20 research outputs found

    Experiences of LGBTI+ individuals in accessing right to health; a survey study from Turkey

    Get PDF
    Background: In Turkey, LGBTI+s is experiencing discrimination in all areas of their lives. Objectives: We aimed to determine the problems experienced by LGBTI+s living in Turkey in accessing their right to health. Methods: An online questionnaire containing 37 open-ended and multiple-choice questions about respondent’s demographic characteristics, experiences in accessing and receiving health services was prepared. Between October 2018 and December 2019, the survey was disseminated via social media platforms and sent to LGBTI+ friendly institutions. 81 people responded to the survey. Results: 43.2% had at least one chronic disease. Participants stated that 44.5% of them go to a health institution <3 times in a year. 91.4% of the participants declared that they never or rarely said their sexual identity/orientation at the health institutions, and 39.2% of them encountered negative behaviour when they did. 98.8% of the participants said that they think physicians do not have enough information about LGBTI+s. Conclusions: The knowledge and attitude of healthcare professionals are one of the essential determinants of LGBTI+s' use of their right to health. Alienating and homophobic behaviors against LGBTI+s is the biggest problem for LGBTI+s to receive quality health care in Turkey. Keywords: LGBTI+; health service; right to health; discrimination; access to health services

    Characteristics and Outcomes of Eldery Trauma in Samsun: A Retrospective Study

    Get PDF
    Objective:Traumas belonging to the population aged 65 and over continue to be a prominent health problem in the 21st century. In this study, we aimed to understand and illuminate the geriatric trauma cases admitted to the regional hospital in Samsun.Methods:The files and records on the hospital automation system of the cases aged 65 and over who came to the Emergency Department of Ondokuz Mayıs University Faculty of Medicine between 01.01.2011 and 31.12.2020 as a result of a traumatic event were retrospectively examined. The cases in our study were evaluated in terms of demographic characteristics, events that occurred, injured body area, hospitalization and length of stay, existing comorbidities, mortality.Results:Of the total 1960 cases, 65.8% of the cases were male and 34.2% were female. At the date of the event, 62.8% of the cases were in the 65-74 age range. The most common (36.1%) type of event was falling. It is found that the most (36.7%) frequently injured body area is the head and neck region, and the least (5.9%) is the pelvis. 68.7% of the cases were hospitalized and 135 cases died.Conclusion:The elderly population, which has begun to take a greater role in both social and business life; increased risk with trauma. Advancing age and existing comorbidities lead to a more serious outcome of trauma in the elderly compared to the young. Physicians should be cautious about performing a detailed examination, especially in terms of inadequacy in the records and suspicion of abuse/negligence

    Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Ne Başvuran Adli Nitelikteki Çocuk 0-18 Yaş Olguların Değerlendirilmesi

    No full text
    Bu çalışma, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne başvuran 0-18 yaş grubundaki adli olguların demografik özelliklerini, geliş yakınmalarını, tedavi sonuçlarını incelemek ve benzer çalışmalarla karşılaştırmak amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı nitelikteki bu araştırmanın örneklemini, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne 01/01/2004-31/12/2004 tarihleri arasında başvuran 0-18 yaş aralığındaki 1118 adli olgu oluşturmaktadır. 2004 yılında başvuran 3057 adli olgudan %36,6’sı 0-18 yaş grubundadır. Bu olguların 484 (%43,3)’ü kadın, 634 (%56,7)’ü erkektir ve yaş ortalaması 8,54 + 5,85 (0-18) yıldır. En fazla olgu (%39,4) yaz mevsiminde hastaneye başvurmuştur. Olguların en çok (%29,3) zehirlenme sonucu başvurduğu ve bunu %25,4’lük oran ile yüksekten düşmelerin izlediği tespit edilmiştir. Kasten yaralama sonucu başvuran mağdur çocuklarm oranı %17,4, trafik kazası sonucu başvuranların oranı ise %11,7’dir Çocukluk çağında kazalar, önlenebilir sağlık sorunlarının başında yer almaktadır. Çocuklarm yaşadığı çevrelerde ve evde güvenliği sağlamak için gerekli önlemler alınmalı ve bunun için uygun güvenlik araçları kullanılmalıdır. Aynı zamanda bu tür olayların, müdahale edenlerce bildirilmesi ve kamu adına soruşturma-kovuşturma yapılması gereken adli nitelikteki olaylar olduğu da unutulmamalıdır. Anahtar kelimeler: Adli olgu, çocuk, zehirlenme, kaz

