40 research outputs found

    Deneysel siyatik sinir yaralanmasında betametazon ve sinir büyüme faktörünün sinir rejenerasyonuna ultrastrüktürel etkileri

    No full text
    TEZ6371Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2007.Kaynakça (s.71-73) var.xii, 74 s. : res. ; 29 cm.Periferik sinir yaralanması dünyada ciddi sağlık sorunlarından birisidir. Yaralanma sonucunda özellikle sinir distalinde önemli yapısal değişiklikler meydana gelmektedir. Periferik sinir rejenerasyonunda çeşitli faktörlerin etkileri geniş olarak araştırılmıştır. Rejenerasyonda, schwann hücrelerinin primer rolleri yanında, eksojen olarak uygulanan nörotropinler, nörokinler ve bazı büyüme faktörlerinin de yararlı etkileri açıklanmıştır. Sinir dejenerasyonunda, sinir büyüme faktörü (NGF) gibi pek çok nörotropik faktörün sentezlenerek retrograd iletimle perikaryona ulaştırıldığı ve nöronda iyileştirici etkiyi başlattıkları kabul edilmektedir. Sunulan çalışmada, deneysel siyatik sinir yaralanmasında, NGF ve betametazon uygulamasının etkilerinin, footprint analizi, ışık ve elektron mikroskopi, histomorfometri ve biyokimyasal yöntemlerle araştırılması amaçlandı. Elli adet erkek Wistar sıçan random olarak, sağlam grup, deney kontrol grubu, NGF tedavisi uygulanan grup, betametazon tedavisi uygulanan grup, NGF+betametazon uygulanan grup olmak üzere beş gruba ayrıldı. Sağlam grup dışındaki hayvanların sağ siyatik sinirlerinde ezilme tipi yaralanma yapıldı Betametazon, operasyondan hemen sonra, betametazon grubu ve NGF+betametazon tedavisi uygulanan gruptaki hayvanlara subkütan yolla perioperatif bölgeye, 8 saat aralıkla 1 gün süreyle verildi. NGF ve NGF+betametazon tedavisi uygulanan gruba operasyondan hemen sonra NGF-? subkütan yolla perioperatif bölgeye 14 gün boyunca enjekte edildi. Operasyonu takiben 7, 14, 21, 28, ve 35. günlerde footprint analizleri yapıldı. Operasyondan 6 hafta sonra, tüm gruplardan elde edilen sinir doku parçalarında, malondialdehit (MDA) seviyesi ve superoksit dismutaz (SOD) aktivitesi ölçüldü, ışık, elektron mikroskobik ve histomorfometrik değerlendirmeler yapıldı.Peripheral nerve injuries are important health problem in the world. Injury of a peripheral nerve leads to degeneration of distal nerve stump. Several neurotrophic agents have been evaluated for their efficacy in nerve injury. Furthermore, beneficial effects of neurotrophins, neurokines and some growth factors on the peripheral nerve injury were reported. After nerve degeneration, many of neurotrophic factors such as nerve growth factor (NGF), are synthesised in tissues and delivered to the neuronal soma via retrograde transport where they exert a trophic effect. In this study, the effects of NGF and betamethasone on the rat sciatic nerve crush injury were examined by footprint analysis, light and electron microscopic, histomorphometric and biochemical methods. Fifty male Wistar rats were divided into five groups as intact, control, received NGF treatment, betamethasone treatment and NGF+betamethasone treatment. Nerve crush injury was performed on right sciatic nerve of the animals except the intact group. Immediately after injury, betamethasone was subcutenaously injected perioperative zone to the betamethasone and NGF+betametasone treatment groups three times during the first day. NGF-? was subcutenaously injected perioperative zone to the NGF and GF+betamethasone groups for 14 days. Footprint analysis was made on 7, 14, 21, 28 and 35 days following the operation. After 6 weeks, sciatic nerve tissue samples were obtained and the levels of malondialdehyde (MDA) and superoxide dismutase (SOD) activity were measured. In addition, light and electron microscopic and histomorphometric evaluations were carried out. The structures of nerve fiber were seen normal in intact group. Most of the nerve fibers were revealed degeneration of the axon and myelin sheaths, separation of myelin lamellae and disintegration of axonal structures in control group. Additionally, numerous macrophages were encountered among the nevre fibers. Although some of these findings were also seen in NGF and betamethasone treatment groups, many of the nerve fibers were exhibited normal structures. Moreover, increase of MDA levels and decrease of SOD activities were found in control group. It was interesting that decrease of MDA levels and ncrease of SOD activities and significant motor functional recovery were observed in NGF+betamethasone received group. Furthermore, the number of the myelinated nerve fibers, axon diameter and myelin thickness were significantly greater in combined treatment group.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No:TF2005YL1

    Effects Of Combined Treatment Of Minocycline And Methylprednisolone On The Expression Of Tumor Necrosis Factor Alpha And Interleukine-6 In Experimental Spinal Cord Injury.

