34 research outputs found
Online)
ABSTRACT Context Heterotopic pancreas is defined as the presence of pancreatic tissue, outside its usual location, which lacks anatomical and vascular continuity with the pancreas proper. Despite the development of modern diagnostic procedures, it is still difficult to differentiate heterotopic pancreas from benign or malignant tumors and other tumor-like lesions. Frozen examination of mucinous lesions arising from heterotopic pancreas may represent a diagnostic problem. A decision may be very difficult and it is sometimes impossible to decide on the basis of the frozen sections whether a lesion is benign or malignant. Case report We report a tumor-like lesion mimicking a mucinous (colloid) carcinoma arising in heterotopic pancreatic tissue in the prepyloric antrum of a 56-year-old woman which was found incidentally during an elective laparoscopic cholecystectomy for cholelithiasis. The tumor was treated by wedge resection and, in the frozen section examination, there were pancreatic ducts in the proper muscle layer, pancreatic acini with islets of Langerhans under the serosal surface and mucinous lakes close to the heterotopic pancreatic tissue and to a peripheral nerve. Conclusion The significance of this unusual lesion is its potential confusion with mucinous (colloid) carcinoma or other mucous tumors. Such confusion is more likely to occur if the tissue sample is selective or limited, and the presence of pancreatic tissue cannot be verified. Therefore, we believe that a choice of local excision, wedge resection or more extensive eradication be determined only after intraoperative, pathological confirmation of the complete and accurate diagnosis
Ratlarda intestinal iskemi/reperfüzyona bağlı oluşan lokal ve uzak organ hasarında Tempol'ün etkisi
It has been shown that many agents were proved to be effective in experimental I/R injury studies. But no agents seemed to be effective in clinical studies. For this purpose, many potential pharmacological agents are currently under investigation to prevent the development of or to alleviate the course of the I/R injury. In this study, we have investigated the effects of Tempol on both local and remote organ injuries caused by intestinal I/R in rats. For this purpose, 36 male Wistar- Albino rats were allocated to three randomized groups (n=12 for each group). In the sham groups, the SMA and collateral branches were divided from the celiac axis and the inferior mesenteric artery was isolated but not occluded, and the animals were followed-up for 3 hours to simulate the I/R interval in the other groups. In the control and the treatment groups, ischemia was created by clamping of the SMA with collateral interruption for 60 min. with atraumatic microvascular clamps, followed by reperfusion for 120 minutes. By this procedure, the terminal ileum, cecum, and right colon were rendered ischemic. Evans blue dye was injected to half of rats in the groups before the induction of I/R. Tempol was bolus injected intravenously 5 min. before declamping and than continuously infused via a perfusor throughout the reperfusion period in the treatment group. Animals were sacrified at the end of the reperfusion period and than the lungs and the distal ileal segments were removed for biochemical and histopathological examination. Histopathologically, the injury severity was assessed according to Chiu's grading system in the distal ileum and to pulmonary neutrophilic infiltration, vascular congestion grading system and acute lung injury scale in the lungs. Biochemically, MDA and GSH levels were determined in the intestinal mucosa and the lung parenchyma. Evans Blue Dye concentration and the organ wet/dry ratio were utilized as a marker of organ edema formation. In conclusion, the present study suggests that Tempol significantly reduces local and remote organ injury caused by intestinal I/R before and throughout the reperfusion period. A significant attenuation of intestinal I/R-related local and remote organ injury with the use of Tempol warrants further studies to elucidate the potential role of this free radical scavenger in clinical settings. 