22 research outputs found

    Supratentoriyal kitle cerrahisinde sevofluran-deksmedetomidin, izofluran-deksmedetomidin ve desfluran-deksmedetomidin uygulamalarının hemodinami ve erken derlenme üzerine etkileri

    No full text
    TEZ6681Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2008.Kaynakça (s.47-54) var.viii, 55 s. ; 29 cm.Purpose: Supplying hemodynamic stability and postoperative early recovery in neurosurgical operations is very important. In this study, we aimed to search effects of three different inhalation agents, which combined with dexmedetomidine infusion on hemodynamic stability and recovery in patients undergoing supratentorial tumor surgery. Material and Methods: After approval of Faculty Ethical Commitee and patient consent, 90 patients undergoing intracranial supratentorial tumor surgery were included the study. Patients randomly divided into three groups. Sevoflurane 0.7-3% concentration in group I, desflurane 2-6% concentration in group II and isoflurane 0.5-1.5% concentration in group III patients were administered. Al the patients, in three groups, received dexmedetomidine 0.5 µg/kg dose during 10 minutes in preoperatively and continued 0.9 µg/kg/h dose during operation.Amaç: Beyin cerrahisi operasyonlarında hemodinamik stabilitenin saglanması ve postoperatif erken derlenme son derece önem tasımaktadır. Çalısmamızda supratentoriyal kitle cerrahisi uygulanacak olgularda deksmedetomidin infüzyonu ile kombine edilen üç farklı inhalasyon ajanının hemodinamik stabilite ve derlenme üzerine etkilerini arastırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Fakülte etik kurul ve hasta onayı alındıktan sonra intrakraniyal supratentoriyal kitle cerrahisi uygulanacak 90 hasta çalısma kapsamına alındı. Hastalar rastgele üç gruba ayrılarak grup I'e % 0,7-3 konsantrasyonda sevofluran, Grup II'ye; % 2-6 konsantrasyonda desfluran, Grup III'e; % 0,5-1,5 konsantrasyonda izofluran uygulandı. Her üç gruba da preoperatif 10 dakika boyunca 0,5 µgr/kg dozunda uygulanan deksmedetomidin infüzyonuna operasyon boyunca 0,9 µgr/kg/saat olarak devam edildi.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No

    Anesthetic Management of Patients with Obesity

    No full text
    Obezite, tüm dünyada giderek artan bir toplum sağlığı sorunu haline gelmiştir. Obezite ve obeziteye bağlı ortaya çıkan metabolik, kardiyovasküler ve pulmoner fonksiyonlar üzerinde değişiklikler, perioperatif mortalite ve morbidite riskini arttıran nedenlerdir. Obezite, anestezi uygulamalarını önemli ölçüde etkilemektedir. Vücut ağırlığının artması ile birlikte hava yolu yönetiminin zorlaşması başta olmak üzere hipertansiyon, koroner arter hastalıkları, diabetes mellitus, solunum yolu hastalıkları gibi yandaş hastalıklar anestezi riskini artırmaktadır. Bu derlemede; anestezi pratiğinde obezite cerrahisinde ve obezite dışı diğer cerrahilerde gün geçtikçe artan sayıda karşılaştığımız obez hasta popülasyonunda preoperatif anestezi planlamasında dikkat edilmesi gereken hususlar, intraoperatif anestezi yönetimi, postoperatif analjezi ve komplikasyonlar güncel bilgiler ışığında sunulmuştur.Obesity has become a rapidly growing public health problem in whole world. Obesity and alterations due to obesity which include changes in metabolic, cardiovascular and pulmonary functions increase risk of perioperative mortality and morbidity. Obesity impacts anesthesia procedures significantly. Comorbid diseases such as hypertension, coronary artery disease, diabetes mellitus, and pulmonary diseases increase risk of complications during anesthesia. In this review we evaluated important factors that should be considered during planning of anesthesia for obesity surgery and other surgeries, management of intraoperative anesthesia and postoperative analgesia, and management of complications

