10 research outputs found

    Vajinal materyalde: Proteinaz K ile spermatozoa izolasyonu, ABO grup tayini ve oppitz boya yönteminin değerlendirilmesi

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET Kan grupları ve 50'sinin (20 kadın gönüllü, 30 erkek olgu) sekretörlük durumu bilinen toplam 150 semen ve 150 vajen mateyalinin, Proteinaz K ile inkübe edilmeden ve Proteinaz K ile inkübe edildikten sonra Absorbsiyon-Elüsyon yöntemi kullanılarak kan grupları tetkik edildi. Proteinaz K inkübasyonu uygulanmayan örneklerde hem vajinal hemde seminal kan grubunu gösteren sonuçlar elde edilirken ; Proteinaz K ile inkübe edilen örneklerde sadece seminal kan grubunu gösteren sonuçlar izlendi. Proteinaz K vajen hücrelerini tamamen parçaladığı ve PBS ile yıkama işleminden sonra tüplerde vajinal materyal kalmadığı için, vajinal kan grubu substanslan saptanmamakta ve seminal kan grubu substanslan Proteinaz K'dan etkilenmemektedir. Böylece semen kontamine vajinal materyalin kan grubu incelendiğinde, sadece saldırganın kan grubu substanslanna ait aglütinasyon reaksiyonları izlenmekte ve saldırganın kimliği belirlenebilmektedir. Diğer taraftan seksüel suçlarda, mağdureden alman vajinal materyalde spermatozoa varlığını saptamak için kullanılan, vajen hücreleri ve spermatozoidlerin ayrı renklerde boyandığı, ayırımlarının daha kolay olduğu Oppitz yöntemi, Hematoksilen- Eosin'den daha ucuz ve pratik oluşu nedeni ile tercih edilmelidir. Bu boya ile hazırlanan preparatlann incelenmesi, hem tetkiki yapan kişilere zaman kazandıracak hemde alışık olmayan bir gözün bile spermatozoidleri rahatça ayırabileceği bir görüntü sağlayacaktı

    Gaz Kapsülü ile Oluştuğu İddia Edilen Görme Kaybı Olgu Sunumu

    No full text
    İlk olarak 1871 yılında üretilen göz yaşartıcı maddeler, 1990'lı yıllarda sprey ve bomba halinde gösteri kontrol ajanları olarak yaygın şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu tür maddelerin en sık rastlanan etkileri, deri ve mukozalar üzerine olan irritan etkileridir. Gaz kapsülleri, irritan etkilerinin yanında, direkt temas halinde travmatik yaralanmalara da neden olabilmektedir. Bu sunumda; yüzüne gaz kapsülü geldiği iddiası ile hakkında rapor düzenlenmesi istenen ve sağ gözde görme kaybı ile sonuçlanan bir olguya ait bulgular aktarılmaktadır. Bu tür gösteri kontrol ajanlarının etkileri, kaynaklar ışığında tartışılmakta ve neden olabileceği tehlikelere dikkat çekmek amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Gaz kapsülü, göz yaşartıcı gaz, gaz bombası, gösteri kontrol ajan

    Semen Kontamine Vajinal Materyalde Proteinaz K ile Spermatozoa İzolasyonu ve ABO H Grup Tayini

    No full text
    Seksüel suçlar adı verilen ırza geçme, tasaddi, livata ve zina olaylarında suçun kanıtlanması için genel fizik muayene, jinekolojik bakı ve vajinal materyalin spermatozoa varlığı açısından incelenmesi gereklidir. Saldırının gerçekleştiği ancak failin belli olmadığı olgularda bunlara ek olarak, suçlunun kimliğini belirleyebilmek amacıyla vajinal materyalde genetik işaretler incelenmelidir. Bu çalışmada semen kontamine vajinal sürüntülerde ABO grup tiplemesinde güvenilirliği arttırmak için absorbsiyon elüsyon ile birlikte proteinaz K kullanımının uygulanabilirliği araştırıldı. Proteinaz K eklendikten sonra vajinal materyal içinde sadece spermatozoidlerin kaldığı ve sonuç olarak elde edilen kan grubunun sadece spermatozoanın antijenik yapısını yansıttığı görüldü. Absorbsiyon-elüsyon tekniği ile Proteinaz K kullanılmadan değerlendirilen örneklerde doğru sonuç elde edilme oranı % 86, proteinaz K kullanılan örneklerde % 82.67 olarak bulundu. Anahtar Kelimeler: ABO (H) tiplemesi, vajinal materyal, seksüel saldırılar, proteinaz K, spermatozoa

    İki Cinsel İstismar Olgusunda Aynı Kanun Maddesinin Farklı Değerlendirilmesi ile Ortaya Çıkan İki Farklı Sonuç

