31 research outputs found

    Serum Zinc, Iron and Copper Concentrations in Dogs Infected with Hepatozoon canis

    Full text link
    In Turkey, canine hepatozoonosis is an emerging infection with a large number of cases detected during the past five years. In the present study, serum zinc, copper and iron concentrations of dogs infected with Hepatozoon canis were measured for the first time. Compared to the controls (n = 10), serum zinc and iron concentrations in infected animals (n = 14) decreased significantly (p p p Hepatozoon canis infection may cause alterations in serum zinc iron and copper concentrations. Furthermore, in the treatment of infected animals addition of zinc and iron to the ration of infected animals should be taken into consideration

    The effects of Meloxicam application on quality of life and development in calves

    Get PDF
    Although it is stated that there is an increase in calf loss rates at the global level and especially in modern dairy farms, this issue, which is an international animal welfare issue, has not been adequately defined at the national, large farm, or small farm level in most developing Countries. The rate of calf deaths before, during, and after birth is between 2–20% in heifers and cows. Previous studies showed that 75% of deaths occur during birth or within the first hour after birth, 10% before birth, and 15% within 48 hours after birth. This study aimed to determine the effect of Meloxicam administration on the quality of life and development of calves. An experimental method was used to achieve the aim of this research. A total of 60 Holstein calves, 30 in the experimental group and 30 in the control group, were included in the study for the study group. MELOXICAM (0.5 mg·kg-1) was administered to the mother cow and the calf immediately after birth, 2 days before the expected delivery. In this study, an 8 week process was passed to collect the data. It was concluded that Meloxicam did not affect the BHBA values of maternal cows. No calves died from pneumonia and diarrhea–related diseases after being treated with Meloxicam. From the total protein and total albumin values of the calves, it was concluded that Meloxicam did not affect the protein ratio, but did affect the albumin ratio. It was concluded that Meloxicam application increased the vital activity of calves

    Expression and localisation of galectin-3 in invasive ductal breast carcinoma

    Get PDF
    Galektinler küçük moleküler ağırlığı olan, fonksiyonları için kalsiyuma ihtiyaç duymayan, hücre büyümesi, aktivasyonu, hücre-hücre ve hücre ekstrasellüler matriks (ECM) etkileşimlerinde rol oynayan, karsinoembriyojenik antijene ve laminine bağlanabilen bir protein ailesidir. Bu ailenin bir üyesi olan galektin-3 yaklaşık 30-kD molekül ağırlığında -galaktoza spesifik bir proteindir. Kanser gelişimindeki rolü tam olarak bilinmemekle birlikte neoplastik oluşumlar ve metastaz ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada 16 adet memekarsinomunda galektin-3'ün ekspresyonu ve lokalizasyonu araştırıldı. Galektin-3'e karşı uyarılmış poliklonal antikorlardan yararlanılarak immunblot ve immunhistokimya teknikleri kullanıldı. ımmunoblot çalışmalarında molekül ağırlıkları farklı beş protein içeren bir standart eşliğinde yürütülen doku ekstraktlarında yaklaşık 30-kD'luk mesafede tek bir bandın varlığı saptandı. ımmunohistokimyasal çalışmalarda ise galektin-3'ün özellikle duktus epitel hücreleri ile bağ dokuda ve bağdoku da bulunan infiltratif özellikteki tümoral hücrelerde yerleşim gösterdiği tespit edildi. Ancak, galektin-3'ün aynı tip duktus epitel hücrelerde farklı şekilde eksprese edildiği görüldü. Reaksiyonun özellikle göç etmekte olan epitel hücrelerinde bulunduğu saptandı. Özellikle infiltre olmuş tümöral hücreler ile duktus lümenine düşen hücrelerin galektin-3'ü bol miktarda sentezlemeleri galektin-3'ünmemekarsinomunun gelişiminde önemli rolünün olabileceği fikrini vermektedir.Galectins are a family of low-molecular weight proteins which have calcium-independent functions such as cell growth, cell activation, cell to cell and cell to matrix adhesion including binding to arcinoembryonic antigens and laminin. Galectin-3 is a member of galectin family with 30-kD -galactoside-binding protein. Although the exact function of the galectin-3 in cancer development is unclear, galectin-3 expression is associated with neoplastic progression and metastatic potential. In this study, the expression and localization of galectin-3 was examined in 16 cases with invasive ductal breast carcinoma. Immunoblot analysis and immunoperoxidase staining was performed using, policlonal antibodies against galectin-3. In immunoblot analysis a single 30-kD band comigrated with the standard marker which contained five different proteins. In immunohistochemical analysis connective tissue, infiltrative tumor cells in connective tissue and ductal epithelial cells were the predominant areas of galectin-3 expression. However, this expression was different in ductal epithelial cells and staining was particularly evident in migrating ductal epithelial cells. Overexpression of galectin-3 in infilrating tumor cells as well as in those present in alveoli lumen has led to the conclusion that galectin-3 could play an important role in breast cancer development