    Bilateral laparoskopik adrenalektomi yapılan çocukta anestezik yaklaşım

    No full text
    Feokromasitoma, çocukluk çağında nadir görülen ve katekolamin salgılayan nöroendokrin bir tümördür. Erişkinde genellikle tek taraflı yerleşim gösterirken çocuklarda sıklıkla çift taraflıdır. Salgıladığı katekolamin miktarına bağlı olarak semptomlar değişkenlik gösterir. En sık görülen semptomlar; hipertansiyon, taşikardi ve baş ağrısıdır. Beta bloker kullanımı, alkol tüketimi, contrast madde enjeksiyonu ve cerrahi girişim atakları tetikleyebilir. Tedavisi cerrahidir ve son yıllarda laparoskopik yaklaşım daha fazla tercih edilmektedir. Bu olgularda hemodinamik değişiklikler nedeniyle anestezi yönetimi oldukça önemlidir. Özellikle laparoskopik adrenalektomi sırasında ani hemodinamik değişiklikler gözlenebilir. Olgumuzda, feokromasitoma adrenalektomi planlanan 14 yaşında erkek çocukta cerrahi sırasında gelişen hemodinamik değişikliklerin esmolol ve norepinefrin infüzyonu ile kontrolü tartışılmıştır.Pheochromocytoma is a rare catecholamine secreting neuroendocrine tumor in children. It is usually localized unilaterally in adults but often bilaterally in children. The symptoms are variable related to the level of secreted catecholamine. The most common symptoms are hypertension, tachycardia and headache. Beta blockers, alcohol consumption, injection of contrast substance and surgical procedures may lead to attacks. The most effective treatment is surgical resection. In recent years, laparoscopic surgery has been more preferred. Anesthetic management is very important in this cases. Especially, sudden hemodynamic changes may be observed during laparoscopic adrenalectomy. In our case, the control of hemodynamic changes with esmolol and norepinephrine infusion were discussed during bilaterally laparoscopic adrenalectomy pheochromocytoma

    The Effect of Intravenous Dexmedetomidine on Spinal Block and Sedation

    No full text
    Amaç: Spinal anestezi ürolojik girişimlerde sık tercih edilen bir anestezi yöntemidir. Bazı hastalar spinal anestezi sırasında sedasyona ihtiyaç duyabilir. Çalışmamızda, levobupivakain ile yapılan spinal anestezi altında uygulanan intravenöz deksmedetomidinin motor ve duyusal blok ve sedasyon üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık. Materyal ve Metod: Randomize ve çift kör çalışmamız ASA I-III, 18-75 yaş arası, transüretral cerrahi planlanan 50 hasta üzerinde yapıldı. Hastalar iki gruba ayrıldı ve tüm hastalara 12.5 mg % 0.5 levobupivakain ile spinal anestezi uygulandı. Grup D (n=25)'ye 1 µg/kg yükleme dozunu takiben 0.5 µg/kg/saat deksmedetomidin infüzyonu, Grup S(n=25)'ye ise aynı volüm ve hızda salin infüzyonu uygulandı. Hastaların sistolik, diyastolik ve ortalama arter basıncı, kalp hızı, periferik oksijen satürasyon değerleri, ağrı ve sedasyon skorları, motor ve duyusal blok süreleri, derlenme ve hasta konfor skorları ve yan etkiler kaydedildi. Bulgular: Maksimum blok düzeyine ulaşma süresi ve spinal anestezi süresi Grup D'de Grup S'e göre istatistiksel olarak anlamlı daha uzun bulundu. Ramsey Sedasyon Skoru değerleri intraoperatif 1. dakika haricinde ve postoperatif 10. ve 15. dakikalarda Grup D'de Grup S'e göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu. Yan etki sıklığı, derlenme ve hasta konforu değerleri gruplar arasında benzer bulundu. Sonuç: Spinal anestezi altında transüretral girişim yapılan hastalarda deksmedetomidin infüzyonunun motor blok süresini uzattığı, yan etki sıklığını arttırmadan etkin ve güvenli bir sedasyon sağladığı sonucuna varıldı.Purpose: Spinal anesthesia is often preferred anesthesia technique in urological surgery. Some patients may require sedation during spinal anesthesia. In our study, we aimed to investigate the effect of intravenous dexmedetomidine on sedation, motor and sensory blockade under spinal anesthesia with levobupivacaine. Material and Methods: Our randomised, double-blind study was applied to ASA I-III, 18-75 years old 50 patients scheduled for transurethral surgery. The patients were divided into two groups and spinal anesthesia with 5% levobupivacaine 12.5 mg was administered to all patients. Intravenous dexmedetomidine was received 1 mg/kg for loading dose before 0.5 mg/kg/hour infusion to Group D (n=25). Saline infusion was given to Group S (n=25) as the same volume and infusion rate of dexmedetomidine. Systolic, diastolic and mean arterial pressure, heart rate, peripheral oxygen saturation values, pain and sedation score, the level and duration of motor and sensorial block, recovery and patient comfort score and side effects were recorded. Results:Time to reach maximum block level and duration of spinal anesthesia were longer in Group D than Group S. Sedation scores were significantlyhigher in Group D than Group S intraoperatively (except 1th minute) and postoperatively 10th and 15th minutes. The incidence of side effects, postoperative recovery and patient comfortvalues were similar between the groups. Conclusion: We found that dexmedetomidine prolongs duration of motor block, provides safe and effective sedation without increasing the incidence of side effect in the patients under spinal anesthesia

