4 research outputs found
Reading Turkish modernization on the case of Ankara Palas : “A Window opens from east to west
Bu çalışma, birer hafıza mekanı olarak belli yapıların, bulundukları tarihsel dönemden, siyasi ve kültürel atmosferden bağımsız olmadığından yola çıkarak Türk Modernleşmesi’ni ve Cumhuriyet rejiminin yeni toplum yaratma projesini, Erken Cumhuriyeti Dönemi’nin sosyo-kültürel ve siyasal simgelerinden birisi haline gelmiş Ankara Palas üzerinden ele almıştır. Nitekim özellikle 19. yüzyıl modernleşme süreçlerinde, mekanların, modernleşmeci zihniyeti aktarmak için önemli olduğu bilinmektedir. Türk Modernleşmesi’nin üstüne kurulduğu modern bir ulus, devlet ve toplum yaratma ideali de mekansal örgütlenmelerden sıklıkla yararlanmıştır. Başkent’in Ankara’ya taşınması ve buranın planlanarak baştan inşası bile bunun açık bir örneğidir. Yeni Devlet’in ve elitlerinin modernleşme pratiklerini gerçekleştirdiği ve Yeni Devlet’in modern yüzünün yabancılara ve topluma tanıtıldığı önemli mekanlardan birisi Ankara Palas’tır. Bu nedenle, Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Modernleşmesi’nin temel niteliklerini, bir mekan üzerinden okumak için Ankara Palas seçilmiş ve onun inşa edildiği siyasi atmosfer göz önünde bulundurularak bu mekanın önemi, rolü, inşa edilme amacı, sosyal ve kültürel üretim işlevleri ve buradaki gündelik pratikler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ankara Palas’ın kimliksel bağlamdaki sosyalsiyasal üretim işlevleri ve etkileri, buradaki ‘modern’ kadın siluetleri ve balolar üzerinden de ele alınmıştır. Bu amaçla Ankara ve Ankara Palas’ı anlatan anılar ve dönemin iki önemli ulusal gazetesi, Hakimiyet-i Milliye ve Cumhuriyet, incelenmiştir.This study discusses the Turkish Modernization on the case of Ankara Palas where was one of the socio-cultural and political symbols of Early Republican Era considering that certain spaces as the places of memory are not independent from political and cultural atmosphere. Particularly during the modernization process of 19th century, spaces were used to adopt the modernization ideology. Turkish Modernization which aimed to form a modern nation state had also used these kinds of spatial formations such as the decisions of new capital, Ankara, and its reconstruction. Ankara Palas was also one of the places in where the modern face of New Government was introduced to society and the foreigners. The ideal model was learned and practiced by the new elites in Ankara Palas. In this article, the roles, importance, socio-cultural functions of Ankara Palas and goals of its construction were discussed to evaluate the main characteristics of Turkish Modernization in the Early Republican Era. Beyond, two of the important symbols of the Turkish Modernization, the modern women portraits and balls, in Ankara Palas were additionally discussed. The well-known two national newspapers of the era called Hakimiyet-i Milliye and Cumhuriyet and the memory books that tell Ankara and Ankara Palas were analyzed
Legal and political status of municipalities in Turkey in the framework of gender sensitive policy approach
Türkiye’de yerel yönetim sisteminin önemli bir parçası olan belediyeler, yerel halkı ilgilendiren önemli yerel hizmetlerin ve sorumlulukların başlıca taşıyıcılarıdır. Toplumsal cinsiyet rolleri ve ilişkileri dolayısıyla ağırlıklı olarak da kadınların, belediyelerin sorumluluğunda olan yerel hizmet ve sorumlulukların temel öznelerinden birisi olduğu savunulmaktadır. Bu nedenle sadece ulusal mekanizma ve politikaların değil; yerel yönetimlerin, özellikle belediyelerin de yetki ve sorumlulukları belirlenirken toplumsal cinsiyete duyarlı politika önceliği göz önüne alınmalıdır. Bu düşünceden yola çıkan bu çalışma, Türkiye’de 2000’li yıllardan sonra politika gündemine giren bu bakış açısının, hukuksal ve siyasal düzenlemelerdeki yansımalarını incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda izlenilen yöntem, toplumsal cinsiyete duyarlı politika üretme ve uygulamada yerel yönetimlere ve belediyelere yüklenen sorumluluklar ve yetkilerin neler olduğunu KSGM Eylem Planları, 2006 tarihli 17 Sayılı Başbakanlık Genelgesi ve 2005 tarihli 5393 Sayılı Belediye Kanunu çerçevesinde incelemektir. Bu değerlendirmeler