82I/R hasan konusunda deneysel çalışmalarda etkili olduğu gösterilen pekçok etken maddenin klinik çalışmalarda yararının olmadığı görülmüştür. I/R hasarının patofizyolojisinin anlaşılmasında büyük ilerlemeler kaydedilmesine karşın I/R hasarının gelişmesini önleyebilecek veya seyrini hafifletebilecek etken bir madde tanımlanmamıştır. Bu çalışmada, raflarda intestinal I/R' a bağlı oluşan lokal ve uzak organ hasarında Tempol' ün etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla 36 adet Wistar- Albino cinsi erkek rat kullanılmış ve raflar 12 'şerli 3 randomize gruba ayrılmıştır. Her 3 gruptaki rafların yansına I/R modeli öncesi Evans Blue enjekte edildi. Sham grubunda I/R modeli oluşturmaksızın sadece SMA mobilize edilerek bırakıldı. Kontrol grunda SMA mikrovasküler klemp konularak 60 dakika iskemi ve ardından mikrovasküler klemp çıkarılarak 120 dakika reperfüzyon oluşturuldu. Tedavi grubunda iskemi periyodunun 55. dakikasında Tempol İV bolus enjekte edilip reperfüzyon periyodu boyunca bir perfüzör ile İV perfüzyon şeklinde verilmeye devam edildi. Sham grubunda deney süresi kadar beklendikten sonra, kontrol ve tedavi grubunda reperfüzyon periyodunun sonunda sakrifiye edilen rafların akciğerleri ve terminal ileumu alındı. Histopatolojik olarak distal ileumda meydana gelen hasar Chiu skorlaması ve akciğerde meydana gelen hasar nötrofil sekestrasyonu, vasküler konjesyon skoru ve akut akciğer hasar skoru kullanılarak değerlendirildi. Biyokimyasal olarak distal ileum ve akciğer dokusunda MDA ve GSH düzeylerine bakıldı. Organ ödem formasyonunun bir göstergesi olarak akciğer dokusunda Evans blue konsantrasyonuna ve organ yaş kuru/ağırlık oranlarına bakıldı. Sonuç olarak, intestinal I/R' a bağlı olarak meydana gelen lokal ve uzak organ hasan, hem histopatolojik hem de biyokimyasal incelemelere göre, ayrıca akciğerde meydana gelen ödem formasyonunun bir göstergesi olarak kullanılan Evans blue ekstravazasyonu, organ ödem formasyonunun bir başka göstergesi olarak kullanılan organ yaş/kuru ağırlık oranlarına göre Tempol verilmesi ile anlamlı derecede azaltılmaktadır. Bu bulgular ışığında, raflarda intestinal I/R'a bağlı oluşan lokal ve uzak organ hasarında Tempol'ün koruyucu etki gösterdiği sonucuna varılmıştır. 8
Hematolojik hastalıklarda acil cerrahi
karşılaşabilir. Cerrahi müdahaleler abse drenajı gibi küçük girişimlerden oluşabilir, fakat basit bir appendektomi endikasyonu altta yatan hastalığa ya da tedavinin yan etkilerine göre değişen zor bir senaryoya dönüşebilir. Klinik olarak ciddi kanamaların sebepleri genellikle bölgeseldir, fakat genel bir hematolojik bozukluk ortaya çıkabilir. Etiyolojinin hızlıca aydınlatılması acil tedavi ve sağkalım açısından çok önemlidir. Dikkatli bir öykü, uygun laboratuvar testlerinin yapılması ve muhtemel sebeblerin bilinmesi tanı ve tedaviyi hızlandırmak açısından önem taşır. Pek çok bölgeden kanamaların olması, spontan kanamaların gelişmesi ya da beklenmedik şiddetli kanamaların başlaması sistemik bir süreci akla getirir. İmmun yetmezliği olan veya immun sistemi baskılı hastalarda ya da kronik karaciğer hastalığı veya kronik böbrek yetmezliği gibi sistemik bir hastalığı olan hastalarda acil cerrahi patolojilerle birlikte hematolojik bozukluklar da görülmektedir. Sorunla başa çıkmak için hemen tanı koymak ve etkin sistemik ve bölgesel tedaviye başlamak son derece önemlidir. Hematoloji hastalarına herhangi bir cerrahi girişim planlandığında cerrahinin sonucunun mükemmel olması ve altta yatan hastalığa daha fazla tıbbi tedavi uygulanmaması için bu hastalar çok dikkatli bir seçim sürecinden ve mükemmel bir perioperatif hazırlık döneminden geçmelidir. Başarılı bir tedavi için cerrahlar ile hematologların işbirliği yapması gerekir
İskemi-reperfüzyon hasarının patofizyolojisi
İskemi ve reperfüzyon hasarı trombolitik tedavi, organ nakli, koroner anjioplasti ve kardiyopulmoner bypass gibi çeşitli tıbbi ve cerrahi girişimler sırasında görülen potansiyel olarak ciddi bir sorundur. İskemi ve reperfüzyon hasarında temel patofizyoloji, iskemik dokuların reperfüzyonu sonrası gelişen mikrovasküler disfonksiyondur. Bu durum kendini arteriyollerde endotel bağımlı dilatasyonda bozulma, kapillerlerde sıvı filtrasyonunda ve lökosit tıkanmasında artma ve postkapiller venüllerde lökositlerde sıkışma ve plazma protein ekstravazasyonu şeklinde göstermektedir. Mikrosirkülasyondaki aktive endotel hücreleri reperfüzyon sonrası ilk dönemde daha fazla oksijen radikali, ancak daha az nitrik oksid üretmektedir. Endotel hücrelerindeki süperoksid ile nitrik oksid arasındaki dengesizlik inflamatuvar mediyatörlerin (trombosit aktive edici faktör, tümör nekroz faktörü gibi) üretim ve salınımına yol açmakta ve lökosit-endotel hücre adezyonuna aracılık eden adezyon moleküllerinin biyosentezini arttırmaktadır. Reperfüzyon sonucunda salınan inflamatuvar mediyatörlerin başlangıçtaki iskemik hasara maruz kalmamış uzak organlardaki endotel hücrelerini de aktive ettiği görünmektedir. İskemi ve reperfüzyona karşı verilen bu uzak yanıt, multipl organ disfonksiyon sendromunun özelliği olan lökosit bağımlı mikrovasküler hasara yol açabilir