    Comparing the Laryngeal Mask Airway, Cobra Perilaryngeal Airway and Face Mask in Children Airway Management

    No full text
    Amaç: Çalışmamız elektif inguinal bölge cerrahisi uygulanan pediyatrik olgularda havayolu açıklığı sağlamak için kullanılan laringeal maske, Cobra perilaringeal airway ve yüz maskesinin spontan ventilasyon sırasında etkilerinin karşılaştırılması amacıyla planlandı. Yöntemler: Elektif inguinal bölge cerrahisi uygulanacak 1-14 yaş arası 90 olgu çalışma kapsamına alındı. Üç gruba ayrılan hastalara anestezi indüksiyonunda sevofluran ve %50-50 azot protoksit-oksijen uygulandı. Yeterli anestezi derinliği sağlanarak Grup I ve II'ye supraglottik havayolu gereçleri yerleştirildi. Grup III'e ise yüz maskesi ile devam edildi. Güvenli havayolu sağlamak için geçirilen süre, kaçıncı denemede başarılı olduğu, olguların hemodinamik parametreleri, plato basıncı, pik inspirasyon basıncı, ekspirasyon sonu pozitif basınç indüksiyon sonrası, enstrümantasyon sonrası, peroperatif 5, 10, 15. ve 30. dakikada kaydedildi. Bulgular: Hemodinamik parametreler açısından gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Grup II'de enstrümantasyon süresinin daha kısa ve enstrümantasyon başarısının daha yüksek olduğu saptandı. ekspirasyonu sonu, plato ve pik inspirasyon basınçları Grup II'de istatistiksel olarak daha düşük saptandı (p0.05). In group II, instrumentation success was higher and instrumentation time was shorter than group II. The positive end-expiratory pressure and plateau and peak inspiratory pressure values were statistically lower in group II (<0.05). Conclusion: We concluded that for airway safety and to avoid possible complications, LMA and Cobra PLA could be alternatives to face mask and that the Cobra PLA provided lower airway pressure and had a faster and more easy placement than LMA

    Comparing the Laryngeal Mask Airway, Cobra Perilaryngeal Airway and Face Mask in Children Airway Management