    Determination of galactose residues in bovine fetal and adult pancreas by means of mistletoe lectin I

    Get PDF
    Fötal gelişimin normal seyri için farklı gruptan moleküller arasında şekillenen etkileşimler esansiyeldir. Özellikle glikokonjugatların (glikoproteinler, glikolipitler, proteoglikanlar vs.) yapısında bulunan karbonhidratlar ünitelerinin bazı spesifik proteinlerle interaksiyonları büyük önem taşımaktadır. Proteinlerin yapıtaşlarını oluşturan amino asitlerin yanı sıra karbonhidratların da yapılarında biyolojik bilgi taşıdıkları ve bunları önemli birçok fizyolojik olayın şekillenmesinde kullandıkları düşünülmektedir. Bu karbonhidrat rezidüleri spesifik proteinler (lektinler) tarafından tanınıp bağlanmakta ve içerdikleri biyolojik kod yine bu proteinler tarafından deşifre edilmektedir. Bitkisel lektinler hücreler ve dokulardaki karbonhidrat strüktürlerinin varlığının ve lokalizasyonunun araştırılmasında son zamanlarda sıkça kullanım alanı bulmaktadırlar. Biz bu çalışmada β-D-galaktoza spesifik bir lektin olan mistellektin I’in pankreastaki ligantlarının tespitine çalıştık. Bunun için biotin ile işaretlenmiş mistellektin I kullanıldı. Sonuç olarak, fötal gelişimin seyri sırasında reaksiyonların görüldüğü hücre çeşitlerinde ve reaksiyon yoğunluğunda devamlı bir değişkenliğin bulunduğu gözlendi.The course of accurate fetal developmental process is dependent upon the interplay of distinct epitopes on the molecular level. Among such factors, functional significance is increasingly attributed to the carbohydrate chains of cellular glycoconjugates. In addition to sequences of amino acids, carbohydrate structures apparently store biological information that is thought to be relevant for physiologically important processes. Such ligands, namely the carbohydrate part of cellular glycoconjugates, can be recognized by spesific proteins. Lectins from plants have gained a considerable popularity as histological reagents to examine the presence and distribution of defined carbohydrate structures in cells and tissues. In this report, we have focused on the bindingsites of β-galactoside-binding lectin from mistletoe in the pancreas. This lectin enabled us to asses the extent of the presence of respective binding sites in fixed sections from bovine fetal and adult pancreas. Specific binding was detected in fetal and adult stages. The intensity of the staining exhibited developmental regulation

