25 research outputs found

    İlköğretim II. kademesindeki çocuklara yönelik istismarın ve ihmalin çeşitli değişkenler yönünden incelenmesi

    No full text
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Bu çalısmada ilköğretim II. kademe öğrencilerinin duygusal istismar, fiziksel istismar,ihmal, ekonomik istismar düzeyleri ile saldırganlık, benlik saygısı ve depresyondüzeyleri arasındaki iliski incelenmistir. Bunun yanında istismar ve ihmal düzeyleridemografik değiskenler açısından değerlendirilmistir. Temel arastırma beklentisiistismar ve ihmal düzeyleri ile saldırganlık, benlik saygısı ve depresyon arasında biriliski olacağı yönündedir. Ayrıca demografik değiskenlerle istismar ve ihmal düzeyleriarasında anlamlı farklılık çıkacağı düsünülmüstür.Arastırma için; Çocuk ?stismarı Tanılama Anketi ?Tarama Formu (ÇITA-T; Oral ve?nanıcı, 2004), Saldırganlık Ölçeği (SÖ; Sears, 1961), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği(RBSÖ; Rosenberg, 1965), Kısa Semptom Envanteri (KSE; Derogatis, 1992) ve KisiselBilgi Formu (KBF) uygulanmıstır. Sakarya ili Adapazarı Merkez, Ferizli ve Kocaaliilçesi ve Çaybası Köyünde bulunan ilköğretim okullarında öğrenimlerine devam eden,rastgele seçilmis, 655 (315 kız ve 345 erkek) öğrenci çalısmaya katılmıstır. Verilerinanalizi T testi, Anova Analizi, Tukey B testi ve Korelasyon ile yapılmıstır. Arastırma vesonuçları göstermistir ki duygusal istismar ile fiziksel istismar arasında, fiziksel istismar,ihmal ve ekonomik istismar ile depresyon arasında pozitif yönlü iliski bulunurken,istismar ve ihmal düzeyleri ile saldırganlık ve benlik saygısı düzeyleri arasında negatifyönlü iliski bulunmustur. Buna ek olarak demografik değiskenlerle istismar ve ihmaldüzeyleri arasında anlamlı farklılık olduğu belirlenmistir.Bu çalısma istismar ve ihmal düzeyleri ile depresyon arasında anlamlı bir iliskiolduğunu göstermistir. Ayrıca demografik özelliklerin çocuk istismar ve ihmali için riskfaktörleri arasında yer aldığı belirlenmistir. Son olarak arastırmanın sınırlılıkları,sonuçlarına iliskin tartısma ve diğer arastırmalar için öneriler tartısılmıstır.Anahtar Kelimeler: Duygusal ?stismar, Fiziksel ?stismar, ?hmal, Ekonomik ?stismar,Saldırganlık, Benlik Saygısı ve DepresyonIn this study, the connection between in Primary School at second grade students?emotional abuse, physical abuse, negligence, economic abuse degrees withaggressiveness, self esteem and depression degrees was investigated. In addition to,abuse and negligence degrees according to demographic variables were evalvated.Basıcmain investigating expectation will be interaction between abuse and negligence degreewith aggressiveness, self esteem and depression. Also, ıt was thought that meaningfuldifferences will appear between abuse and negligence degree with demographicvariables.For researching; Child Abuse Diagnose Questionnaire- Scanning Form (Oral ve ?nanıcı,2004), Aggression Scale (Sears, 1961), Rosenberg Self ? Esteem Scale (Rosenberg,1965), Brief Symptom Inventory (BSI; Derogatis, 1992) and Personal Information Formwere applied. 655 students ( 315 female and 345 male ) were random selected educationschool in the centre of Sakarya city, Ferizli and Kocaali district and Çaybası villagewere participated in the study. The analysis of datum is with T test, The Analysis OfAnova and The B Test Of Tukey were done.The conclusion of researching; the positiverelation was founded between emotional abuse and physical abuse also betweenphysical abuse, negligence and economic abuse with depression but the negative relationwas founded between abuse and negligence degree with aggressiveness and self ?esteem. In addition to, meaningful differences were determined between demographicvariables with abuse and negligence degree.This study showed that there is a meaningful relation between abuse with negligencedegree and depression. Besides, ıt was determined that demographic features for childabuse and negligence which are between risk factors. At the end, the limitations ofresearching, the discussion related with conclusions of researching and suggestions forother researching were discussed.Keywords: Emotional Abuse, Physical Abuse, Negligence, Economic Abuse,Aggressiveness, Self ? Esteem and Depressions