    No full text
    OBJECTIVE: We compared the effects of the laryngeal mask airway (LMA), face mask and Cobra perilaryngeal airway (PLA) in the airway management of spontaneously breathing paediatric patients undergoing elective inguinal surgery. METHODS: In this study, 90 cases of 1–14-year-old children undergoing elective inguinal surgery were scheduled. The patients were randomly divided into three groups. Anaesthesia was provided with sevoflurane and 50%–50% nitrous oxide and oxygen. After providing an adequate depth of anaesthesia, supraglottic airway devices were inserted in the group I and II patients. The duration and number of insertion, haemodynamic parameters, plateau and peak inspiratory pressure and positive end-expiratory pressure of the patients were recorded preoperatively, after induction and at 5, 10, 15 and 30 min peroperatively. RESULTS: There were no statistical differences between the groups in terms of haemodynamic parameters (p>0.05). In group II, instrumentation success was higher and instrumentation time was shorter than group II. The positive end-expiratory pressure and plateau and peak inspiratory pressure values were statistically lower in group II (p<0.05). CONCLUSION: We concluded that for airway safety and to avoid possible complications, LMA and Cobra PLA could be alternatives to face mask and that the Cobra PLA provided lower airway pressure and had a faster and more easy placement than LMA

    İnguinal herni cerrahisi geçiren çocuklarda ultrason kılavuzluğunda uygulanan rektus kılıf bloğu ile intravenöz tramadol'ün postoperatif ağrı üzerindeki etkilerinin karşılaştırılması

    No full text
    Purpose: Rectus sheath block is a regional anesthesia technique for postoperative pain control. We aimed to evaluate the effects of ultrasound-guided rectus sheath block on postoperative pain relief comparing with intravenous tramadol in children undergoing open inguinal hernia repair. Material and Methods: Forty children, aged between 2-7 years, scheduled for inguinal hernia repair were enrolled into this prospective assessor blinded randomized study. Patients were allocated into one of two groups to receive ultrasound-guided rectus sheath block with a dose of 0.2 ml/kg, levobupivacaine 0.25% (group UR, n=20) or tramadol IV of 1 mg/kg (group T, n=20) under general anesthesia. The primary endpoint was the postoperative pain degree. Postoperative pain scores, sedation levels, supplemental analgesic requirements, and side effects were recorded. Results: Pain scores were lower in group UR compared to group T at postoperative 5 min (UR 1.90 [95% confidence interval [CI], 1.05–2.74] vs T 5.50 [95% CI, 4.31–6.68; P < 0.001]), 15 min (UR 1.00 [95% CI, 0.27–1.72] vs T 4.65 [95% CI, 3.56–5.73; P < 0.001]), 30 min (UR 0.85 [95% CI, 0.08–1.61] vs T 3.05 [95% CI, 2.14–3.95; P < 0.001]) and 60 min (UR 0.20 [95% CI, -0.12–0.52] vs T 0.95 [95% CI, 0.41–1.48; P=0.008]). Fifteen patients required supplemental analgesic in group T whereas group UR patients did not require it. Conclusion: Ultrasound-guided rectus sheath block produces an effective postoperative pain relief in children undergoing inguinal hernia repair surgery, noticeably for the first postoperative hour, compared with tramadol.Amaç: Rektus kılıf bloğu postoperatif ağrı kontrolünde kullanılan bir rejyonal anestezi tekniğidir. Açık inguinal herni tamiri cerrahisi geçiren çocuklarda ultrason kılavuzluğunda rektus kılıf bloğu ve intravenöz tramadol’ün postoperatif ağrı üzerindeki etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Genel anestezi altında inguinal herni cerrahisi geçirecek olan 2-7 yaşları arasındaki 40 hasta prospektif randomize çalışmaya dahil edildi. Hastalar iki gruba ayrıldı. Grup UR’ deki (n=20) hastalara cerrahi öncesi 0,2 mg/kg dozunda %0,25 levobupivakain ile ultrason kılavuzluğunda rektus kılıf bloğu uygulandı. Grup T’ deki (n=20) hastalara ise intravenöz 1 mg/kg tramadol uygulandı. Çalışmanın birincil sonucu postoperatif ağrı derecesidir. Postoperatif ağrı skorları, sedasyon seviyesi, ek analjezik gereksinimi ve yan etkiler kaydedildi. Bulgular: Ağrı skorları 5. dakika (UR 1.90 [95% confidence interval [CI], 1.05–2.74] ; T 5.50 [95% CI, 4.31–6.68; P < 0.001]), 15. dakika (UR 1.00 [95% CI, 0.27–1.72] ; T 4.65 [95% CI, 3.56–5.73; P < 0.001]), 30. dakika (UR 0.85 [95% CI, 0.08–1.61] vs T 3.05 [95% CI, 2.14–3.95; P < 0.001]) ve 60. dakikada (UR 0.20 [95% CI, -0.12–0.52] vs T 0.95 [95% CI, 0.41–1.48; P=0.008]) Grup T’ye göre Grup UR’de daha düşüktü. Ek analjezik ihtiyacını Grup T’de 15 hasta gösterirken Grup UR’de hiçbir göstermedi. Sonuç: İnguinal herni tamiri geçiren çocuklarda ultrason kılavuzluğunda rektus kılıf bloğu etkili postoperatif analjezi sağlar. Bu etki tramadol ile karşılaştırıldığında özellikle postoperatif ilk 1 saat boyunca daha belirgin ortaya çıkmaktadır