    Samsun’da Çocukluk Çağı Medikolegal Ölümler

    No full text
    Bu çalışmada; Samsun’da çocukluk çağı medikolegal ölüm olgularının genel özelliklerinin belirlenerek, önlenebilir sebeplerle meydana gelen çocukluk çağı ölümlerinin azaltılmasına yönelik çalışmalara katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Samsun’da 2006-2011 yılları arasındaki altı yıllık sürede postmortem incelemesi yapılan 0-18 yaş grubundaki 301 adli ölüm olgusu ile ilgili kayıtlar incelenmiştir. Veriler SPSS (version 20.0) istatistik programı yardımı ile değerlendirilmiştir. Çocukların %66,1’i erkektir. Yaş ortalaması 7,7±5,7 (0-18) yıldır ve en fazla (%26,6) olgu 1-4 yaş grubundadır. Adli soruşturma sonucunda çocukların %78,4’ünde ölümün orijininin kaza olduğu belirtilmiştir. Ölümün orijini kaza olan 236 çocuğun %47,4’ünün trafik kazası sonucu ölmüş olduğu tespit edilmiştir. Doğal ölüm olarak değerlendirilmiş 34 olguda ölüm nedeninin en sık (%47,1) enfeksiyon hastalıkları olduğu görülmüştür. Çocukluk çağında yaralanmaya bağlı ölümlerin büyük bir kısmının kazalar ve özellikle de trafik kazaları sonucu meydana gelmiş olduğu dikkate alındığında; bu ölümlerin basit ve kolay uygulanabilir önlemlerle önemli ölçüde azaltılabileceği düşünülmektedir.  Anahtar kelimeler: Adli tıp, çocukluk çağı, medikolegal ölüm

    Samsun İlinde Halkın Adli Tıp Hizmetlerine ait Görüşlerinin Değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Adli tıp hizmetleri, adaletin ortaya çıkmasına doğrudan katkısı bulunan, hukuksal sorunların çözümünü güçlü bir şekilde etkileyen hizmetlerdir. Adli tıp hizmetlerinin neler olduğunun toplum tarafından bilinirliği, bilgi kaynakları, bağımsızlığına ya da tarafsızlığına güvenlerinin değerlendirilmesi ve elde edilen veriler doğrultusunda öneriler sunmaktır. Gereç ve Yöntem: Toplumunun her kesiminin temsili amacıyla Samsun il merkezinde yaşayan memur, işçi, serbest meslek, öğrenci ve ev kadınlarından oluşan beş farklı meslek grubu çalışmaya dâhil edilmiştir. Çalışmaya 201 memur, 207 işçi, 205 serbest meslek mensubu, 204 öğrenci ve 200 ev kadını olmak üzere toplam 1017 kişi katılmıştır. Olgulardan elde edilen veriler kaydedilmiş ve paket istatistik programı (SPSS 16.0) kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan toplam 1017 kişinin 471 (%46,3)’i erkek, 546 (%53,7)’sı kadın olup, yaş ortalamaları 34,6±11,8 (18-65) yıldır. Katılımcıların 887 (%87,2)’sinin Adli Tıp konusunda en sık bilgi kaynağının televizyonlar, en sık bilinen Adli Tıp hizmetinin otopsi işlemi, Adli Tıp hizmetleri hakkında en sık sıkıntı duyulan durumun inceleme ve rapor düzenlemenin çok uzaması, Adli Tıp bilirkişilik hizmetlerine güven duyulmamasının en sık sebebinin de hizmetlerin baskı altında yapılması ve bazen tarafsız karar verilememesi olduğu, katılımcıların 747 (%73,5)’sinin kendilerine ya da bir yakınlarına otopsi işlemi uygulamasına karşı çıkmayacaklarını belirttikleri saptanmıştır. Sonuç: Adli Tıp hizmeti veren kurum ve kuruluşlara kamuoyunun duyduğu ilgi her geçen gün artmaktadır. Önemli görevler üstlenmiş olan ve yüksek bir beklenti ile takip edilen bu kurum ve kuruluşların mevcut sorunlarının çözülmesi için gerekli adımlar atılmalı ve önlemler alınmalıdır. Anahtar Kelimeler: Adli tıp, Bilinirlik, Güvenilirlik