    Gençlerde Cinsel Sağlık Eğitimi

    No full text
    Giriş: Dünya Sağlık Örgütü’nün 15-24 yaş arası olarak tanımladığı gençlik dönemi (1, 2) cinsel sağlık (CS) sorunlarıyla sıklıkla karşılaşılan bir dönemdir (3). Genç bireyler, diğer yaş gruplarına göre farklı yaşantılara ve güvenli olmayan davranışlara daha açık olmaları, cinsel eşlerini daha sık değiştirmeleri, kendilerinden büyük olan partnerlerle ilişkilerinde güvenli olmayan cinsel davranışlara hayır demede zorluk çekmeleri gibi nedenlerle cinsel sağlık açısından risk altındadır (4). Ayrıca gençler, koruyucu sağlık hizmetlerini en az kullanan gruplardan birini oluşturmaktadır. Birçoğu toplumsal ve kültürel nedenlerle üreme sağlığına erişememekte ve üreme haklarını kullanamamaktadır (5).Gençlerde Cinsel Sağlık EğitimiBireylerin CS eğitiminin aile içerisinde başlaması gerekmektedir. Ancak Türk toplumunun sosyal ve kültürel özellikleri, ebeveynlerin çocukları ile cinsel konularda konuşmalarını sınırlandırmaktadır. Ayrıca çoğu zaman ebeveynlerin de bu konudaki bilgi düzeyleri yetersiz kalmaktadır (6). Akın ve Özvarış’ın çalışmasında; Hacettepe Üniversitesi’ndeki öğrencilerin % 56’sının, Dicle Üniversitesi’ndeki öğrencilerin % 81’inin anneleri ile, her iki üniversitedeki öğrencilerin büyük çoğunluğunun (% 82-93) babaları ile, cinsel ve üreme sağlığı konularında hiç konuşmadıkları tespit edilmiştir.Aileden sonra gençlerin CS bilgi ve tutumlarını etkileyen diğer faktör okul ortamıdır. Okul, gençlerin akranları ile etkileşimde bulunmaları, ayrıca hem kendilerini hem de akranlarını etkileyen eğiticileri ve dersleri ile birlikte CS bilgilerine kaynak oluşturmaktadır. Ülkemizde lise öğrenimi sırasında verilen CS eğitimi ‘sağlık bilgisi’ dersi kapsamında işlenen ‘cinsel yolla bulaşan hastalıklar’ konusu ile sınırlı kalmaktadır (7). Öğrencilerine CS eğitimi veren üniversite sayısı ise son yıllarda giderek artmaktadır (8-13). Örgün eğitime katılmayan gençlerin CS eğitimleri çoğunlukla akademisyenler tarafından yürütülen araştırmalar kapsamında gençlik evi, halk eğitim merkezi ve çıraklık eğitim merkezi gibi yerlerde ulaşılan gençlere yönelik olarak bir defaya mahsus yapılabilmektedir (14). Bu türdeki eğitimlerin ise devamlılığı sağlanamamaktadır.Sonuç: Türkiye’de gençlerin CS eğitimini alabileceği en önemli kurumlardan birisi üniversitelerdir. Bununla birlikte üniversite öğrenimi alamayan gençlerin CS eğitimlerine yönelik planlamalar ve düzenlemeler yapılması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: Gençler, CS, CS eğitimi.Introduction: The youth period (1, 2) defined by the World Health Organization as between the ages of 15 and 24 is a period often encountered with sexual health (SH) problems (3). Younger individuals are at risk for sexual health because they are more open to different experiences and insecure behaviors than other age groups, they change their sexual partners more frequently, and they have difficulties in rejecting unsafe sexual behavior with their elder partners (4). Also, young people constitute one of the groups that use preventive health services the least. Many cannot access reproductive health due to social and cultural reasons and cannot exercise reproductive rights (5).Sexual Health Education in YouthIndividuals' SH education needs to start in the family. However, the social and cultural characteristics of Turkish society restrict parents to talk to their children about sexual issues. In addition, the level of knowledge of parents is often insufficient (6). In the study of Akın and Özvarış; It has been determined that 56% of the students at Hacettepe University, 81% of the students at Dicle University have never spoken to their mother, and the majority of the students at both universities (82-93%) have never spoken to their father about sexual and reproductive health.The other factor influencing the SH knowledge and attitudes of young people after family is the school environment. The school is a source of SH information, along with the interaction of young people with peers, as well as the trainers and courses that affect both themselves and their