çerçevesinde Türkiye’de belediyelerin toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar üretmede hukuksal ve siyasal sorumlulukları ve yetkileri ortaya konmaya ve var olan eksiklikler açığa çıkarılmaya çalışılmıştır.Municipalities, as one of the important components of local government system in Turkey, are the main carrier of significant local responsibilities and services. It is argued that the gendered roles and relations make women the main subjects of local facilities and politics; therefore it is claimed that not only national mechanisms and politics but also local government, particularly municipalities and their services should be designed from gender sensitive perspective. This article aimed to examine the reflections of gender sensitive policy priorities over political and legal regulations in Turkey which have been holding a place in Turkish political agenda since 2000s. In this study, the legal and political responsibilities and obligations of local governments and municipalities in implementing gender sensitive policies at local level have been analyzed in the framework of KSGM National Plans, Prime Ministry’s Circular 2006 tarihli 17 sayılı and Turkish Municipality Code 2005/5393. In this vein, the study reveals the legal and political responsibilities of municipalities and the existing lacks in the regulations to provide gender sensitive local policies.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, sağlık, eğitim, çalışma yaşamı,
karar verme mekanizmalarına katılım, ev içi yaşantı gibi her alanda
bizleri çepeçevre sarmalamış durumda. Bizler, Hacettepe Üniversitesi
Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜKSAM)’ın
çalışmalarına emek veren ve bilimin yol göstericiliğine inanan
akademisyenler olarak toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan
kaldırma amacına bilimsel bir kaynakla katkı sunalım istedik.
Bu isteğimizi hayata geçirirken bilginin kalıcı olduğunda daha da
değerlendiğinin ve daha çok kişiye eriştiğinin de farkındaydık. Bu
nedenle okurlarımızın öncelikli olarak üniversite öğrencileri olması
fikri bizlerin heyecanını daha da artırdı.
Bu kitabın bölümleri, hazırlayan ekibin bilimsel bilgi dağarcıklarını
bugüne kadarki yaşam deneyimleriyle birleştirmesi sonucunda
ortaya çıktı ve kolektif bir emeğin ürünü olarak sizlere ulaşıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu, yaşamın her alanında olsa da
kitabın bölümlerini sınırlandırmak zorunluluğundan dolayı sağlık,
eğitim, hukuk, çalışma yaşamı, medya, spor gibi farklı disiplinlerden
belirli konulara odaklanarak çalışmamızı şekillendirdik. Dileğimiz,
kitap içeriğinin siz değerli okurlarımızın katkılarıyla gelecekte
genişletilmesi ve yenilenmesidir.
Son söz olarak, elbette bu kitabın sizlere ulaşmasındaki amaç yalnızca
doğrudan toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesine katkı
sağlamak değildi. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği birçok iyileşmede
sadece bir önkoşul. Toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine temellenen ve
bu eşitlikten yeşeren bütüncül bir umutla, bu kaynağın okur için yol
gösterici, ufuk açıcı ve yaratımı özendirici olmasını diliyoruz
Sürdürülebilir Kent ve Çevre Yönetimi Üzerine Yazılar I
Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde faaliyet gösteren Dünya Çevre ve
Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılında yayımladığı “Ortak Geleceğimiz”
isimli Raporda literatüre kazandırılan ve kelime anlamıyla “çeşitlilik, üretkenlik
ve gelişmenin devamlılığı sağlanırken, söz konusu daimi olabilme yeteneğini
korumak” olarak tanımlanan “sürdürülebilirlik”, günümüzde kamu
yönetimi alanında da sıkça kullanılan bir kavramdır. Aşırı nüfus artışı, çarpık
kentleşme ve çevresel bozulma tehdidi altındaki dünyamızda hem merkezi
ve yerel kamu yönetimi kuruluşlarının hem de özel sektör ve sivil toplum
kuruluşlarının kentleşme, kent yönetimi ve çevre yönetimi konularına
sürdürülebilirlik perspektifinden bakmalarında büyük fayda vardır. “Sürdürülebilir
Kent ve Çevre Yönetimi” gibi hem yereli hem de tüm dünyayı ilgilendiren
bir konuya uzmanlar, yerel siyasetçiler/yöneticiler ve yerel halk tarafından
gösterilecek ilgi kentlerimizin daha iyiye gitmesi için önemli bir
adım olacaktır.