    No full text
    TEZ10165Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2013.Kaynakça (s. 130-141) var.xv, 142 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm.Spinal kord yaralanması (SKH), direkt mekanik travmaya bağlı olarak nöral dokunun zedelenmesi ile sonuçlanan primer yaralanma ve bunun tetiklediği sekonder hasar mekanizmalarını içerir. SKH’nı takiben ilk 24 saatte, TNF-? ve IL-6 gibi proenflamatuvar mediyatörler lezyon alanında yükselmekte ve sekonder hasarlardan sorumlu tutulmaktadırlar. Günümüzde önemli bir sağlık problemi olan SKH’nın bugün için kabul edilen üniversal bir tedavisi olmamakla birlikte, bir glukokortikoid olan metilprednizolon (MP), antienflamatuvar ve antiödematöz etkilerinden dolayı tedavide yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte metilprednizolon tedavisinin tek başına yeterli olmadığı ve etki mekanizmalarının da hala tam olarak açıklığa kavuşmadığı bilinmektedir. Son yıllarda, tetrasiklin türevi bir antibiyotik olan minosiklinin MSS yaralanmalarında nöroprotektif etkiye sahip olduğu rapor edilmiş olmakla birlikte, minosiklinin koruyucu etkileri ile ilgili çalışmalar da sınırlı sayıdadır. SKH’nı takiben sekonder hasarın ilerlemesine neden olan TNF-? ve IL-6 sitokin ekspresyonlarının, hücresel dağılımı ve lezyon alanında ortaya çıkış sürelerinin birlikte gösterildiği bir çalışmaya bugüne kadar literatürde rastlanmamıştır. Bu nedenle çalışmamızda, deneysel spinal kord yaralanması sonrası TNF-? ve IL-6 ekspresyonlarına, MP ve minosiklin tedavisinin tek başına ve kombine etkilerinin, immünohistokimyasal, elektron mikroskobik ve biyokimyasal yöntemlerle araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla 78 adet Wistar cinsi erkek sıçan, herhangi bir cerrahi işlem yapılmayan kontrol grubu, spinal kord T2-T7 segmentleri arasında yalnızca laminektomi oluşturulan sham operasyon grubu ve T2-T7 arasında klip kompresyon yöntemi ile SKH oluşturulan deney grubu olmak üzere 3 gruba ayrıldı. SKH'nı takiben deney grubunda yer alan hayvanlar da kendi aralarında; spinal kord hasarı oluşturulduktan sonra yalnızca serum fizyolojik verilen deney kontrol grubu; spinal kord hasarını takiben MP tedavisi uygulanan grup; minosiklin tedavisi uygulanan grup ve MP+minosiklin kombine tedavisi uygulanan grup olmak üzere 4 alt gruba ayrıldı. Tüm sham ve deney gruplarından spinal kord doku örnekleri yaralanmayı takiben 24. ve 72. saatlerde elde edilerek, ışık ve elektron mikroskobik, immunohistokimyasal ve biyokimyasal yöntemlerle değerlendirildi. Değerlendirmeler sonucunda, TNF-? ekspresyonunun, 24. saatte deney kontrol grubunda yükseldiği, MP tedavisi alan grup ile kombine tedavi alan gruplarda anlamlı olarak azaldığı belirlendi. IL-6 ekspresyonun, 24. saatte deney kontrol grubunda yükseldiği, kombine tedavi alan grupta anlamlı olarak azaldığı gösterildi. Yaralanmadan 72 saat sonra bütün gruplarda her iki sitokinin ekspresyonunun azalmış olduğu dikkati çekti. Işık ve elektron mikroskobik.Spinal cord injury (SCI) includes primary injury that is resulted in neural tissue damage due to the direct mechanical trauma, and secondary injury mechanisms which are induced by primary injury. In the first 24 hours following SCI, pro-enflammatory mediators such as TNF-? and IL-6 increase at the lesion site and play important role in secondary tissue damage. SCI is an important health problem and there is no universal treatment protocol for it today. MP is an important glucocorticoid and it has been using for the treatment of SCI because of its anti-inflammatory effects. However, MP is not effective alone for the treatment of SCI and it’s mechanisms and beneficial effects are not clear. In recent years it has been reported that minocycline which is a tetracycline-derived antibiotic has neuroprotective effects on central nervous system trauma. But there are limited studies on minocycline’s effects on SCI. Furthermore, there is no research on the cellular distrubition and localization of TNF-? and IL-6 after SCI. Seventy eight wistar rats were divided into 3 main groups as intact control group; they did not receive any operation, sham operation group; we created laminectomy on T2-T7 levels of spinal cord, and experimental control group received spinal cord compression injury. Following injury the experimental control group subdivided into 4 groups as: control group, which did not receive any drug administration, methylprednisolone treatment group; they received MP following injury, minocycline treatment group; they received minocycline following injury and, MP+Minocycline combined treatment group; a combination of MP and minocycline were administered to these rats. Tissue samples were obtained from all groups at 24 hours and 72 hours after injury for light and electron microscopic, immunohistochemical and biochemical examinations. We found an increase in TNF-? levels in experimental control group at 24th hour. We also found that there were a significant decrease in TNF-? expressions in MP treatment group and MP+minocycline combined treatment group at 24 hours after injury. We observed an increase on IL-6 levels at 24th hour in experimental control group, on the other hand, in combined treatment group there were a significant decrease in IL-6 levels at the same time. It was remarkable that both cytokine’s levels were decreased in all groups at 72 hours after injury. We found structural degenerations in neurons, glia cells and axons in the SCI groups of the light and electron microscopic examinations. We also found that MP was more effective than minocycline when we compared the treatment groups. However, the ultrastructure of the cells were well preserved in MP+Minocycline combined treatment group when compared with other injury groups. Furthermore when we compared all the groups, in combined treatment.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: TF2010D7

