38 research outputs found

    Investigation of risk factors in cryptogenic ischemic stroke

    Get PDF
    INTRODUCTION: Cryptogenic ischemic stroke (CS) includes 30-40% of all ischemic strokes. Several studies using different methods of prolonged cardiac monitoring determined atrial fibrillation (AF) in 12-25% of CS patients, however these findings are not enough to explain the etiology of most of the CSs. Our aim is to research thromboembolic sources and vascular risk factors in CS patients. METHODS: The study enrolled 125 patients older than 45 years, 65 of them with CS according to Trial of Org 10172 in Acute Stroke Treatment (TOAST) criteria. Control group included patients admitted cardiology outpatient clinic with symptoms of nonspecific chest pain or dyspnea without cerebrovascular diseases. Patients with any history of AF or paroxysmal AF, intra-cardiac thrombus or valvular heart disease and left ventricular dysfunction, heart failure were excluded. Cardiovascular risk factors, left atrium diameter, left ventricle ejection fraction (EF) (%) and 24-hour Holter ECG monitoring were examined. Blood total cholesterol, LDL, HDL, urea, creatine levels were also analyzed and compared. RESULTS: Hypertension, diabetes mellitus, coronary artery diseases were more prevalent in the study group (p30 sec. DISCUSSION AND CONCLUSION: Cardiovascular risk factors leading thromboembolism were prominently higher in CS patients, long-term ECG monitoring may explain only the cardioembolic sources due to arrhythmia. Investigation of thromboembolic sources is vital for determining the etiology of CS

    Decompressive hemicraniectomy in acute ischemic stroke

    Get PDF
    INTRODUCTION: Cerebral edema is the leading cause of mortality and morbidity in ischemic stroke patients. Decompressive hemicraniectomy may be beneficial to patients that fail to respond to medical treatment. In this study, clinical features and prognostic factors of patients that underwent decompressive hemicraniectomy due to acute ischemic stroke were evaluated. METHODS: We examined 21 ischemic stroke patients who underwent decompressive hemicraniectomy. Demographic features and neuroimaging findings were recorded. Functional status of patients were evaluated with modified Rankin Scale. Clinical features and neuroimaging findings of the patients who died were compared with the survivors during hospitalization. RESULTS: Twenty-one patiens were included in this study. Twelve of the patients were male, 9 were female. The mean age of these patiens was 58.7±8.2 (46 - 78). The main initial NIHSS score was 12.5±4.5. Territory of infarctions were supplied by middle cerebral arter in 17 patients, internal carotis arter in 4 patients. The mean time of decompressive hemicraniectomy was 2.9±2.5 days, hospitalization duration was 42.6±39.2 days. Five (% 23.8) patiens died in-hospital. There were no relation between clinical features, neuroimaging findings and mortality. DISCUSSION AND CONCLUSION: Decompressive hemicraniectomy is a significant treatment option for ischemic stroke patients who deteriorate despite receiving medical treatment

    Coexistence of klippel feil syndrome, Poland syndrome and mirror movements: A genetic case study Klippel feil sendromu, Poland sendromu ve ayna hareketlerinin birlikteliği: Bir genetik olgu çalışması

    No full text
    © 2018, Logos Medical Publishing. All rights reserved.Coexistence of Klippel Feil syndrome, Poland syndrome and mirror movements have not been reported before. We aimed to report a patient with such coexistence and examined whether there is a possible genetic background of this association. A 19-year-old male patient presented with the absence of right thumb and deformity at the elbow. Right pectoral muscle mass was markedly smaller than left. There was a high scapula on the right side. Mirror movements were observed in neurological evaluation. Right radial head was dislocated. On magnetic resonance images, a syrinx was observed at the level of C6-C7 fusion. A high-resolution chromosome microarray (CMA) testing was performed. Small segmental de novo variations were detected. The largest gene spanning variation did not exceed 287 kb and none of the detected variations was known to be disease-associated or candidate to explain the phenotypic features according to The International Standard Cytogenomic Array (ISCA) criteria. Since our case is sporadic with multiple congenital abnormalities, we performed high-resolution chromosome microarray analysis to rule out genomic imbalance and did not find any significant deletion or duplication that could be associated with phenotypic characteristics

