10 research outputs found

    Bir Vakıf Üniversitesi Örneğinde Zirgüle (Zengüle) Makamının Uyku Kalitesi Üzerine Etkisi

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışma bir vakıf üniversitesinde çalışan bireylerin uyku kalitelerini saptamak ve Zirgüle (Zengüle) makamının uyku kalitesine etkisini araştırmak amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntemler: Araştırmaya dahil edilen 33 katılımcı Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi (PUKİ) toplam puanlarına göre ilk olarak iki gruba ayrıldı. PUKİ puanı 0-5 olanlar Grup 1 (kontrol grubu), 6-21 olanlar Grup 2 (müzik grubu) olarak belirlendi. Daha sonra Grup 2 randomize olarak Grup 2A ve Grup 2B olmak üzere ikiye ayrıldı. Grup 2A’da yer alan katılımcılardan Zirgüle (Zengüle) makamındaki eseri, Grup 2B’de yer alan katılımcılardan kendi diledikleri bir müzik türünü haftada 7 gün boyunca her akşam uyumadan önce en az 5 dakika dinlemesi istendi. Kontrol grubunda yer alan katılımcılardan herhangi bir müzik dinlemesi istenmedi. 8. günde tüm gruplara yeniden PUKİ uygulandı, elde edilen önceki ve sonraki veriler karşılaştırıldı. Bulgular: Grup 1’in uygulama önceki PUKİ puanı 3,00±0,89, sonraki puanı 4,27±3,40; Grup 2A’nın önceki puanı 7,36±1,96, sonraki puanı 6,09±2,38; Grup 2B’nin önceki puanı 9,45±3,22, sonraki puanı 8,09±3,11 olarak bulundu. Grup 2B’nin önceki ve sonraki puanlarında istatistiksel olarak anlamlı değişme tespit edilirken (p=0,006), Grup 2A (p=0,051) ve Grup 1’in (p=0,176) puanlarında istatistiksel olarak anlamlı değişme tespit edilmedi. Sonuç: Uyumadan önce dinlenen müziğin uyku kalitesini arttırdığı, Zirgüle (Zengüle) makamının herhangi bir müzik türüne göre uyku kalitesini daha fazla arttırıcı etkisinin olmadığı sonucuna varıldı

    Sağlık Yönetimi/Sağlık Yönetiminde Etik Yaklaşımlar

    No full text
    İnsan sağlığı söz konusu olduğunda herkes için doğru veya iyi kabul edilebilen bir kanı her zaman geçerli olmayabilir. İnsan olmanın getirmiş olduğu eşsiz olma ve birey olma kavramları etik değerlerin göz önüne alınmasını zorunlu hale getirmiştir. Geçmişte uygulanan tedavi ve araştırma yöntemleri, hasta bireye yaklaşım, prosedürler, hasta ve sağlık çalışanı rolleri günümüzdekinden oldukça farklıydı. Etik değerlerin tanımlanmadığı veya farkında olunmadığı bu dönemlerde birey açısından oldukça riskli, geri dönüşü olmayan hatta çoğu zaman kişiye zarar verebilecek yaklaşımlarda bulunulduğu söylenebilir. Teknolojinin gelişmesi, hasta hakları kavramının tanımlanması ve elde edilen tüm bu deneyimlerin sonucunda sağlık uygulamalarının tamamında etik değerlerin ön planda tutulması, etik yaklaşımın öğretilmesi, etik kurulların oluşturulması kararına varılmıştır. Böylece birey üzerinde gerçekleştirilen her türlü tanı ve tedavi işlemlerinin belli bir prosedür çerçevesinde gerçekleştirilmesi, kişisel bilgi içeren tüm kayıt ve raporların gizli tutulması mümkün olmuştur. Günümüzde etik ilkeler her ne kadar tanımlanmış olsa da etik yaklaşımlar, karşılaşmış olduğumuz etik sorunlar karşısında bizlere sadece rehberlik etme görevi görmektedir. Bu nedenle etik sorunları çözmede tek bir doğru yol olduğunu söylemek mümkün değildir. Bireylerin içinde bulunduğu kültürü, çevresi, sahip olduğu hastalıkları, ailevi değerleri, ahlaki gelişimi, inançları, deneyimleri, yaşı, rolleri ve sayamayacağımız kadar fazla olan tüm farklılıkları sebebiyle birçok değişkenin göz önünde bulundurulmasıyla en iyi kararı vermek mümkün olacaktır. Bu noktadan yola çıkarak öncelikle tıp etiği ve ilkeleri kavramlarına, sonrasında ise güncel olan ve en fazla etik sorun yaşayabileceğimiz konulara yer verilmiştir

