16 research outputs found
Alendronat tedavisinin postmenopozal kadınlardaki idrar kalsiyum atılımı üzerine etkileri
Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.SUMMARY EFFECT OF ALENDRONATE TREATMENT ON URINARY CALCIUM EXCRETION IN POSTMENOPAUSAL WOMEN The most common metabolic disorder associated with calcium oxalate nephrolithiasis is hypercalciuria, occuring in approximately 30% to 60% of patients with calcium oxalate stones. Also hypercalciuria rather frequently accompanies with osteoporosis. Bisphosphonates, have a structure like pyrophosphates, one of the most effective inhibitors of calcium phosphate crystal system. Alendronate sodium is an aminobisphosphonate that acts as a specific inhibitor of osteoclast-mediated bone resorption. In our study, we investigated the effect of alendronate on serum and urine chemistry profiles in postmenopausal women under calcium treatment. For this purpose 66 patients (mean age 51+6) were divided into two goups. 42 patients in group 1, after having a 1 week oral calcium treatment received 10 mg of oral alendronate daily for 4 months and 24 patients in group 2, also after having a 1 week oral calcium treatment received placebo daily for 4 months. For each group, serum chemistry profiles for calcium, phosphorus, ALP, BUN, uric acid, creatinine and 24- hour urine chemistry profiles for calcium, phosphorus, magnesium, citrate, oxalate, uric acid were obtained at base line, after 1 week of calcium treatment and lastly at the end of the alendronate treatment. When the results were evaluated, serum ALP and 24-hour urine calcium were significantly decreased in the alendronate group than in placebo group. Also 24-hour citrate was significantly increased in the alendronate group than in the placebo group (p0.05). There was no significant difference between two groups in other parameters (p>0.05). According to these findings; alendronate can be used not only for prophylaxis in recurrent calcium stone formers but also for inhibiting urinary calculi growth. Also it can be safely used in hypercalciuria with osteoporosis. 41Kalsiyum oksalat taş hastalığına eşlik eden en sık metabolik bozukluk hiperkalsiüridir ve bu grup hastaların yaklaşık %30-60'ında görülmektedir. Hiperkalsiüri osteporoza sıkça eşlik eder. Bifosfanatlar, yapı olarak kalsiyum fosfat kristal sisteminin en kuvvetli inhibitörlerinden biri olan pirofosfatlara benzer. Alendronat sodyum bir aıninobifosfanattır ve osteoklast aracılı kemik resorbsiyonunun spesifik inhibitörüdür. Çalışmamızda osteoporoz nedeniyle kalsiyum tedavisi' alan postmenapozal hastalarda alendronatın serum ve idrar biyokimya değerlerine etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla yaş ortalaması 51+6 olan 66 hasla 2 gruba ayrılmıştır. Gaip l'de ki 42 hastaya 1 haftalık oral kalsiyum tedavisi sonrası günlük 10 mg alendronat, Grup 2'de ki 24 hastaya ise 1 haftalık oral kalsiyum tedavisi sonrası plasebo 4 hafta süreyle verilmiştir. Her 2 grupta ki hastaların serum kalsiyum, fosfor, ALP, BUN, ürik asit, kreatinin ile 24 saatlik idrarda kalsiyum, fosfor, magnezyum, sitrat, oksalat ve ürik asit değerleri bazal, 1 haftalık kalsiyum tedavisi sonrası ve 4 haftalık alendronat tedavisi sonrası toplam 3 defa ölçülmüştür. Bulgular değerlendirildiğinde alendronat tedavisi sonrasında çalışma grubunda ki serum ALP değeri ve 24 saatlik idrar kalsiyum değerinin kontrol grubuna göre anlamlı azaldığı, idrar sitrat değerinin ise anlamlı arttığı bulunmuştur (p0.05). Diğer parametreler açısından çalışma ve kontrol grubu arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0.05) Bu sonuçlar ile; alendronatın kalsiyum taş hastalığı profilaksisinde, taş büyümesinin engellenmesinde, osteoporoz ve osteopeni ile birlikte görülen hiperkalsiürilerin tedavisinde güvenle kullanılabileceği kanısına varılmıştır. 4
Comparison of urine with urethral swabs for the detection of Chlamydia trachomatis in symptomatic men