    Prevalance of anemia among children

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada Balıkesir ilinde üniversite hastanesine başvuran olgularda anemi sıklığını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Hastanemiz çocuk sağlığı ve hastalıkları polikliniğine başvuran, kronik hastalığı olmayan, 563 olgu hastane kayıtlarından retrospektif olarak anemi sıklığı açısından değerlendirildi. Bulgular: Hastanemize başvuran 563 olgunun 265 (%47,1)’i kız, 298 (%52,9)’i erkekti. Yaş ortalamaları 5,9±4,2 (min 5 yıl, max 18) idi. Hemoglobin değerleri ortalama 12,5±1,2 mg/dl (min 8,3 max 18 mg/dl) idi. Ortalama eritrosit volümü (MCV) 78,9±5,7 fL (min; 56,9 max; 101,9) fL olarak tespit edildi. Kırmızı küre dağılım genişliği (RDW) ortalama %13,9±1,6 (min; %7,3 max; %31,3) olarak tespit edildi. Çalışmaya alınan 563 olgunun 117’sinde (%20,8) anemi bulguları saptandı, hastaların 35 (%6,2)’inde demir eksikliği anemisi tespit edildi. Sonuç: Anemi her yaşta görülmekle birlikte, en sık 2 yaş altı çocuklarda demir eksikliği nedeniyle gözlenmektedir. Aneminin büyüme, gelişme ve kognitif fonksiyonları etkilemesinden dolayı proflaksi ve tedavi için demir takviyesi yapılmadır.Objective: In this study, we aimed to determine the prevalance of anemia among patients at university hospital in Balıkesir City. Methods: 563 cases, without any chronic illness, who had been examined at outpatient pediatrics clinic of our hospital were retrospectically evaluated for the prevalence of anemia prevelance by perusing hospital records. Results: 265 (47.1%) of 563 cases who were consulted to our hospital were female and 298 (52.9%) were male. The mean age of the patients was 5.9±4.2 (5 mos-18 yrs) years. The mean hemoglobin value was 12.5±1.2 mg/dl (8.3-18 mg/dl). Mean corpuscular volume (MCV) was detected as 78.9±5.7 fL (56.9-101.9 fL). Mean red cell distrubition width (RDW) was 13.9±1.6 % (7.3-31.3%). Signs of anemia were present in 117 (20.8%), and iron deficiency anemia in 35 (6.2%) cases. Conclusion: Although anemia is common at all ages, it is mostly seen in children under two years old, due to iron deficiency. Anemia affects growth, development and cognitive functions. Thus iron supplementation is essential for prophylaxis and treatment

    Prevalance of anemia among children

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmada Balıkesir ilinde üniversite hastanesine başvuran olgularda anemi sıklığını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Hastanemiz çocuk sağlığı ve hastalıkları polikliniğine başvuran, kronik hastalığı olmayan, 563 olgu hastane kayıtlarından retrospektif olarak anemi sıklığı açısından değerlendirildi. Bulgular: Hastanemize başvuran 563 olgunun 265 (%47,1)’i kız, 298 (%52,9)’i erkekti. Yaş ortalamaları 5,9±4,2 (min 5 yıl, max 18) idi. Hemoglobin değerleri ortalama 12,5±1,2 mg/dl (min 8,3 max 18 mg/dl) idi. Ortalama eritrosit volümü (MCV) 78,9±5,7 fL (min; 56,9 max; 101,9) fL olarak tespit edildi. Kırmızı küre dağılım genişliği (RDW) ortalama %13,9±1,6 (min; %7,3 max; %31,3) olarak tespit edildi. Çalışmaya alınan 563 olgunun 117’sinde (%20,8) anemi bulguları saptandı, hastaların 35 (%6,2)’inde demir eksikliği anemisi tespit edildi. Sonuç: Anemi her yaşta görülmekle birlikte, en sık 2 yaş altı çocuklarda demir eksikliği nedeniyle gözlenmektedir. Aneminin büyüme, gelişme ve kognitif fonksiyonları etkilemesinden dolayı proflaksi ve tedavi için demir takviyesi yapılmadır.Objective: In this study, we aimed to determine the prevalance of anemia among patients at university hospital in Balıkesir City. Methods: 563 cases, without any chronic illness, who had been examined at outpatient pediatrics clinic of our hospital were retrospectically evaluated for the prevalence of anemia prevelance by perusing hospital records. Results: 265 (47.1%) of 563 cases who were consulted to our hospital were female and 298 (52.9%) were male. The mean age of the patients was 5.9±4.2 (5 mos-18 yrs) years. The mean hemoglobin value was 12.5±1.2 mg/dl (8.3-18 mg/dl). Mean corpuscular volume (MCV) was detected as 78.9±5.7 fL (56.9-101.9 fL). Mean red cell distrubition width (RDW) was 13.9±1.6 % (7.3-31.3%). Signs of anemia were present in 117 (20.8%), and iron deficiency anemia in 35 (6.2%) cases. Conclusion: Although anemia is common at all ages, it is mostly seen in children under two years old, due to iron deficiency. Anemia affects growth, development and cognitive functions. Thus iron supplementation is essential for prophylaxis and treatment

