26±2.35 ) 167 erkek ( 21.80±2.36) ve 177 kız ( 20.74±2.23 ) olmak üzere toplam 344 sporcu katılmıştır. Motivasyonel Özel imgeleme ile bilişsel kaygı ve bedensel kaygı arasında negatif bir ilişki olduğu, kendine güven düzeyiyle de pozitif bir ilişki olduğu söylenebilir. Motivasyonel genel uyarılmışlık ile bedensel kaygı arasında negatif bir ilişki olduğu söylenebilir. Motivasyonel genel ustalık ile bilişsel kaygı, bedensel kaygı ve kendine güven arasında negatif bir ilişki olduğu görülmektedir. Bilişsel Özel düzey ile bilişsel kaygı ve bedensel kaygı arasında negatif bir ilişki kendine güven düzeyiyle de pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Bilişsel genel düzeyi ile bilişsel kaygı ve bedensel kaygı arasında negatif bir ilişki olduğu, kendine güven düzeyiyle de pozitif bir ilişki olduğu görülmektedir. Motivasyonel Özel, motivasyonel genel uyarılmışlık, motivasyonel genel ustalık, bilişsel özel ve bilişsel genel düzeyleri ile sportif güven düzeyleri arasında pozitif bir ilişki olduğu söylenebilir. Bilişsel kaygı ve bedensel kaygı düzeyi ile sportif güven düzeyi arasında negatif bir ilişki, kendine güven düzeyiyle de pozitif bir ilişki bulunmaktadır
Masa Tenisi Antrenmanlarının Çocukların Öz-Yeterlik Algıları ve Problem Çözme Becerilerine Etkileri
Giriş ve Amaç: Bu araştırmanın amacı 10-14 yaş grubu çocuklarda sekiz haftalık masa tenisi antrenmanlarının, çocukların öz-yeterlik ve problem çözme becerilerine yönelik algıları üzerindeki etkisini ortaya koymaktır.Gereç ve Yöntemler: Araştırmaya, yaşları 10 ile 14 arasında değişen (x?= 12,45, S=1,11) 20 çalışma – 20 kontrol grubunda olmak üzere toplamda 40 öğrenci (16 kız, 24 oğlan) katılmıştır. Çalışma ve kontrol gruplarının ön-test ve son-test verileri Çocuk Öz-Yeterlik Ölçeği ve İlköğretim Düzeyindeki Çocuklar İçin Problem Çözme Envanteri kullanılarak elde edilmiştir. Çalışma grubu ön-test ölçümünü takip eden hafta itibariyle sekiz haftalık masa tenisi antrenmanlarına katılmıştır. Verilerin analizinde Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi kullanılmıştır.Bulgular: Grupların Çocuk Öz-Yeterlik Ölçeği öntest ve sontest verileri karşılaştırıldığında çalışma grubunda ölçeğe ait altboyutlarda anlamlı bir farklılık bulunmazken, kontrol grubunun Sosyal Özyeterlik altboyutunda anlamlı farklılık ortaya konmuştur (p<.05). Grupların İlköğretim Düzeyindeki Çocuklar İçin Problem Çözme Envanterine ait verilerin öntest-sontest karşılaştırmasında her iki grupta da istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik saptanmamıştır. Sonuç: Sekiz haftalık masa tenisi antrenmanları ile çocukların öz-yeterlik ve problem çözme becerisi algıları artsa da anlamlı olarak bir değişiklik yaratmadığı görülmüştür. Buna ek olarak, çalışmaya dahil edilmeyen okul çağı çocuklarının Sosyal Öz-yeterlik algılarının olumsuz olarak etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır
Türkiye A Milli Kadın Hentbolcuların Omuz ve Bacak Kas Kuvvet Değerlerinin Sürat, Kuvvet ve Dayanıklılık Performansı ile İlişkisi: Türkiye Örneği
Giriş ve Amaç: Bu çalışma, elit düzeydeki kadın hentbolcularda dominant ve nondominant bacak ve omuzda 60 ve 3000 /sn açısal hızlardaki diz ekstansiyon-fleksiyon (E-F) ve omuz internal-eksternal (İ-E) izokinetik kuvvet ölçüm performanslarını ve oluşan bilateral kuvvet farklılıklarını saptamayı ve belirlenen bu izokinetik kuvvet ölçümlerinden dominant ve nondominant diz ekstansiyon ve fleksiyon zirve tork değerlerinin sprint, çeviklik, dayanıklılık ve 5 tekrarlı squat; dominant ve nondominant omuz internal ve eksternal zirve tork değerlerinin de 5 tekrarlı bench press ile olan korelasyonu belirlemeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya Türkiye Kadın A-Milli Hentbol Takımında yer alan 15 sporcu gönüllü olarak