    İntern Hekimlerin Hekime Yönelik Şiddet Konusunda Yaşanmışlıkları ve Düşünceleri

    No full text
    Amaç: Bu araştırmada Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimlerine devam eden, meslek hayatına atılmalarına az bir süre kalan intern hekimlerin hastane ortamında uğradıkları ya da tanık oldukları şiddet davranışları ve hekime yönelik şiddetin önlenmesi konusundaki düşüncelerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Kesitsel nitelikteki bu araştırma, 01-30.Eylül.2013 tarihinde Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimlerine devam eden intern hekimlere gönüllülük esasına göre gözlem altında anket uygulanarak yapılmıştır. Araştırmaya 161 intern hekimden 139’u (%86,3) katılmıştır. Araştırma öncesinde Tıp Fakültesi Dekanlığı’ndan gerekli izinler alınmıştır. Elde edilen veriler paket istatistik programı (SPSS 20.0) yardımı ile değerlendirilmiş, sayı ve yüzdelikler şeklinde sunulmuştur. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 23,79±1,23 yıl olup 75 (%54)’i kadın, 64 (%46)’ü erkektir. Katılımcıların %43,2’si öğrenciliği süresince çalıştığı kliniklerde yaptığı iş nedeniyle hasta ya da hasta yakınları tarafından şiddete uğradığını ve ayrıca %78,4’ü de başka bir hekimin mesleği nedeniyle uğradığı şiddete tanık olduğunu ifade etmektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu (%97,8) hekime yönelik şiddetin önlenebilir olduğunu ve şiddetin nedeninin de en fazla (%82,7), “sağlık sistemindeki olumsuzlukların sorumlusunun hekim olarak gösterilmesi” olduğunu düşünmektedir. İntern hekimlerin %95,7’si bu şiddeti önlemede en önemli yapılması gerekenin, “Hekime yönelik şiddet konusundaki yasal yaptırımların yeniden düzenlenmesi” olduğunu belirtmektedirler. Tartışma ve sonuç: Eskiye oranla sağlık çalışanlarına karşı şiddetin büyük ölçüde arttığı ve alınan önlemlerin yetersizliği bu konuda yapılan birçok çalışmanın ortak verisidir. Ancak sağlık işyerinde gözlenen artmış şiddetin toplumdaki profilin bir yansıması olduğu da unutulmamalıdır. Ülkemizde bu konuda yapılan çalışmalar yeterli düzeyde değildir. Bu konuda şiddetin nedenleri ve risk gruplarına yönelik çalışmalar yapılması, şiddetin önlenmesi yönünde daha etkin programlar geliştirilmesine öncülük edecektir

    Ölümle Sonuçlanmayan Yabancı Cisim Aspirasyonları

    No full text
    Yabancı cisim aspirasyonu yaşamsal tehlikeye neden olabilen ve acil müdahale gerektiren önemli bir klinik tablodur. İster ölüm meydana gelsin, isterse yapılan tedavi sonucu iyileşme sağlansın bu olgular her zaman adli nitelikteki olgulardır. Bu çalışmada Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne yabancı cisim aspirasyonu yakınması ile getirilen olguların genel özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Kesitsel nitelikteki bu çalışma kapsamında 2004 yılı içerisinde müracaat eden toplam 82 aspirasyon olgusu adli vaka dosyaları incelenerek değerlendirilmiştir. Yabancı cisim aspirasyonu olguları, 2004 yılı içerisindeki 3058 adli olgunun %2,7’sini oluşturmaktadır. 82 olgunun yaş ortancası 4 (1-81) yıl olup, ilk sırada 52 (%63,4) olgu ile 0-9 yaş grubu yer almaktadır. Aspire edilen yabancı cisimler araştırıldığında; ilk sırada 36 (%43,9) olguda yiyecek aspirasyonu olup, bunu sırasıyla 11 (%13,4) olgu ile madeni para, 9 (%11) olgu ile toplu iğne aspirasyonu izlemektedir. Olguların 36 (%43,9)’sına pediatrik cerrahi bölümünce müdahale edilmiş olup, tüm olguların %29,3’ünün aynı gün tedavileri tamamlanmış, %68,3’ü ise 1-12 gün arasında hastanede yatarak tedavi görmüştür. Olguların 36 (%43,9)’sına semptomatik tedavi, 21 (%25,6)’ine bron-koskopi, 19 (%23,2)’una özofagoskopi uygulanmış, 4 (%4,9) olguya genel anestezi altında cerrahi işlem yapılmış, 2 (%2,4) olgu ise tedavi olmayı reddetmiştir. Olguların 1’inde hipoksik ensefalopati ve epilepsi, 2’sinde aspirasyon pnömonisi gelişmiş olup, diğer olgularda herhangi bir komplikasyon gelişmemiştir. Benzer diğer çalışmalarda da olduğu gibi, bu çalışmanın sonucunda da çocukluk yaş grubunda yabancı cisim aspirasyonu yaşamı tehdit eden önemli bir sorun olarak bulunmuştur. Koruyucu tedbirlerin alınması ve risk faktörlerinin azaltılması amacıyla bu konuda aile eğitimlerine önem verilmelidir. Anahtar kelimeler: Yabancı cisim aspirasyonu, adli olg