Chlamydia trachomatis en yaygın görülen seksüel geçişli bakteriyel patojenlerden biridir. Semptomatik erkeklerde Chlamydia trachomatis saptamak için ilk idrar ile yapılan enzyme immunoassay testleri kullanılmaktadır. Çalışmamızda Semptomatik erkeklerde Chlamydia trachomatis saptamak için üretral örnekler yerine idrar örneklerinin kullanılabilirliliğini araştırmayı amaçladık. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Polikliniğine ardışık olarak başvuran 69 semptomatik erkek çalışmaya alındı. Üretral ve idrar örneklerinde Chlamydia trachomatis enzyme immunoassay (Chlamydiazyme Abbott) yöntemiyle araştırıldı. Üretral örneklerin 10'unda (%14.5), idrar örneklerinin 8'inde (% 11.6) Chlamydia trachomatis saptandı, idrar örneklemesinin Chlamydia trachomatis tanısında alternatif bir' yöntem olabileceği sonucuna varıldı
Varikoselde adrenal ve renal metabolitlerin testis ısısı ve morfolojisi üzerine etkileri
Varikoselde testiküler disfonksiyonun sebebi olarak çeşitli hipotezler ileri sürülmektedir. Bu çalışmanın amacı renal ve adrenal metabolitlerin internal spermatik ven yolu ile testiste morfolojik değişikliklere yol açtığı hipotezini araştırmaktı.Bu çalışma, kontrol (Sham) (Grup I, n: 5), deneysel olarak oluşturulmuş sol varikosel (Grup II, n: 7) ve deneysel sol varikosel + adrenalektomi + nefrektomi (Grup III, n: 9) uygulanan toplam 21 on haftalık ratları içeren 3 grupta planlandı. Operasyondan 10 hafta sonra her bir ratm veziküla seminalis, epididim, testis ağırlıktan ve intratestiküler, intraperitoneal ışılan ölçüldü. Aynca epididimal sperm aspirasyonu yapıldı ve histolojik inceleme için testis biyopsileri alındı. İntraabdominal ve intratestiküler ısılar arasındaki farklar (delta T) grup II ve III ile I arasında anlamlı farklılık gösteriyordu (p0.05). Histolojik incelemede germ hücre des-taıamasyonu grup lî'de 5 (%71.4), grup IU'de l (%11.1) ratta tespit edildi. Aynca leydig hücre değişiklikleri grup II ve III de daha belirgindi. Çalışmamızın sonuçlan, varikoselde testis dokusundaki morfolojik değişimde artmış intratestiküler ısı artışı sorumlu olsa bile bu prosese adrenal ve renal faktörlerin de katkıda bulunduğunu göstermektedir
ESWL monotherapy for bladder stones
The result of 22 patients having bladder stones those were treated by ESWL in the Pamukkale University School of Medicine were evaluated retrospectively. The success and retreatment rates were directly proportional with the size of the bladder stones. The overall success rate was 95.45%. We concluded that as for the upper urinary stones ESWL must be considered as the first line therapy for the bladder stones in selected cases for its efficacy, safety and non-invasive nature
Ekstrakorporeal şok dalga litotripsi tedavisinde analjezik gereksinimi ve nonsteroidal analjezik antiinflamatuvar ilaç etkinliği
Böbrek taşı nedeniyle ayaktan ekstrakorporeal şok dalga litotripsi (ESWL) tedavisi uygulanacak hastalar-daki ağrının kontrolünde uzun etkili nonsteroidal analjezik antiinflamatuvar bir ilaç olan piroksikamın iyi bir seçenek olup olmadığı plasebo kontrollü, randomize bir prospektif çalışma ile araştırıldı. Toplam 60 hasta iki gruba ayrıldı. Yirmi hastaya 2 mi serum fizyolojik (Grup I), 40 hastaya da 2 mi (40mg) piroksikam (Grup II), ESWL'den 45 dakika önce gluteal kas içine uygulandı. Ağrı değerlendirmesi beşli sözel skala (BSS) yardımıyla yapıldı. Gruplar arasında yaş, boy, cinsiyet, ağırlık, taş boyutu, şok dalgası sayısı ve ESWL süresi bakımından anlamlı fark yoktu (p> 0.05). Piroksikam grubunda, hem ESWL sırasında, hem de altıncı, on ikinci ve yirmi dördüncü saatleri içeren geç dönemde ortalama BSS, plaseboya göre anlamlı olarak düşük bulundu (p 0.05). Grup l'de 4, Grup ll'de ise 1 hastada dayanılmaz ağrı nedeniyle (BSS= 5) opioid analjezik kullanıldı. İkinci kuşak ESWL cihazlarında da ağrı kontrolünün gerekli olduğu, bu ağrının kontrolünde piroksikamın etkili bir ilaç olduğu kanısına varıldı. Ayrıca, piroksikamın ağrı kontrolü yanında, antiinflamatuvar etkisi ve prostaglandin sentezi inhibisyonu ile oluşturduğu ureter relaksasyonunun taş parçalarının düşürülmesinde ek yarar sağlayabileceği düşünüldü
Renal tubular apoptosis after complete ureteral obstruction in the presence of hyperoxaluria