Bu perspektifle, “Sürdürülebilir Kent ve Çevre Yönetimi” teması altında,
Hacettepe Üniversitesi’nin (Yerel Yönetimler Uygulama ve Araştırma Merkezi-
HÜYAM) katkıları ve Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi’nin
ev sahipliğinde 14-15 Ekim 2016 tarihlerinde Alanya’da gerçekleştirilen I.
KENTFOR (Kent ve Çevre Yönetimi Forumu), sürdürülebilir kent ve çevre
yönetimi konusunda bilgi ve deneyimlerini paylaşmak üzere akademisyenleri,
bürokratları, yerel siyasetçileri ve yöneticileri, ilgili sivil toplum kuruluşu
temsilcilerini, konu üzerinde çalışmaları ve projeleri olan özel firmaların
temsilcilerini bir araya getirmeyi amaçlamıştır. Forumun gündeminde,
“Sürdürülebilir Kentleşme ve Kent Yönetimi, Sürdürülebilir Çevre ve Çevre
Yönetimi, Kentsel Yönetişim, Kentsel ve Çevresel Sürdürülebilirlikte Sorun
Alanları olarak Küresel Isınma ve İklim Değişikliği, Karbon Salınımı,
Gürültü Kirliliği, Temiz Su Yönetimi, Afet Yönetimi” gibi sorunlar ile “Özgün
Kent ve Kentsel Yaşam Örnekleri” gibi hepimizin günlük yaşamını derinden
etkileyen konular yer almıştır. İşte, bu Forum’da sunulan ve tartışılan
Önsöz
VI
bildirilerin bir bölümü (yazarların isteği ve editörlerin seçimiyle) bir kez
daha hakem incelemesinden geçmiş; gerek Forum’daki tartışmalar ve gerekse
hakem önerileri doğrultusunda birer kitap bölümüne dönüştürülerek,
Prof. Dr. Ruşen Keleş Hocamızın sunumuyla “Sürdürülebilir Kent ve Çevre
Yönetimi Üzerine Yazılar I” kitabı halini almıştır.
Bu kitapta, Ruşen Keleş, “Sürdürülebilir Kent ve Çevre Yönetimi” başlıklı
yazısında, öncelikle sürdürülebilirlik ve yerel yönetimler arasındaki ilişkiye
yönelik kavramsal bir analiz yapmış; devamında ise uluslararası ve ulus-üstü
kuruluşların sürdürülebilir kent ve çevre yönetimine ilişkin oluşturdukları
kurumsal birikimi özetleyerek Türkiye’deki kent ve çevre yönetimi alanındaki
sürdürülebilirlik tartışmalarına yer vermiştir.
İrfan Özacit, Uğur Ömürgönülşen ve Uğur Sadioğlu, “Yeni Büyükşehir
Modelinin Kent Planlaması ve Kentsel Rant Bağlamlarında Değerlendirmesi:
Ankara Örneği” başlıklı yazılarında, belediyelerin en uygun ölçek büyüklüğünü
sağlamak için 6360 sayılı Kanun ile büyükşehir belediyelerini etkileyen
düzenlemeleri, kent planlaması ve getirim (rant) bağlamında ele almaktadır.
Bu bölümün amacı, bu etkilerin olası sonuçlarının ortaya konulabilmesi
için bir çerçeve çizebilmek olarak belirlenmiştir. Literatür taraması
ve mevcut yasal düzenlemeler incelenip Ankara Büyükşehir Belediyesi
ve ilçe belediye meclis üyesi ve yöneticileriyle anket ve mülakatlarla gerçekleştirilen
alan araştırması bulguları aktarılmıştır. Bulgular ışığında genel
bir değerlendirme sunulmuştur. Buna göre; kent planlaması ve kentsel
dönüşüm anlamında Yeni Büyükşehir Modeli (YBM) olumlu sonuçlar doğurabilecektir.