peers. The SH education given during high school education in our country is limited to the topic of 'sexually transmitted diseases' covered in 'health knowledge' course (7). The number of universities that provide SH education to their students has been increasing in recent years (8-13). SH training courses of young people who do not participate in formal education can be done once for young people who are reached in places such as youth house, Public Education Centre, and Apprenticeship Education Centre within the scope of research conducted mostly by academicians (14). The continuity of such training courses cannot be achieved.Conclusion: One of the most important institutions in Turkey where young people can study SH is universities. However, it is necessary to make planning and arrangements for the SH education of young people who cannot have university learning.Keywords: Youth, SH, SH education.</p

    Türkiye’de Ebelik ve Hemşirelik Eğitiminde Simülasyon Kullanımı

    No full text
    Giriş: Simülasyon, gerçekte var olan görevlerin, ilişkilerin, ekipmanların, davranışların ya da bazı bilişsel aktivitelerin taklit edilmesi olarak tanımlanmaktadır. Teknoloji ve eğitimde ortaya çıkan gelişmeler, bu alanlarda simülasyon uygulamaları ve araçlarının yaygınlaşmasına, eğitimde kullanılmasına fırsat vermiştir. ABD Ulusal Hemşirelik Birliği hemşire eğiticilerin temel yeterliliklerinde, öğrencilerin öğrenmesini kolaylaştırmak ve öğrenme sürecini desteklemek için bilişim teknolojilerinin kullanılmasını önermektedir.Simülasyon Kullanımın YararlarıHemşirelik ve ebelikte amaç; bilişsel ve psikomotor davranışları kazanmış, teori ile uygulamayı birleştirebilen, öğrenme sürecinde eleştirel düşünebilen ve etkin problem çözme becerisi kazanmış olan hemşire ve ebeler mezun etmektir. Eğitimde simulasyon kullanımının öğrenciye, hastaya eğiticilere çok fazla yararı bulunmakta ve yeni teknolojilerle birlikte yeni öğrenme araçlarının gelişimi de artmaktadır. Tıbbi bilginin artırılması, sağlıkta eğitim yöntemlerinin geliştirilmesi, hasta güvenliğinin artırılması, öğrencinin hazır bulunması, eğitimin standartlaştırılması, tekrar edilebilir olması simülasyonunun eğitimde kullanımının önemli faydalarıdır.Ebelik ve Hemşirelik Eğitiminde Simülasyon Eğitimini Kullanan Üniversiteler2015 yılında yapılan bir çalışmada ülkemizdeki bazı üniversitelerde hemşirelik eğitiminde simülasyon kullanımına başlandığı, fakat maliyeti nedeniyle sınırlı sayıda olduğu bildirilmiştir. Araştırmamızda ise, 2018 yılı itibariyle ülkemizde ebelik ve hemşirelik eğitiminde simülasyon kullanan üniversite sayısının 19’a ulaştığı belirlenmiştir.Şendir ve Doğan (2015)’ın yaptığı sistematik incelemede, araştırmaların 7’sinde, hemşirelik bilgi ve becerilerinin kazandırılmasında simülasyon ile eğitimin etkili olduğu, 10 araştırmada da simülasyon ile eğitimden sonra öğrencilerin etkili iletişim, eleştirel düşünme, öz etkililik ve öz güven düzeylerinde artma olduğu saptanmıştır. Norman (2012)’ın yaptığı sistematik incelemede ise, simülasyonun öğrencilerin bilgi, beceri ve özgüvenlerine katkı sağladığı, ancak bu becerilerin klinik ortama transferinde boşluk olduğu bildirilmiştir.Sonuç: Simülasyon uygulaması, öğrencinin bilgi,beceri, özgüven,eleştirel düşünme ve iletişim tekniklerinin gelişmesine katkı sağlayan bir öğrenme ortamı yaratmaktadır. Hasta bakımını geliştirmesi, hasta güvenliğini sağlaması ve klinik öncesi deneyim kazandırması nedeniyle eğitimin önemli bir parçasıdır. Hemşirelik ve ebelik eğitimini kolaylaştırması açısından bir eğitim yöntemi olarak aktif kullanılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.Anahtar kelimeler: Eğitim, simülasyon, hemşirelikte simülasyon, ebelikte simülasyon.Introduction: Simulation is defined as the imitation of actual tasks, relations, equipment, behaviors, or some cognitive activities (1). The developments in technology and education have given the opportunity to spread simulation applications and tools in these areas and to be used in education. The US National Nursing Association recommends the use of information technology (2) in the basic competencies of nurse educators to facilitate students' learning and