    Dismenore İle Yaşam Kalitesi ve İncelediğimiz Diğer Parametreler Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

    No full text
    AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; fiziksel aktivite düzeyi, menstruasyon semptomları ve dismenorenin aktivite, istirahat ve uyku esnasında değerlendirilen ağrı şiddetlerinin birbiriyle ilişkisini incelemektir. YÖNTEM: Çalışma Kapadokya Üniversitesinde öğrenim gören 40 dismenoreli birey üzerinde gerçekleştirildi. Fiziksel aktivite düzeyleri, uluslararası fiziksel aktivite kısa form ile menstruasyon semptomları, menstruasyon semptom ölçeği ile ağrı şiddetleri ise görsel analog skala ile değerlendirildi. BULGULAR: Çalışmamıza yaş ortalama değeri 19,65±1,29 olan 40 kişi katıldı. Dismenoreli bireylerin VKİ (kg/cm) median (25-75): 20,4 (19-23), menarş yaşı median (25-75): 13 (12-14), menstruasyon süresi median (25-75): 5 (4,75-7) ve iki menstruasyon arası süresi median (25-75): 28 (27-30) idi. Aktivite sırasındaki görsel ağrı skalasının puanlaması ile menstruasyon semptom ölçeği arasında pozitif yönde orta düzeyde (p: 0,023 r:0,360) korelasyon bulunmaktadır. İstirahat sırasındaki görsel ağrı skalasının puanlaması ile menstruasyon semptom ölçeği arasında pozitif yönde orta düzeyde (p: 0,001 r:0,554) korelasyon bulunmaktadır. Uyku sırasındaki görsel ağrı skalasının puanlaması ile fiziksel aktivite anketi veya menstruasyon semptom ölçeği arasında korelasyon bulunmamaktadır. SONUÇ: Dismenoreli 40 bireyde menstruasyon semptom ölçeğinde ağrı ile ilişkili soruların olması sebebi ile ağrı ve menstruasyon semptom ölçeği ilişkili bulundu. Fiziksel aktivite ile ağrı arasında ilişki bulunamaması katılımcıların büyük bir kısmının fiziksel olarak yeteri kadar aktif olmamalarına bağlanmıştır. Dismenoreli bireylerde semptom şiddeti ile yasam kalitesini arasındaki ilişkiyi inceleyen daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır

    Fiziksel İnaktivitenin Dismenoreye Etkisi

    No full text
    sorunudur. Amaç: Bu çalışmada fiziksel inaktivitenin dismenore üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç-Yöntem: Çalışmamızın örneklemini Kapadokya Üniversitesi’nde öğrenim gören dismenoreli bireyler oluşturmuştur. Bireylerin fiziksel aktivite düzeyleri, Uluslararası Fiziksel Aktivite- Kısa Form (UFAA) ile menstruasyon semptomları, Menstruasyon Semptom Ölçeği (MSÖ) ile dismenore şiddetleri ise Vizüel Analog Skala (VAS) ile değerlendirilmiştir. Bireylerin pandemi öncesi (Şubat 2020) ve pandemi sürecindeki (Ocak 2021) verileri karşılaştırılmıştır. Bulgular: Çalışmamıza katılan 85 bireylerin % 96,5’i (82) yaş aralığındadır. Dismenoreli bireylerin boy uzunlukları 165,42±5,50 (cm) ve ağırlıkları 60,00±9,31(kg) idi. Bireylerin pandemi öncesi UFAA puanları 1274,67 ± 1232,26 iken pandemi sürecindeki puanları 898,08±896,85 idi. Pandemi öncesi, MSÖ toplam puanları; 74,01 ± 13,09 olan bireylerin pandemi sürecindeki puanları 75,71± 16,96 olarak tespit edildi. VAS skorları pandemi öncesi 6,23±1,78 iken pandemi sürecinde 7,20±1,63 olarak belirlendi. Pandemi öncesi verilerden elde edilen bilgilere göre; menstruasyon semptom ölçeği ile fiziksel aktivite düzeyleri arasında ilişkiye bakıldığında (r: 0,05, p: 0,59) herhangi bir korelasyon bulunmamaktadır. Pandemi sürecindeki verilerden elde edilen bilgilere göre; menstruasyon semptom ölçeği ile fiziksel aktivite düzeyleri arasında ilişkiye bakıldığında (r: 0,08, p: 0,45) herhangi bir korelasyon bulunmamaktadır. Sonuç: Pandeminin etkisine bağlı olarak; dismenoreli 85 bireyin fiziksel aktivite düzeylerinde düşme görülmüştür. Menstruasyon semptom ölçeği toplam puanındaki ve VAS skorlarındaki artış dismenorenin, pandemi sürecinde daha şiddetli yaşandığını ifade etmektedir. Pandemi koşullarında bireysel egzersizler ve aktiviteler ile kişilerin fiziksel seviyeleri artırılmalı ve dismenorenin olumsuz etkisi minimale indirilmeye çalışılmalıdır. Menstruasyon semptom ölçeği ile fiziksel aktivite düzeyleri arasında korelasyon tespit edilmemesinin sebebi örneklemimizin fiziksel aktivite düzeyinin düşüklüğü ile ilişkili olabilir. Pandeminin, kadın sağlığında önemli yeri olan dismenoreye etkisinin daha detaylı araştırılması için geniş örneklem gruplarında ve daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır

    Fizyoterapi Programı Ön Lisans Öğrencilerinde Mesleki Uygulama Dersinin Verimliliği: Kapadokya Üniversitesi Örneği

    No full text
    Meslek Yüksekokullarında verilen mesleki uygulama dersi, mesleki beceri kazanmak, teorikte öğrenilenin pratiğe aktarılması ve mesleki iletişimi öğrenmek için gerekli ve yararlıdır. Öğrencilerin bu dersi zorunluluk olarak görmeyip verimli bir şekilde işlemeleri kişisel başarılarını arttırabilir. Literatür taramalarında fizyoterapi programı öğrencilerinde ilk yıl sonunda yapılan mesleki uygulama dersinin verimliliğinin araştırıldığı çalışmalara rastlanmamıştır. Çalışmanın amacı, Kapadokya Üniversite ile anlaşmalı/protokol imzalayan hastane veya fizik tedavi dal merkezlerinde yapılan mesleki uygulama dersinin fizyoterapi öğrencilerine olası katkılarını tespit etmek ve dersin verimliliğini ölçmekti. Fizyoterapi ön lisans öğrencilerine araştırmacılar tarafından literatür taramaları sonucu oluşturulan Mesleki Uygulama Verimlilik Anketi uygulandı. Elde edilen veriler SPSS 22.0 programıyla, yüzde ve frekans dağılımları yapılarak değerlendirildi. Çalışmaya 2017-2018 Akademik Yılı yaz döneminde alınan Mesleki Uygulama dersini başarıyla tamamlamış, yaş ortalaması 21,31 yıl olan 48 gönüllü öğrenci dahil edildi. Katılımcıların %89,6’sı mesleki uygulama yaptığı için genel olarak memnun olduğunu belirtti. Yarıdan fazlası ders saatlerinin artmasını isteyerek memnuniyetlerini dolayısıyla dersin kendileri için verimli olduğunu ifade etti. %33,3’ü derste öğrenilenlerle sahada yapılan uygulamaların birbiriyle örtüşmediğini dile getirdi. Bu sonuç öğrencilerin henüz elektroterapi cihazlarını öğrenmemiş olmalarıyla ilgili olabilirdi. Çalışma sonucunda araştırmacıların ortak gözlemi Mesleki Uygulama dersi sayesinde öğrencilerin mesleklerini daha iyi tanıyabildikleri, ikinci sınıf pratik derslerinde kullanacakları cihazlarla ilgili ön tecrübe kazandıkları, derslere daha motive gelecekleri ve pratik uygulama ile teorik bilgilerini karşılaştırabilme becerisi kazanmış olmalarıydı. Çalışmamızda Kapadokya Üniversite ile protokol imzalayan hastane veya fizik tedavi dal merkezlerinde mesleki uygulama yapan Fizyoterapi ön lisans öğrencileri tarafından mesleki uygulamanın önemi ve gerekliliğinin anlaşıldığı; dersin verimliliğin üst düzey olduğu sonucuna varıldı