    Farklı ortamlarda uygulanan likert tipi ölçek ile metrik ölçeğin psikometrik özelliklerinin incelenmesi

    No full text
    Bu araştırmanın amacı kâğıt – kalem ve internet ortamlarında uygulanan iki farklı ölçeğin (Araştırmanın Yöntem Bölümüne İlişkin Öz Yeterlik Ölçeği – AYBİÖYÖ ve Araştırmaya Yönelik Kaygı Ölçeği – AYKÖ) psikometrik özelliklerinin incelenmesidir. Bu amaçla, AYBİÖYÖ ve AYKÖ’nün beş dereceli Likert tipi ölçek formu ile 10 cm’lik metrik formu önce kâğıt – kalem ortamında, daha sonra ise araştırma kapsamında hazırlanan bir sayfa üzerinden internet ortamında 391 lisans öğrencisine uygulanmıştır. Lisansüstü öğrencilerde kullanılmak üzere geliştirilmiş olan ve iki faktörden oluşan AYBİÖYÖ’nün iki faktörlü yapısının, lisans düzeyinde de bir maddenin diğer faktörde yer alması şeklindeki farklılık dışında aynen ortaya çıktığı; bir faktörden oluştuğu bilinen AYKÖ’nün ise bu yapıyı koruduğu ve ölçeklerin farklı veri setleri üzerinden hesaplanan güvenirliklerinin yüksek olduğu görülmüştür. Her iki ölçek için, kâğıt – kalem ortamında uygulanan Likert tipi ölçekle elde edilen açıklanan varyans oranlarının ve güvenirlik katsayılarının metrik ölçeğe ve internet ortamında gerçekleştirilen uygulamalara göre daha düşük olduğu belirlenmiştir. İki ucu etiketlenmiş metrik ölçeğin Likert tipi ölçek yerine kullanılabileceği; kategori sayısına göre yapılan incelemelerde ise ideal kategori sayısının yedi olduğu görülmüştür

    Çoktan Seçmeli Testlerde Test Güvenliğini Arttıran ve Kısmi Puanlama Sağlayan Sınav Sisteminin Geliştirilmesi

