7 research outputs found

    Bruksizmin tanı ve tedavisinde güncel yaklaşımlar

    Get PDF
    Bruksizm, çiğneme ve öğütme gibi fonksiyonel bir amaç olmaksızın dişlerde gerçekleştirilen sıkma ve/veya gıcırdatma hareketinin adıdır. Etiyolojide genel olarak morfolojik, psikolojik ve parafonksiyonel faktörler suçlanmaktadır. Ancak subjektif olması yönüyle bruksizm tanısında dünya genelinde kabul görmüş ortak bir görüş bulunmamaktadır. Bruksizm uyku esnasında veya uyanıkken gerçekleşebilir. Uyku bruksizmi cinsiyete bağlı farklılık göstermezken, uyanıkken gerçekleşen bruksizm daha çok kadınlarda görülmektedir. Bruksizm, dişlerde fraktür ve aşınmalar, periodontal dokularda destek kaybı ve mobilite, çiğneme sisteminde ve orofasial bölgede ağrı ile temporomandibular eklem disfonksiyonu gibi problemlere yol açabilmektedir. Bruksizm tanısında temel olarak beş yöntem uygulanmaktadır. Bunlar; anket yöntemi, klinik gözlem, ağız içi apareyleri, çiğneme kaslarının elektromyografik analizi, polisomnografi (PSG)’dir. Bu yöntemlerin içinde PSG ile değerlendirme gold standart olarak kabul edilmesine rağmen belirli limitasyonları bulunmaktadır. Klinik gözlemde temel olarak diş aşınmaları ve yumuşak dokuda görülen değişiklikler izlenmektedir. Diş aşınmaları oluşumuna etki eden faktörlere göre abfraksiyon, atrizyon, korozyon ve abrazyon olarak adlandırılmaktadır. Aşınma derecesi fazla olan, dişin spesifik fonksiyonunu yapamadığı, ağrı ve hassasiyete sebep olduğu ve diş dokusundaki kaybın restorasyon gerektirecek seviyeye geldiği durumlar patolojik diş aşınması olarak adlandırılır. Bruksizmin etiyolojisindeki farklılıklar tedavilerinde de farklı yaklaşımlar gerektirir. Günümüzde bruksizm tedavi yaklaşımları; kişiye yönelik yaklaşımlar (bilişsel-davranışsal terapi), farmakolojik yaklaşımlar ve oklüzal yaklaşımlar olarak özetlenebilir. Bu çalışmanın amacı, bruksizmin güncel tanı ve tedavi prensiplerini sunmaktır.  Anahtar Kelimeler: Bruksizm, etiyoloji, diş aşınmalar

    Mandibular Morfolojik Değişiklikler: Yaş, Cinsiyet ve Diş Durumunun Etkileri

    No full text
    WOS:000441983900002Objective: This present study aimed to analzye the impact of age, gender and dental condition on remodeling of gonial and antegonial, condylar and ramus regions. We evaluated the changes in the antegonial angle (AGA), gonial angle (GA), antegonial depht (AGD), condylar height (CH), ramus width (RW) and ramus height (RH) in different age and dental groups on both genders. Materials and Methods: Approximately nine hundred and ten panoramic radiographs that were gathered were arranged into groups of age, dental status and gender. An evaluation of the GA, AGA, AGD, CH, RW, and RH was made. Results: There were no differences for CH in regard to gender, dental status and age groups on both sides (p0.05). Age influenced RW in females and on AGD in males (p0.05). Dental status influenced RW and AGA in females and on GA and RW in males (p0.05). Gender also effected the GA, RH, AGA and AGD (p0.05). Conclusion: The results of this study demonstrated that age, gender, and dental status influenced the remodeling of the gonial, antegonial, and ramus regions. This remodeling influenced specific regions in the mandible. A conclusion can be made to say that the differences that are related to gender, age and dental status can be linked with the variance in the masticatory activity throughout this region of the mandible. Since age, gender and dental status do not affect the CH, the significant changes in the length of CH can be considered to be signs of an abnormal situation.Amaç: Bu çalışmanın amacı yaş, cinsiyet ve diş durumunun gonial ve antegonial, kondil ve ramus bölgelerine etkilerini araştırmaktır. Her iki cinsiyette farklı yaş ve diş gruplarında gonial açı (GA), antegonial açı (AGA), antegonial derinlik (AGD), kondil yüksekliği (KY), ramus yüksekliği (RY) ve ramus genişliği (RG) değişikliklerini değerlendirdik. Gereç ve Yöntemler: Dokuz yüz on panoramik radyografi elde edildi ve bunlar yaş, diş durumu ve cinsiyete göre gruplandırıldı. GA, AGA, AGD, KY, RY ve RG analiz edildi. Bulgular: KY, her iki tarafta cinsiyet, yaş grupları ve diş durumuna göre fark göstermemekteydi (p0,05). Yaşın kadınlarda RG, erkeklerde ise AGD üzerine etkili olduğu bulundu (p0,05). Diş durumu kadınlarda AGA ve RG’yi etkilerken, erkeklerde GA ve RG üzerine etkili olduğu saptanmıştır (p0,05). Ayrıca cinsiyetin GA, RY, AGA ve AGD’yi etkilediği tespit edildi (p0,05). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları, gonial ve antegonial ve ramus bölgelerinin yaş, cinsiyet ve diş durumundan etkilendiğini (remodeling) göstermektedir. Bu remodeling, mandibuladaki spesifik bölgeleri etkilemektedir. Yaş, cinsiyet ve diş durumu ile ilişkili farklılıkların çene kemiğinin bu bölgesindeki çiğneme aktivitesindeki varyansla ilişkili olduğu sonucuna varılabilir. Yaş, cinsiyet ve diş durumu KY üzerinde bir etkisi olmadığından, KY uzunluğundaki önemli değişiklikler bazı anormal durumların bulguları olarak düşünülebilir