    Fare oositlerinde vitrifikasyonun partenot gelişimine etkisinin ince yapı düzeyinde değerlendirilmesi

    No full text
    Giriş: Vitrifikasyon, oositlerin dondurularak saklanabilmeleri için son yıllarda sık kullanılan bir yöntemdir. Özellikle, IVF sırasında tek embriyo transferinin giderek yaygılaşması, sonraki sikluslarda kullanılmak üzere fazla oositlerin embriyo haline getirildikten sonra dondurulmaları yerine oosit halindeyken dondurulmalarının ya da kanserli kadınların kemoterapi öncesi oositlerinin dondurularak saklanmasının belirli bazı sosyal, legal ve etik engelleri ortadan kaldırabileceği dikkate alındığında, önemi daha da artmaktadır. Ancak günümüzde hala vitrifikasyon sonrası çözdürülmüş oositlerin taze oositlere göre embriyo gelişiminde ne kadar başarılı olduğu tartışma ve araştırma konusudur. Gereç ve Yöntem: Sunulan çalışmada over indüksiyonu sonrası eş koşullarda toplanan 81 adet sağlıklı ve olgun (M II) fare oositleri rastgele seçimle iki gruba ayrıldı, 1. gruptaki oositler vitrifiye edilerek saklandı ve belli bir süre sonra çözdürülerek partenot üretiminde kullanıldılar. 2. grupta ise taze oositler doğrudan partenot üretiminde kullanıldılar. Böylece partenot gelişim başarısı dikkate alınarak, vitrifikasyonun oositler üzerindeki etkinliği, iki farklı gruptaki partenotların gelişim potansiyelleri ve ince yapı düzeyindeki morfolojik özellikleri gözlenerek tartışıldı. Bulgular: Gerek ışık mikroskobik gelişim takipleri, gerekse ince yapısal özellikleri değerlendirildiğinde; vitrifikasyon sonrası gelişen partenotların, mitokondria ve lipid damlacıklarının sayıca azalması, multiveziküler cisimcik ve miyelin yapıların artması gibi metabolik aktivitelerin sınırlandığını gösteren dejenerasyon belirtilerini daha kısa sürede gösterdikleri gözlendi. Tartışma: Sunulan çalışma, vitrifikasyon başarısının partenot gelişimi ve gelişen partenotların E.M. yöntemiyle değerlendirilmeleri açısından orijinaldir. Çalışmada hem vitrifikasyon, hem partenot üretimi hem de partenotların elektron mikroskobik takibi yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, vitrifikasyon tekniğinin ileri çalışmalar ile daha da geliştirilmesinin uygun olacağı sonucuna varılmıştır