    Fizyoterapi Programı Ön Lisans Öğrencilerinde Mesleki Uygulama Dersinin Verimliliği: Kapadokya Üniversitesi Örneği

    No full text
    AMAÇ: Fizyoterapi programı zorunlu Mesleki Uygulama dersinin bulunduğu bir ön lisans programıdır. Bu ders birçok üniversitede staj uygulamasına eş değer kabul edilir. Mesleki Uygulama dersinin öncelikli amacı öğrenim süresince edinilen bilgilerin sahaya aktarılmasını ve öğrenilen pratik uygulamaların hastalar üzerinde pekiştirilmesini sağlamak, öğrencilerin mesleğe adaptasyon sürecini kolaylaştırmaktır. Bu çalışmanın amacı ilk yıl yapılan Mesleki Uygulama dersinin fizyoterapi programı ön lisans öğrencileri üzerindeki verimliliğini araştırmaktır. YÖNTEMLER: Araştırma örneklemini Kapadokya Üniversitesi Fizyoterapi Programı 2. sınıf öğrencileri oluşturdu. Çalışmaya 2017-2018 Akademik Yılı yaz döneminde Mesleki Uygulama dersini başarıyla tamamlamış, yaş ortalaması 21,31 yıl olan 48 gönüllü öğrenci dahil edildi. Katılımcılara araştırmacılar tarafından literatür taraması yapılarak oluşturulan anket uygulandı. Veriler, SPSS 22.0 programıyla, yüzde ve frekans dağılımları yapılarak değerlendirildi. SONUÇLAR: Öğrencilerin %68,8’i ders süresinin yeterli olduğunu; %62,5’i dersin iki yaz döneminde de olması gerektiğini; %81,3’ü mesleki uygulamanın ikinci sınıf dersleri için faydalı olacağını belirtti. Öğrencilerin %81,2’si bu dersin mesleki başarılarına katkı sağlayacağını; %66,8’i derslerde öğrendiği bilgilerle sahada gördüğü uygulamaların örtüştüğünü düşünüyordu. Mesleki uygulama yaptığı kurumdan iş teklifi aldığını söyleyenlerin oranı %73’tü. P değerinin <0,05 olması istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. TARTIŞMA: Araştırmada daha önceki benzer çalışmalarda olduğu gibi Kapadokya Üniversitesi örneğinde de mesleki uygulama dersinin öğrenciler için verimli bir ders olduğu sonucuna varıldı

    Lateral Epikondilitli Bireylerde PRP Uygulamasının Etkinliği

    No full text
    Poster Bildiri olarak sunulmuştur.Lateral epikondilit, en fazla tanı konulan dirsek yan ağrı nedenidir. Lateral epikondilitin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, el bilek ve parmak ekstansörlerinin lateral epikondil üzerine neden olduğu aşırı mekanik yüklenmenin bu patolojiye sebep olduğu düşünülmektedir. Literatürde lateral epikondilit için çok sayıda tedavi metodu önerilmiştir. Bunlar konservatif olarak alçı-atel ile istirahat, fizik tedavi modaliteleri, vücut dışı şok dalgası, botulinum toksini, steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar, kortikosteroid enjeksiyonu, tam kan enjeksiyonu olarak sıralanabilir. Platelet Rich Plazma (PRP) uygulaması; hastadan alınan venöz kanın santrifüje edilerek bileşenlerine ayrılması ve ortaya çıkan trombosit yönünden zengin plazmanın aynı hastaya enjeksiyon ile verilmesi işlemidir. PRP; 1990’lı yılların başında maksilofasyal ameliyatlar ve plastik cerrahi ameliyatlarında uygulanmaya başlanmış; günümüzde ortopedik girişimler, dental oral girişimler, kozmetik dermatoloji, kronik yara ve ülser tedavisi gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. PRP’nin intratendinöz uygulanmasında, içerdiği büyüme faktörleri ve sitokinler sayesinde tendon iyileşmesi ve doku rejenerasyonunun arttığı belirtilmiştir. Bu bildiride, yeni bir yöntem olan PRP‘nin etkinliği ile ilgili literatür çalışmaları incelenmiştir. Çalışmalarda; uygulamanın kısa sürmesi ve az yan etkiye sahip olma avantajına sahip PRP ile ağrının azaldığı, kavrama gücünün arttığı ve tendon kalınlıklarının azaldığı kanıtlanmıştır. Ancak; yapılacak çalışmalarda ,tedavi edilen bölge özelliği, hastanın genel sağlık durumu ve yaralanmanın tipi gibi faktörlerin PRP etkinliğini değiştirebileceği göz önünde bulundurulmalıdır