to support the learning process. Along with the developing technology, the use and development of new learning tools in nursing education have also increased (3).Benefits of Using SimulationThe aim in nursing and midwifery is to graduate nurses and midwives who have gained cognitive and psychomotor behaviors, can combine theory and practice, have critical thinking in the learning process and have gained effective problem-solving skills. The use of simulation in education is of great benefit to students, patients, and educators. These are related to the increasing of medical knowledge, the improvement of Education methods in health, the improvement of patient safety, the availability of the student, the standardization of education, the repeatability and the realism level of simulation (1.4).Universities using Simulation Training in Midwifery and Nursing EducationIn a study conducted in 2015, it was reported that some universities in our country started to use simulation in nursing education, but it was limited due to the cost (5). In our research, it was determined that the number of universities using simulation in midwifery and nursing education in Turkey has reached 19 as of 2018 (6-23).In the systematic examination conducted by Şendir and Doğan (2015), it was found out that the education using the simulation was effective in the acquisition of nursing knowledge and skills in 7 of the research; In 10 studies, after training using simulation, students' effective communication, critical thinking, self-efficacy and self-confidence levels were increased (24). A systematic review by Norman (2012) revealed that simulation contributed to the students’ knowledge, skills, and self-confidence, but there was a gap in the transfer of these skills to the clinical environment (25).Conclusion: Simulation is a learning method that contributes to the development of the learners' skills, self-confidence, and communication techniques. It is an important part of education because it improves patient care and ensures patient safety. It should be actively used and disseminated as an educational method in nursing education.Keywords: Education, simulation, simulation in nursing, simulation in midwifery</p

    Türkiye’de Aile Sağlığı Merkezlerinde Gebe İzlem Uygulamaları

    No full text
    Giriş: Türkiye’de 2003 yılında yürürlüğe giren Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP)’nın önemli bileşenlerinden birisi Aile Hekimliği (AH) uygulaması olmuştur (1). Bu uygulamaya istinaden günümüzde AH birimlerinin, Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan ‘Doğum Öncesi Bakım Yönetim Rehberi (2)’ doğrultusunda gebe izlemlerini yerine getirmesi beklenmektedir (3). Hatta gebe izlemlerinin düzenli yürütülmesi AH sistemi içerisinde bir ‘performans göstergesi’ olarak değerlendirilmektedir (4).Mevcut DurumAH uygulamasına geçilmesinin ardından, birinci basamakta sunulan gebe izlem hizmetlerini niceliksel ve niteliksel olarak değerlendirmeye yönelik araştırmalar yapılmıştır. Araştırmalara göre; niceliksel açıdan doğum öncesi bakım alma oranı artmış (5, 6), izlenmeyen gebe oranı azalmış (5, 6), Sağlık Bakanlığı protokollerine göre, vaktinde ve uygun sayıda izlenme sayısı artmıştır (5, 6). Bununla birlikte, Çatak ve ark. tarafından bir Toplum Sağlığı Merkezinde yürütülen çalışmada (7), gebelik haftasına göre 15-24 haftadakilerin %23,7’sinin, 25-32 haftadakilerin %34,4’ünün, 33-42 haftadakilerin ise %52,1’inin tam olarak izlenmedikleri bulunmuştur. Kadınların %15,6’sının ilk izleminin 15 hafta ve sonrasında yapıldığı bildirilmiştir. %62,5’inin boyunun hiç ölçülmediği, %13’ünün ÇKS’sinin hiç dinlenmediği, %13,6’sından hiç kan tetkiki, %49,9’undan idrar tetkiki ve %80,8’inden HBV antijeni istenmediği saptanmıştır. Doğum yapmış ya da son trimesterde olan kadınların %41,8’inin doğum koşullarının planlanmadığı ve aynı grubun %15,5’ine emzirme eğitimi verilmediği bulunmuştur (7). Durusoy ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada ise (8), gebelerin %14’ünün AH’lerini bilmediği, %10’unun AH’de gebe kaydının bulunmadığı ve %15’inin AH tarafından izlenmediği saptanmıştır. AH tarafından izlenen gebelerin %95’inin