    Erişkin sıçanlarda Genistein'in uterus üzerine olan etkilerinin mikroskobik düzeyde araştırılması

    No full text
    Amaç: Genistein, bitkilerde bulunan ve beslenme yolu ile alınan, östrojen reseptörlerine bağlanma kapasitesine sahip bir fitoöstrojendir. Postnatal dönemde Genistein‟e maruz kalan sıçanlarda östrus siklusun düzensizleştiği, fertilitenin azaldığı, over ve uterusta histopatolojik değiĢikliklerin geliĢtiği rapor edilmektedir. Yetişkin dişilerde Genistein‟in üreme sistemi üzerine olan etkileri konusundaki araĢtırmalar sınırlı sayıda bulunmaktadır. Sunulan çalışmada Genistein'in yetişkin sıçanlarda uterus üzerine olan etkilerinin mikroskobik düzeyde araştırılması amaçlanmıştır

    Effect of neuroprotective of O-Desulfate Heparin in Acute Spinal Cord İnjruy: An Experimental Study

    No full text
    The aim of study invastigating effects of Neuroprotective of O-Desulfate Heparin in Acute Spinal Cord Injury

    Deneysel spinal kord yaralanmasında miR-20a ve miR-125b ekspresyonlarının apopitoz ve enflamasyon üzerine etkileri

    No full text
    Objectives: The aim of the study was to determine the relationships between microRNA-20a and microRNA-125b expression and apoptosis and inflammation in a rat model of spinal cord injury (SCI) using microscopy, immunohistochemistry, and molecular biology. Methods: Sixty-one rats were divided into three groups: a control group that was not subjected to any operation; a sham-operated group; and an experimental group that was subjected to spinal cord compression. The experimental group was further subdivided into two subgroups: the experimental control group, which did not receive any drug treatment; and the methylprednisolone treatment group, which received 30 mg/kg methylprednisolone on day 0 followed by 10 mg/kg/day methylprednisolone from days 1-14

    Deneysel Bisfenol-A Kullanımının Testis Yapısına Etkileri

    No full text
    Bisfenol-A (BPA), günlük hayatta yaygın olarak kullanılan, polikarbonat plastiklerin ve epoksi resinlerin yapısında bulunan kimyasal bir maddedir. Besin zinciri, içme suları ve inhalasyon yoluyla insan vücuduna alınabilmektedir. Yapılan birçok çalışmada, BPA‟nın üreme sistemi başta olmak üzere, endokrin sistem, böbrek ve karaciğer üzerine toksik etkileri rapor edilmiştir. Bu çalışmada, farklı dozlardaki BPA‟nın, sıçan testisine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. GEREÇ- YÖNTEM: 40 adet Wistar cinsi erkek sıçan 4 gruba ayrıldı. Ġlk grup kontrol grubu olarak değerlendirildi. Diğer gruplara sırasıyla; intraperitoneal 50 mg/kg/gün BPA, 500 mg/kg/gün BPA, 1000 mg/kg/gün BPA uygulandı. Her gruptaki deneklerin yarısı 14. günde, diğer yarısı 28. günde sakrifiye edildi. Alınan testis doku örnekleri mikroskobik düzeyde incelendi

    Deneysel Spinal Kord Yaralanmasında Tümör Nekroz Faktör Alfa ve İnterlökin-6 Ekspresyonuna Minosiiklin ve Metilprednizolon Kombine Tedavisinin Etkileri

    No full text
    AMAÇ: Spinal kord yaralanması (SKY), mekanik travmaya bağlı olarak oluĢan primer yaralanma ve sekonder hasar mekanizmalarını içerir. SKY‟ni takiben, TNF-α ve IL-6 gibi sitokinler lezyon alanında artarak sekonder hasarları indükler. Günümüzde metilprednizolon (MP), antienflamatuvar etkilerinden dolayı tedavide kullanılmaktadır. Fakat tek başına yeterli olmamakta ve etki mekanizmaları tam olarak bilinmemektedir. Tetrasiklin türevi antibiyotik olan minosiklinin nöroprotektif etkisi bilinmekle birlikte, bununla ilgili çalışmalar sınırlıdır. Çalışmamızda, deneysel SKH sonrası TNF-α ve IL-6 ekspresyonlarına, MP ve minosiklin tedavisinin tek başına ve kombine etkilerinin, immünohistokimyasal, elektron mikroskobik ve biyokimyasal yöntemlerle araştırılması amaçlanmıştır

    Lapatinib'in Sıçan Over ve Uterus Dokuları Üzerine Olan Etkilerinin Işık ve Elektron Mikroskobik Düzeyde İncelenmesi