Ancak, YBM’nin kent planlaması ve imar düzenlemeleri noktasında
olumsuz nitelik arz edici bazı uygulamaları da beraberinde getirebilmesi
muhtemeldir. Bunlardan en önemlisi kentsel rantın büyükşehirlerde
YBM ile artması durumudur. Aynı zamanda, bu kentsel rant kaygısı tarımsal
üretimin düşmesine de sebebiyet verebilecektir. İmar uygulamalarının
gerçekleştirilmesine ilişkin bir başka sorun da büyükşehir belediyesi ve
ilçe belediyeleri arasında imar hususunda yaşanabilecek uyumsuzluklardır.
Son olarak, büyükşehir belediyelerinin ilçe belediyelerinin yapmış oldukları
planları değiştirme yetkisinin olması kentsel ranta sebebiyet verebilecek
kararların ilçe belediyesi yerine büyükşehir belediyesinden çıkması ile de
sonuçlanabileceği hususu göz önüne alınmamıştır.
İlknur Gül ve Fulya Solmaz “Küresel Kentlerin Yönetiminde Kalkınma
Ajanslarının Rolü: İstanbul Örneği” başlıklı yazılarında, küresel kentin
Önsöz
Önsöz VII
özelliklerini literatürden yararlanarak sunmuşlar ve küresel kentin ekonomik,
sosyal ve diğer bileşenlerini kalkınma ajanslarının nasıl etkilediğini İstanbul
örneğinde incelemişlerdir. Kalkınma ajanslarının yerel ve bölgesel
kalkınma açısından önemi açıklandıktan sonra, İstanbul Kalkınma Ajansı
örneğinde ve buradan hareketle Türkiye genelinde kalkınma ajanslarının etkilerinin
belirli bir düzeyde kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle İstanbul
gibi küresel bir kentte kalkınma ajansının faaliyetlerinin çok sınırlı düzeyde
görüldüğünün altı çizilmiştir.
İhsan Keleş ve Hasan Ege Söyüt, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Bulunan
Siyasi Partilerin Parti Programlarında ve Seçim Bildirgelerinde Küresel
Isınma ve İklim Değişikliğiyle Mücadele Politikaları” başlıklı yazılarında,
Türkiye’de siyasi partilerin küresel ısınma ve iklim değişikliği konusundaki
politikalarını analiz etmişlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu
bulunan siyasi partilerin bu önemli çevre politikası alanında ne tür yaklaşımlara
ve politikalara sahip oldukları araştırmanın temel inceleme konusu
olmuştur. Siyasi partilerin programları ve yakın dönemdeki seçim bildirgeleri
incelenerek karşılaştırmalı bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışma sonucunda,
siyasi partilerin küresel ısınma ve iklim değişikliği konularında ilgilerinin
farklılık gösterdiği ve politika önerilerinin sorunlarla mücadelede yetersiz
olduğu tespit edilmiştir.
Ercan Oktay, Sevcan Güleç Solak ve İpek Sürmeli, “Sürdürülebilir Çevre
ve Kalkınma Ajanslarının Rolü: Mevlana Kalkınma Ajansı Örneği” başlıklı
yazılarında, kalkınma ajanslarının çevresel sürdürülebilirlik konusunda
bölgelerinde gerçekleştirdikleri ve programlarında gerçekleştirmeyi planladıkları
faaliyetleri Mevlana Kalkınma Ajansı örneği üzerinden incelemişlerdir.
Mevlana Kalkınma Ajansı’nın faaliyet raporları, proje ve proje duyuruları,
Kalkınma Bakanlığı raporları üzerinden içerik analizi ile elde edilen veriler
değerlendirilmiş ve Ajansın çevre politikaları bağlamında görülen çalışmaları
analiz edilmiştir. Bu çalışmanın bulgularına göre kalkınma ajansları
sadece öne çıkan ekonomik gelişme yönü ile değil, çevre politikaları bağlamında
da önemli bir aktör olmaya adaydır. Kalkınma ajanslarının sürdürülebilir
bir çevre için roller üstlenebileceği ve diğer yerel-bölgesel aktörleri bu
amaca yönlendirebileceği sonucuna varılmıştır.