    No full text
    Bu projenin amacı, çevrimiçi ortamda gerçeklestirilen gözetimsiz sınavlarda yaygın bir sekilde kullanılan çoktan seçmeli testler için test güvenligini arttıran ve kısmi puanlamanın yapılmasını saglayan bir sınav sisteminin gelistirilmesidir. Çevrimiçi gözetimsiz sınavlarda soru ve cevapların ögrenciler arasında paylasılması, test güvenligini tehdit eden temel unsur olarak ele alınmıstır. Sistem, her bir madde için birden çok olası dogru cevabın ve kullanılması planlanandan daha fazla sayıda çeldiricinin tanımlanmasına imkân saglamaktadır. Uygulanma asamasında, olası dogru cevapların biri ile çeldiricilerin üçü rastgele seçilmekte ve ögrencilere sunulmaktadır. Böylece, soru kökü aynı kaldıgı için sınavın kapsamında önemli bir farklılasma olmazken, ögrenciler arasında soru ve cevapların paylasılmasının test güvenligi üzerindeki olumsuz etkisi azalmaktadır. Farklı uygulama ve puanlama yöntemleri bulunmakla birlikte, çoktan seçmeli testler 1 ? 0 seklinde puanlandıkları takdirde, kavram yanılgısı ve kısmi bilgiye duyarsız kalmaktadır. Çoktan seçmeli testlerde cevaplama davranıslarının incelendigi arastırmalar, kısmi bilgiye isaret eden seçenek elemenin, yaygın kabul edilebilecek bir davranıs oldugunu ortaya koymaktadır. Bu durumlara baglı olarak da çoktan seçmeli testlerin, elemeye dayalı dogru cevap (EDDC) yöntemiyle puanlanması ögrenme düzeyi hakkında daha ayrıntılı bilgi saglamaktadır. Test güvenligini arttırmak amacıyla degisen seçenekli çoktan seçmeli maddelerin kullanıldıgı; kısmi bilgiyi ve kavram yanılgılarını ortaya çıkarmak amacıyla ise EDDC yöntemiyle puanlamanın yapıldıgı çevrimiçi testler, lisans düzeyinde yürütülmekte olan ölçme ve degerlendirme ve bilimsel arastırma yöntemleri derslerinin ara sınavlarında uygulanmıstır. 2020-2021 güz döneminde gerçeklestirilen uygulamalara 224 ögrenci katılmıstır. Bulgular, soru ve cevaplar ögrenciler arasında paylasılmıssa bile bu paylasımın test puanlarına yansımadıgını; EDDC yöntemi ile tam kavram yanılgısı, kısmi kavram yanılgısı, kısmi bilgi ve tam bilgiye sahip ögrencilerin ayırt edilebilecegini göstermistir. Kısmi puanlara, geribildirim haritası ile görsellik kazandırılmıs ve ögrencilere saglanacak geribildirimin daha isabetli olması hedeflenmistir. Geribildirim haritasının, madde yazma becerilerini de gelistirecek sekilde kullanılabilecegi degerlendirilmistir

    Results of endoscopically-assisted cubital tunnel release without using any specific instrument

    No full text
    Background: We aimed to report the clinical and electrophysiological results of patients who were treated with an endoscopically assisted in situ release technique for cubital tunnel syndrome and to show safety and efficacy of this procedure. Materials and methods: Twenty nine patients were included into the study. 13 patients (44.8%) were female, 16 patients (55.2%) were male. The mean age was 44.4 years (range; 22–66 years). Mean follow up period was 16.0 months (range; 7–42 months). We used Dellon classification for preoperative staging, and modified Bishop rating system for the evaluation of postoperative clinical results. Dynamometric and electromyographic measurements were obtained preoperatively and at final control. Results: Preoperative Dellon's classification revealed 3 patients grade 1, 14 grade 2, and 12 grade 3. Modified Bishop score was very good for 21 patients (72.4%), good for 4 patients (13.8%), fair for 3 patient (10.3%), and poor for 1 patient (3.4%). At final control; the mean proportion of grip power and pinch strength of the affected hand to the contralateral normal hand was improved, and also nerve conduction velocity were improved in all patients. As complication, hematoma formation developed in two cases. Conclusion: Our study showed that endoscopically assisted decompression technique without using any special instruments can be performed successfully with a low complication rate. It is a safe and effective method in the treatment of cubital tunnel syndrome. Level of evidence: Level IV, Therapeutic study Keywords: Cubital tunnel syndrome, Ulnar nerve, Endoscopic decompression, Minimal invasiv

    Multiple Cranial Nerve Involvement Caused By Herpes Zoster Oticus Infection

    No full text
    Varicella zoster infection is an important cause of cranial neuropathy. In Ramsay Hunt syndrome caused by herpes zoster oticus, the involvement of the vestibulocochlear nerve can be seen with peripheral facial palsy, but the involvement of the other cranial nerves is not frequent. A 59-years-old male patient referred to our clinic with diplopia, deafness, dysphagia, and hoarseness after herpes zoster oticus infection. In neurologic examination there was revealed 6th, 7th, 8th, 9th, and 10th cranial nerve involvement on the left. On imaging and laboratory studies, there was no other pathology other than herpes zoster oticus infection to explain the multiple cranial nerve involvement. Our case is one of the very rare cases of multiple cranial nerve involvement due to herpes zoster oticus infectio
    corecore