katılmıştır. Çalışma süresince çeviklik, sürat, 5 tekrarlı maksimal squat ve bench press, izokinetik ölçümler ve 3000 m dayanıklılık değerlendirilmiştir. İlk test gününde T çeviklik testi ve 0-30 m sürat testi yapılmıştır. İkinci test gününde 5 tekrarlı maksimal squat ve bench press testleri gerçekleştirilmiştir. Üçüncü test gününde diz ekstansiyonfleksiyon ve omuz internal-eksternal izokinetik kuvvet ölçümleri yapılmıştır. Son test gününde ise 3000 m dayanıklılık testi uygulanmıştır. Bulgular: İstatistiksel sonuçlara göre 600 ve 3000 /sn açısal hızlardaki dominant-nondominant diz fleksiyonekstansiyon ve omuz internal zirve tork değerleri arasında anlamlı farklar belirlenmiştir (p0,05). Sadece 600 /sn açısal hızlardaki dominant bacak diz fleksiyon zirve tork değerleri ile 3000 m dayanıklılık testi arasında ve 3000 /sn nondominant omuz internal ile bench press arasında anlamlı korelasyon görülmüştür (p<0,05). Sonuçlar: Bu çalışmanın bulguları Türkiye Kadın A-Milli Hentbol Takımı oyuncuların daha fazla kuvvet antrenmanı yapmaları gerektiğini göstermektedir. Hentbolda izokinetik dominant-nondominant omuz ve bacak kuvveti ile çeviklik, sürat, 5 tekrarlı squat ve bench press ve dayanıklılık arasında bir korelasyon bulunamamıştır.Objective: The aim of the study is to evaluate bilateral differences in concentric contraction mode of peak torqe knee extension - flexion and shoulder internal – external isokinetic strength of the dominant and non-dominant leg and shoulder at angular velocities 60 and 3000/sec in Turkish Women National Handball Team Players and to investigate the correlation between sprint, agility, endurance, 5 repetitives squad performance and knee extension – flexion and also correlation between 5 repetitives bench press and shoulder internal – external at angular velocities 60 and 3000/sec. Materials and Methods: Fifteen National Handball Team players voluntarily participated in this study. Agility, speed, 5 repetitive maximal squat and bench press, isokinetic measurements and endurance tests were evaluated during the study. Agility tests performed on the first test day, maximal squat and bench press tests were performed on the second test day. Isokinetic strength measurements of knee n and shoulder were performed on the third test day. Last day endurance test were performed. Results: According to results, significant differences were found between dominant-nondominant knee flexionextension peak torque values at angular velocities of 600 and shoulder internal peak torque value at angular velocities of 3000/sn (p<0,05). There was only one significant correlation between endurance and dominant leg knee flexion peak torque value at angular velocity of 600/sn and between bench press test and nondominant shoulder internal peak torque value at angular velocity of 3000/sn (p<0,05). Conclusion: The findings of this study show that Turkish Women National Handball Team players need to practice strength training more than before. There was no corelation between isokinetic dominant-nondominant shoulder and leg strength at angular velocities of 600 /sn and 3000/sn with agility, sprint, 5 repetitive squat and bench press and endurance in handball
EVALUATION OF TRAIT ANXIETY AND EMOTIONAL INTELLIGENCE LEVELS OF PHYSICAL EDUCATION AND SPORT SCHOOL SPECIAL ABILITY TEST PARTICIPANTS ACCORDING TO DIFFERENT VARIABLES
