25 research outputs found
Red Cell Distribution Width and Acute Complications of Diabetes
Context. Red cell distribution width (RDW) has been associated with type 2 diabetes (T2DM), however data in relation to diabetic ketoacidosis (DKA) and hyperglycemic hyperosmolar non-ketotic acidosis (HONK) remains unclear. Objective. The aim of this study was to evaluate the association between RDW, MCV, and RDW/MVC values and acute complications in T2DM. Patients and Methods. RDW was measured in 90 T2DM patients (30 DKA, 30 HONK and 30 T2DM without acute complications). Clinical variables were analyzed by One -Way ANOVA, Kruskal-Wallis and Pearson analysis with SPSS software. Diagnostic screening tests and ROC curve analysis determined the cut-off point of MCV,RDW and RDW/MCV values. Results. DKA patients had higher levels of plasma glucose (524.20 +/- 201.43mg/dL, p<0.001), HbA1c (10.73 +/- 2.29%, p<0.001), osmotic pressure (310.32 mosm/L, p<0.001), RDW (14.61 +/- 1.75g/L, p<0.01), and the RDW/MCV ratio (0.17 +/- 0.04%, p<0.01), compared to HONK patients. RDW/MCV cut-off value was 0.15 with 90% sensitivity 50% specifity these values for only MCV were 76.67%-70%, for only RDW were 76.67%-63.33% respectively. The area under curve values for the ability to reflect DKA for RDW and the RDW/MCV ratio were 0.708 and 0.766, respectively (p<0.001). Conclusions. RDW and RDW/MCV ratio were found associated with DKA and valuable in predicting DKA. However these parameters were not valuable in predicting HONK
Association between C-peptide level and microalbuminuria in patients with type 2 diabetes mellitus
Purpose: Latest studies suggest that C-peptide may have a beneficial biological role on diabetic nephropathy. The aim of this study is to analyze whether there is an association between serum C-peptide level and microalbuminuria in type 2 diabetes mellitus (T2DM). Materials and Methods: We enrolled 184 T2DM patents and 46 healthy subjects in this study. Clinical variables and routine biochemical tests along with serum C peptide levels measured after an overnight fasting. Serum C peptide levels between 1.1 and 4.4 accepted as normal. 24-hour-urine samples were investigated and values between 30-300mgwere recorded as microalbuminuria. Pearson correlation analysis were used to determine associations between continuous variables. Results: C peptide levels were not significantly difference in T2DM patients compared to healthy controls. Serum C peptide levels showed positive correlation with insulin and microalbminuria with the Pearson correlation analysis. However, there was no significant association between other variables and C peptide levels. Conclusion: A correlation was found between microalbuminuria and serum C-peptide in this present study. Findings suggest C-peptide is related with renal complications of T2DM patients
Tip 2 diyabetes mellituslu hastalarda C peptid ile mikroalbuminüri ilişkisi
Purpose: Latest studies suggest that C-peptide may have a beneficial biological role on diabetic nephropathy. The aim of this study is to analyze whether there is an association between serum C-peptide level and microalbuminuria in type 2 diabetes mellitus (T2DM). Materials and Methods: We enrolled 184 T2DM patents and 46 healthy subjects in this study. Clinical variables and routine biochemical tests along with serum C peptide levels measured after an overnight fasting. Serum C peptide levels between 1.1 and 4.4 accepted as normal. 24hour-urine samples were investigated and values between 30-300mgwere recorded as microalbuminuria. Pearson correlation analysis were used to determine associations between continuous variables. Results: C peptide levels were not significantly difference in T2DM patients compared to healthy controls. Serum C peptide levels showed positive correlation with insülin and microalbminuria with the Pearson correlation analysis. However, there was no significant association between other variables and C peptide levels. Conclusion: A correlation was found between microalbuminuria and serum C-peptide in this present study. Findings suggest C-peptide is related with renal complications of T2DM patients.Amaç: Son dönem çalışmaları C peptitin diyabetik nefropatide yararlı etkileri olduğunu öne sürmektedir. Bu çalışmada tip 2 diyabetes mellitus (T2DM) hastalarında gözlenen mikroalbuminüri ile serum C peptit düzeylerinin ilişkili olup olmadığını analiz etmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Bu amaçla 184 tip 2 diyabet hastası ve 46 sağlıklı kontrol çalışmaya alındı. Hastaların klinik özellikleri ve rutin biyokimyasal tetkiklerine ek olarak serum C peptit seviyeleri