Hyperoxaluria is a well-known cause of renal stone disease and in vitro studies have shown that oxalate crystals have a stimulatory effect on apoptosis of renal tubular epithelial cells. Total and partial ureteral obstruction also have an accelerating effect on apoptosis of renal tubular epithelial cells. The aim of the present study was to investigate the apoptotic effect of unilateral ureteral obstruction in the presence of hyperoxaluria on the rat kidney. Twenty-eight male Wistar rats were divided into four groups, with seven rats in each. The groups were named G1 (control), G2 (hyperoxaluric), G3 (obstructive) and G4 (hyperoxaluric + obstructive). G2 and G4 rats were given 1% ethylene glycol (a pre-cursor for oxalates) in their drinking water. G1 and G2 rats underwent sham operation, while left proximal ureteral ligation with a 5-zero silk suture was performed on G3 and G4 animals. The rats were sacrificed 2 weeks after the operation; Left nephrectomy was then performed. We searched for the apoptotic cells by direct immuno-peroxidase detection of digoxigenin-labeled genomic DNA. The mean ± SD values of the apoptotic cell count was 0.86 ± 0.90 in G1 and 4.33 ± 3.81 in G2. The values for G3 and G4 were 30.17 ± 16.85 and 302.67 ± 184.45, respectively. We found a statistically significant difference between all groups (P 0.001). When compared with the control group (G1), the mean apoptotic cell count was fivefold that of G2 and 35- and 351-fold those of G3 and G4, respectively. Our study demonstrated that hyperoxaluria with complete ureteral obstruction induces an excessive level of apoptosis, which is responsible for renal damage, and that ureteral obstruction is a more important factor for apoptosis than hyperoxaluria. Considering these data, we also believe that research studies for medical preventive measures must be considered for patients with ureteral obstruction and/or hyperoxaluria
Co-insidental, Ipsilateral Renal Cell Carcinoma and Urothelial Carcinoma of Ureter: A Rare Case
Renal cell carcinoma and urothelial carcinoma of the upper urinary tract are not rare urological malignancies, however, in a patient with renal cell carcinoma and urothelial carcinoma seen simultaneously in the same kidney is a rare event. We present a patient with a renal mass who underwent laparoscopic radical nephrectomy in our clinic. Pathology results revealed renal cell carcinoma and urothelial carcinoma, therefore, ureterectomy and cuff excision were performed. Pathological investigation of the ureterectomy specimen revealed urothelial carcinoma of the proximal ureter. We report this rare case with a literature review
Requirement of analgesia for extracorporeal shock wave lithotripsy and efficacy of a nonsteroidal antiinflammatory drug: Piroxicam
Objective: In this study, the requirement of analgesia and the analgesic efficacy of a long-acting nonsteroidal antiinflammatory drug (NSAID), piroxicam, were investigated in patients with renal stone disease treated with extracorporeal shock wave lithotripsy (ESWL). Methods: This randomized, placebo-controlled study included 60 patients. Patients were divided into two groups randomly. A single dose of saline (2 ml) was given to the patients in group 1 (n = 20) and 2 ml of 40 mg piroxicam to the patients in group 2 (n = 40). All injections were administered into the gluteal muscle 45 min before ESWL. A verbal rating scale (VRS) was used to evaluate the pain. Groups were compared according to age, sex, weight, height, stone size, number of shock waves, duration of ESWL and VRS scores. Results: There was no statistically significant difference between both groups in demographic data, stone size, number of shock waves and duration of ESWL procedure (p > 0.05). However mean VRS scores were significantly lower in group 2 than in group 1 during and after the ESWL procedure. Conclusion: We considered that analgesic agents should be used to control the pain in second-generation lithotriptors. Piroxicam has clinically significant effects on the pain and also antiinflammatory effects, inhibits ureteric activity, and helps in stone passage