The aim of this study is to evaluate the trait anxiety and emotional intelligence levels of Ege University, Physical Education and Sport School Special Ability Test participants according to certain variables. The study administered Spielberger’s (1964) State-Trait Anxiety Inventory (STAI) and Schutte Emotional Intelligence Scale (SEIS) to 255 males and 111 females, a total of 366 objects who voluntarily participated in the special ability test to attend the School of Physical Education and Sport. In the study, SPSS 18 software was used for statistical analysis. The results indicate that there is a significant correlation between the trait anxiety levels and total emotional intelligence. However, correlation coefficient of anxiety and subscales of emotional intelligence is low. In addition, there are significant differences between trait anxiety and optimism subscale (r=,205 p;lt;0,05); trait anxiety and total emotional intelligence (r= ,248 p;lt;0,05). Also, It was determined that in objects who passed the test, the emotional intelligence average scores of man is higher than women (p;lt;0,05 ).Günümüzde bireylerin ortaya koyacağı psikolojik becerilere, elde edeceği başarı ve performans değerlerine etki eden birçok kavram bulunmaktadır. Kaygı düzeyi, bu kavramların arasında önemli bir yer almaktadır. Özellikle yarışma öncesi ve sonrası, sporcuların kaygı düzeylerinin ve kaygı nedenlerinin bilinmesi bununla başa çıkacak olan sporcu ve eğitimciler açısından oldukça önemlidir. Duygusal zeka, gerek kendi duygularımızı gerekse başkalarının duygularını tanımayı ve değerlendirmeyi öğrenmemizde etkili olan bir kavram olarak bilinmektedir. Daha önce duygusal zeka ve kaygı ile ilgili birçok çalışma yapılmasına rağmen, bu iki değişkenin bir arada bulunduğu bir çalışma literatürde bulunmamaktadır. Bu araştırmanın amacı, Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu özel yetenek sınavına giren adayların sürekli kaygı düzeyleri ile duygusal zeka düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesidir. Araştırmaya 19.33±2.31 yaş ortalamasına sahip 255 erkek ve 111 kadın toplam 366 gönüllü kişi katılmıştır. Kişilere Shutte ve arkadaşları tarafından (1998) yapılan duygusal zeka ölçeği (Schutte Emotional Intelligence Scale (SEIS)) ve Spielberger ve arkadaşları tarafından (1964) yapılan sürekli kaygı ölçeği (State Trait Anxiety Inventory) uygulanmıştır. Verilerin İstatistiksel analizinde SPSS 18 paket programından yararlanılmıştır (p0,05). Araştırma sonucunda bu örneklemde; sürekli kaygı ile toplam duygusal zeka, iyimserlik alt boyutu ve ifade alt boyutu arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur (sürekli kaygı ile iyimserlik alt boyutu arasında (r=,244 p0,05); sürekli kaygı ile ifade alt boyutu arasında (r= ,245 p0,05); sürekli kaygı ile toplam duygusal zeka arasında (r=,330 p0,05). Ancak kaygı ile duygusal zeka alt boyutları arasında korelasyon katsayısı düşüktür. Sınavı kazanan adaylarda sürekli kaygı ile iyimserlik alt boyutu ve sürekli kaygı ile toplam duygusal zeka arasında anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur. Sürekli kaygı ile iyimserlik alt boyutu arasında (r=,205 p0,05); sürekli kaygı ile toplam duygusal zeka arasında (r= ,248 p0,05). Ayrıca sınavı kazanan erkeklerin duygusal zeka ortalama puanlarının kadınlardan daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p0,05 ). Sınav sonucu değişkeninde sürekli kaygı düzeyine bakıldığında kazananların sürekli kaygı düzeyi ortalamaları kazanamayanlara göre daha düşük bulunmuştur(p=.02 p0.05)(Tablo 2). Sürekli kaygı durumları düşük olan kişilerin durumları daha iyi değerlendirip, zorluklarla daha iyi başa çıkabildiklerini söyleyebiliriz. Sürekli kaygıları daha düşük olan bireylerin sınavı kazanma olasılıkları daha yüksekse, sürekli kaygısı yüksek olan bireylere bu kaygıyla baş edebilmeleri için eğitim verilmesi önemli gözükebilir. Sınavı kazanan öğrencilerin, 4. sınıftayken tekrar sürekli kaygı ve duygusal zeka düzeyleri incelenip aradaki fark bir kez daha gözden geçirilebilir. Farklı üniversitelerde bu farklılıklar ve ilişkiler araştırabilir. Duygusal zekanın gelişimine ilişkin eğitimler önerilebilir