Künt karaciğer travması sonrası erken postoperatif dönemde gelişen ağır sarılık tablosu: Olgu sunumu ve literatür derlemesi
Travma hastalarında hiperbilirubineminin başlıca sebepleri arasında transfüzyon ile verilen ya da damar dışına çıkarak doku aralığına sızan kanın yıkılmasına bağlı aşırı bilirubin yükü, sepsis, infeksiyonlar, başlangıçtaki şok ve sistemik hipotansiyona bağlı karaciğer disfonksiyonu yer almaktadır. Postoperatif 2 ila 10 gün arasında gelişen, açıkça gösterilebilir bir sebebi olmayan, başlıca kolestatik tipte ve kendini sınırlayan bir süreç olan benign postoperatif kolestaz, artmış pigment yükü, hipoksemi ve hipotansiyona bağlı karaciğer fonksiyonunda bozulma ve değişen derecelerde tübüler nekroza bağlı böbrekten bilirubin atılımında azalma gibi mekanizmalara bağlanabilir. Biz burada künt karaciğer travması sonrası erken postoperatif dönemde gelişen ağır sarılık tablosunun görüldüğü ve etiyolojisinin posttravmatik intrahepatik kolestaz olduğunu düşündüğümüz bir olguyu sunuyoruz
Kutanöz epidermal kistden gelişen pigmente bazal hücreli karsinom: Olgu sunumu ve literatürün gözden geçirilmesi
Kutanöz epidermal kistler sıkça görülmesine karşın epidermal kist epitelinin neoplastik dönüşüme uğraması oldukça nadir görülmektedir. Bazal hücreli karsinomlar, melanom dışı tüm deri kanserlerinin yaklaşık olarak %80’ ini oluşturmaktadır. Düşük metastaz potansiyeline sahip olduklarından bazal hücreli karsinomun tedavisi lokal kontrole dayanır. Bu yazıda epidermal kist duvarından gelişen pigmente bazal hücreli karsinom olgusu güncel bilgiler ışığında sunulmaktadır
Penetrating abdominal wound caused by a close-distance blank cartridge pistol shot: A case report
Blank cartridge pistols, which are produced for self-defense needs and considered harmless, can be easily purchased by adults due to lack of legal regulations. We present this case because injuries caused by blank cartridge pistol shots may be fatal and are rarely encountered in emergency departments. A 15-year-old boy was brought to the emergency department with a wound on his abdomen caused by a blank cartridge pistol shot. Physical examination revealed an entrance wound, 1 cm in diameter, with a ring-shaped abrasion, 4 cm in diameter, and a surrounding area of contusion, just 2 cm caudal to the left arcus costarum on the anterior axillary line. Muscular defense and rebound tenderness were present in all quadrants of the abdomen. The patient underwent an exploratory laparotomy. At the time of surgery, a proximal jejunal perforation on the antimesenteric side, approximately 1 cm in diameter, and left-sided hematoma of the greater omentum were identified. A wedge resection of the perforated jejunal loop with end-toend anastomosis and partial left-sided omentectomy were performed. Amass education on the dangers of these guns and the harm they can cause as well as legal regulations for their restricted use seem to be necessary. Physicians should keep in mind that blank cartridge guns can cause fatal injuries
Massive Megacolon Due to Giant Faecaloma of the Sigmoid Colon in an Elderly Patient
Faecaloma is a mass of inspissated faeces, typically found in the rectosigmoid colon. Furthermore, faecalomas may cause intestinal obstruction, stercoral ulcer development and colon perforation, which may be due to the pressure effect of large faecal mass. We herein present a case of massive megacolon due to giant faecaloma in a 72-year-old man with symptoms of mechanical ileus. During surgery, there was a giant faecaloma, 10 cm in diameter, within the sigmoid colon, and a Hartmann left colon resection was performed. The purpose of this article is to provide a brief overview of this condition and discuss treatment options