    No full text
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 99. maddesinin 6. fıkrası, kadının mağduru olduğu bir suç sonucunda gebe kalması durumunda rahim tahliyesine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bu fıkrada, kadının rızası olması ve hastane ortamında uzman hekimlerce uygulanması şartı ile gebelik süresi 20 haftadan fazla olmayan mağdurun gebeliğini sonlandırana ceza verilmeyeceği belirtilmektedir. Bu makalede, Anabilim Dalımıza DNA-STR testi ile babalık tayini için gönderilen 18 yaşmdan küçük anne adayları arasından seçilen iki olgu aktarılmaktadır. Olguların ortak özelliği gebelik haftalarının 10 haftadan fazla olmasıdır. Her ikisi için de, istemedikleri bu gebeliğin sonlandırılması tek kurtuluş olarak görülmektedir. Psikiyatrik değerlendirmelerini takiben, hekimler ve adli makamlar arasında gerçekleşen bir dizi acele yazışma sonucunda olgulardan birinin gebeliği sonlandırılmıştır. Diğer olgunun talebi kanunda yer alan koşullar sağlanamadığından ret edilmiş, taburcu işlemleri yapılarak istemediği çocuğu doğurmak üzere ailesine teslim edilmiştir. Amacımız, bu olguların ışığında TCK’nm 99. madde 6. fıkrasının uygulanması sırasında karşılaşılan sorunları ve hukukçular arasında kanunu yorumlamada ortaya çıkan farkı aktarmaktır. Anahtar kelimeler: Abortus, gebeliğin sonlandırılması, cinsel saldırı, Türk Ceza Kanun

    Vestibuler Schwannoma Bir Otopsi Olgusu ve Kaynakların Gözden Geçirilmesi

    No full text
    Vestibuler schwannomalar, Vestibulocochlear (8. kranial) sinirin, sıklıkla alt vestibüler bölümünde schwann kılıfından çıkan benign intra kranial tümörlerdir. Kaynaklara göre değişmekle birlikte, erişkinlerde tüm intra kranial neoplazilerinin %1-10’unu oluşturmaktadır. Tüm schwannomaların %60’ının, tüm intrakranial  schwannomaların ise %90’nın, vestibuler schwannoma olduğu bildirilmektedir. Rastlanma olasılığı yaşamın 50 ve 60’lı yıllarında pik yapmakta ve olguların yaklaşık 2/3’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Semptomlar ve belirtiler tümör büyüklüğü, büyüme hızı ve lokalizasyonuna bağlı olarak değişmekle birlikte, genellikle tek taraflı işitme kaybı, tinnitus, vertigo mevcuttur. Tümörün fokal bası etkisine ve kafa içi basınç artışına bağlı semptomlar da görülebilmektedir. Gelişen görüntüleme teknolojisi, olguların erken tanısı ve daha az invaziv yöntemlerle tedavisine olanak sağlamıştır. Bu olgu sunumunda; ani şüpheli ölüm olarak adli otopsisi talep edilen ve otopside rastlantısal olarak Vestibuler Schwannoma saptanan 44 yaşında bir erkek olguya ait otopsi ve histopatoloji bulguları verilmektedir. Kaynaklar ışığında olgu tartışılmakta ve Vestibuler Schwannomanın bulguları ve tanısına ek olarak etyolojide yer alabilecek risk faktörleri gözden geçirilmektedir. Baz istasyonları, cep telefonları ya da diğer mobil iletişim araçlarının etyolojideki rolü konusunda yapılan kaynak taramasına ait veriler de aktarılmaktadır.  Anahtar Kelimeler : Vestibuler schwannoma, serebello pontin köşe tümörü, intra kranial neoplazi, nervus vestibulocochlearis

    Matruşka Göç İstismar Eğitim Eksikliği Negatif Ailesel Faktörler ve Çocuk Suçluluğu

    No full text
    Göç etme ve istismara maruz kalma ile ilgili geçmiş yaşantıların çocuk suçluluğu üzerindeki olumsuz etkisi bilinmektedir. Ani-plansız ve özellikle ekonomik nedenlerle yapılan göç, aile içerisinde öfke ve saldırganlığa yol açarak çocuğun diğer aile bireyleri tarafından istismar edilmesine neden olabilmektedir. Bu çalışmada; Ocak 1994-Aralık 2004 tarihleri arasında Antalya Adli Tıp Şube Müdürlüğü’ne muayene için gönderilen ve haklarında herhangi bir suç işleme ya da suça iştirak etme iddiası bulunan 1163 çocuğa birebir anket uygulanmıştır. Katılımcılara yaş, cinsiyet, işlediği iddia edilen suçlar, göç öyküsü olup olmadığı ve göç öyküsü varsa nereden göç ettiği, fiziksel istismara uğrayıp uğramadığı, uğruyorsa kimler tarafından istismar uygulandığı, çocuğun ve anne-babasının eğitim düzeyi, aile nüfusu, kardeş sayısı, aynı odada uyuduğu kişi sayısı, çalışıyorsa işi, eski suç öyküsü, konularında sorular yöneltilmiştir. Elde edilen bulgular ilgili kaynakların ışığında değerlendirilmiştir. Anahtar kelimeler: Göç, çocuk suçluluğu, çocuk istismar