    Pfannenstiel İnsizyonla Yapılan Jinekolojik Cerrahide Ultrason Eşliğinde Rektus Kılıf Bloğu

    No full text
    Amaç: Çalışmamızda, Pfannenstiel insizyonla yapılan jinekolojik cerrahide ultrason eşliğinde uygulanan rektus kılıf bloğunun etkisini araştırmayı amaçladık. Yöntemler: Etik kurul onayı ve olguların onamı alındıktan sonra, American Society of Anesthesiologists (ASA) I-II grubu, 20-70 yaş arası, Pfannenstiel insizyonla jinekolojik cerrahi yapılması planlanan 75 hasta çalışmaya dahil edildi. Genel anestezi uygulandıktan sonra olgular randomize olarak üç gruba ayrıldı. Grup UR'ye (n=25) 0,2 mL kg-1 %0,25 levobupivakain ile ultrason eşliğinde rektus kılıf bloğu, Grup SR'ye (n=25) 0,2 mL kg-1 %0,25 levobupivakain ile cerrahi rektus kılıf bloğu uygulandı. Grup T'deki olgulara ise (n=25) cerrahi bitiminden 30 dakika önce intravenöz 2 mg kg-1 tramadol yapıldı. Tüm olgulara postoperatif ağrı kontrolü için hasta kontrollü analjezi cihazı kuruldu. Hemodinamik veriler ve inspire edilen sevofluran konsantrasyonu ameliyat boyunca kaydedildi. Postoperatif dönemde ağrı skorları, toplam tramadol tüketimi, ek analjezik ihtiyacı ve yan etkiler değerlendirildi. Bulgular: Demografik özellikler, cerrahi süre ve hemodinamik parametreler gruplar arasında benzer bulundu. Grup UR'de inspire edilen sevofluran konsantrasyonu (%) ve VAS skorları Grup SR ve Grup T'ye göre daha düşük saptandı. Toplam tramadol tüketimi Grup UR ve Grup SR'de Grup T'ye göre belirgin düşük bulundu. Gruplar arasında yan etki profili açısından fark saptanmadı. Sonuç: Bu çalışma, Phannenstiel insizyonla yapılan jinekolojik cerrahide, ultrason eşliğinde uygulanan rektus kılıf bloğunun cerrahi rektus kılıf bloğu ve tramadole kıyasla yan etki sıklığını arttırmadan etkin bir analjezi sağlamaya yardımcı olduğunu göstermiştir.Objective: This study aimed to evaluate the effects of ultrasound-guided rectus sheath block in gynaecological surgery with Pfannenstiel incision. Methods: After the approval of the ethics committee and the patients’ consent, 75 ASA I-II patients who were aged between 20 and 70 years and scheduled for a gynaecological surgery with Pfannenstiel incision were included in this study. After induction of general anaesthesia, patients were randomly divided into three groups. In Group UR patients (n=25), ultrasound-guided rectus sheath block with 0.25% levobupivacaine (0.2 mL kg?1) was performed. In Group SR patients (n=25), surgical rectus sheath block with 0.25% levobupivacaine (0.2 mL kg?1) was applied. In Group T (n=25) patients, tramadol (2 mg kg?1) was intravenously administered 30 min before the end of surgery. Patient-controlled analgesia device was established for postoperative pain relief in all groups. Haemodynamic data and inspired sevoflurane concentration were recorded during the operation. Pain scores, total tramadol consumption, supplemental analgesic requirement and side effects were postoperatively evaluated. Results: Demographic characteristics, duration of surgery and haemodynamic parameters were similar between the groups. Inspired sevoflurane concentration (%) and VAS scores were significantly lower in Group UR than those in Groups SR and T. Total tramadol consumption was significantly lower in Groups UR and SR than that in Group T. There was no significant difference in the incidence of side effects. Conclusion: This study demonstrates that ultrasound-guided rectus sheath block helps to provide the effective analgesia without any side effects compared with surgical rectus sheath block and intravenous tramadol for gynaecological surgery with Pfannenstiel incision

