6 research outputs found
The effect of mass and volume of tonsils on patients height and weight gain after tonsillectomy operationin childhood AGE group
YÖK Tez No: 460036Tonsillektomi ameliyatı, kulak burun boğaz kliniklerinde özellikle çocukluk çağında en sık yapılan cerrahilerdendir. Her ne kadar sık yapılan bir cerrahi olsa da cerrahi planlanan çocuklarda ve ailelerde yaygın anksiyeteye yol açmaktadır. Bu sebeple ameliyatın gerekliliği, riskleri, olumlu ve olumsuz yönleri hastaya ve hasta yakınlarına iyi bir şekilde anlatılmalıdır. Ameliyat sonrası beklentilerden biri de çocuğun gelişiminde artış olmasıdır. Literatürde daha önce yapılan birçok çalışmada da bu gelişimi destekleyen sonuçlar yer almaktadır. Bu çalışmada diğer çalışmalardan farklı olarak sadece tonsillektomi yapılmıştır. Ameliyat sonrası beklenen gelişime tonsil büyüklüğü gibi hastaya bağlı diğer değişkenlerin etkisi değerlendirilmiştir. Düzce Tıp Fakültesi Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Kliniği'nde Aralık 2015- Haziran 2016 tarihleri arasında tonsiller hipertrofi ve rekürren kronik tonsillit nedeni ile opere edilen toplam 45 hasta çalışmaya alındı. Tüm hastaların anamnez ve bulguları kaydedildikten sonra, ameliyat öncesi boy ve kiloları kaydedildi. Ameliyat sırasında çıkarılan tonsillerin ağırlığı ve hacmi ölçüldü. Postoperatif 6. ayda hastalar kontrole çağrılarak tekrar boy ve kiloları ölçülerek kaydedildi. Hastaların boy ve kilo gelişimleri persentil artışına göre hesaplandı. Hastaya bağlı, yaş, cinsiyet, endikasyon, tonsiller grade, tonsil hacmi, tonsil ağırlığı gibi değişkenler gruplandırılarak boy ve kilo gelişimine etkisi kıyaslandı.Tonsillectomy surgery is the most common surgeon in ear, nose and throat clinics, especially in childhood. Although it is a frequent surgery, it causes generalized anxiety in children and families who are planned for surgery. Therefore, the necessity, risks, positive and negative aspects of the operation should be explained to the patient and his family in a good way. One of the post-operative expectations is the increase in the child's development. Many previous studies in the literature have included results supporting this development. Only tonsillectomy was performed in this study. Expected post-operative improvement was assessed by the effects of other patient-related variables such as tonsil size. Düzce Medical Faculty Hospital, Between December 2015 and June 2016, 45 patients with tonsillar hypertrophy and recurrent chronic tonsillitis were included in the study at the KBB clinic. After recording the anamnesis and findings of all patients, pre-operative height and weight were recorded. The weight and volume of tonsils removed during surgery were measured. At the postoperative 6th month, the patients were called for control and their height and weight were measured and recorded. Patients' height and weight gains were calculated according to the percentage increase. Variables such as age, sex, indications, tonsillar grade, tonsil volume, tonsil weight were grouped and the effect on height and weight development was compared
Management Of Pediatric Sphenochoanal Polyp
Paranazal sinüslerden kaynaklanıp nazal vestibüldenkonayı geçerek nazofarenkse uzanan poliplere koanalpolip denmektedir. Koanal polipler sıklıkla tek taraflıolup, genellikle maksiller sinüs kaynaklıdır. Sfenoid sinüskaynaklı koanal polipler ise oldukça nadir görülmektedir.Tanı Bilgisayarlı Tomografi ve nazal endoskopi yardımıile konulmaktadır. Burada sol burun deliğinde tıkanıklıkşikayeti ile polikliniğimize başvuran, sfenoid sinüskaynaklı nazal polip nedeni ile endoskopik sinüs cerrahisiuygulanan 12 yaşında erkek hasta literatür eşliğindetartışılmak üzere sunulmuştur.Choanal polyps arise from the paranasal sinuses andextends to the nasopharynx. Choanal polyps are usuallyunilateral and originate from the maxillary sinus.Sphenoid sinus origin choanal polyps are uncommon.Paranasal sinus computed tomography (CT) andendoscopic examination are used in the differantialdiagnosis. We present a case of sphenochoanal polyptreated with endoscopic sinus surgery. Twelve-year-oldpatient had complained of nasal obstruction. Wedicussed the diagnosis and treatment of sphenochoanalpoliyps in this article