AH’ne kendisinin başvurduğu bildirilmiştir. Gebelerin ancak %69’unun zamanında tespit edildiği, %49’unun sadece ebeler tarafından izlendiği ve sadece %3’üne ev ziyareti yapıldığı, %77’sinin ise telefonla kuruma çağrıldığı belirtilmiştir (8).Sonuç: AH sisteminde doğum öncesi izlem sayısı artmasına karşın hizmetin niteliği hala yeterli düzeyde değildir. Bu nedenle sağlık çalışanlarının doğum öncesi bakım hizmetleri konusunda daha duyarlı olmaları ve Sağlık Bakanlığı izlem rehberini daha aktif kullanmaları gerekmektedir.Anahtar kelimeler: SDP, AH, Gebe izlemleri.Introduction: One of the important components of the Health Transformation Program (HTP), which came into force in 2003 in Turkey, was the practice of Family Physician (FP) (1). Based on this practice, FP units are expected to perform their pregnancy follow-ups in line with the 'Prenatal Care Management Guide (2)' created by the Ministry of Health (3). In fact, regular monitoring of pregnant women is considered to be a ‘performance indicator’ within the FP system (4).Current SituationFollowing the introduction of FP, studies were carried out to quantitatively and qualitatively evaluate pregnancy monitoring services offered in primary health care. According to the studies, the rate of receiving antenatal care increased (5, 6), the rate of unmonitored pregnant women decreased (5, 6), and the number of timely and appropriate follow-ups increased according to the Ministry of Health protocols (5, 6). However, in the study conducted at a Community Health Center by Çatak et al. (7), according to the gestational week, 23.7% of the 15-24 weeks, 34.4% of the 25-32 weeks, and 52.1% of the 33-42 weeks were found not to be fully monitored. It was reported that 15.6% of women had their first follow-up at 15 weeks and later. It was found that 62.5% of women's height was never measured, 13% of the pregnant women's children's heart sound was never listened, 13.6% of pregnant women were not asked for blood tests, 49.9% of pregnant women were not asked for urine test, 80.8% of pregnant women were not asked for HBV antigen test. It was found that 41.8% of women who gave birth or in the last trimester had no birth plan and 15.5% of the same group were not given breastfeeding education (7). In a study conducted by Durusoy et al. (8), it was determined that 14% of the pregnant women did not know their FPs, 10% did not have a pregnancy record in the FP unit, and 15% were not monitored by the FP. It has been reported that 95% of the pregnant women whose pregnancies monitored by FP applied to FP themselves. Only 69% of the pregnant were detected on time, 49% were only monitored by midwives and only 3% were visited at home and 77% were called to the institution by telephone (8).Conclusion: Despite the increase in the number of antenatal follow-ups in the FP system, the quality of the service is still insufficient. For this reason, health workers should be more sensitive about antenatal care services and should use the Ministry of Health monitoring guide more actively.Keywords: HTP, FP, Pregnancy monitoring.</p

    Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet

    No full text
    Giriş: Şiddet, sağlık üzerine olumsuz etkilerini belgeleyen kanıt temelli araştırmaların artması nedeniyle bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, sınıf, etnik köken, kültür veya ülkeden bağımsız olarak toplumun her kesiminde görülmektedir. Her yıl dünyada iki milyondan fazla kişinin şiddet nedeniyle yaralandığı, hem fiziksel hem de duygusal kalıcı sakatlıklar yaşadığı belirtilmektedir.Kadına Yönelik Şiddet1933 tarihli BM Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge’de “İster kamusal alanda ister özel yaşamda meydana gelsin, kadına fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine, acı çekmesine neden olan, onurunu zedeleyen, temel hak ve özgürlüklerini kullanmasını engelleyerek, kadına yönelik ayrımcılığın sürmesine yol açan bir eylemdir” şeklinde tanımlanmıştır. Hem uluslararası hem de ulusal literatürde kadına yönelik şiddet, yalnızca fiziksel değil, cinsel, psikolojik/duygusal veya ekonomik şiddet şeklinde gruplandırılmaktadır. Dünyadaki her üç kadından biri yaşamlarının bir döneminde fiziksel/cinsel şiddet yaşamıştır. BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi de “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nden birinde “Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınların ve kız çocuklarının toplumsal konumlarını güçlendirmek” şeklinde kadının korunmasına yönelik vurgu yapmaktadır. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 sonuçlarına göre; ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşinden fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalan kadın oranı %41.9, eş dışında fiziksel şiddete uğrama oranı %17.8, cinsel şiddete uğrama oranı ise %3.3 olarak açıklanmıştır. Cangöl ve ark. (2017)’nın kahvehanelerde bulunan erkeklerin kadına yönelik şiddet hakkındaki görüşlerini incelediği çalışmada katılımcıların %89,4’ü sadece fiziksel şiddet davranışını şiddet göstergesi olarak belirtmiştir.Sonuç: Toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesinden sorumlu olan ebelerin ve hemşirelerin, şiddetin belirlenmesinde ve önlenmesinde önemli rolleri bulunmaktadır. Kadına yönelik şiddet olgularının tanılanmasında, mağdurlara tıbbi bakım, destek, danışmanlık sunmada ve rehabilitasyonunda ebelerin ve hemşirelerin anahtar konumda olması beklenmekte, ilgili makamlara durumun bildirilmesi, tedavi ve rehabilitasyonun bütüncül olarak ele almaları gerekmektedir. Ayrıca kadınların, fiziksel olduğu kadar psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet konusunda da farkındalık kazanmaları sağlanmalıdır.Anahtar kelimeler:&nbsp;Türkiye, şiddet, kadına şiddet.Introduction: Violence is considered a problem because of the increase in evidence-based investigations that document adverse health effects (1,2,3,4,5). Violence against women and girls is seen in all parts of society, regardless of class, ethnicity, culture or country (6,7,8,9). Each year more than two million people are reported to be injured due to violence and suffer permanent emotional and physical disability (10,11,12,13). Negative consequences of violence can range from ecchymosis to fractures, permanent disabilities and psychological consequences such as posttraumatic stress disorder and depression (14).Violence Against WomenViolence against women is defined in the UN Declaration on the Elimination of Violence Against Women dated 1933, as: “It is an act that leads to persistent discrimination against women, whether in the public arena or in private life, by causing physical, psychological, social, sexual and economic harm to women, causing suffering, harming their dignity, and preventing them from using their fundamental rights and freedoms” (15). In both international and national literature, violence against women is grouped not only physically but also in the form of sexual, psychological/emotional or economic violence (16). One in three women in the world experienced physical/sexual violence at any time in their lives (17). According to the results of the research on domestic violence against women in 2014; 41.9% of women were exposed to physical or sexual violence from their spouse during any period of their life throughout the country, 17.8% of them were exposed to physical abuse from people other than spouses, and the ratio of sexual violence against women is stated as 3.3% (18). In the study, where Cangöl et al (2017) examined the opinions of men in the coffeehouses about violence against women, 89.4% of respondents stated that they only regard the physical violence as a sign of violence (19).Conclusion: Nurses responsible for the protection and development of community health have an important role in the identification and prevention of violence. In cases of violence against women, reporting to the relevant authorities, treatment and rehabilitation should be handled holistically. In addition, women should be made aware of psychological, economic and sexual violence as well as physical violence.Keywords: Turkey, violence, violence against women.</p

    Üniversite Öğrencilerinde Riskli Sağlık Davranışları

    No full text