    No full text
    As a result of the important developments in molecular oncology, many drugs on the agenda started to be use in targeted anti-cancer treatment interrupt proliferation of tumor cells via interacting with cell receptors and intracellular signaling molecules. Lapatinib is one of the drugs which is used in targeted therapies, enters into the cell and inhibits the activity of epidermal growth factor and receptor-linked tyrosine kinase. Many mammalian uterine and ovarian tissues have EGFR and HER2 which influence uterine activity, oocyte maturation and follicular development. Our study aimed to investigate changes on uterine and ovarian tissues of rats may cause by Lapatinib on biochemical, light and electron microscopic levels. 24 female Wistar rats were divided into 3 groups, respectively we applied 30 mg/kg and 75 mg/kg Lapatinib to the experimental groups and the same amount of distilled water was given to the control group twice a day dose by gavage during the 14 days. Intracardiac blood samples were taken from the rats under anesthesia for biochemical analysis, uterine and ovarian tissue samples were taken for light and electron microscopic examination at the end of the experiment. FSH, LH, estrogen and progesterone levels in blood serum were measured. Beside the reduction of estradiol and progesterone levels in the rats of experimental groups, it was observed that there were structural changes in stromal cells and glands of endometrium, oocyte, granulose cells and interstitial cells of ovaries and it was pointed out that these changes were more prominent in the high dose group. 15

    İmatinibin Sıçan Karaciğerine Olan Etkilerinin İnce Yapı Düzeyinde Araştırılması

    No full text
    Ġmatinib bazı kanser türlerinde antikanserojen ilaç olarak kullanılan bir protein-tirozin kinaz inhibitörüdür. Ġmatinib, karaciğerde p450 enzim sistemi ile metabolize edilmektedir. Ancak kullanımı sırasında karaciğer fonksiyon testlerinde bozulmalara neden olduğu için bazen tedaviye ara verilmekte veya ilaç tamamen kesilmektedir. Birçok çalıĢmada imatinibin karaciğer transaminazları, bilirubin, alkalen fosfataz değerlerinde değiĢikliklere neden olduğu rapor edilmekle birlikte karaciğer ince yapısı üzerine etkileri bugüne kadar gösterilmemiĢtir. ÇalıĢmamızda imatinibin farklı dozlarda, sıçan karaciğeri üzerine olan etkilerinin biyokimyasal ve elektron mikroskobik düzeyde incelenmesi amaçlanmaktadır. ÇalıĢmamızda 8-12 haftalık Wistar cinsi 30 olgun erkek sıçan kullanılmıĢtır. Sıçanlar 5 gruba ayrıldıktan sonra, deney gruplarına sırasıyla 10, 50, 100 ve 200 mg/kg dozlarında imatinib gavaj yoluyla 21 gün, günde tek doz uygulanmıĢtır. 5. grup kontrol grubu olup aynı doz ve sürede gavaj yolu ile serum fizyolojik verilmiĢtir. Deney ve kontrol gruplarından alınan kan örneklerinde karaciğer transaminazları, bilirubin, alkalen fosfataz değerlerine bakılmıĢ, karaciğer üzerine olan morfolojik etkileri ise rutin yöntemlere göre takip edilerek elde edilen kesitlerde elektron mikroskobik düzeyde incelenmiĢtir. 10 mg/kg ve 50 mg/kg imatinib uygulanan deney gruplarındaki sıçanların karaciğer kesitlerinde hepatositlerin çekirdek ve sitoplazmik yapılarının, perisinuzoidal ve sinuzoidal alanların kontrol grubunda olduğu gibi normal histolojik görünüme sahip oldukları izlenmekteydi. 100 mg/kg imatinib uygulanan deney grubunda ise bazı hepatositlerin sitoplazmik densitelerinin attığı, sitoplazmada yer yer litik alanların oluĢtuğu ve bu hücrelerin sitoplazmalarında lipid birikimi olduğu gözlendi. 200 mg/kg imatinib uygulanan grupta ise hücrelerin sitoplazmasında litik değiĢikliklerin belirginleĢtiği ve lipid birikiminin arttığı dikkati çekmekteydi. Protein-tirozin kinaz inhibitörü olan imatinibin dozla bağlantılı olarak karaciğerde dejeneratif değiĢikliklere neden olabileceği ve tedavi sürecinde hastaların karaciğer fonksiyonlarının izlenmesi gerektiği sonucuna varılmıĢtır
    corecore