kaydedildi. Serum C peptit normal aralığı 1.1-4.4 olarak kabul edildi. Hastalardan 24 saatlik idrar toplanarak araştırıldı ve 30-300 mg aralığı mikroalbuminuri olarak kaydedildi. Değişkenler arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla Pearson korelasyon analizi kullanıldı. Bulgular: Tip 2 diyabet hastaları sağlıklı control grubu ile karşılaştırıldığında C peptit düzeyleri arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Pearson korelasyon analizinde C peptit düzeyleri, insulin ve mikroalbuminuri arasında pozitif korelasyon olduğu görüldü. Bununla birlikte C -peptit ve diğer değişkenler arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı. Sonuç: Bu çalışmada serum C peptit düzeyleri ile mikroalbuminüri varlığının ilişkili olduğunu gösterdik. Bulgular C peptitin T2DM hastalarında renal komplikasyonları ile ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır
Effects of kefir on coccidial oocysts excretion and performance of dairy goat kids following weaning
The aim of this study was to investigate effects of kefir, a traditional source of probiotic, on coccidial oocysts excretion and on the performance of dairy goat kids following weaning. Twin kids were randomly allocated to one of two groups at weaning. Kids of the first group received 20 ml of kefir daily for 6 weeks (KEF), while kids in the control group were given a placebo (CON). Individual faecal samples were regularly (n = 18 per kid) taken to quantify the number of coccidial oocysts per gram of faeces (OpG). There were no differences between the groups in terms of body weight development (P > 0.05) and feed consumption. Kids of both groups were not able to consume enough feed to meet their nutrient requirements during the first 3 weeks following weaning. KEF had a lower frequency of OpG positive samples than CON (P = 0.043). Kefir did not affect the maximum oocyst excretion and age of the kids at the highest oocyst excretion (P > 0.05). KEF shed numerically 35% lower coccidial oocysts than the controls, which corresponded to a statistical tendency (P = 0.074) in lowering Log-OpG in comparison to CON. While KEF had a lower frequency of OpG positive samples and tended to shed lower OPG by around one-third, the frequency of diarrhea, level of highest oocyst excretion, and performance of the kids remained unaffected. Therefore, it is concluded that overall effects of kefir do not have a significant impact on sub-clinical infection and performance in weaned kids under relatively high-hygienic farming conditions
7-12 yaş çocuklarda etkinlik temelli görsel sanatlar eğitim programının sosyal beceri düzeylerine etkisi
“7-12 Yaş Çocuklarda Etkinlik Temelli Görsel Sanatlar Eğitim Programının Sosyal Beceri Düzeylerine Etkisi” konulu bu araştırmada, 7-12 yaş çocukların sosyal becerilerinin görsel sanatlar eğitimi yoluyla geliştirmesi amaçlanmıştır. Bu genel amaç çevresinde çalışma grubunun demografik özelliklerine bağlı sosyal beceri düzeylerinde farklılaşma olup olmadığı da incelenmiştir. Tek grup ön test-son test deneysel desen modeline uygun olarak düzenlenen araştırmada aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:
1. 7-12 yaş çocuklarda etkinlik temelli görsel sanatlar eğitim programının sosyal beceri düzeylerine etkisi nedir?
2. Cinsiyet değişkenine göre çocukların sosyal beceri toplam puanlarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık var mıdır?
3. Anne-baba hayatta olma değişkenine göre çocukların sosyal beceri toplam puanlarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık var mıdır?
4. Herhangi bir sanat/spor faaliyetlerine katılma değişkenine göre çocukların sosyal beceri toplam puanlarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık var mıdır?
5. Dominant el kullanımı değişkenine göre çocukların sosyal beceri toplam puanlarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık var mıdır?
Araştırmanın çalışma grubunu, T.C İstanbul Valiliğine bağlı, İstanbul ilindeki Üsküdar Hasan Tan Çocuk Yuvası ve Küçükyalı Çocuk Evleri Sitesinde kalan 7-12 yaş aralığındaki 14 çocuk oluşturmaktadır. Çalışma grubunda yer alan çocukların gözetmenleri ön test olarak Gönül Akçamete ve Hasan Avcıoğlu’nun geliştirdiği “Sosyal Becerileri Değerlendirme Ölçeği (7-12 Yaş)” doldurmuştur. Çalışma grubundaki çocuklar, araştırmacı tarafından geliştirilen etkinlik temelli görsel sanatlar eğitim programını haftada 2 saat, araştırmacı ile birlikte tamamlamışlardır. Çocukların gözetmenleri 8 hafta süren eğitim programı sonrasında son test olarak SBDÖ tekrar doldurmuştur. Ek olarak çalışma grubundaki çocukların demografik bilgilerini elde etmek adına “Kişisel Bilgi Formu” ile desteklenmiştir.
Araştırmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için IBM SPSS Statistics 22.0 programı kullanılmıştır. Verilerin analiz edilmesiyle elde edilen sonuçlarda hipotezlerin tamamı doğrulanmıştır.
Araştırmada elde edilen bulgular şunlardır:
Çalışma grubunun ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).
Çalışma grubunun cinsiyet değişkenine göre ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).
Çalışma grubunun anne-baba hayatta olma değişkenine göre ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).
Çalışma grubunun herhangi bir sanat/spor faaliyetlerine katılma değişkenine göre ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).
Çalışma grubunun dominant el kullanımı değişkenine göre ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).
--------------------
In this study with the subject of “The Effect of Activity Based Visual Arts Education Program on Social Skills Levels in 7-12 Years Old Children”, it is aimed to develop social skills of 7-12 years old children through visual arts education. In this general purpose, it has been examined whether there is a difference in social skill levels depending on the demographic features of the study group. In the study which was conducted in accordance with the experimental design model, the answer to the following questions was sought:
1. What is the effect of the activity-based visual arts education program on social skills levels in 7-12 years old children?
2. Is there a statistically significant difference regarding the total social skill scores of children according to gender variable?
3. Is there a statistically significant difference regarding the total social skill scores of the children according to the parental survival variable?
4. Is there a statistically significant difference between the total social skill scores of children according to the variable of participation in any art/sports activities?
5. Is there a statistically significant difference between the total social skill scores of children according to the variable of dominant hand use?
The study group of the research consists of 14 children between the ages of 7-12 who are staying in Üsküdar Hasan Tan Child Welfare and Küçükyalı Children's Houses Site of Governorship in the province of İstanbul. Observers of the children in the study group completed the “Social Skills Assessment Scale (7-12 years)” developed by Gönül Akçamete and Hasan Avcıoğlu. The study group; They completed the activity based visual arts education program developed by the researcher as 2 hours a week with the researcher. The children's supervisors completed the SSAS as a final test after the 8 week training program. In addition, it was supported with the “Personal Information Form” in order to obtain the demographic information of the children in the study group.
IBM SPSS Statistics 22.0 program was used for statistical analysis for the evaluation of findings obtained in the study. In the results obtained by analyzing the data, all hypotheses were confirmed.
The findings of the study are as follows:
There was a difference between the pretest and posttest scores of the study group in favor of the posttest (T2> T1).
According to the gender variable of the study group, there was a difference between the pre-test and post-test scores in favor of the post-test (T2> T1).
According to the parental survival variable of the study group, there was a difference between the pre-test and post-test scores in favor of the post-test (T2> T1).
According to the participation in any art/sports activities variable of the study group, there was a difference between the pre-test and post-test scores in favor of the post-test (T2> T1).
According to the dominant hand use variable of the study group, there was a difference between the pre-test and post-test scores in favor of the post-test (T2> T1)
Conservation, interpretation and presentation of Early Republican period architectural heritage: Arifiye Village Institute Campus
