Concurrent Soft Tissue Chondroma And Periosteal Chondroma Of Thumb

Chondromas are classified according to their locations as enchondroma, periosteal chondroma, and the extraskeletal soft tissue chondroma. Multiple chondromas are well known as part of some disease entities like enchondromatoses and synovial chondromato-sis. Many authors reported multiple chondromas previously; how-ever, we have not encountered any instance of coexistence of soft tissue and periosteal chondromas in the English literature. We present a case with concurrent soft tissue and periosteal chondro-mas appeared five years after hand trauma with clinical, radiologi-cal and histological features

Atipik yerleşimli piyoderma gangrenozum olgusu

Piyodermagangrenozum PG , nedeni tam olarak aydınlatılamamış, nötrofilikdermatozlar grubundan bir hastalıktır. Primer olarak anormal nötrofilkemotaksisininpatogenezde sorumlu olduğu düşünülmektedir. Lezyonlar ağrılı, deriden kabarık, hassas ve ülsere nodüller şeklindedir. PG, birçok hastalıkla birlikte görülebilir. Ancak, PG idiyopatik olarak da görülebilir.Burada atipik yerleşimli olarak sol lateralgluteal bölgede ortaya çıkan büyük, ülsere, etrafı endüre ve eritemli olan, lezyonun yara kenarından alınan biyopside piyodermagangrenosum olarak değerlendirilen vakamızı sunuyoru

Co-existence of skin tumor and lymphoproliferative disease: A case report and review of the literature

Bazal hücreli karsinoma derinin en sık görülen tümörüdür ve uzun süreli Ultraviyole-B ışınına maruz kalma bu tümörün gelişiminde en önemli faktör olarak kabul edilmektedir. Deri kanserleri ile lenfoproliferatif hastalıklar birlikteliği ile ilgili literatürde yayınlanan olgular nedeniyle bu iki tümoral olayın ortak bir etyolojiye sahip olabilecekleri görüşü ortaya atılmıştır ve bununla ilgili çe- şitli çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle Ultraviyole-B ışı- nın yarattığı lokal ve sistemik immunosupresyonun etken faktör olabileceği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Bu yazıda multipl bazal hücreli karsinoma nedeniyle takip edilen ve takip sürecinde yaygın lenfadenopati gelişen ve Hodgkin Lenfoma tanısı alan bir olgu sunulmaktadır. Bu olgu nedeniyle bu iki tümoral olayın birlikteliği ile ilgili olarak literatürde öne sürülen muhtemel etiyolojik mekanizmalar tartışıldı.Basal cell carcinoma is the most common skin tumor and long-term exposure to Ultraviolet-B radiation is accepted to be the most important factor in its development. Due to the recent reports in the literature on the co-existence of skin tumors and lymphoproliferative diseases, it was suggested that these tumors may have shared etiology and studies are currently conducted to disclose this association. Local and systemic immunosuppression caused by Ultraviolet-B radiation is especially stated to be the main factor. In this report we present a case with multiple basal cell carcinomas who later developed multiple lymphadenopathies and got the diagnosis of Hodgkin Lymphoma. Here, we present possible etiological mechanisms for the co-existence of these two tumors reported in the literature

Co-existence of skin tumor and lymphoproliferative disease: A case report and review of the literature