    Examination of the Effect of the Pandemic on Physical Activity and Dysmenorrhea

    No full text
    Abstract Background: Dysmenorrhoea releated with body mass index -less than 20 kg/cm2, smoking, early menarche, longer menstrual cycles, irregular menstrual flow and a family history of dysmenorrhea. On the other hand, the relationship between physical activity level and dysmenorrhea is still controversial. Purpose of the study: This study aimed to examinate of the effect of the pandemic on physical activity and dysmenorrhea together. Results: Individuals’ severity of dysmenorrhea, menstrual symptoms, physical activity levels were assessed with “Visual Analogue Scale (VAS)’’, “Menstruation Symptom Questionarre (MSQ)”, “International Physical Activity Questionnaire (IPAQ)”, respectively. Moreover; BMI was calculated. Assessments were carried out twice, before -during the pandemic. The VAS value was 6.23 ± 1.78 before the pandemic, it was 7.20 ± 1.63 during the pandemic. The IPAQ score was 1274.67 ± 1232.26 before the pandemic, it was 902.74 ± 892.33 during the pandemic. While the changes in VAS (t: -3.549, p: 0.001) and IPAQ (t: 2.543, p: 0.013) values before and during the pandemic were statistically significant MSQ (t: -.781, p: 0.437) and BMI (t: -.938, p: 0.351) changes were not statistically significant. Conclusion: When the severity of dysmenorrhea and physical activity levels were compared with before the pandemic, a decrease in the level of physical activity and an increase in the severity of dysmenorrhea were found statistically significant during the pandemic (p<0.05). Although there was an increase in BMI and menstrual symptoms this increase wasn’t statistically significant (p> 0.05)

    The effectiveness of two different treatment approaches in individuals with chronic non-specific neck pain: a randomized control trial

    Get PDF
    Abstract The aim of this study is to examine the effectiveness of conventional treatment and mobilization exercises in individuals with chronic nonspecific neck pain (CNNP). A total of 28 patients enrolled in the study. The Mobilization group (MG) completed a 4-week combined conservative physiotherapy and cervical mobilization program, whereas the control group (CG) received only the 4 weeks of conservative physiotherapy. Pain severity according to the Visual Analogue Scale (VAS) was used as primary outcome. Secondary outcomes were included the Bourdon Attention Test (BAT), Beck Anxsiety Scale (BAS), range of motion (ROM), muscle strength. All outcomes were assessed both prior to and following the treatment. In 2-way mixed-design repeated-measures ANOVA analysis, when the change in time was analyzed between the groups (Group*Time [interaction]), a statistical difference was found for the VAS (p = .000, ηp2 = .007), BAT score ( p = .001, ηp2 = .082), BAS ( p= .000, ηp2 = .001), ROM flexion (p= .000, ηp2 = .104), ROM extansion (p= .000, ηp2 = .076), ROM right rotation (p= .006, ηp2 = .033), ROM left rotation (p= .05, ηp2 = .006), ROM right lateral flexion (p= .000, ηp2 = .060), ROM left lateral flexion (p= .002, ηp2 = .019), muscle strength flexion (p= .000, ηp2 = .008), muscle strength extansion (p= .000, ηp2 = .019), muscle strength right rotation (p= .000, ηp2 = .012), muscle strength left rotation (p= .000, ηp2 = .001), muscle strength right lateral flexion (p= .000, ηp2 = .001) and muscle strength left lateral flexion (p= .000, ηp2 = .011) parameters in favour of MG. Cervical mobilization produced a significant benefit to recovery of pain, ROM, muscle strength, attention and anxiety outcomes of patients with CNNP when added to a conventional CNNP physical therapy program. Keywords: Chronic non-specific neck pain, cervical mobilization, pain The study was registered on the Clinical Trials Registry (registration number: NCT05377645
    corecore