    İki Olgu Nedeniyle Fiili Livata Bulgularını Taklit Eden Lezyonların Değerlendirilmesi Olgu Sunumu

    No full text
    Anal kanalda anüs mukozasında ve deri-mukoza sınırında küçük alanlar halinde veya anal kanalı çepeçevre saran mühür ya da halka şeklinde ekimoz, akut livata tanısında değerli bir bulgudur. Anüs yoluyla gerçekleşen cinsel saldırı olgularında, muayene sırasında her zaman klasik bulgulara rastlamak mümkün olmamaktadır. Ayrıca, perianal bölgede daha önceden şahısta mevcut olan bir takım lezyonlarm ayırıcı tanısının da yapılması gerekmektedir. Bazen değişik lezyonlar fiili livata bulgularını taklit edebilmektedir. Bu çalışmada; suda boğulma nedeniyle hastanemize müracaat ettirilen, tedavi gördükleri yoğun bakım servisi’nde fiili livata ön tanısı düşünülerek adli tıp anabilim dalından konsültasyon istenen ve tarafımızca pre-mortem konsülte edilen, livata izlenimi verdiği görülen ancak post-mortem ölü muayenesi ve otopside fiili livata bulgusu saptanmayan 2 ve 4 yaşlarındaki iki olgu tartışıldı. Fiili livata gerçekleşmeden de benzer bulgular olabileceği ve bu konuda deneyimsiz hekimlerin bazen ciddi adli yanılgılara yol açabilen hatalar yapabileceği görüldüğünden, bu tip olguların değerlendirilmesinin, referans merkezleri tarafından yapılmasının daha doğru olacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Fiili livata, otopsi, anal bulgular

    The Knowledge Level and Opinions of Physicians about the Medical and Legal Procedures Related to Physical Child Abuse

    No full text
    Background: In order to diagnose child abuse, physicians need to consider the possibility of abuse in every child they encounter, have sufficient information about the topic and manage the cases according to current law. Aims: To determine the knowledge level of physicians on child abuse and to learn their opinions about the procedures when they suspect child abuse. Study Design: A questionnaire (cross-sectional) study. Methods: A detailed questionnaire was applied to 390 physicians of whom 233 were general practitioners. The first part of the questionnaire included demographic variables (age, gender, occupational experience) and the frequency of child physical abuse cases encountered, since that is the most easily diagnosed and proven form of abuse. The second part consisted of 32 questions about diagnosis of physical child abuse and procedures during the follow-up of the cases. Statistical analyses were performed using SPSS version 18.0. Results: Of the participating physicians, 47.4% (n=185) were female and only 13.1% of the physicians had some kind of postgraduate training on child abuse. The correct response rate of specialists compared to general practitioners was significantly higher. A total of 263 (72.3%) physicians thought that there was a specific law on physical child abuse in the Turkish Republic. More than two-thirds of physicians thought that reporting should only be addressed to Social Services and physicians should not be obliged to report to law enforcement. Conclusion: The results of the present study adds to the already known necessity for better training of physicians about physical child abuse and the need to refresh their knowledge through postgraduate courses. According to current regulations, it is obligatory to report abuse cases to the public prosecutor and/or police, therefore physicians also need training in respect of the legal status and medico-legal approach to these case

    Velvet Heart: Systemic Fungal Infection Accompanying With Cardiac Involvement and Review Of The Literature

    No full text
    Injuries and intoxications are frequent cause of deaths in illicit drug users. Drug abuse is also associated with increase in infectious diseases and decreased level of immunity. Especially collective usage of syringes can be remarkably dangerous. It is difficult to diagnose the fungal infections in people whose immune systems are deficient and spreading of the pathogenic microorganisms through the bloodstream can lead to systemic infections which can cause rapid death. In this article, a case of a 45-year-old man is being presented who died due to illicit drug intoxication. Apparent cardiac involvement with systemic fungal infection has been determined at the autopsy. The case has been evaluated with the literature. The skin and cardiac findings of the case are both rare and educational. Besides, this report aims to draw attention to systemic infectious diseases that can be found at autopsies of persons who had used illicit drugs and it is intended to review the measures for the protection of the autopsy personnel
    corecore