Bazal hücreli karsinoma derinin en sık görülen tümörüdür ve uzun süreli Ultraviyole-B ışınına maruz kalma bu tümörün gelişiminde en önemli faktör olarak kabul edilmektedir. Deri kanserleri ile lenfoproliferatif hastalıklar birlikteliği ile ilgili literatürde yayınlanan olgular nedeniyle bu iki tümoral olayın ortak bir etyolojiye sahip olabilecekleri görüşü ortaya atılmıştır ve bununla ilgili çe- şitli çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle Ultraviyole-B ışı- nın yarattığı lokal ve sistemik immunosupresyonun etken faktör olabileceği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Bu yazıda multipl bazal hücreli karsinoma nedeniyle takip edilen ve takip sürecinde yaygın lenfadenopati gelişen ve Hodgkin Lenfoma tanısı alan bir olgu sunulmaktadır. Bu olgu nedeniyle bu iki tümoral olayın birlikteliği ile ilgili olarak literatürde öne sürülen muhtemel etiyolojik mekanizmalar tartışıldı.Basal cell carcinoma is the most common skin tumor and long-term exposure to Ultraviolet-B radiation is accepted to be the most important factor in its development. Due to the recent reports in the literature on the co-existence of skin tumors and lymphoproliferative diseases, it was suggested that these tumors may have shared etiology and studies are currently conducted to disclose this association. Local and systemic immunosuppression caused by Ultraviolet-B radiation is especially stated to be the main factor. In this report we present a case with multiple basal cell carcinomas who later developed multiple lymphadenopathies and got the diagnosis of Hodgkin Lymphoma. Here, we present possible etiological mechanisms for the co-existence of these two tumors reported in the literature

Meme Boyutunun Solunum Fonksiyon Testleri Üzerine Etkisi

Aim: A few previous studies reported contradictory results about the effects of reduction mammaplasty on pulmonary function tests. This study was conducted to evaluate the effects of breast size on pulmonary functions in volunteer healthy adult women that, to the best of our knowledge, was not reported before. Method: Ages, body mass indices, and underband and overbust measurements for breast sizes of 100 adult female volunteers without any known lung disease subjects were recorded. Differences between the overbust and underband measurements gave the cup sizes. Four groups were formed according to the cup sizes as: <6.5 cm (cup size A), 6.5 to 13 cm (cup size B), 13-19.5 cm (cup size C), and > 19.5 cm (cup size D). Pulmonary function tests were performed to each subject Result: Pulmonary function tests did not show significant difference between groups. Difference of body mass index was significant between groups. Age, body mass index, and cup size were found in positive correlation with each other. Body mass index was negatively correlated with forced expiratory volume in 1 second, forced vital capacity, and forced expiratory volume in 1 second / forced vital capacity. Conclusion: Breast size had no correlation with lung function in healthy volunteer women. Body mass index seems as the main factor affecting the lung function.Amaç: Redüksiyon mamoplastisinin solunum fonksiyon testleri üzerine etkisi konusunda birbiriyle çelişen sonuçlar daha önce bildirilmiştir. Çalışmamızda sağlıklı, gönüllü, yetişkin kadınlarda meme boyutunun solunum fonksiyon testleri üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Metod: Daha önce bilinen bir akciğer hastalığı olmayan 100 yetişkin kadın gönüllünün yaşları, vücut kütle endeksleri ve meme altı ve meme tepesi çevre uzunlukları kaydedildi. Meme tepe ve meme altı çevre uzunlukları arasındaki fark bulunarak sutyen ölçüsü tespit edildi. Sutyen ölçüsüne göre dört grup oluşturuldu: 19.5 cm (D). Gönüllülere solunum fonksiyon testleri uygulandı. Bulgular: Solunum fonksiyon testleri gruplar arasında anlamlı fark göstermedi. Vücut kütle endeksinde ise gruplar arasında anlamlı fark vardı. Yaş, vücut kütle endeksi ve sutyen ölçüsü ölçütlerinin her biri arasında pozitif korelasyon bulundu. Vücut kütle endeksi “1. saniyedeki zorlu ekspirasyon volümü”, “zorlu vital kapasite” ve “1. saniyedeki zorlu ekspirasyon volümü/zorlu vital kapasite” ile negatif korelasyon gösterdi. Sonuç: Sağlıklı gönüllü kadınlarda meme boyutunun solunum fonksiyonu ile bir ilişkisi bulunmamaktadır. Solunum fonksiyonunu esas etkileyen faktör olarak vücut kütle endeksi öne çıkmaktadır