24 research outputs found

    A Fear-Inducing Odor Alters PER2 and c-Fos Expression in Brain Regions Involved in Fear Memory

    Get PDF
    Evidence demonstrates that rodents learn to associate a foot shock with time of day, indicating the formation of a fear related time-stamp memory, even in the absence of a functioning SCN. In addition, mice acquire and retain fear memory better during the early day compared to the early night. This type of memory may be regulated by circadian pacemakers outside of the SCN. As a first step in testing the hypothesis that clock genes are involved in the formation of a time-stamp fear memory, we exposed one group of mice to fox feces derived odor (TMT) at ZT 0 and one group at ZT 12 for 4 successive days. A separate group with no exposure to TMT was also included as a control. Animals were sacrificed one day after the last exposure to TMT, and PER2 and c-Fos protein were quantified in the SCN, amygdala, hippocampus, and piriform cortex. Exposure to TMT had a strong effect at ZT 0, decreasing PER2 expression at this time point in most regions except the SCN, and reversing the normal rhythm of PER2 expression in the amygdala and piriform cortex. These changes were accompanied by increased c-Fos expression at ZT0. In contrast, exposure to TMT at ZT 12 abolished the rhythm of PER2 expression in the amygdala. In addition, increased c-Fos expression at ZT 12 was only detected in the central nucleus of the amygdala in the TMT12 group. TMT exposure at either time point did not affect PER2 or c-Fos in the SCN, indicating that under a light-dark cycle, the SCN rhythm is stable in the presence of repeated exposure to a fear-inducing stimulus. Taken together, these results indicate that entrainment to a fear-inducing stimulus leads to changes in PER2 and c-Fos expression that are detected 24 hours following the last exposure to TMT, indicating entrainment of endogenous oscillators in these regions. The observed effects on PER2 expression and c-Fos were stronger during the early day than during the early night, possibly to prepare appropriate systems at ZT 0 to respond to a fear-inducing stimulus

    A first update on mapping the human genetic architecture of COVID-19

    Get PDF
    peer reviewe

    Auditing Prenciples

    No full text

    Denetçi bağımsızlığının kuvvetlendirilmesi üzerine iki öneri

    No full text
    Denetçinin bağımsızlığı üçüncü kişilerin güvenilir finansal bilgiler almak istemeleri sonucu önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmanın amacı, denetçinin bağımsızlığının meslek için yegane konu olduğunu vurgulamak ve bağımsızlığın kuvvetlendirilmesi üzerinde açık görüşlerin neler olduğunu ortaya koymaktır. Denetçinin bağımsızlığı konusu ilk olarak 1933 yılında ve 1934 yılında Federal Güvenlik Yasası'nda mevcut bir hükümle ele alınmıştır. Önceleri gelişigüzel üzerinde durulmuşsa da sonraları bu konunun denetim uygulamaları ile de ortaya çıkan önemi göstermiştir ki; bağımsızlık, yönetim kadrosu, yöneticiler ve finansal grupların hakları açısından çok önemlidir. Yönetim, hileler ve muhasebe hataları, amirler ise daha çok yasal kar payı ödemelerinin yapılabilmesi için gerekli fonun sağlanması ile ilgilenirler. Kamuoyuna iletilen genellikle kurumların karlarına ilişkin kayıtlar ile hisse senetleri ve tahvillerin fiyatlarını gösteren belgeler olmaktadır. Kurum yöneticileri bazen kar paylarını sermayeye ilave etmek durumunda kalabilirler. Böylece, kar ve zarar hesabının doğru olarak saptanması ve sonucun sermayeye ilave edilmesi gerekli olsa bile kann ancak belirli bir kısmı sermayeye·ilave edilebilir ve yasal olarak dağıtılması gereken kısım ortaklara dağılır. Bu hesaplamaların doğru olarak yapılıp yapılmadığının araştırılması ve ortaklar aleyhine bir durumun olmaması için denetçiler tarafından bu konunun incelenmesi oldukça yaygındır. 1890 larda işletmelerin birleşmeleri olgusu denetimi içe dönük olarak kullanma eğilimini yaratmıştır. Kurumların birleşmeleri sırasında bilançoların denetlenmesi ve gerekli verilerin sağlanması, çoğu zaman kurum sahiplerinin menfaatlerine uygun biçimde yapılmıştır. Bağımsızlık hakkı ve denetçinin hakları gözönüne pek alınmamış ve işletmelerin menfaatleri ve itibarı finansal gruplar karşısında daha ön planda tutulmuştur. 1933 yıllarında her ne kadar temettü kayıtlarına aş'ırı önem verilmişse de, bazı ileriyi görebilen işletmeler kısaltılmış bilançolar yanında kan veren, kar ve zarar hesabına da yer vererek ek finansal bilgi vermeyi uygun bulmuşlardır. Bu bilgiler her zaman denetlenmiş değildirler. Ancak, bankerlerin de bulunduğu bazı kredi görüşmelerinde denetlenmiş bilançoların sunulması istenmiştir. Bu gelişmelerle beraber genel kabul görmüş muhasebe prensipleri açıklanmış ve Serbest Muhasebe Uzmanlarının önemli fonksiyonu olan onay yetkisi kendilerine verilmiştir. Ocak 1933 kararları onay yetkisi bakımından yol gösterici olmuş ve daha sonra 1 Temmuz 1933'te New York Menkul Kıymetler Borsasının yaptığı bir açıklama ile borsa listelerinde işletmelerin yer alabilmesi ancak finansal tablolarının denetlenmiş olması şartı ile mümkün olabileceği karar altına alınmıştır. 1932'de Fortune adlı bir dergide yer alan bir makalede, New York Menkul Kıymetler Borsası'na kayıtlı kurumların sadece üçte ikisinin de netlenmiş olduğu ileri sürülmektedir. Şüphesiz, bu girişimler halka açık kurumların devlet lehine güvenilir bilgiler sunmasını sağlamıştır. 1933'de Federal Güvenlik Yasası' nda devlet menfaatleri en yüksek düzeyde tutulacaktır hükmü yer almıştır. Böylece, yatırımcının menfaatleri de açıkça korunmuş olmaktadır

    Auditing principles, 4th.ed/ Stettler

    No full text
    xv, 845 hal.; 23 c

    Auditing principles

    No full text
    Indeks *** *** Bibliografi hlm.xv, 845 hlm. :il. ;23 cm

    Auditing principles, 4th.ed/ Stettler

    No full text
    xv, 845 hal.; 23 c

    Systems based independent audits 2/E

    No full text

    Accounting systems for management control,

    No full text
    Mode of access: Internet
    corecore