Erken Cumhuriyet Dönemi modernleşmesinde kırsalın kalkındırılması amacıyla kurulan Köy Enstitüleri, eğitim sorununa getirilen akılcı, bilimsel ve modern bir devrim niteliği taşımaktadır. Köy Enstitülerinin deneysel yöntemlerle planlanarak oluşmaları Türkiye eğitim tarihi açısından önemlidir. Köy Öğretmen Okulu ve Eğitmen Kursları, Köy Enstitülerinin oluşumunda öncü rol oynamışlardır. Köy Enstitüleri, yurdun dört bir yanını kapsayan bir ağ sistemi olarak 21 enstitüden oluşmaktadır. İdeolojik olarak birbiri ile bağlantılı bu ağ sisteminin bir parçası olan Arifiye Köy Enstitüsü, 1940 yılında Kocaeli’ne bağlı Adapazarı ilçesinde kurulmuştur. Enstitünün eğitim tarihinin başlangıcı, 1937 yılında kurulan Arifiye Eğitmen Kursuna dayanmaktadır. Arifiye Köy Enstitüsü yerleşkesinin mimari projesi, 1940 yılında açılan ulusal mimari proje yarışmasını kazanan Recai Akçay’a aittir. Bu proje alanı ile birlikte Eğitmen Kursu yapılarının bulunduğu alan ve yere özgü eylemler sonucunda inşa edilen yapıların bulunduğu üç farklı alan enstitü yerleşkesinin bütününü oluşturmaktadır. Arifiye Köy Enstitüsündeki eğitim yapıları, “yaparak öğrenme” eğitim modeli sonucunda öğrenciler ve öğretmenler tarafından imece usulü inşa edilmiştir. Arifiye Köy Enstitüsü, günümüzde yerleşkenin belirli bir kısmında eğitim işlevini sürdürmektedir. Zaman içerisinde değişen eğitim sistemleri yerleşkenin mekânsal dönüşümünü etkilemiştir. Özgün yapıların kullanılmamaları sonucu atıl bir hal almaları, yıkım kararları ve farklı karakterde yapıların inşa edilmesi yerleşkenin mimari bütünlüğünü zedelemiştir. Günümüzde, Arifiye Köy Enstitüsü yerleşkesinde enstitü döneminden kalan üç adet yapı bulunmaktadır. Arifiye Köy Enstitüsü yerleşkesinde, yalnızca bir adet yapı 2000 yılında Bursa KTVKK tarafından tescillenmiştir. Enstitü yerleşkesinde alınan koruma kararı, yerleşkenin bütünlüğünün ve özgünlüğünün korunmasında etkili olamamıştır. Tez kapsamında, Arifiye Köy Enstitüsünün kültürel önemi belgelenerek somut ve somut olmayan kültürel miras değerlerinin korunmasının gerekliliği tartışılmıştır. Arifiye Köy Enstitüsü yerleşkesinin bütüncül bir koruma yaklaşımıyla ele alınması için koruma önerileri geliştirilmiştir.The Village Institutes System, which was established to develop the countryside in the modernization of the Early Republican Period, was a rational, scientific, and modern revolution brought to the education problem. Since they were planned by utilizing experimental methods, they are significant in Turkey’s educational history. Village Teacher Training Schools and Village Instructor Courses provided a basis for the formation of these institutes. The Village Institutes are composed of a network of 21 institutes distributed to all parts of the country. Arifiye Village Institute, which was a part of this ideologically interconnected network system, was established in 1940 in Adapazarı district, which was a part of the Kocaeli province then. However, the educational history of the Institute begins with the establishment of the Arifiye Instructor Course in 1937. The architectural project of the Arifiye Village Institute campus belongs to Recai Akçay, the winner of the national architectural project competition in 1940. In addition to this project’s area, the institute campus comprises the area that the Instructor Course structures are located and three different areas where structures were built as a result of site-specific actions. Educational buildings in Arifiye Village Institute were built by students and teachers as a result of the "learning by doing" education model. Arifiye Village Institute continues its educational function in certain parts of the campus today. Changing education systems over time has affected the spatial transformation of the campus. The campus’s architectural integrity has been damaged because the original buildings became inactive due to not being used, the demolition decisions and the construction of new structures with diverging characteristics. Today, only three buildings remain from the institute period in Arifiye Village Institute campus. Only one building in the Arifiye Village Institute campus was registered by Bursa KTVKK in 2000. The protection decision taken in the institute campus was not effective in protecting the integrity and originality of the campus. In this thesis, Arifiye Village Institute’s cultural importance is documented, and the necessity of preserving the tangible and intangible cultural heritage values is discussed. Moreover, some proposals are suggested for conserving the Arifiye Village Institute campus using an integrated conservation approach.Arifiye Belediyes
Su bazlı poliüretan - akrilik - silika hibrit emülsiyonlarının sentezi ve karakterizasyonu