Volkan Göçoğlu ve M. Kemal Öktem, “Yerel Yönetimlerde Sürdürülebilir
Enerji Yönetimine Geçiş: Ankara Örneğinde Bir Analiz” başlıklı yazılarında,
yenilenebilir enerji konusunu yerel yönetimler açısından ele almış, yerel
VIII Önsöz
yönetimlerin yenilenebilir enerjiye geçiş eğilim ve potansiyellerini Ankara
örneği üzerinden analiz etmişlerdir. Çalışma kapsamında Ankara Büyükşehir
Belediyesi hizmet alanında faaliyette bulunan büyükşehir belediyesi ve
bazı ilçe belediyeleri üzerinden bir alan araştırması yürütülmüştür. Araştırmanın
bulgularına göre, belediyelerin çevre duyarlılıklarının yüksek olmasının
yanında yenilenebilir enerjiye geçiş projeleri için yetersiz bütçeye sahip
oldukları anlaşılmıştır. Diğer yandan, belediyelerin yenilenebilir enerjiye geçişlerinde
özellikle maliyet, yatırımın geri dönüşü, yeniliğin verimliliği, sonuçların
şeffaflığı, sonuçların öngörülebilir olması, proje için personel adanmışlığı,
somutluk gibi faktörleri önemli buldukları tespit edilmiştir. Çalışma
sonucunda, araştırma kapsamında öne çıkan faktörler yorumlanarak belediyelerce
geliştirilecek olan yenilenebilir enerjiye geçiş projelerine yönelik öneriler
sunulmuştur.
Hülya Küçük, “Kent Konseyleri ve Yerel Yönetişim Üzerine Bir Değerlendirme:
Esenler Kent Konseyi Örneği” başlıklı yazısında, Yerel Gündem 21
kapsamında önemli bir politika aktörü olarak gelişen kent konseylerini yerel
yönetişim anlayışı çerçevesinde yerel demokrasiyi güçlendiren bir yönetim
modeli olarak ele almıştır. Çalışma kapsamında, literatür taramasına bağlı
olarak kent konseyleri yerel demokrasiyle olan ilişkisi bağlamında incelenmiş
ve Türkiye’deki gelişimi anlatılmıştır. Ayrıca Esenler Kent Konseyi örneğinde
gerçekleştirilen alan araştırmasıyla, kent konseyinin aldığı kararlarda
belediye ile olan etkileşimi, çalışma gruplarının yapısı, sivil toplum örgütlerinin,
özel sektörün ve halkın katılımı ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir.
Çalışmanın sonucunda, kent konseylerinin yerel demokrasi üzerindeki
etkisi, halkın katılımı ve kent konseyinin aldığı kararlarla ilgili somut veriler
ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre, Esenler Kent Konseyi örneğinde
yerel aktörlerin kent konseyinin çalışmalarına katılmaları memnuniyet verici
düzeyde ve yerel demokrasiyi güçlendirici niteliktedir. Ancak, kent konseyinin
tüm yerel halkı kapsayan projeler geliştiremediği için zayıf yanlarının
olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, kent konseyinin belediyeden bağımsız
bir sivil kurum olarak gelişmesinin önündeki en önemli engel belediye yönetimine
bağımlılık olarak görülmüştür. Kent konseyinin yönetiminde Belediye
dışından bir başkanın olması daha demokratik kararların alınması ve kararların
yaptırımı açısından önemli görülmüştür.
Uğur Ömürgönülşen ve Ahu Sumbas Yavaşoğlu, “Bir Katılım Mekanizması
Olarak Kadın Meclislerinin Yasal Düzenlemeler Kaynaklı Sorunları”
Önsöz IX
başlıklı yazılarında, yerel siyasetin aşağıdan yukarıya doğru demokratik bir
yaklaşıma dayalı karar verme sürecine kadınları da dahil eden önemli ve
gerekli bir siyaset düzeyi olduğu tartışmasıyla, Türkiye’de Kent Konseyleri
kapsamındaki Kadın Meclislerinin, Yerel Gündem 21 Programı’nın bir sonucu
olarak kadınların yerel siyasete katılımını ve yerel düzeyde kadınları güçlendirme
politikalarını arttırmak için oluşturulmuş bir platform oluşundan
yola çıkarak, uygulamadaki aksaklığın nedenlerini, Kadın Meclislerinin yapı
ve çalışma biçimini belirleyen düzenlemelerdeki eksikliklerde aramaktadır.
Çalışma kapsamında Kadın Meclislerinin karşılaştıkları yasal düzenlemeler
kaynaklı sorunlara Ankara Kadın Meclisleri örneğinde değinilmektedir.