    Cinsel İstismar ve Çocukluk Çağı Gebelikler 111 Olguda Analitik Değerlendirme

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada cinsel istismar sonucu gebe kalan çocukların uğradığı istismara ve gebeliklerine ilişkin özellikler ile ruhsal etkilenmenin boyutunun araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 6 yıllık sürede Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalına muayene edilerek rapor düzenlenmesi için gönderilen cinsel istismar sonucu gebe kalmış 18 yaş altındaki 111 çocuğa ait hasta dosyaları incelenmiştir. Bulgular: Çocuklarda ilk gebelik yaş ortalaması 14,51,3 (11-17) yıldır. Kurbanların %41,4’ünde tehdit, hile, kandırma veya zorlama ile istismarın gerçekleştiği ve %68,5’inde istismarın tekrarladığı, çocukların %13,5’inin aile üyelerinden birinin istismarı sonucu gebe kaldığı, gebe kalan çocukların yaklaşık yarısının doğum yaptığı, doğan çocukların ise yaklaşık yarısının annesinden ayrı kurum bakımında olduğu, 3 çocuğun da evlat edindirildiği belirlenmiştir. İstismar sonucu gebe kalan çocukların yarısında yaşadıkları olay nedeniyle ruhsal patoloji geliştiği; tehdit/kandırma, tekrarlayan istismar ve ensest varlığının ruhsal patoloji için risk faktörü olduğu saptanmıştır. Sonuç: İstismar mağduru gebe kalan çocuklar sadece beden ve ruh sağlığı açısından değil, eğitimi bırakmak, ekonomik bağımlı olmak gibi sosyal alanlarda da uzun süreli ve kalıcı etkilere maruz kalmaktadır. Bu nedenle, akut dönemde başvuran cinsel istismar mağdurlarında acil kontrasepsiyon uygulanarak bu olumsuz etkilerin önlenebileceği dikkate alınmalıdır. Akut dönemden sonra başvuran mağdurlarda ise gebelik olup olmadığı erken dönemde araştırılmalı, varolan gebelikler istem halinde uygun koşullarda sonlandırılmalıdır. Ayrıca bu çocuklar ruhsal patolojilerin rehabilitasyonu için de izleme alınmalıdır. Anahtar Kelimeler: Çocuk cinsel istismarı, Gebelik, Ruhsal patoloji

    Samsun’da Cinayet Kurbanı Çocuklar 1998-2007

    No full text
    Küresel bir halk sağlığı sorunu olan şiddetin tüm türleri, dünyanın her yerinde görülmektedir. Kendi kendini yaralama, kişilerarası ya da toplu şiddet sonucu, her yıl bir milyondan fazla kişi ölmekte ve çok daha fazlası da yaralanmaktadır. Yaşanan şiddetten çocuklar ve gençler de etkilenmekte olup 2000 yılı verilerine göre, dünyada 199.000 (Yüzbinde 9.2) genç cinayeti olduğu, şiddet sonucu günde ortalama 10-29 yaş arası 565 çocuk, adölesan ve genç erişkinin öldüğü bildirilmektedir. Bu çalışmada, Samsun İl merkezinde meydana gelen 0-18 yaş grubu cinayet olguları değerlendirilerek, çocukluk çağı cinayetlerine yönelik bazı çıkarımlarda bulunmak amaçlanmıştır. Samsun Adliyesi’ndeki kayıtlar retrospektif olarak incelenerek; 10 yıllık (1998-2007) sürede Samsun Ağır Ceza Merkezi bölgesinde gerçekleştirilen 0-18 yaş grubu 18 cinayet olgusuna ait veriler değerlendirilmiştir. Olguların %77,8 (14 olgu)’i erkektir ve en fazla olgu (11 olgu) 16-18 yaş grubundadır. İki olguda sanık belirlenememiş olup, 2’sinde annesi, l’inde babası, 8’inde arkadaşı, akrabası ya da komşusu, 5 olguda ise tanımadığı bir kişidir. Sadece 2 olguda ölüme neden olan olay evde meydana gelmiştir. Olguların çoğunda (12 olgu) ateşli silah ya da kesici-delici alet kullanılmıştır. Cinayet öncesi sanıkla aralarmda tartışma olduğu bildirilen olgu sayısı 11’dir. Çocuğun yaşama ve sağlıklı olarak yaşamını sürdürme hakkının korunması için birey ve toplum olarak gerekli önlemleri almamız ve toplumsal şiddetin azaltılmasına yönelik çalışmalar yapmamız gerekmektedir. Anahtar kelimeler: Çocukluk çağı, cinaye
    corecore