    Giriş: Gençlik döneminde, sağlık açısından riskli davranışların artma potansiyeli, bu dönemin önemli bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmasına neden olmaktadır (1).Üniversite Öğrencilerinde Riskli Sağlık Davranışlarının Görülme DurumuDünya Sağlık Örgütü verilerine göre (2017); bu dönemdeki başlıca riskli sağlık davranışları (RSD); psikolojik sorunlar (2), şiddet (%43) (3), alkol (4-6) ve madde kullanımı (2), yaralanmalar, dengesiz ve kötü beslenme (7), fiziksel inaktiflik (8) ve tütün kullanımı (her 10 kişiden biri kullanmakta) olarak belirlenmiştir (2, 6, 9, 10). Türkiye’de ise; 2016 yılında her gün tütün kullanan gençlerin oranının %18.1 olduğu belirlenmiştir. İlk kez tütün kullanma yaşının en fazla 15-19 yaş grubunda olduğu (%47.8) ve 20-24 yaş grubunda %16.8 oranıyla yüksek bir düzeyde seyretmeye devam ettiği belirlenmiştir. 15-24 yaş grubunda alkol kullanım oranının ise %9.3 olduğu saptanmıştır. İlk kez alkol kullanma yaşının yine en fazla oranda 15-19 yaş grubunda olduğu (%54.3) bildirilmiştir. Günde bir sefer ve üzeri meyve tüketimi 15-24 yaş grubunda %48.2 bulunmuştur. Aynı yaş grubunda fiziksel inaktiflik oranının %38.7 olduğu saptanmıştır (11, 12).Gençlik dönemindeki psikolojik sorunlar üzerine yapılan bir çalışmada, üniversite öğrencilerinin %60.5'inin son 12 ay içerisinde kendilerini iki ya da daha çok gün günlük işlerini yapamayacak kadar kötü ve umutsuz hissettikleri, %10,2'sinin intihar etmeyi düşündüğü, %6,4'ünün intihar etmek için plan yaptığı ve %4.5'inin de son 12 ay içerisinde en az bir kez intihar girişiminde bulunduğu belirlenmiştir (13). Gençlerde şiddete ilişkin yapılan bir çalışmada; öğrencilerin %12.2’sinin fiziksel, %20.7’sinin duygusal, %3.2’sinin cinsel şiddete maruz kaldıkları belirlenmiştir. Öğrencilerin %31.7’sinin fiziksel şiddet, %41.5’inin duygusal şiddet, % 20.6’sının ise cinsel şiddet uyguladıkları saptanmıştır (14).Sonuç: Gençlerin, daha sağlıklı bir yetişkinlik geçirebilmeleri için, RSD’lerini mümkün olduğunca azaltmaları ve terk etmeleri gerekmektedir. Gençlere sunulacak sağlık hizmetlerinde, sağlık çalışanlarının bu RSD’leri göz önünde bulundurması önerilmektedir.Anahtar kelimeler: Gençlik, üniversite öğrencileri, RSD.Introduction: During the youth period, the potential for increased health-risk behaviour is considered as an important public health issue of this period (1).Prevalence of the Health Risk Behaviors of University StudentsAccording to World Health Organization data (2017); the main health-risk behaviors (HRB); psychological problems (2), violence (43%) (3), alcohol (4-6) and substance use (2), injuries, unbalanced and malnutrition (7), physical inactivity (8) and tobacco use (one out of every 10 people) were determined to use (2, 6, 9, 10).In Turkey, in 2016, the proportion of young people using tobacco every day, was determined to be 18.1%. It was found that the age of tobacco use for the first time was at the highest level in the 15-19 age group (47.8%) and in the 20-24 age group, it remained at a high level of 16.8%. Alcohol use in the 15-24 age group was determined to be 9.3%. It was reported that the age of first use of alcohol was again at the highest level in the 15-19 age group (54.3%). Fruit consumption once a day and above was found to be 48.2% in the 15-24 age group. Physical inactivity was found to be 38.7% in the same age group (11, 12). In a study on youth psychological problems, 60.5% of university students felt too bad and hopeless to do their daily work for two or more days in the last 12 months, 10.2% thought to commit suicide, 6.4% planned to commit suicide, and 4.5% attempted suicide at least once in the last 12 months (13). In a study on violence in youth, it was determined that 12.2% of the students were exposed to physical, 20.7% were emotional and 3.2% were exposed to sexual violence. It was determined that 31.7% of the students committed physical violence, 41.5% emotional violence, and 20.6% sexual violence (14).Conclusion: In order for the youth to have a healthier adulthood, they need to reduce and abandon their HRBs as much as possible. In health services to be offered to young people, it is recommended that health workers should consider these HRBs.Keywords: Youth, university students , HRB.</p
    corecore