Kent konseylerinin Türkiye’de kadınların yerel karar alma süreçlerine katılımını
artırma potansiyelini yerine getirebilmesi için gerekli yasal düzenleme
ve uygulamalar araştırma bulgularına göre analiz edilmiştir. Çalışmanın
sonucuna göre, Kent Konseyi ve Kadın Meclislerinin, siyasal bir kimliği olan
belediye ve belediye başkanına maddi ve siyasal bağımlılığının, hukuksal düzenlemelerle
azaltılması öncelikli adım olarak görülmektedir.
Shirin Izadpanah, “Shaping a Child-Friendly City for a Sustainable Future:
A Review on Architectural Factors that Connect Children to the
Built Environment of the City” (Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Çocuk-
Dostu Kenti Şekillendirmek: Çocukları Kentin Yapılandırılmış Çevresiyle
Bağlantılandıran Mimari Faktörlerin Gözden Geçirilmesi) başlıklı yazısında,
çocukların kentteki binalarla düzenli olarak temasının çocukların aktif
vatandaş olarak hakları olduğu ve kent plancı ve tasarımcıların çocukların
ihtiyaçlarına öncelik vermesi gereğini vurgulamaktadır. Çocuk-dostu kent
düşüncesi, yeni bakış açılarını biçimlendirmekte ve araştırmacıların bu konuyu
öğrenme niyetini teşvik etmektedir. Çocuklar için kentin niteliklerini
geliştirme çalışmalarına karşın; birçok ülkede çocuklar planlama ve tasarım
sürecinde görünmez olmaktadır. Bu çalışma, ilgili araştırma ve projeleri
incelemekte, sınıflandırmakta, kent plancı ve tasarımcılara, kentin inşa
edilen çevresiyle çocukların etkileşim ve bağlantısının kalitesini artırmada
yardımcı olacak başlıca faktörleri analiz etmektedir. Binaların yüksekliğinin,
mimari yapılara çocuk erişiminin, yapıların yeşil alanlarla bütünleşmesinin,
oyun ortamının yaratılmasının, çocuk-dostu mekânsal kalıpların, mimarların
çocuklar ve yapılar arasındaki bağları geliştirmelerine yardım edebileceğini
ortaya koymaktadır. Böylelikle, çocuk-dostu kentlerin kalitesi de gelişebilir
sonucuna yer verilmektedir.
X
Nihan Saldıraner, “Havalimanlarında Karbon Salımının Azaltılması:
Antalya Örneği” başlıklı yazısında, havalimanlarında karbon salımının azaltılması
uygulamalarını sürdürülebilirlik yönetimi açısından incelemiş ve bu
konudaki uygulamaların kent bazında yaygınlaştırılmasına yönelik öneriler
geliştirmeye çalışmıştır. Çalışmada, Antalya Havalimanı örneği üzerinden
bir alan araştırması yapılmış ve yöntem olarak da havalimanı yöneticileriyle
birebir görüş meler ve doğrudan bilgi temini esas alınmıştır. Antalya
Havalimanı’nın karbon salımının azaltılması uygulamaları açısından en
iyi örneklerden biri olduğu vurgulanmış ve buradaki uygulamaların Antalya
kenti bağlamında yaygınlaştırılmasına yönelik önerilerde bulunulmuştur.
Duran Bülbül, “Türkiye’de Afet Yönetiminde Yerel Yönetimlerin Rolünün
Evrimi” başlıklı yazısında, yerel halkın ihtiyaçlarını, sorunlarını ve alınması
gereken önlemleri en sağlıklı biçimde tespit edip en hızlı şekilde uygulamaya
koyabilecek olan yönetsel birimlerin yerel yönetimler olacağı düşüncesinden
hareketle, yerel yönetimlerin afet yönetimi gibi önemli bir konuda
daha fazla yetkilendirilmesi sürecini konu edinmiştir. Çalışmada literatür
analizi ve mevzuat incelemesi yapılarak yerel yönetimlerin yetki ve görevleri
afet yönetim döngüsünün hem afet öncesi hem de afet sonrası safhaları için
incelenmiştir. Özellikle 2009 ve 2015’de değişen afet yönetimi mevzuatında
yerel yönetimlerin artan yetki ve görevlerine değinilmiştir. Bu bağlamda,
afet yönetiminde benimsenen anlayış çerçevesinde yerel yönetimlere aktif
görevler verilmesi olumlu ve gerekli bir gelişme olarak görülmüştür. Ancak,
özellikle yapılacak olan yatırımların/harcamaların yüklenmeye girişilmesinin
öncesinde ve sonrasında yerel yönetimlerin sıkı biçimde denetlenmesi
ihtiyacına işaret edilmiştir. Sonuç olarak, yerel yönetimlerin okullarda ve işyerlerinde
eğitimler ve tatbikatlar düzenlemesinin ve afet sonrası için civar
ilçe ve illerden acil müdahale ekiplerinin hazır bulundurulmasında merkezle
koordinasyon halinde olmasının önemine yer verilmiştir.