Burunda yabancı cisim: 130 hastanın değerlendirilmesi
PubMed ID: 25935063OBJECTIVES: This study aims to investigate clinical manifestations and treatment protocols in patients with a diagnosis of nasal foreign bodies.PATIENTS AND METHODS: We retrospectively evaluated 130 patients (72 males, 58 females; mean age 3.65±2.31 years; range 15 month to 72 years) who were diagnosed with nasal foreign bodies and received treatment between November 2008 and July 2013. Age and sex of the patients, type of foreign body, side of presentation, signs and symptoms, management practices, and outcomes were recorded.RESULTS: Most of the patients were children between the ages of 2 and 5 (n=113, 86.9%). The most common foreign bodies were small plastic toys (43.8%), nut, walnut, corn, bean and the other seed grains (29.2%). Foreign bodies were detected in the right nasal passage in 74 patients (56.9%), left nasal passage in 54 patients (41.6%) and both nostrils in two patients (1.5%). Of the patients, 92.3% were admitted to our clinic within 24 hours.CONCLUSION: Nasal foreign bodies are frequent encountered in the emergency setting of ear, nose, and throat diseases. Although they are not life-threatening conditions, they require urgent intervention, as they may lead to several complications in the long-term. Parents and caregivers of children should keep objects which can be put into the nose away and be instructed that they should consult a physician in case of nasal foreign bodies
Nasal foreign bodies: an analysis of 130 patients
Amaç: Bu çalışmada burunda yabancı cisim tanısı konulan hastaların klinik belirtileri ve tedavi protokolleri araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Kasım 2008 - Temmuz 2013 tarihleri arasında burunda yabancı cisim tanısı konulan ve tedavisi yapılan 130 hasta (72 erkek, 58 kadın; ort. yaş 3.652.31 yıl; dağılım 15 ay-72 yıl) geriye dönük olarak değerlendirildi. Hastaların yaş ve cinsiyeti, yabancı cismin türü, hangi tarafta olduğu, belirti ve semptomları, tedavi uygulamaları ve sonuçları kaydedildi. Bulgular: Hastaların büyük bir çoğunluğu 2-5 yaş arasındaki çocuklardı (n113, %86.9). En fazla görülen yabancı cisimler; küçük plastik oyuncak parçaları (%43.8) fındık, ceviz, mısır ve fasulye gibi tohum taneleri (%29.2) idi. Hastaların 74ünde (%56.9) sağ, 54ünde (%41.6) sol nazal pasajda ve ikisinde (%1.5) ise her iki burun deliğinde yabancı cisim izlendi. Hastaların %92.3ü ilk 24 saat içerisinde kliniğimize başvurdu. Sonuç: Buruna yabancı cisim kaçması kulak burun boğaz hastalıkları acilinde sık karşılaşılan bir durumdur. Genellikle hayati bir risk oluşturmayan bu durum uzun dönemde çeşitli komplikasyonlara yol açabileceğinden acil müdahale gerektirir. Çocuk bakımından sorumlu ebeveyn ve bakıcılar buruna kaçabilecek cisimlerin çocukların ulaşabileceği yerlerde bulundurmamaları ve buruna yabancı cisim kaçması durumlarında hekime başvurmaları konusunda bilinçlendirilmelidir.Objectives: This study aims to investigate clinical manifestations and treatment protocols in patients with a diagnosis of nasal foreign bodies. Patients and Methods: We retrospectively evaluated 130 patients (72 males, 58 females; mean age 3.65±2.31 years; range 15 month to 72 years) who were diagnosed with nasal foreign bodies and received treatment between November 2008 and July 2013. Age and sex of the patients, type of foreign body, side of presentation, signs and symptoms, management practices, and outcomes were recorded. Results: Most of the patients were children between the ages of 2 and 5 (n113, 86.9%). The most common foreign bodies were small plastic toys (43.8%), nut, walnut, corn, bean and the other seed grains (29.2%). Foreign bodies were detected in the right nasal passage in 74 patients (56.9%), left nasal passage in 54 patients (41.6%) and both nostrils in two patients (1.5%). Of the patients, 92.3% were admitted to our clinic within 24 hours. Conclusion: Nasal foreign bodies are frequent encountered in the emergency setting of ear, nose, and throat diseases. Although they are not life-threatening conditions, they require urgent intervention, as they may lead to several complications in the long-term. Parents and caregivers of children should keep objects which can be put into the nose away and be instructed that they should consult a physician in case of nasal foreign bodies