    İntrauterin oksitetrasiklin sağaltımı uygulanan metritisli ineklerde serum siyalik asit, total protein ve albümin düzeyleri

    Get PDF
    Serum total sialic acid, total protein and albumin concentrations in healthy cows and cows with metritis treated with local intrauterine therapy were measured. Twenty multiparous cows with metritis from a dairy herd were treated with a daily dose of 25 ml intrauterine injectable oxytetracycline solution (100 mg/ml) for three consecutive days. A significant reduction (p<0.001) of vaginal discharge following therapy were observed while this reduction could not be corraleted with mean serum sialic acid concentrations which were measured as 896 µg/ml in healthy cows and 1063,19 µg/ml before and 1053,40 µg/ml following the treatment. No difference were observed in serum total protein and albumin concentrations of healthy and sick cows.Bu çalışmada sağlıklı ve lokal intrauterin tedavi ile sağaltımı yapılan metritisli ineklerde serum total siyalik asit, total protein ve albümin düzeyleri ölçüldü. Bir sütçü işletmedeki 20 metritisli ineğe enjektabl oksitetrasiklin solusyonu (100 mg/ml) günlük 25 ml dozda arka arkaya üç gün süreyle intrauetrin olarak uygulandı. Sağaltımı takiben klinik belirtilerde belirgin düzeyde azalma izlenirken (p<0.001) bu azalma serum siyalik asit düzeyleri ile korelasyon göstermedi. Ortalama serum siyalik asit konsantrasyonu sağlıklı ineklerde 896 µg/ml, metritisli ineklerde sağaltım öncesi 1063,19 µg/ml ve sağaltım sonrası 1053,40 µg/ml olarak belirlendi. Sağlıklı ve hasta ineklerde serum total protein ve albümin konsantrasyonlarında da farklılık görülmedi

    Analysis of Kappa-casein (?-casein) Gene of Associated with Milk Yield on Turkish Grey Cattle Breed

    No full text
    In the present study, kappa-casein (?-casein) gene related to milk yield were analysed in Turkish Grey steppe Grey cattle breeds. The blood samples used in the study were taken from 88 pure Turkish Grey steppe cattle breed at the Bandirma Sheep Research Station. Genomic DNA was isolated from blood samples taken. Polymerase chain reaction (PCR) was employed to amplify the ?-casein fragments from each genomic DNA sample. These fragments obtained were sequenced. Sequence analyses proved that there are A1, B, G2 and H alleles of ?-casein gene in Grey cattle breeds B allele frequency correlated with high milk yields of ?-casein gene (0.23) was relatively low in Grey cattle breed. A1 and H alleles of bovine ?-casein gene detected here were defined in Bos indicus and G2 allel of bovine ?-casein gene also determined in this study was reported to be found in Bos grunniens. These results indicate that there may be a relationship between Grey cattle breed (Bos taurus) and both Bos indicus and Bos grunniensBu çalışmada, Boz ırk sığırlarda süt verimi ile ilişkilendirilen kappa-kazein geninin (?-kazein) analizi yapılmıştır. Çalışma kapsamında, Bandırma Koyunculuk Araştırma İstasyonunda bulunan 88 adet saf Boz ırk sığırdan kan örnekleri alındı. Alınan kan örneklerinden genomik DNA izole edildi. Daha sonra Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) kullanılarak her bir genomik DNA örneğinden ?-kazein fragmanları çoğaltıldı. Elde edilen bu fragmentler dizilendi. Dizilerin analizi sonucunda, ?-kazein geni için A, A1, B, G2 ve H allelleri tespit edildi. Yüksek süt evrimi ile ilişkilendirilen ?-kazein geninin B allelinin Boz ırk sığırlarda (0.23) düşük olduğu tespit edildi. ?-kazein genin A1 ve H allelleri Bos indicus'ta ve G2 alleli ise Bos grunniens'te tanımlanmıştır. Bu durum, Boz ırk (Bos taurus) sığırların Bos indicus ve Bos grunniens sığırlarla bir bağlantısının olduğunu göstermektedir
    corecore