Ömer Faruk Bilbay ve Zehra Kurt, “Kentsel Su Sorunları ve Sürdürülebilir
Su Yönetimine Yönelik Yaklaşımlar” başlıklı yazılarında, dünya nüfusu
artış hızı ve yoğunluğunun kentsel alanlarda olduğu vurgusuyla, su kaynaklarının
su ihtiyacını karşılayamaması sorunsalını değerlendirmektedir. Çalışmada,
küresel ısınma, tatlı su kaynaklarının azalması, evsel ve endüstriyel
kaynaklı atıklarla su kaynaklarının kirletilmesi, kayıp ve kaçak oranının
artması, su israfı, altyapı eksikliğinden kaynaklı sorunlara değinilmektedir.
Bunun yanı sıra, yağmur nedeniyle taşkınlar ile yazın kent merkezinde su
Önsöz
XI
kaynaklarının kuruma noktasına gelmesi gibi kamu sağlığını doğrudan etkileyen
sonuçlarına dikkat çekilmektedir. Bir taraftan içme-kullanma amaçlı
tatlı su kaynaklarının azalması, diğer taraftan su kaynaklarının bilinçsiz
tüketimi ve kirletilmesi, su kaynaklarını korumayı ve gelecek kuşakların da
su kaynaklarından aynı miktar ve kalitede yararlanmasını amaçlayan sürdürülebilir
su yönetimi zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Çalışmada, kentsel
alanlarda yaşanan su sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik politikalar
sürdürülebilirlik ilkesi kapsamında incelenmektedir. Sorunlara neden
olan faktörler üzerinde durulup, sürdürülebilir su yönetim politikalarının
dünyada ve Türkiye’deki uygulamaları karşılaştırılarak, su yönetiminin
etkinlik düzeyi üzerine değerlendirilmelerde bulunulmaktadır.
Eser Ergönül, “Yerel Yönetimlerin Kişisel Su Tasarrufundaki Önemi: Dikili
Belediyesi Örneği” başlıklı yazısında, dünyada kullanılabilir tatlı su kaynakları
rezervinin çok sınırlı olması tespitinden hareketle, kişisel su tasarrufunun
su sorunu karşısında önemli bir politika aracı olabileceğini konu
edinmektedir. Türkiye’de su hizmetleri ağırlıklı olarak kamu sektörü tarafından
ve özellikle belediye yönetimlerince sunulmaktadır. Özellikle Türkiye’deki
toplam nüfus ve coğrafya açısından düşünüldüğünde, su yönetimi
konusunda 30 büyükşehir belediyesi en önemli aktörler olarak görülmektedir.
Zira 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu su hizmetini büyükşehir
belediyelerinin temel görevi arasında saymıştır. Bu çalışmada, İzmir Büyükşehir
Belediyesi sınırları içerisinde olan Dikili Belediyesi örneğinde, yeni büyükşehir
modeli öncesinde belediye yönetiminin girişimiyle uygulanan kişisel
su tasarrufu politikası örnek olay olarak incelenmiştir. Bu örneğin ortaya
koyduğu başarının ayrıntıları alan araştırması bulgularına dayalı olarak sunulmuş
ve gelecekte karşılaşılması muhtemel olan su krizi karşısında diğer
belediyelerin yapabilecekleri uygulamalar için öneriler getirilmiştir.