Comparison of cross-sectional radiological with f ine needle asp iration biopsy and histopathological examination in diff erential diagnosis of parotid gland tumors
Amaç: Bu çalışmada parotis bezi kitlelerinin ayırıcı tanısında kesitsel radyolojik görüntülemenin rolü araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Ocak 2010 - Temmuz 2014 tarihleri arasında parotis bezinde kitle nedeniyle kliniğimizde ameliyat geçiren 35 hasta (21 erkek, 14 kadın; ort. yaş 50.011.5 yıl; dağılım 20-70 yıl) retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik verileri değerlendirildi. Kesitsel radyolojik görüntüler (bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme) deneyimli bir radyolog tarafından tekrar değerlendirildi. Kesitsel radyolojik ayırıcı tanılar ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİA B) ve histopatolojik tanı ile karşılaştırıldı. Bulgular: Histopatolojik incelemede iki hastada (%5.71) malignite tespit edildi. Bu hastalardan sadece birinde (%2.85) malignite İİA B ve kesitsel radyolojik görüntüleme ile gösterilebildi. Kesitsel radyolojik tanısı pleomorfik adenom olan 20 hastadan 12sinde (%60) tanı İİA B ile 14ünde (%70) histopatolojik olarak doğrulandı. Kesitsel radyolojik tanısı Warthin tümörü olan 12 hastanın altısında (%50) tanı İİA B ile yedisinde (%58.3) histopatolojik olarak doğrulandı. Kesitsel radyolojik bulgulara göre lenfadenopati tanısı konulan iki hastanın birinde (%50) tanı İİA B ile diğerinde histopatolojik olarak desteklendi. Kesitsel radyolojik bulgulara göre mukoepidermoid karsinom tanısı konulan bir hastaya ise İİA B ve histopatolojik inceleme ile Warthin tümörü tanısı konuldu. Sonuç: Kesitsel radyolojik görüntüleme parotis bezi tümörlerinin ayırıcı tanısı için tek başına yeterli değildir. Bu yöntem İİAB ile birlikte kullanıldığında daha doğru sonuçlar elde edilebilir.Objectives: This study aims to investigate the role of cross-sectional radiological imaging in the differential diagnosis of parotid gland masses. Patients and Methods: Thirty-five patients (21 males, 14 females; mean age 50.0±11.5 years; range 20 to 70 years) who underwent operation in our clinic due to parotid gland mass between January 2010 and June 2014 were retrospectively analyzed. Patients demographic data were evaluated. Cross-sectional radiological images (computed tomography and magnetic resonance imaging) were re-evaluated by an experienced radiologist. Cross-sectional radiological differential diagnoses were compared with fine-needle aspiration biopsy (FNAB) and histopathological diagnosis. Results: Malignancy was detected in two patients (5.71%) in histopathological examination. Of these patients, we were able to demonstrate malignancy with FNAB and cross-sectional radiological imaging in only one patient (2.85%). Of the 20 patients whose cross- sectional radiological diagnosis was pleomorphic adenoma, diagnosis was confirmed with FNAB in 12 (60%), and histopathologically in 14 (70%) patients. Of the 12 patients whose cross-sectional radiological diagnosis was Warthins tumor, diagnosis was confirmed with FNAB in six (50%), and histopathologically in seven (58.3%) patients. Of the two patients diagnosed as lymphadenopathy according to cross-sectional radiological findings, diagnosis was supported by FNAB in one (50%), and histopathologically in the other patient. One patient who was diagnosed as mucoepidermoid carcinoma according to cross-sectional radiological findings was diagnosed as Warthins tumor with FNAB and histopathological examination. Conclusion: Cross-sectional radiological imaging alone is not sufficient for the differential diagnosis of parotid gland tumors. More accurate results can be obtained when this method is used together with FNAB