ÖZETSU BAZLI POLİÜRETAN - AKRİLİK - SİLİKA HİBRİT EMÜLSİYONLARININ SENTEZİ VE KARAKTERİZASYONU Günümüzde yüzey kaplama endüstrisi hızla gelişirken yeni malzemelerin hazırlanması ile ilgili çalışmalar da artmaktadır. Su bazlı poliüretan dispersiyonları, temiz hava yasası gibi çevre mevzuatları ve aynı zamanda teknolojik olarak daha avantajlı olmaları nedeniyle poliüretan kaplama endüstrisinde hızla büyüyen bir sektördür. Bu durum su bazlı poliüretanların solvent bazlı muadillerinin yerini almasına neden olmuştur. Su bazlı olmalarından dolayı, ya çok düşük VOC emisyonu içerirler ya da hiç VOC içermezler. Su bazlı poliüretan malzemeler yaygın olarak yapıştırıcı, kaplama, yüzey kaplama, kağıt ve tekstil sektörlerinde kullanılmaktadırlar. Su bazlı poliüretan yüksek maliyet, düşük pH kararlılığı ve kısıtlı açık hava direnci gibi dezavantajlara sahipken; akrilik polimerler mükemmel su ve hava direncine ve düşük maliyete sahiptir. Poliüretan ve poliakrilik fazlarının her ikisini de içeren emülsiyondan mükemmel özellikler göstermesi beklenmektedir. Florlanmış poliüretan fonksiyonel malzemelerin yeni bir sınıfıdır. Florlu polimerlerin, düşük polarite ve flor atomunun güçlü elektronegatifliği nedeniyle kendine özgü yüzey özellikleri, yüksek termal, kimyasal, hava şartlarına dayanım, mükemmel esneklik ve ultraviyole ve nükleer ışınımlara karşı dayanıklılık gibi çok yararlı ve istenen özellikleri vardır. Bu çalışmada, hibrit sentezi teknolojisi kullanılarak, zincir uzatıcı olarak dimetilol propiyonik asit varlığında su bazlı poliüretan / bütil-florlu akrilat / silika hibrit emülsiyonları hazırlanmıştır. Hibrit emülsiyonlar aseton içermeyen bir yöntemle sentezlendi. Poliüretan / akrilik matris ile silika arasındaki etkileşimi arttırmak için 3- metakriloksipropiltrimetoksisilan reaksiyona birleştirme ajanı olarak katıldı. Akrilat ve silika içeriğinin, hazırlanan emülsiyonlar ve filmlerin fiziksel özelliklerine etkisi çeşitli karakterizasyon metotları kullanılarak detaylı olarak incelendi.ABSTRACTSYNTHESIS and CHARACTERIZATION of WATERBORNE POLYURETHANE - ACRYLIC - SILICA HYBRID EMULSIONS As surface coating industry is growing rapidly in these years, studies related with synthesis of new materials are also increasing. Water-based polyurethane dispersions are a rapidly growing segment of the polyurethane coating industry due to environmental legislations such as the clean air act and also due to technological advances, that has made them an effective substitute for the solvent-based analogs. Based on water, they are of low VOC emission or VOC-free. Water-based polyurethane materials have been widely applied in adhesives, coatings, surface finishing, paper and textile industries. Waterborne polyurethanes have the drawbacks of high cost, low pH stability and limited outdoor durability, whereas acrylic polymers have an excellent water and weather resistance and lower cost. Emulsion containing both polyacrylic and polyurethane phase in each emulsion particle are expected to display excellent properties. Fluorinated polyurethane is a new class of functional materials. Fluorinated polymers have many useful and desirable features, such as unique surface properties, high resistance to thermal, chemical, and weatherability, excellent flexibility and resistance to ultraviolet radiation and nuclear radiation, owing to the low polarizability and strong electronegativity of the fluorine atom. In this study, a hybrid synthesis technology had been used to prepare waterborne polyurethane / butyl-fluorinated acrylate / silica hybrid emulsions with dimethylol propionic acid as chain extender. Hybrid emulsions were synthesized by acetone-free method. In order to increase the interaction between polyurethane / acrylic matrix and silica, 3-Methacryloxypropyltrimethoxysilane was incorporated to the reaction as coupling agent. The effects of the acrylates and silica contents on the physical properties of the resultant emulsions and cast films were investigated in detail using various characterization methods
7-12 yaş çocuklarda etkinlik temelli görsel sanatlar eğitim programının sosyal beceri düzeylerine etkisi
“7-12 Yaş Çocuklarda Etkinlik Temelli Görsel Sanatlar Eğitim Programının Sosyal Beceri Düzeylerine Etkisi” konulu bu araştırmada, 7-12 yaş çocukların sosyal becerilerinin görsel sanatlar eğitimi yoluyla geliştirmesi amaçlanmıştır. Bu genel amaç çevresinde çalışma grubunun demografik özelliklerine bağlı sosyal beceri düzeylerinde farklılaşma olup olmadığı da incelenmiştir. Tek grup ön test-son test deneysel desen modeline uygun olarak düzenlenen araştırmada aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:1.7-12 yaş çocuklarda etkinlik temelli görsel sanatlar eğitim programının sosyal beceri düzeylerine etkisi nedir?2.Cinsiyet değişkenine göre çocukların sosyal beceri toplam puanlarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık var mıdır?3.Anne-baba hayatta olma değişkenine göre çocukların sosyal beceri toplam puanlarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık var mıdır?4.Herhangi bir sanat/spor faaliyetlerine katılma değişkenine göre çocukların sosyal beceri toplam puanlarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık var mıdır?5.Dominant el kullanımı değişkenine göre çocukların sosyal beceri toplam puanlarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık var mıdır?Araştırmanın çalışma grubunu, T.C İstanbul Valiliğine bağlı, İstanbul ilindeki Üsküdar Hasan Tan Çocuk Yuvası ve Küçükyalı Çocuk Evleri Sitesinde kalan 7-12 yaş aralığındaki 14 çocuk oluşturmaktadır. Çalışma grubunda yer alan çocukların gözetmenleri ön test olarak Gönül Akçamete ve Hasan Avcıoğlu’nun geliştirdiği “Sosyal Becerileri Değerlendirme Ölçeği (7-12 Yaş)” doldurmuştur. Çalışma grubundaki çocuklar, araştırmacı tarafından geliştirilen etkinlik temelli görsel sanatlar eğitim programını haftada 2 saat, araştırmacı ile birlikte tamamlamışlardır. Çocukların gözetmenleri 8 hafta süren eğitim programı sonrasında son test olarak SBDÖ tekrar doldurmuştur. Ek olarak çalışma grubundaki çocukların demografik bilgilerini elde etmek adına “Kişisel Bilgi Formu” ile desteklenmiştir.Araştırmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için IBM SPSS Statistics 22.0 programı kullanılmıştır. Verilerin analiz edilmesiyle elde edilen sonuçlarda hipotezlerin tamamı doğrulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular şunlardır:Çalışma grubunun ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).Çalışma grubunun cinsiyet değişkenine göre ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).Çalışma grubunun anne-baba hayatta olma değişkenine göre ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).Çalışma grubunun herhangi bir sanat/spor faaliyetlerine katılma değişkenine göre ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1). Çalışma grubunun dominant el kullanımı değişkenine göre ön test ve son test puanları arasında son test lehine fark görülmüştür (T2>T1).--------------------In this study with the subject of “The Effect of Activity Based Visual Arts Education Program on Social Skills Levels in 7-12 Years Old Children”, it is aimed to develop social skills of 7-12 years old children through visual arts education. In this general purpose, it has been examined whether there is a difference in social skill levels depending on the demographic features of the study group. In the study which was conducted in accordance with the experimental design model, the answer to the following questions was sought:1.What is the effect of the activity-based visual arts education program on social skills levels in 7-12 years old children?2.Is there a statistically significant difference regarding the total social skill scores of children according to gender variable?3.Is there a statistically significant difference regarding the total social skill scores of the children according to the parental survival variable?4.Is there a statistically significant difference between the total social skill scores of children according to the variable of participation in any art/sports activities?5.Is there a statistically significant difference between the total social skill scores of children according to the variable of dominant hand use?The study group of the research consists of 14 children between the ages of 7-12 who are staying in Üsküdar Hasan Tan Child Welfare and Küçükyalı Children's Houses Site of Governorship in the province of İstanbul. Observers of the children in the study group completed the “Social Skills Assessment Scale (7-12 years)” developed by Gönül Akçamete and Hasan Avcıoğlu. The study group; They completed the activity based visual arts education program developed by the researcher as 2 hours a week with the researcher. The children's supervisors completed the SSAS as a final test after the 8 week training program. In addition, it was supported with the “Personal Information Form” in order to obtain the demographic information of the children in the study group.IBM SPSS Statistics 22.0 program was used for statistical analysis for the evaluation of findings obtained in the study. In the results obtained by analyzing the data, all hypotheses were confirmed. The findings of the study are as follows:There was a difference between the pretest and posttest scores of the study group in favor of the posttest (T2> T1).According to the gender variable of the study group, there was a difference between the pre-test and post-test scores in favor of the post-test (T2> T1).According to the parental survival variable of the study group, there was a difference between the pre-test and post-test scores in favor of the post-test (T2> T1).According to the participation in any art/sports activities variable of the study group, there was a difference between the pre-test and post-test scores in favor of the post-test (T2> T1). According to the dominant hand use variable of the study group, there was a difference between the pre-test and post-test scores in favor of the post-test (T2> T1)