    Ultrasound guided rectus sheath block vs intravenous tramadol on postoperative analgesia in children undergoing inguinal hernia repair

    No full text
    Amaç: Rektus kılıf bloğu postoperatif ağrı kontrolünde kullanılan bir rejyonal anestezi tekniğidir. Açık inguinal herni tamiri cerrahisi geçiren çocuklarda ultrason kılavuzluğunda rektus kılıf bloğu ve intravenöz tramadol'ün postoperatif ağrı üzerindeki etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Genel anestezi altında inguinal herni cerrahisi geçirecek olan 2-7 yaşları arasındaki 40 hasta prospektif randomize çalışmaya dahil edildi. Hastalar iki gruba ayrıldı. Grup UR' deki (n=20) hastalara cerrahi öncesi 0,2 mg/kg dozunda %0,25 levobupivakain ile ultrason kılavuzluğunda rektus kılıf bloğu uygulandı. Grup T' deki (n=20) hastalara ise intravenöz 1 mg/kg tramadol uygulandı. Çalışmanın birincil sonucu postoperatif ağrı derecesidir. Postoperatif ağrı skorları, sedasyon seviyesi, ek analjezik gereksinimi ve yan etkiler kaydedildi. Bulgular: Ağrı skorları 5. dakika (UR 1.90 [95% confidence interval [CI], 1.05-2.74] ; T 5.50 [95% CI, 4.31-6.68; P < 0.001]), 15. dakika (UR 1.00 [95% CI, 0.27-1.72] ; T 4.65 [95% CI, 3.56-5.73; P < 0.001]), 30. dakika (UR 0.85 [95% CI, 0.08-1.61] vs T 3.05 [95% CI, 2.14-3.95; P < 0.001]) ve 60. dakikada (UR 0.20 [95% CI, -0.12-0.52] vs T 0.95 [95% CI, 0.41-1.48; P=0.008]) Grup T'ye göre Grup UR'de daha düşüktü. Ek analjezik ihtiyacını Grup T'de 15 hasta gösterirken Grup UR'de hiçbir göstermedi. Sonuç: İnguinal herni tamiri geçiren çocuklarda ultrason kılavuzluğunda rektus kılıf bloğu etkili postoperatif analjezi sağlar. Bu etki tramadol ile karşılaştırıldığında özellikle postoperatif ilk 1 saat boyunca daha belirgin ortaya çıkmaktadır.Purpose: Rectus sheath block is a regional anesthesia technique for postoperative pain control. We aimed to evaluate the effects of ultrasound-guided rectus sheath block on postoperative pain relief comparing with intravenous tramadol in children undergoing open inguinal hernia repair. Material and Methods: Forty children, aged between 2-7 years, scheduled for inguinal hernia repair were enrolled into this prospective assessor blinded randomized study. Patients were allocated into one of two groups to receive ultrasound-guided rectus sheath block with a dose of 0.2 ml/kg, levobupivacaine 0.25% (group UR, n=20) or tramadol IV of 1 mg/kg (group T, n=20) under general anesthesia. The primary endpoint was the postoperative pain degree. Postoperative pain scores, sedation levels, supplemental analgesic requirements, and side effects were recorded. Results: Pain scores were lower in group UR compared to group T at postoperative 5 min (UR 1.90 [95% confidence interval [CI], 1.05-2.74] vs T 5.50 [95% CI, 4.31-6.68; P < 0.001]), 15 min (UR 1.00 [95% CI, 0.27-1.72] vs T 4.65 [95% CI, 3.56-5.73; P < 0.001]), 30 min (UR 0.85 [95% CI, 0.08-1.61] vs T 3.05 [95% CI, 2.14-3.95; P < 0.001]) and 60 min (UR 0.20 [95% CI, -0.12-0.52] vs T 0.95 [95% CI, 0.41-1.48; P=0.008]). Fifteen patients required supplemental analgesic in group T whereas group UR patients did not require it. Conclusion: Ultrasound-guided rectus sheath block produces an effective postoperative pain relief in children undergoing inguinal hernia repair surgery, noticeably for the first postoperative hour, compared with tramadol