    Evaluation of the Effect of Different Voxel Resolutions in Determination of the Fenestration Type Periodontal Defects: An in Vitro Study

    No full text
    ÖZET Amaç: Periodontal defektlerin saptanmasında konik ışınlı bilgisayarlı tomografinin (KIBT)tanısal doğruluğu ve iki farklı voksel çözünürlüğünün in vitro periodontal defektlerin saptanmasınaetkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Necmettin Erbakan Üniversitesi Anatomi AnaBilim Dalı bünyesinde yer alan 10 kuru kafanın alveolar kemik bölgelerinde yer alan fenestrasyontipi defekt varlığı incelenmiştir. Daha sonra kuru kafalardan 0,160 mm ile 0,250 mm voksel çözünürlükteiki farklı KIBT taraması elde edilmiştir. Kuru kafalar üzerinden elde edilen verilerle ikifarklı voksel çözünürlüğündeki KIBT taramalarından elde edilen veriler istatistiksel olarak karşılaştırılmıştır.Bulgular: Analiz sonucuna göre fenestrasyon tipi defektlerin saptanmasında KIBT’ninher iki voksel çözünürlüğünde de %100’e yakın duyarlılığa sahip olduğu belirlenmiştir. Sonuç: KIBTtaramalarında kullanılan ışınlama parametreleri hastanın alacağı radyasyon dozu ve tarama zamanınıetkileyeceğinden, çalışmamızda elde ettiğimiz veriler ışığında yapacağımız taramalarda öncelikliolarak voksel boyutunu baz almak yerine radyasyon dozunu azaltmak için olabildiğince küçükgörüntüleme alanı seçimi yapılması önerilmektedir.ABSTRACT Objective: The aim of this study was to evaluate the diagnostic accuracy of cone beamcomputed tomography (CBCT) and the effect of two different voxel resolutions on the detection ofin vitro periodontal defects. Material and Methods: The fenestration type defects located in thealveolar bone regions of 10 dry skulls which provided in The Department of Anatomy of NecmettinErbakan University were investigated. Then, two different CBCT scans were obtained from thedry skulls in the resolution of 0.160 mm and 0.250 mm. The data obtained from the CBCT scans attwo different voxel resolutions given through the dry skulls were statistically compared. Results: Accordingto the results of analysis, it was determined that CBCT has sensitivity close to 100% in bothvoxel resolutions in detection of fenestration type defects. Conclusion: Since the irradiation parametersused in CBCT scans affect the patient's radiation dose and screening duration, it is recommendedto use the smallest possible field of view firstly to reduce the radiation dose, rather thanvoxel size

    Knowledge on dental specialties among dental patients who referred to a dental faculty

    No full text
    Amaç: Bu çalışmanın amacı Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ne başvuran hastaların diş hekimliği uzmanlık alanları konusundaki bilgi düzeylerini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Hastaların diş hekimliği uzmanlık alanları konusundaki bilgi düzeylerini değerlendirmek amacıyla hazırlanan anket, lise ve üzeri eğitim durumuna sahip, tamamı internet kullanıcısı olan 1000 hasta ve fakültemizde farklı birimlerde görevli diş hekimi olmayan 38 çalışana uygulanmıştır. Karşılaştırmalar için ki-kare testi uygulanmış olup, önemlilik derecesi p0,05 olarak ele alınmıştır.Bulgular: Hastaların en fazla doğru yanıtladıkları uzmanlık alanı ağız, diş ve çene radyolojisi (%62,9), en fazla yanlış yanıt verdikleri uzmanlık alanı periodontoloji (%41) olurken, yakın çevrede diş hekimi olmasının ve medeni durumunun verilen cevaplar üzerinde etkisi olmadığı gözlenmiş (p0,05); cinsiyet, eğitim durumu, gelir düzeyi, diş hekimi ziyareti sıklığı parametreleri ile verilen cevaplar arasında anlamlı farklılıklar saptanmıştır (p0,05).Sonuç: Diş hekimliği fakültesine başvuran bireylerde başta Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi olmak üzere sırasıyla Çocuk Diş Hekimliği, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ve Ortodonti diğer uzmanlık alanlarından daha fazla doğru bilinme oranına sahiptir. Bu bilgi toplum genelini yansıtmamakla birlikte gelecekte daha geniş kitlelerle yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardırAim: The aim of this study was to evaluate the knowledge on dental specialties among patients who referred to the Faculty of Dentistry, Necmettin Erbakan University.Materials and Method: A questionnaire regarding the knowledge of patients about dental specialties was applied on 1000 patients, all of which were internet users, with high school and/or upper education level, as well as 38 staff from different units. Chi-square test was used for comparisons with a significance level at p0.05.Results: The most well-known dental specialty was Oral and Maxillofacial Radiology (62.9%), while the least known dental specialty was Periodontology (41%). In terms of having a dentist friend/family member and marital status, there were no significant differences between the answers (p0.05) whereas significant differences were found between the answers in terms of gender, frequency of dental visit and level of education and income (p0.05).Conclusion: Oral and Maxillofacial Radiology, followed by Pedodontics, Oral and Maxillofacial Surgery and Orthodontics, were found to be the most known specialties among dental patients who referred to the Faculty of Dentistry. Data gathered from this study does not reflect the general society and future studies on larger scales are neede