İrem Ece Akpınar, “Sürdürülebilir Kalkınmanın Şehirlere Etkisi
Trakya’da Bir İnci: Sakin Şehir Vize” başlıklı yazısında, günümüzde kent ve
çevre üzerinde ortaya çıkan ve küreselleşen olumsuz etkilere karşı İtalya’da
gelişen Sakin Şehir (Cittaslow) hareketi konu edinilmiş ve Türkiye’deki sakin
şehirlerden birisi olan Vize örneği incelenmiştir. Türkiye’de Sakin Şehir
hareketi 2009’dan beri hızlı bir şekilde yaygınlaşmakta ve küreselleşen çevre
sorunları karşısında alternatif bir şehir ve yaşam modeli olarak kendini göstermektedir.
Sakin şehirler, yaşanılabilir bir kentte en önemli konuların başında
gelen sürdürülebilirlik konusunu merkezine almaktadır. Bu çalışmada,
Önsöz
XII
Trakya’nın ilk sakin şehri olan Vize İlçesi’nin sakin şehir olma süreci ve sahip
olduğu yeterlilikler incelendikten sonra, ilçenin sürdürülebilir bir kent
modeli olup olamayacağı alan araştırmasından elde edilen bulgularla analiz
edilmiştir. Çalışmanın bulguları sakin şehir olmanın bir kente neler kattığını
ve kentteki aktörlerin bu konudaki duyarlılıklarının ve gelecek için beklentilerinin
neler olduğunu göstermektedir. Buradan hareketle, Türkiye’de
sayıları artan sakin şehirlerin sürdürülebilir kalkınma ve kent modeli olabilmesine
yönelik tespitler yapılmıştır.
Uğur Sadioğlu ve İbrahim Eseroğlu, “Kentsel Dönüşümde Kültürel Birikimin
Sürekliliği, Kimliğin Muhafazası ve Aidiyetin Geliştirilmesi: Konya-
Bedesten Örneği” başlıklı yazılarında, kentsel dönüşüm olgusunun koruma,
yenileme, sağlıklaştırma ve yeniden canlandırma gibi araçlarla, mekândaki
kültürel, mimari birikim ve toplumsal örüntüyü sürdürülebilir kılma işlevini
vurgulamaktadır. Kentsel dönüşüm çalışmalarının, olumlu-olumsuz sonuçlarına
dikkat çekip Konya-Bedesten Dönüşümü örneği üzerinden, fiziksel
yenileme, ekonomik mekânı canlandırma, kültürel birikimin sürekliliğini
sağlama, kimliğin korunması ve aidiyet geliştirme gibi amaçları gerçekleştirmede
kamu programı değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çerçevede, Mevlâna
Kültür Vadisi Projesi’nde, bu büyük ölçekli ticari işlev taşıyan dokunun dönüşümü,
mekânın kullanımı ve yeni bir anlam kazanması sonuçlarının analiz
edilmesi için, alan araştırması yapılmış ve yerel aktörlerin değerlendirmeleri
alınarak örnek olay incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, Konya-Bedesten
kentsel dönüşüm örneğinde kültürel birikimin sürekliliğine katkı sunulabileceği,
yerel kimlik muhafazası noktasında bir hassasiyet kaygısı güdüldüğü,
ancak geleceğe dönük bir kimlik ya da aidiyet geliştirme hususunda
sorun olduğu gösterilmektedir.
Yukarıda özetlenen onbeş bölümü kapsayarak, Hacettepe Üniversitesi Yerel
Yönetimler Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (HÜYAM) bir akademik
faaliyeti olarak hazırlanan ve Hacettepe Üniversitesi tarafından yayımlanan
bu kitabın kent ve çevre yönetimi yazınına katkıda bulunması ümit
edilmektedir.
Kitabın mutfak çalışması olarak kabul edilebilecek I. KENTFOR’a (Kent
ve Çevre Yönetimi Forumu) katılıp sunuşlarını yapan ve böylece Kitabın bölümlerini
oluşturmaya katkı sunan Yazarlara, KENTFOR’un düzenlenmesinde
emeği geçen tüm Meslektaşlarımıza, kitap bölümlerinin değerlendirmelerini
yapan Hakemlere, kitabın oluşumuna kaynaklık eden KENTFOR’u
Önsöz
XIII
destekleyen Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi Yönetimi’ne ve kitabı
yayınlayan Hacettepe Üniversitesi Yönetimi’ne ve Hacettepe Matbaası
Personeline teşekkürlerimizi sunarız