    Effects of sevoflurane and desflurane anesthesia on recovery and agitation in children undergoing strabismus surgery

    No full text
    Amaç: Çalışmamızda şaşılık cerrahisi uygulanan çocuklarda sevofluran ve desfluran anestezisinin derlenme ve erken ajitasyon üzerine etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Yöntem: Çalışmaya elektif şaşılık cerrahisi uygulanacak ASA I-II grubu, 2-10 yaşları arasında 42 hasta (kız=21, erkek=21) alındı. Hastalar rastgele 2 gruba ayrıldı. Anestezi indüksiyonu her iki grupta % 6-8 sevofluran, % 50 azot protoksit ve % 50 oksijen ile sağlandı. Anestezi idamesi I. Grupta % 1-2 sevofluran, II. Grupta ise % 4-6 desfluran ile idame ettirildi. Operasyon süresi, ekstübasyon, göz açma, uyarılara riayet ve oryantasyon süreleri ile laringospazm, bulantı kusma ve diğer yan etkiler kaydedildi. Her iki grubun postoperatif derlenme (Modifiye Aldrete Derlenme Skoru) ve ajitasyon durumu (Pediatrik Anestezi Deliryum Skalası ve Watcha Davranış Skalası) kaydedildi. Bulgular: Grupların demografik verileri ve hemodinamik parametreleri birbirine benzerdi. Desfluran grubunda ekstübasyon, göz açma, uyarılara riayet ve oryantasyon süreleri sevofluran grubundan daha kısa bulundu (p<0.05). Postoperatif derlenme ve ajitasyon skorları birbirine benzerdi. Sonuç: Çocuklarda, desfluran anestezisinde ekstübasyon, göz açma, uyarılara riayet ve oryantasyon sürelerinin daha kısa olması nedeniyle sevoflurana tercih edilebileceği fakat postoperatif ajitasyonun azalmadığı kanısına varıldı.Purpose: We aimed to compared the effects of sevoflurane and desflurane anesthesia on recovery and early agitation in children undergoing strabismus surgery in our study. Method: Totally 42 patients undergoing elective strabismus surgery who between the ages of 2-10, ASA I-II were included this study. The patients were classified into two groups randomly. Induction of anesthesia was provided with 50% nitrous oxide, 50% oxygen and 6-8% sevoflurane in both groups. Maintenance of anesthesia was provided with sevoflurane 1-2% in Group I and desflurane 4-6% in Group II. The operation time, extubation, eye opening, obeying the verbal commands and orientation times and nausea-vomiting, laryngospasm and other adverse affects were recorded. Postoperative recovery (Modified Aldrete Emergence Score) and agitation (Pediatric Anesthesia Delirium Scale and Watcha Behaviour Scale) situation were recorded. Results: Patient's demographic data and hemodynamic parameters were similar between the groups. Extubation, eye opening, obeying the verbal commands, orientation times were shorter in desflurane group than sevoflurane group(<0.05). Postoperative recovery and agitation scores were similar in two groups. Conclusion: In children, it was concluded that desflurane anesthesia may be preferred to sevoflurane because of shorter extubation, eye-opening, obeying the verbal commands and orientation times, but it did not reduce postoperative agitation
    corecore