    Sabit Protezin Kondilin Trabeküler Yapısına Etkisinin Değerlendirilmesi: Radyografik Doku Analizi

    No full text
    Objective: The point of this research was to assess impact of the fixed prosthesis on the trabecular structure of condyle using fractal analysis (FA). Material and Methods: In this retrospective research, 100 dental panoramic radiographs of males and females taken for routine dental examination of patients between 30-44 years who are utilizing unilateral fixed prosthesis were chosen. Regions of interest (5050 pixels) were selected within the cortical boundary of the mandibular condyle, and the fractal dimension (FD) was calculated using the box-counting method with ImageJ version 1.48. Results: The mean age was 37.780.44 years. The mean FD was 1.260.12. There was no statistically significant difference between the right and left condyles on both genders for FD values (p0.05). It was found that a significant difference in FD values between males and females (p0.01). Males had greater FD values than females. Whereas the mean FD value was 1.210.19 in females, the mean FD value of males was 1.320.08. A positive significant correlation was found between age and FD values for both condyles (p0.05). Conclusion: The findings of this study showed that the use of fixed prosthesis had no effect on the trabecular structure of the condyle. The FD value decreased with age, especially in females. Radiographic findings should be supported electromyographic results to clarify the relationship between masticatory activity and mandibular remodeling in this region.Amaç: Bu araştırmanın amacı sabit protezin kondilin trabeküler yapısına olan etkisini fraktal analiz (FA) kullanarak değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Bu retrospektif araştırmada, rutin diş muayenesi için alınmış dental panoramik radyografisi olan hastalar arasından 30-44 yaş arasında olan ve tek taraflı sabit protez kullanan 50 kadın ve 50 erkek birey, toplam 100 kişi seçildi. İlgilenilen bölgeler (50 x 50 piksel), mandibular kondilin kortikal sınırları içinde seçilmiştir ve fraktal boyut (FB), ImageJ versiyon 1.48 olan kutu sayma yöntemi kullanılarak hesaplanmıştır. Bulgular: Yaş ortalaması 37,780,44 yıl idi. Ortalama FB değeri 1,260,12 idi. FB değerleri için her iki cinsiyette sağ ve sol kondiller arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu (p0,05). Erkekler ve kadınların FB değerleri arasında anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p0,01). Erkeklerin FB değerleri kadınlara göre daha fazlaydı. Kadınlarda ortalama FB değeri 1,210,19 iken erkeklerin ortalama FB değeri 1,320,08 idi. Her iki kondil için de yaş ve FD değerleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulundu (p0.05). Sonuç: Bu çalışmanın bulguları sabit protez kullanımının kondilin trabeküler yapısına bir etkisi olmadığını göstermiştir. Özellikle kadınlarda FD değeri yaşla birlikte azalmaktadır. Bu bölgedeki çiğneme aktivitesi ile mandibular remodeling arasındaki ilişkiyi netleştirmek için radyografik bulgular, elektromiyografik sonuçlarla desteklenmelidir

    Unusual enlargement of genial tubercle on cone beam computed tomography (CBCT): Case report

    No full text
    Enlargement of the genial tubercles, a group of four tubercles located at the inner part of symphysis menti, is very rare especially in dentulous patients. These may lead to problems in speaking, chewing, swallowing and further rehabilitation of thetotal prosthesis. A 39-year-old female patient was referred to the clinic for the assessment of general dental examination.The patient had difficulty in speaking and swallowing. When the floor of the oral cavity was examined, a bony expansionwas detected on the lingual surface of the mandibular symphysis region. Panoramic radiography and cone beam computedtomography (CBCT) were performed. When images were evaluated, enlarged genial tubercle was observed only in CBCT butnot in panoramic radiography. The patient was operated under general anesthesia and the enlarged genial tubercle wascompletely removed. In the post-operative period, speech and swallowing difficulties ceased to exist. To our knowledge,there is no other case reported with such long genial tubercles (22 mm) especially in a dentulous patient. We conclude CBCTis very useful in the diagnosis of enlarged genial tubercle exostosis and planning of the surgical procedure

    Oral Research Presentations

    No full text
    corecore